Montag, 28. Oktober 2019

BİZ TÜRKİYE'NİN TRUMP'IN MEKTUBUNA CEVABI

                          BİZ TÜRKİYE'NİN
             TRUMP'IN MEKTUBUNA CEVABI

     (Bu mektupta Birleşmiş Milletler'e mesaj var.)

  dünya ve içindekilerin sahibi tekTANRInın adıyla


Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan'
a 9 Ekim 2019 tarihli bir mektup göndermiş. Baş-
kan Erdoğan da bu nezaketten uzak ve mafyavari
mektuba yazılı cevap vermeye değer bulmayarak
onu çöpe atmış. Fakat aynı tarihte Suriye'nin kuze-
yine başlattığı Barış Pınarı Harekâtı'yla fiilî bir ce-
vap vererek Trump'ın mektubunu cevapsız bırak-
mamış. Ne yazık ki bu fiilî cevabı görmeyen ana
muhalefet partisi Başkanı kılıçtarın oğlu Bay Ke-
mal: "Erdoğan bu mektuba neden yazılı bir cevap
vermedi" diye yırtınmaktaymış.

Erdoğan'ı iktidara getirmiş olan demokratik çoğun-
luktan oluşan ve millî irade denen BİZ TÜRKİYE
ise, ana muhalefet lideri Sn. Kemal'i yırtınmaktan
kurtarmak için Başkan Trump'ın mektubuna bir ce-
vap vermek istiyoruz.

Önce Başkan Trump'ın mektubunu okuyalım:

''Sayın Başkan (Erdoğan), İyi bir anlaşma için çalı-
şalım. Binlerce kişinin katledilmesinden sorumlu ol-
mak istemiyorsun, ben de Türkiye’nin ekonomisini
mahvetmekten sorumlu olmak istemiyorum ve ede-
rim de. Pastör Brunson konusunda sana bir örnek
sunmuştum.

Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım.
Dünyayı hayal kırıklığına uğratma. Harika bir anlaş-
ma yapabilirsin. General Mazlum seninle müzakere
etmek istiyor ve geçmişte hiç vermediği tavizleri
vermeye niyetliler. Bana gönderdiği bir mektubun
bir kopyasını gizli olmak kaydıyla iliştiriyorum.

Bunu doğru ve insani bir yolla yapabilirsen tarih
senden yana olacaktır. Eğer iyi şeyler olmazsa seni
sonsuza dek şeytan olarak göreceğim. Sert bir
adam olma. Seni daha sonra arayacağım.''

İmza: Donald Trump


BİZ TÜRKİYE'nin ABD Başkanı Sn. Trump'a ceva-
bı:

ABD Başkanı Sn. Donald Trump,

Tehdit içerikli ve Türkiye yönetimini teröristlerle ma-
saya oturtmaya çalışan mektubunuzu aldık ve oku-
duk.

Yazdıklarınızdan anlaşıldığına göre, kendinizi dün-
yanın en güçlüsü sanıyor ve o gücünüzü "hak" ola-
rak görüyorsunuz.Gücünüzü hak olarak gördüğünüz
için de, haksız tehditlerde bulunuyorsunuz. Türkiye'
yi tehdit edebilmeniz için önce haklı olmanız gere-
kir. Ama bu haklılık, gücünüze değil, Tanrı'nın belir-
lediği hakka veya bütün devletlerin kabul ettiği ev-
rensel hukuka dayanmalıdır. Siz ise, keyfinizin ve
çıkarlarınızın belirlediği hakka uymakta ve Türkiye'
mize tahditler savurmaktasınız. Bu tehditler ancak
haydutlaşmış devletlerin başkanlarına yakışır. Eğer
haydutlaşmış bir devletin başkanı olmak istemez-
seniz, hakka ve adâlete boyun eğip, haksız tehdit-
leri bırakmalısınız.

Casusunuz Brunson meselesine gelirsek; tehditle-
rinizle casus Brunson'ı hakettiği cezâsını çekme-
den Türkiye'nin elinden kurtardınız. Ama bu kurtarı-
cılığı Türkiye adâletini çiğneyerek yaptınız. Yaptığı-
nız, apaçık bir haksızlıktır. Çünkü sizin casusunuz,
sizin lehinize çalıştığı için suçsuzdur. Ama o casu-
sunuz, Türkiye aleyhine çalıştığı için suçludur. Sizin
o casusu suçsuz görmeniz, onu suçsuz yapmaz. O
casusunuz, Türkiye'de cezâsını çekmek zorunday-
dı. Eğer hak ve adâleti istiyor ve seviyorsanız, o
casusunuzu Türkiye'ye geri gönderiniz, cezâsını
tam çeksin; hak ve adâlet yerini bulsun.

Evet, Türkiye yönetimi, tehditleriniz karşısında o
casusunuzu serbest bıraktı. İstemeden adâleti
size çiğnetmiş oldu. Eğer Türkiye çok güçlü bir ül-
ke olsaydı, onun adâletini çiğneyemezdiniz. Eğer
siz de haklı ve adâletli bir devlet olsaydınız, Türki-
ye'nin adâletini çiğnemekten çekinir, o casusunu-
zun tam cezâ alması için gereken desteği verirdi-
niz. Ama siz, o destek yerine tehdit etmeyi seçtiniz.
Türkiye yönetimi de milletini savaşa sokmamak ve-
ya onu ekonomik sıkıntıya düşürmemek için sizin
tehditlerinize boyun eğmek zorunda kaldı. Bu zo-
rundalıkla da, büyük hak için küçük bir hakkı feda
etmiş oldu.

Görüyorsunuz, siz bu sorunu hakkaniyetle değil,
zorbalıkla çözmüşsünüz. Eğer bu sorunun hakka-
niyetle çözülmüş olmasını isterseniz, o casusunuzu
bize geri gönderin, cezâsını tam çeksin. Eğer onu
bize göndermek işinize gelmiyorsa, onun karşılığı
olarak ve Türkiye'nin iadesini istediği darbeci terö-
rist Fetullah Gülen ve adamlarını Türkiye'ye gönde-
rin.

Sayın Trump! Bu adamlar, sizin casuslarınızla birlik
olup Türkiye'de bir darbe girişiminde bulundu ve
yüzlerce masum insanı katletti ve binlercesini de
yaraladı. Bu katliamcı teröristleri iade etmemekle
Türkiye'nin adâletini ve o masumların haklarını çiğ-
nemekte ve çok büyük bir suç işlemektesiniz. Bu
suç işlemeniz artık son bulmalıdır. Siz Türkiye'nin
adâletini çiğnerken, Tanrı'nın lâneti de sizin üzeri-
nizdedir, bunu unutmayın! Eğer Tanrı'nın lânetinin
üzerinizden kalkmasını isterseniz, Türkiye'nin ve
diğer ülkelerin adâletini çiğnemekten vazgeçiniz.

Mektubunuzda "doğru ve insanî yol"dan bahsedi-
yorsunuz ya, işte adâlete ve insan haklarına hizmet
de doğru ve insanî yoldur ve iyi iştir. Siz de Türki-
ye'nin istediği darbeci teröristleri iade edin, iyi bir
iş yapmış ve doğru ve insanî bir yol tutmuş olun.
Yüce Tanrı'nın yardımı da iyi işler yapanlarla ve
doğru ve insanî yol tutanlarladır.

Teröristiniz General Mazlum konusuna gelirsek;
Türkiye'yi bu teröristinizle masaya oturtmaya çalı-
şıyorsunuz. Fakat Türkiye yönetimi teröristlerle ma-
saya oturmaz. Masaya gelecekseniz, siz gelmelisi-
niz. Nasıl Rusya katliamcı Esad'ın yerine masaya
geliyorsa, siz de Rusya gibi hareket etmelisiniz.
Türkiye masasına siz gelmelisiniz. Siz gelirseniz,
belki bir anlaşmaya varılabilir.

Şunu iyi bilmelisiniz Sn. Trump! General Mazlum
isimli teröristiniz, Türkiye'de onlarca masumun kat-
liam emrini vermiş bir zâlimdir. Türkiye onunla ma-
saya oturmak değil, onu ancak yargılamak ve cezâ-
landırmak ister. Sizin yapmanız gereken de, o zâ-
lim generali Türkiye'nin adâletine teslim etmektir.
Eğer haydut bir devlet olmak istemezseniz, o zâlim
generalinizi Türkiye adâletine teslim edersiniz ve
etmelisiniz.

Siz ve devletiniz, Türkiye'nin terörist kabul ettiği
kimseleri terörist kabul etmeyebilirsiniz. Fakat o te-
röristler size ve devletinize zarar vermiş olsaydı, siz
de Türkiye gibi hareket etmek zorunda kalırdınız.A-
ma ne yazık ki şimdi o teröristler sizin çıkarlarınıza
hizmet ettiği için müttefikiniz Türkiye'yi karşınıza al-
ma cüreti gösteriyorsunuz, ona ihanet ediyorsunuz.
Bu ihaneti sonlandırmalısınız. Bunun için de şöyle
düşünmelisiniz: Meksika'da silahlı bir örgüt ortaya
çıksa ve bu örgütün amacı da, Meksika sınırlarına
yakın olan Amerikan topraklarından bir kısmını ele
geçirmek ve orada marksist bir devlet kurmak olsa
ve istese, ne yaparsınız? Siz bu örgüte "Meksikalı
savaşçı" mı, yoksa "terör örgütü" mü dersiniz? Ve
onlara savaş mı açarsınız, yoksa "gelin, istediğiniz
toprakları alın, devletinizi kurun" mu dersiniz? El-
bette onları düşman beller, terörist damgası basar
ve onlara savaş açarsınız. Şimdi Türkiye de bu
Meksikalı savaşçılara 30 bin tırlık silah yardımı yap-
sa ve o savaşçılara size karşı sahip çıksa ne yapar-
sınız? "Türkiye çok doğru ve iyi yapıyor" der misi-
niz? Elbette demezsiniz, değil mi? O halde Türkiye'
ye karşı silahlandırdığınız o YPG/SDG isimli örgü-
tünüzün ne olduğunu ve Türkiye'ye karşı nasıl bir
kötülük yapmakta olduğunuzu iyi görünüz. Eğer bu
kötülüğünüzü görmez ve kabul etmezseniz, Türki-
ye'nin dostu ve müttefiği değil, onun düşmanı ve
ihanetçisi olursunuz. Eğer bu düşmanlık ve ihanet-
ten vazgeçmezseniz, Suriye'den de, Ortadoğu'dan
da atılırsınız ve atılacaksınız! Hakkınız da ancak
atılmaktır!

Yukarıdaki örneği, General Mazlum için de uyarla-
yalım: General Mazlum (meselâ) Meksika Toprak
Savaşçıları isimli örgütün generali olsa ve bu gene-
ral onlarca Amerikan askerinin katliam emrini ver-
miş bulunsa ve Türkiye de o örgütün destekçisi o-
larak size çağrıda bulunup: "Gelin, bu düşmanınızla
masaya oturup anlaşın. Çünkü o generalin size çok
iyi bir teklifi var" dese, siz ne yaparsınız. Düşmanı-
nız olan o generalle masaya mı oturursunuz, yoksa
Türkiye'ye: "O generali derhal bize teslim edin. Ak-
si halde size savaş açarız" mı dersiniz? Elbette o
generalin teslim edilmesini istersiniz. Teslim edil-
mediğinde de onun destekçisine savaş açarsınız.
Değil mi, Sn. Trump?

O halde bu örnekte nasıl davranmanız gerekiyorsa,
Türkiye'ye karşı da davranışınız buna uygun olmalı.
Türkiye'nin istediği o terörist generali Türkiye'ye
teslim etmelisiniz. Hem Türkiye'nin, o terörist gene-
rale söyleyeceği bir tek söz vardır: "Suriye'de gas-
bettiğiniz toprakları derhel terkedin. Terketmezse-
niz, hepinizi yok edeceğiz!"

Sayın Trump! Geçenlerde Suriye Başkanı Beşar
Esad, PKK/YPG/PYD ve SDG isimli örgütleri "te-
rör örgütü" ilân etti ve bu ilânı da Birleşmiş Millet-
ler'e bildirdi. Şimdi eğer Beşar Esad'a meşruiyet
veriyorsanız, bu bildiri karşısında siz de onun terör
örgütü ilân ettiği örgütleri terörist olarak kabul et-
mek zorundasınız. Bu zorundalık gereği olarak da
o terör örgütlerine desteğinizi kesmelisiniz. Des-
teğinizi kesmediğiniz takdirde Suriye devleti size
savaş açmak hakkını kazanır ve askerlerinizi öldü-
rür. Askerlerinizin öldürülmesini istemezseniz, Su-
riye'yi derhal terketmelisiniz.

Eğer Beşar Esad'a meşruiyet vermiyorsanız, bu
takdirde onu devirmek ve ondan, yaptırdığı 500
binden fazla sivil katliamının, onbinlerce işkence-
nin, 10 milyon Suriyelinin göçe zorlanmasının he-
sabını sormalısınız. Ancak bu hesabı sorduktan
sonra Suriye'de "düzeltici güç" olarak kalabilir ve
meşruiyet kazanırsınız. Bunu yapmaya hazır mısı-
nız? Eğer hazır değilseniz, Suriye'yi derhal terket-
melisiniz. Ve Suriye'de meşruiyeti olmayan ordu-
nuzun Suriye petrollerini kontrol altında tutma hak-
kı da olmadığından o petrollerin kontrolünü Suriye
hükümetine teslim etmeniz gerekir. Bu teslimatı
derhal yapmalısınız.

(Bu arada Birleşmiş Milletler örgütüne de seslen-
memiz gerekiyor. Birleşmiş Milletler Sayın Üyeleri!
Beşar Esad'ın, PKK/YPG/PYD ve SDG isimli örgüt-
leri "terör örgütü" olarak ilân ettiğini biliyorsunuz. Bu
ilânat karşısında -Esad'a meşruiyet veriyorsanız-,
sizlerin de o örgütleri terör örgütü olarak kabul et-
meniz gerekir. Bu takdirde ABD'nin de o örgütlere
desteğini kesmesini ona bildirmeniz, göreviniz ol-
maktadır. Bu görevinizi yerine getirmelisiniz. Eğer
Esad'a meşruiyet vermiyorsanız, bu halde de onun
işlediği suçların hesabını sormak üzere onu uluslar-
arası mahkemeye çağırmanız icap eder. Lütfen,
gerekeni yapınız! Yapmak zorundasınız! Eğer yap-
mayacaksanız, teşkilâtınızı kapatmalısınız.)

Sayın Trump! Eğer: "YPG ve SDG isimli örgütlerin,
topraklarını savunma ve ırklarını koruma hakkı var-
dır. Bu hak gereğince de ordulaşmaları ve savaş-
maları haksızlık olamaz" derseniz, o zaman bu hak
karşısında Suriye'deki Türkmenler de, Araplar da
o hakkı kazanmış olur ve örgütlenirler. Ordu kurar,
savaşırlar. Bu takdirde siz onlara da YPG'ye verdi-
ğiniz meşruiyeti verecek misiniz, verir misiniz? Fa-
kat o ordular destek vermekte olduğunuz YPG i-
simli örgütünüze karşı savaşmaya başlarsa, ne ya-
pacaksınız. Çünkü destek verdiğiniz ve silahlan-
dırdığınız o YPG isimli örgüt, Suriyeli Arapların
yüzde 25'lik topraklarını gasbetmiş durumdadır. Bu
gasbın sonlandırılması gerekmektedir. Gasbedil-
miş bu topraklarda o örgütünüzün bir devlet kurma
hakkı yoktur. O örgütünüz şayet bir devlet kurmaya
veya özerklik, kanton, kurtarılmış bölge ilân etmeye
kalkarsa, bu takdirde Türkmenler de, Araplar da ve
Suriye hükümeti de size ve o örgütünüze savaş ilân
etme hakkı kazanırlar ve gereken savaşı başlatırlar.
Eğer bu savaşın başlamasını istemezseniz, Suriye-
li Araplara ait o gasbedilmiş yüzde 25'lik topraklar-
da devlet kurmaya, özerklik ilân etmeye kalkmayın
ve o örgütünüzle bağlantınızı koparın. Çünkü bir te-
rör örgütüne destek vermeye hakkınız yoktur. Bu
hak gereğince de Suriye'den de tamamen çekilin.
Suriye petrolleri, devletinize ait değil, Suriye halkla-
rına ve hükümetine aittir. Onlara ait petrollerden
elinizi çekin.

ABD Başkanı Sn. Trump! Sizin desteğinizle Suriye
halklarına ve hükümetine ait bulunan ve onların rızâ-
sı olmadan İsrail tarafından ilhak edilmiş olan Golan
Tepeleri'ni, siz ve İsrail iade etmek zorundasınız.E-
ğer bu zorunluğu yerine getirmezseniz, bu takdirde
Suriye devleti ve onun destekçisi olan İran ve Rus-
ya İsrail'e savaş açmak hakkı kazanır ve bu hakları-
nı kullanmak isterler. Ayrıca eğer İsrail bu haksız il-
haktan vazgeçmezse, Türkiye de, sınırlarına yakın
olan Suriye köy ve şehirlerini ilhak etme hakkı kaza-
nır. Eğer Türkiye'nin bu hakkı kazanmasını ve kul-
lanmasını istemezseniz, Golan Tepeleri üzerindeki
ilhakınızı kaldırırsınız ve kaldırmalısınız.

Sayın Donald Trump! Şimdi siz bu mektubu okur-
ken, bütün dünya liderleri de okuduklarınızı oku-
makta ve haksızlıklarınızı görmektedir. Eğer o li-
derler nazarında rezil olmak istemezseniz, haksız-
lıklarınızdan el çeker ve adâletin gereği olarak hak
sahiplerine haklarını iade edersiniz. Eğer bunu yap-
mazsanız, devletinizi ve başkanlığınızı haydutlaştır-
mış olur, bütün dünyanın nefretini kazanırsınız. Bu
nefreti kazanmış olanlar da, Tanrı katında lânetle-
nir! Eğer yüce Tanrı'nın lânetine uğramak istemez-
seniz, çıkarlarınızın adâletine değil, Tanrı'nın adâ-
letine teslim olunuz, bütün dünyanın düşmanlığın-
dan kurtulunuz.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Suriye'deki YPG ve SDG terör örgütü mü-
dür?

Eğer bu örgütler Suriye'de Türkmenlerin ve Arap-
ların oturdukları toprakları gasbetmişse ve bu top-
raklar üzerinde bir devlet kurmaya veya ayrımcı bir
bölge oluşturmaya çalışıyorsa ve Suriye çevresin-
deki Türkiye, İran gibi ülkelere saldırıda bulunuyor-
sa, o örgütler, "terör örgütü"dür. Eğer bu örgütler
gasbettikleri toprakları terkederlerse, ayrımcı bir
bölge oluşturmaktan vazgeçerlerse ve saldırılarını
terkederlerse, teröristliklerini kaybederler ve örgüt-
leşmeleri de sona erer. Bu örgütler ancak Suriye
hükümetinin ve halklarının izniyle bir Kürt bölgesi
ve devleti oluşturabilirler. Bu izin ve rızâ olmadan
yapılacak çalışmalar, "terör faaliyeti" olarak karşı-
lık görür.

YPG ve SDG, Suriye'de Suriye için değil, kendi ör-
gütlerine ait bir bölge oluşturabilmek için savaş-
maktadırlar. Bu savaş bir suçtur. Çünkü bu savaş,
toprak soygunculuğudur, ülke bölücülüğüdür. Bu
suç terkedilmelidir. Bu suçu işleyenlere destek
veren ABD de suç işlemektedir. ABD bu suçu iş-
lemekten vazgeçmezse, cezâlandırılması gerekir.

Not 2: İsrail bir terör devleti midir?

Eğer bu devlet, Birleşmis Milletler'in kararlaştırdığı
1967 sınırları dışında Filistinlilere ait toprakları iş-
gal altında tutuyorsa ve topraklarını geri almak için
çalışan Filistinlileri katlediyorsa, "İsrail" denen o
devlet, bir "terör devleti"dir. Bu terör devletine karşı
savaşmak bir haktır. Gasbettiği toprakları iade et-
mediği müddetçe de o devlet, meşru bir devlet
sayılamaz. Bu gayri meşru devletin haksızlıklarına
destek vermekte olan ABD de suç işlemekte ve
suçlu durumdadır. Bu suçlar cezâsız kalmamalı.

"İsrail" denen bu gayri meşru devlet eğer Filistin-
lilerin yüzde 22'lik topraklarını iade etmeyi hemen
kabul etmezse, bütün dünya ülkeleri ve en başta
İslâmlı Ülkeler, bu gayri meşru devleti tanımalarını
derhal kaldırmalıdırlar.

Bu notlardaki iki tanımlamayı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi de gözden geçirip bir karara varabilir.

Not 3: ABD Başkanı Trump'ın Türkiye Başkanı Er-
doğan'a yazdığı Türkiye'yi aşağılayan mektubuna
bir cevap da Türkiye ana muhalefet lideri Kılıçdar-
oğlu yazsın, görelim.

Not 4: Bu mektup, uluslararası diplomatik platform-
da paylaşılmıştır.

Not 5: Bu mektup, Avrupa ve ABD basınına da ile-
tilmelidir.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın ondokuzu, Ekim sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Keine Kommentare: