ALMANYA'NIN
BÜTÜN IRKÇILARINA
DUYURU!
ırkçılığı ve haksız şiddeti yasaklamış olan
eşsiz ALLAHın adıyla
Ey
Almanya ve Avrupa'nın bütün ırkçıları!
"Kur'an'ın şiddet içerdiğini" iddia etmektesiniz. Bu
iddianızın isbatlanabilmesi için önce şiddetin ne ol-
duğunu bilmek gerekiyor. Öyle ise
bilelim. Şiddet:
"Haksız saldırı"dır. O halde haklı saldırıya, "şiddet"
diyemeyiz.
Meselâ size haksızca
saldırılırsa, bu
şiddet'tir.
Ama siz bu saldırı karşısında siz de sal-
dıranın saldırdığı kadar saldırırsanız veya kendini-
zi
korumak için
saldırganları öldürürseniz, bu sa-
vunmanız "şiddet" değildir. Daha doğrusu "haklı
şiddet"tir.
Yine meselâ: Devletin polis ve askerleri-
nin
teröristlere saldırması ve onları öldürmesi bir
şiddettir.
Fakat "haklı şiddet"tir.
Demek kötü olan,
"haksız şiddet"tir. "Haklı şiddet"e kötü diyemeyiz.
İşte
Kur'an da, haklı şiddete,
yani şiddet
içeren
haklı saldırı ve savunmaya izin vermiştir. Ama hak-
sız şiddete, yani haksız saldırıya izin vermemiştir.
Bu
sebeple Kur'anın
haksız
saldırıya veya şiddete
izin
verdiğini
gösteren bir tek âyet getirin, biz dün-
yadaki
bütün müslümanlar İslâmiyet'ten çıkalım!
Ama
getiremezsiniz! O halde siz şiddeti kendiniz-
de arayın. Çünkü siz; Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'anı indi-
ren
Allah'ın
yani tek ve gerçek
Tanrı'nın yasakladığı
ırkçılıkta bulunuyorsunuz. Çünkü ülkenizdeki bütün
yabancı ırkların defolup gitmesini istiyorsunuz.Eğer
defolup
gitmezlerse, onları zorla yani şiddet kulla-
narak
ülkenizden atmak istiyorsunuz. Veya fırınlar-
da
yakarak, depolarda zehirleyerek imha etmek is-
tiyorsunuz.
Yani milyonlarca Yahudi'yi gaz odaların-
da
zehirlemiş
olan atanız
Hitler'in yolundan gidiyor-
sunuz. Asıl şiddet içinde olanlar sizsiniz! Ama Kur'
an, sizin
istediğiniz
ve alkışladığınız bütün şiddeti
ve
nefreti yasaklamıştır.
İçinizde
bulunan büyük şiddeti
ne zaman çıkaracak-
sınız? Eğer şiddet sizi rahatsız ediyorsa, ilk önce i-
çinizde
yaşattığınız şiddeti çıkarıp ayağınızın altı-
na almanız ve onu ezmeniz gerekiyor. Bunu
yapabi-
lir
misiniz? Kendinizden olmayan ırkları kendinize
kardeş yapabilir misiniz? Onları bağrınıza basabi-
lir
misiniz? İşte
bunu yapabilirseniz, o zaman şid-
detten
rahatsız
olduğunuzu
kanıtlamış olursunuz.
Kur'an da
zaten sizden bunu istiyor. "Irkçılığı içiniz-
den çıkarın" diyor. "Sizler bir tek
ana-babadan türe-
diniz.
Hepiniz kardeşsiniz"
diyor. Bu kardeşliği ka-
bul
edebilecek misiniz? Madem şiddetten rahatsız-
sınız, o halde Kur'anın emrettiği kardeşliği kabul et-
melisiniz.
Yani ırkçılığı terketmelisiniz.
Eğer ırkçılığı terketmezseniz, gerçek insan olamaz-
sınız. Eğer ırkçılığınız sebebiyle şiddete, yani hak-
sız saldırıya başvurursanız, cehenneme, yani yüce
Tanrı'nın ateşten hapishanesine atılacaksınız. Bu
hapishaneye
girmeye hazır
mısınız? Bu hapishane-
ye girdiğinizde, atanız Hitler'i de orada cayır cayır
yanarken
göreceksiniz ve sizler de onunla birlikte
yanmaya
devam edeceksiniz. Ateşte yanmaya da-
yanabilir
misiniz? Eğer
"asla dayanamayız" diyor-
sanız, Kur'anı dinleyiniz, o ateşten kurtulunuz.
"Biz
öldükten sonra yok olup gideceğiz. Cehenne-
me falan
girmeyeceğiz"
mi diyorsunuz? Bu sizin
zannınızdır. Zan, gerçeğin yerine geçmez. Gerçek
şudur
ki: Siz, öldükten sonra ve evrenin yıkılmasıy-
la bütün
insanlar öldükten sonra, dünyada yaptıkla-
rınızın hesabını vermek için hepiniz diriltileceksiniz.
Çünkü
sizi yaratan Tanrı
böyle istiyor! O'nun bu is-
teğine karşı koyabilir misiniz? Meselâ doğumunuza
karşı koyabildiniz mi? Elinizde olmayarak
ister iste-
mez
dünyaya geldiniz. Aynı şekilde öldükten sonra
da ister
istemez, elnizde olmayarak diriltileceksiniz.
Bu
yeniden diriltilişe
karşı
koymanız
münkün değil-
dir.
Eğer buna karşı koymanız mümkünse, o zaman
Tanrı'nın cehenneminden kurtulursunuz. Ama
ölü-
me karşı koyamadığınız gibi, yeniden diriltilişe de
karşı koyamayacaksınız. O halde cehenneme atı-
lacak
olmanız
kesindir. Fakat öte dünya cehennem-
den
ibaret değildir.
Öte dünyada cennet de vardır.
Cennet,
ebedî mutluluk yurdudur. Bu yurda girmek
isterseniz,
ırkçılığı terkedip, yurdunuzun ve evreni-
nizin gerçek sahibi tek Tanrı'ya ve ötedünyasına i-
nanmanız ve o Tanrı'ya hakla, adâletle, namusla, i-
badetle,
ahlâkla, iyilikçilikle
ve bütün kötülükleri ter-
ketmekle
teslim olmanız
gerekiyor.
O halde
teslim olunuz. Sakın şimdiki hayatınıza ve
gençliğinize güvenip de bu teslim oluştan kaçma-
yınız. Çünkü gençliğiniz sabit değil, ihtiyarlığa gidi-
yor. İhtiyarlıktan sonra da ölüm geliyor. Ölüm ba-
zen
ihtiyarlıktan
önce de gelebiliyor. Yani dünyada
ebedî kalış yoktur. Ölümden kurtuluş yoktur. Ölümü
öldürecek
tek silah, Tanrı'ya
ve ötedünyasına
inanç-
tır. Bu inanç sizde varsa, ölümü öldürdünüz
demek-
tir.
Madem ölümü öldürmenin bir yolu vardır, o hal-
de siz de
onu, o sizi öldürmeden öldürün ki, o sizi
yoketmesin.
Yok oluştan
kurtulursanız,
ebedî var
oluşu yakalamış olursunuz. Sizin dünyadaki görevi-
niz de işte budur! Öyle ise, gerçek görevinize yö-
neliniz.
Haksız
şiddet
ve nefret barındıran Irkçılık,
sizin
göreviniz değildir.
Göreviniz olmayan işi bıra-
kınız. İnsan oluşun gereği olan kardeşliğe yöneli-
niz. Diğer ırkları kardeş olarak kabul ettiğiniz an, e-
bedî yurt
sizin olacaktır.
Ama bu dünyada, bulundu-
ğunuz
yurt ve vatanı
ancak 60-70 yıl
elinizde tutabi-
lirsiniz.
Ondan sonra ne yurt kalır, ne de siz! Size
lâzım olan ise, "ebedî yurt"
ve "ebedî mutluluk"tur.
Bunu da
ancak İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in
tek tanrısı Allah'a ve ötedünyasına inançta ve O'na
teslim
oluşta
bulabilirsiniz. Dünyadaki ölümlü yurda
ırkçılıkla sarılıp da, öte dünyadaki ebedî yurdu kay-
betmemelisiniz.
Eğer
onu kaybederseniz, "dünya-
nın en kötüleri" olarak cehenneme
atılacaksınız.
Cehenneme
girmemek isterseniz, ırkçılığı terkedi-
niz,
kardeşliği seçiniz. Çünkü bütün ırkların ana-ba-
bası birdir. O ana-babanın Tanrısı da tektir. Bu
dünya da,
o tek Tanrı'ya
aittir. Tanrı'ya
ait bir dünya-
da ancak
O'nun emir ve isteklerine göre yaşayabi-
lirsiniz.
Kendi keyfinize göre yaşamak istiyorsanız,
bu dünyayı terkedip başka bir evren aramalısınız.
"Başka bir evren yok" diyorsanız, evrenin sahibi
tek Tanrı'ya teslim olunuz, kurtulunuz!
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Not 1:
"Kur'anda haksız şiddet içeren âyetler bulun-
duğu" iddianızı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'
nde
isbatlamanız
gerekir. Bu Mahkeme de sizin is-
batınızı onaylarsa, o zaman Kur'anı Avrupa'da ya-
saklatabilirsiniz.
Ama bunu yaptığınız vakit, Tevrat
ve İncil'i de o Mahkemeye götürmeniz
gerekecek-
tir. Bunu
yapabilecek misiniz? Fakat o kitapları o
mahkemeye
götürmeden önce kendi içinizdeki kor-
kunç şiddetler içeren ırkçılığı ve yabancı düşmanlı-
ğınızı öldürmeniz gerekir. Bu öldürmeyi
yapmadan
o
kitapları
o mahkemeye götürmeye hakkınız yok-
tur.
Not 2:
Alman halkının dikkatine! Eğer ülkenizde ırk-
çı
partiyi iktidara getirecek olursanız, bu ırkçı parti,
ülkenizde
bulunan 3-5 milyon Rus'u da defetmeye
çalışacaktır. Eğer def edemezse, onları (Hitler'in
Yahudilere
yaptığı
gibi) imha edecektir. Bu imha
karşısında da Rusya, nükleer füzeleriyle
Almanya
ve
Avrupa'yı
"ıssız kıta"ya döndürecektir. O halde
dikkatli
olunuz!
Ey
Almanyalılar!
Yabancı
düşmanlığı size kâr getir-
mez. Çünkü yüz yıl sonra kıyamet var. Kıyamet
koptuğunda elinizde ne Almanya kalacaktır, ne de
siz. Şu anda dünya cennetinde yaşıyorsunuz. Eğer
yabancı düşmanlığından vazgeçmez ve ırkçıları ik-
tidara
getirirseniz, bu güzel cennetiniz, Rus füzele-
riyle
cehenneme dönecektir. O halde elinizde olan
son yüzyılın kıymetini iyi bilin ve kıyamet kopma-
dan önce
Rus kıyametini
getirmeyin.
Not 3:
Kur'ana ve insanlığa
hizmet etmek isteyenler
bu
bildirimizi süratle Alman halkına ve politikacıları-
na
iletmelidir.
Tanrı
tektir.
İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın
onyedisi, Eylül sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen