Montag, 21. Oktober 2019

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKESİ LİDERLERİNE UYARI!

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKESİ LİDERLERİNE UYARI!

    hak için çalışanları seven tekTANRInın adıyla


Türkiye, güney sınırlarını tehdit eden PKK/YPG te-
rör koridorunu boşaltmak ve ülkesindeki 3 milyon
Suriyeli göçmen için yer açmak amacıyla bir hare-
kât başlattı. Amerika Birleşik Devletleri de Türkiye'
nin haklılığını gördüğü için Türkiye'nin bastırması
karşısında onun harekâtına yol vermek zorunda
kaldı ve askerlerini çekti. Önü açılan Türkiye de,
8 günde sınırlarına yakın olan bölgeden terör ordu-
sunu sürdü çıkardı. Bu çıkarma karşısında ve silah-
landırdığı terör ordusundan 7 günde 700 terörist
öldürülünce ABD paniğe kapılıp, YPG'li Kürt terör
ordusunu korumak ve kurtarmak ve hem ele geçir-
dikleri toprakları elde tutabilmek için Türkiye'yi yeni
bir anlaşmaya dâvet etti. Bu anlaşma gereği olarak
Türkiye, harekâtına, YPG terör ordusunun Suriyenin
kuzey doğusunu terketmesi için 5 gün ara verdi. Bu
5 günlük mühlette YPG terör ordusu Suriyeli mülte-
ciler için açılacak alanı terkederse, harekât bitmiş
olacak.

ABD Türkiye ile yaptığı bu anlaşmada Türkiye'ye
değil, Türkiye'nin haklılığına yenildi. Türkiye de hak-
lılığının zaferini kazandı. ABD'nin yenilgisi meşru
olduğu gibi, Türkiye'nin zaferi de meşrudur. Bu an-
laşmada her iki taraf da kazandı ve kârdadır. Çünkü
ABD bu anlaşma ile YPG terör ordusunu yok oluş-
tan korumuş ve kurtarmış oluyor. Bu sebeple ABD
(kendince) kazançtadır. Tabii bir terör ordusunu ko-
rumak meşruysa! ABD, yapılan anlaşma gereği o-
larak Türkiye'ye uygulamak istediği yaptırımları da
kaldırmayı vadetti.

Siz Avrupa Birliği ise:

Avrupa Birliği Liderler Zirvesi'nde yaptığınız toplan-
tıda, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde başlattığı ha-
rekâtla ilgili olarak yayınladığınız sonuç bildirgesin-
de: "AB, Türkiye'nin Suriye'nin kuzey doğusundaki
tek taraflı askeri harekatını kınıyor. Bu harekât, Av-
rupa güvenliğini ve DEAŞ terör örgütü ile mücade-
leyi tehdit etmektedir. Türkiye'ye yeniden askeri ha-
rekatına son vermesi, birliklerini geri çekmesi ve u-
luslararası insani hukuka uyması çağrısında bulu-
nuyoruz. 14 Ekim'deki Konsey kararlarının ardın-
dan üye ülkelerin silah ihracatını askıya aldığını
hatırlatıyoruz" demişsiniz ve hâlâ demektesiniz.

BİZ TÜRKIYE de diyoruz:

Birincisi: Türkiye'nin harekâtını kınamaya hakkınız
yoktur. Çünkü Türkiye ayıp bir şey yapmıyor. Ona
savaş açmaya veya yaptırım yapmaya da hakkınız
yoktur. Çünkü Türkiye Suriye topraklarını işgal et-
miyor. Eğer Türkiye'nin YPG'li teröristleri sınırların-
dan uzaklaştırmak ve mülteciler için yer açmak gi-
bi haklı bir gerekçesi olmasaydı ve kontrol altına
aldığı bölgeyi kendi topraklarına kattığını ilân etsey-
di, o zaman Türkiye "işgalci" olurdu. Ama Türkiye'
nin hedefi ve amacı işgalcilik değil. Eğer hedefi bu
olsaydı, Türkiye'nin sınırlarının dibindeki Suriyeli
halkların: "Gelin, topraklarımızı ilhak edin. Biz Esad'
ın yönetimi altında kalmak istemiyoruz" demeleri
karşısında onların bu talebini kabul ederdi. Ama
Türkiye kabul etmedi. Çünkü Türkiye Suriye'nin par-
çalanmasını istemiyor. Fakat YPG terör ordusu ve
onun destekçisi ABD, bütün güçleriyle Suriye'yi
bölmeye çalışıyor ve bunun için de Araplara ait Su-
riye topraklarını işgal etmişler ve oranın yerlisi olan
halkları sürüp çıkarmışlardır. Avrupa Birliği ülkeleri
acaba bu haksızlığı neden görmüyor ve o işgalcile-
rin haksızlığına neden ses çıkarmıyor?O işgal edil-
miş toprakların sahiplerine iade edilmesi gerekmez
mi? Bu gereklik neden yerine getirilmiyor? Yoksa
Suriye topraklarını işgal etmek YPG'nin ve ABD'nin
hakkı mı? Eğer Esad'ın liderliğine meşruiyet verili-
yorsa, ele geçirilmiş o toprakların Esad'a devredil-
mesi gerekmiyor mu? Bu gereklik niçin yerine ge-
tirilmiyor? Eğer Esad'ın meşruiyeti yoksa ve bunun
için YPG terör ordusunun ele geçirdiği topraklar
onun hakkı olarak onun elinde kalacaksa, o zaman
Türkiye'nin de işgalcilik hakkı doğmaz mı? O halde
Türkiye'nin Suriyeli halklar için giriştiği harekâta ni-
çin karşı çıkıyorsunuz? Hangi hakla? Hakkınız var-
sa söyleyin!

Belki "Türkiye neden bizden izin almadan harekâta
girişiyor?" diye kızgınlık içinde olabilirsiniz. Türkiye
yapacağı harekât için sizden izin almaya mecbur
değildir. Çünkü Türkiye bir Avrupa Birliği ülkesi de-
ğildir. Eğer Türkiye'yi birliğinize almış olsaydınız,
o zaman Türkiye de sizden izin almak durumunda
kalabilirdi. Türkiye AB üyesi olmadığına göre, sizin
izninize ihtiyacı yoktur. Hem eğer Türkiye sizden
izin almaya kalksaydı, onun harekâtını kınamanız-
dan anlaşılıyor ki, ona engel olmaya kalkardınız.
Türkiye'nin ise sizinle uğraşacak vakti ve sabrı kal-
mamıştı. Bu yüzden ABD Başkanı Trump'ı bile e-
zip geçti. Onun tehditlerini çöpe attı! Siz ne yapa-
bilirsiniz?

Ama diyebilirsiniz: "Evet, Türkiye bir AB üyesi de-
ğil. Fakat bir NATO üyesidir. NATO'nun Avrupa ü-
yelerinden izinsiz nasıl böyle bir harekâta kalkışır?"

NATO'nun imamı ABD'dir. Türkiye de ihtiyacını ona
bildirmiştir. Fakat NATO imamı ABD, Türkiye'nin
haklı isteği karşısında direnmeye kalkınca, Türkiye
ABD'nin direncini ezip geçmek zorunda kalmış ve
sonunda onunla bir anlaşmaya varmışlardır. Bu an-
laşma yapıldığına göre, AB ülkelerinin Türkiye'ye
söz etmeye hakları kalıyor mu? Kalmıyor!

İkincisi: Bu harekât, Avrupa güvenliğini ve DEAŞ te-
rör örgütü ile mücadeleyi tehdit etmiyor. Çünkü
DEAŞ/IŞİD terörü yenilgiye uğratılmış ve 1200 ka-
darı da YPG elinde olan Suriye bölgesinde hapse-
dilmiştir. Bu bölge, Türkiye'nin harekât alanının dı-
şında ve çok uzağındadır. Fakat ne yazık ki YPG
bu IŞİD'li teröristleri, Türkiye'ye kötülük etmek için
serbest bırakmıştır. Bunun hesabını, YPG ve ABD'
den sormak durumundasınız. O IŞİD'li teröristlerin
resim ve kimlikleri YPG'nin ve ABD'nin elinde mut-
laka vardır. Siz isterseniz, o bilgilere sahip olabilir
ve o teröristler ülkenize girmeye çalıştığında kolay-
ca yakalarsınız. Ama siz AB ülkeleri o Avrupalı te-
röristlerin ülkenize dönmesini istememektesiniz.
Madem istemiyorsunuz, sorun yoktur. Çünkü onlar
teröristliğine Suriye'de devam eder. Ama ülkenize
giremezler. Çünkü onların kimler oldugunu bilmek-
tesiniz. ABD de, gerekli bilgiyi size vermek zorun-
dadır. Vermezse, ABD'ye savaş açabilirsiniz veya
ondan hesap sorabilirsiniz. Bırakın, Suriye'deki ge-
ri kalan çok az sayıdaki IŞİD'li teröristlerle Esad
uğraşsın, Rusya ve İran uğraşsın. Türkiye de zaten
üzerine düşeni yapmaktadır.

Üçüncüsü: Türkiye'nin harekâtı, hedefine varmadan
son bulmayacaktır. Çünkü Türkiye sınırları, ABD ta-
rafından silahlandırılmış 60 binlik YPG terör ordu-
sunun tehdidi altındadır. Türkiye sonsuza kadar bu
tehditle yaşayamaz. Bu sebeple Türkiye o kötülük
ordusunu sınırlarından uzaklaştırmak zorundadır.
Aynı zamanda Türkiye, topraklarındaki Suriyeli göç-
menleri Türkiye'de tutmak zorunda değildir. Bu zo-
runluk gereği olarak o mülteciler için kendi toprak-
larında yer açmaya ve onları oraya yerleştirmeye
mecburdur. Türkiye Esad'ın zulmünden kaçmış bu
çaresiz insanları Esad'ın eline teslim edemez. Za-
ten Esad'ın da onları kucaklayacak durumu yoktur.
Eğer Avupa Birliği ülkeleri o 3,6 milyon mültecinin
masraflarını Suriye'de işler yoluna girene kadar kar-
şılamayı veya o mültecileri paylaşıp ülkelerine al-
mayı kabul ederse, o zaman Türkiye'nin Suriye'de
yer açmasına belki gerek kalmayabilir. Ey Avrupa
Birliği ülkeleri! Bu teklifi kabul eder misiniz? Eğer
etmezseniz, Türkiye'nin operasyonuna ses çıkar-
ma hakkınız kalmaz. Madem kabul etmiyorsunuz,
o halde sesinizi kesmelisiniz.         

Dördüncüsü: Askıya aldığınız Türkiye'ye silah ihra-
catını askıdan indirmek zorundasınız. Çünkü ABD
bile Türkiye'ye yaptırımlarını kaldırmaya karar ver-
mişken, sizin yaptırımlarınızın ne anlamı kalıyor?
Yaptırımlarınızdan derhal vazgeçmelisiniz! Vaz-
geçmediğiniz takdirde Türkiye'ye haksızlık etmiş
olursunuz ve haksızlıktasınız. Bu haksızlık sona
ermeli.

Şu gerçeği hem AB ülkeleri hem de ABD kabul et-
melidir: Suriye'de işler yolunda gitmese ve Suriye
bölünmek zorunda kalsa, bu ülkenin topraklarını
halkın nüfus oranına göre bölüştürmek gerekecek-
tir. Bu bölüşüme göre; Suriye topraklarının yüzde
80'i Arapların, yüzde 5'i Kürtlerin, yüzde 5'i Türk-
menlerin ve yüzde 10'u da Esad'ın mezhebi ve
halkı olan Nusayrilerindir.

Ama şu anda kendini Kürt olarak tanıtan YPG terör
ordusu, Suriye topraklarının üçte birini, yani yüzde
30'unu ABD'nin yardımıyla ele geçirmiş durumda-
dır. YPG ve ABD bu toprakları terketmek zorunda-
dır. YPG bu toprakların ancak Kürtlere ait olan yüz-
de 5'lik kısmında barınabilir. Eğer YPG ve ABD:
"Ele geçirdiğimiz yüzde 30'luk bu topraklar bize
aittir ve ebediyen bizim olacaktır" derlerse, gasp-
edilmiş o toprakların yüzde 25'ini onların elinden
almak gerekecektir. Bu da yeni bir savaş demektir.
Bu savaşa gerek kalmadan YPG ve ABD o gasp
ettikleri toprakları terketmeliler veya Esad rejimine
bırakmalıdırlar. O topraklarda ne ABD'nin, ne Avru-
pa'nın ve ne de YPG'nin bir hakkı yoktur. Gasp e-
dilmiş toprakların yüzde 25'i Suriyeli Araplara aittir.

Şu gerçeği de bütün dünya ülkeleri görmeli ve ka-
bul etmelidir: Beşar Esad eğer Suriye'nin demok-
ratikleşmesini kabul etmezse ve Rusya da Kırım'
daki ilhakından ve İsrail dahi Golan Tepeleri'ni il-
haktan vazgeçmezse, Türkiye de sınırlarına yakın
olan Suriye köy ve şehirlerini ilhak etme hakkı kaza-
nır. Eğer o köy ve şehirlerin halkı da bu ilhak edil-
meyi kabul ederlerse, Türkiye onları ilhak eder.
Rusya Kırım ilhakından ve İsrail Golan Tepeleri'ni
ilhaktan vazgeçmediği ve Esad da demokratikleş-
meyi kabul etmediği müddetçe Türkiye'nin ilhak
hakkı bâkidir. Ama Türkiye bu hakkını isterse kulla-
nır, istemezse kullanmaz. Türkiye'nin şu an isteği,
Suriye'nin demokratikleşmesi ve bölünmemesidir.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: ABD ve onun terör ordusu YPG, gasp ettik-
leri yüzde 25'lik Arap topraklarını terketmek zorun-
dadırlar. Eğer bu zorunluğu yerine getirmezlerse,
Rusya,Türkiye, İran ve Esad rejimi bir araya gele-
rek Suriye'de işgalci güçler olan ABD ve YPG'ye
savaş açabilirler. Bu savaş için ABD'ye hemen
bir süre verilmelidir. Bu süre içinde Arap toprakları
terkedilmezse, savaş başlayabilir. Bu savaş, toprak
sahipleri için bir haktır.

Not 2: Beşar Esad eğer Türkiye'nin güvenli bölge
açmasını istemiyorsa, Suriye'yi süratle demokratik-
leştirmeye baksın. Bunu yaparsa, Türkiye'nin hare-
kâtına gerek kalmaz. Esad Suriye'yi demokratikleş-
tirmezse, Türkiye'ye itiraz etme hakkı yoktur.

Not 3: Dünya ülkeleri ancak hak, adâlet, namus ve
bu ilkelere dayanan bir özgürlükle yönetilebilir. Bu 4
ilkeye dayanmayan yönetimler, haksız yönetimler-
dir. Haksızlığa dayananlar ise, haydutluk içindedir.
Haydut yönetimlere savaş açmak ise bir haktır.

Hak ve adâletin gereği neyse, ona uyulur. Hak ve
adâletin gereğine uymayan devletler, "haydut dev-
letler"dir. Haydut devletlere karşı savaş açmaktan
başka çare yoktur.

Not 4: Hem Avrupa Birliği ülkeleri ve hem Amerika
Birleşik Devletleri, BİZ TÜRKİYE ile şu konuda uz-
laşalım: Suriye'de marksist ve ateist bir devlet kur-
maya çalışan ve Türkiye'ye karşı savaşan PKK,
PYD, YPG ve SDG isimli sivil veya askerî örgütler,
BİZ TÜRKİYE nazarında birer "terör örgütü"dür. A-
ma BİZ TÜRKİYE'ye karşı savaşmayan Kürtler, bi-
zim dostumuzdur, düşmanımız değildir. Siz AB ve
ABD'liler için o terör örgütleri dost olabilir. Fakat
onlar bizim düşmanımızdır. Bizim düşmanlarımızla
dostluk edenler, bizim dostumuz değildir. Bizimle
dost olmak isteyenler, düşmanlarımız olan o terör
örgütleriyle dostluğu kesmelidir. Nokta!

Not 5: Yukarıdaki gerçekler sebebiyle Türk Ordusu
o terör örgütlerine saldırdığında "Türkiye Kürtlere
saldırdı" derseniz, yalan söylemiş olursunuz ve ol-
maktasınız. Bu yalancılığı bırakmalısınız! Ve kara-
rınızı vermeli, tarafınızı seçmelisiniz: Türkiye'nin
mi, terör örgütlerinin mi safındasınız? Eğer terör
örgütlerinin safını saçerseniz, Türkiye'nin NATO'da
yeri ve anlamı kalmaz. Şunu da iyi bilmelisiniz: Tür-
kiye, dostluk ettiğiniz terör örgütlerinin Suriye'de bir
devlet kurmasına izin vermeyecektir!

Not 6: Türkiye'deki siyasî muhalefet de tarafını be-
lirlemelidir: PKK, YPG ve SDG isimli terör örgütle-
rinin mi, yoksa Türkiye'nin tarafındalar mı? Rusya
ve İran da tarafını seçmelidir.

Not 7: SDG isimli örgüt içinde Türkiye'ye karşı sa-
vaşmayan ve düşmanlık etmeyen savaşçılar varsa,
bu savaşçılar kendilerini PKK, PYD ve YPG'den
ayrıştırmalıdırlar. Bu ayrışmayı yapmazlarsa, onlar
da ve örgütleri de terörist kabul edilir.

Not 8: Türk Ruleti devam ediyor. ABD Türkiye ile
yaptığı anlaşmayla kendi kafasına bir kurşun sıktı.
Ama ölmedi. Çünkü ABD'nin kafası çok büyük ve
sünger kafa olduğundan o bir kurşunla ölmez. Fa-
kat kurşun sıkmaya devam ettikçe en sonunda ö-
lecektir. Yani imparatorluğu çökecektir.

Not 9: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır. Ayrıca bu bildiri, Avrupa ve ABD
basınına ve yazarlarına da iletilmelidir.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın ondokuzu, Ekim'in üçüncü
               haftası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Keine Kommentare: