TÜRKİYE AVRUPA VE AMERİKA
YÖNETİMLERİNİN DİKKATİNE!
dünyayı devletler eliyle yöneten ALLAHın adıyla
Amerika,
Mısır'da meşru bir gerekçe göstermeden
Muhammed
Mursi'nin cunta tarafından darbelenme-
sine
destek verdi. Avrupa Birliği ülkeleri de bu des-
teğe sahip çıktı veya karşı çıkmadı. Bunun anlamı:
Meşru bir iktidarı, gayri meşru yollarla devirmeye
izin
vermektir. Yani, ortada işlenmiş bir suç ve suç-
lular
vardır.
Suriye'de
Beşar
Esad, gayri meşru
iktidarını, yani
diktatörlüğünü yaşatabilmek için 150 bin vatandaşı-
nı katlettirdi ve halen halkını toplu halde katletmeye
devam
etmektedir. Avrupa ve Amerika ise bu kat-
liamları hâlâ seyretmekte ve bu seyriyle de
sanki o
katliamlara
onay vermektedir. Daha açıkcası, Avru-
pa ve
Amerika hal diliyle: "Suriye diktatörü bu cina-
yetleri işlemekte haklıdır" demektedirler.
Cereyan etmekte olan olayların en garibi ise, şudur:
Rusya, Kırım'ı işgal ediyor, ama Amerika, Suriye
diktatörünü
deviremiyor! Yoksa Amerika, Beşar E-
sad'ın diktatörlüğünü ve katliamlarını haklı mı görü-
yor? Haklı görmüyorsa, yapılması gereken haklı ey-
lemi
nerede?
Gelelim
Türkiye'ye. İstanbul
Taksim'deki Gezi Par-
kı olaylarında, muhalefetten küçük bir azınlık, halkın
yüzde
elli oylarıyla
iktidar olmuş
meşru
iktidarını so-
kak
zorbalığıyla
devirmeye kalktı.
Şimdi
de belki i-
kinci bir
devirmenin çalışmalarını yapmaktadırlar.
Türkiye'deki
iktidar ve muhalefet şuna dikkat etme-
lidir: Eğer meşru iktidar, muhalefet tarafından gayri
meşru bir şekilde, yani silahlı veya silahsız bir zor-
balıkla devrilmek istenirse, meşru iktidarın da bu tür
saldırılar karşısında kendini polis veya asker gü-
cüyle
savunma hakkı
vardır.
Böyle bir savunmada
meşru iktidar, isyancılardan 5 bin değil, 50 bin kişiyi
veya 150
bin değil,
1,5 milyon kişiyi
öldürtse dahi,
Avrupa ve
Amerika'nın
ses çıkarmaya
hakları
yok-
tur.
Nasıl olabilir ki! Mısırda meşru bir iktidarın gayri
meşru bir azınlık tarafından devrilmesine destek
veren ve gasbedilmiş iktidarlarını geri isteyen 5 bin
eli
silahsız
suçsuz
insanın
cunta tarafından
katledil-
mesine
seyirci kalan ve Suriye'de de bir diktatörün
cinayet
ve katliamlarına
ses çıkarmayan
bir Avrupa
ve
Amerika'nın,
meşru
bir iktidarın
meşru
savunma-
sına nasıl ses çıkarabilirler ve ne hakları olabilir?
Sorulabilir:
"Ya iktidar meşruiyetini kaybetmişse?"
Eğer bir iktidarın meşruiyetini kaybettiği düşünülü-
yorsa,
önce bunun meşru
ve geçerli
bir mahkeme-
de
isbatlanması
gerekir. Böyle bir mahkeme ve is-
batlama
olmadığı
müddetçe
o iktidarı
devirmek
haklı olmaz. Mısır'daki meşru iktidar, hiç bir mahke-
me ve
yargılama
ve isbatlama olmadan devrildi. Bu,
haksız bir devirmedir ve bir suçtur! Şimdi bu suçlu-
ların cezalandırılması gerekiyor. Ve günün birinde
Mısır cuntasından, yaptıklarının hesabı mutlaka so-
rulacaktır. Ya iktidarı gerçek sahiplerine iade etsin-
ler, ya
da hesap vermeye hazır olsunlar. Onları bu
hesap
vermeden ne Amerika kurtarabilir, ne de Av-
rupa!
Bazı Arap ülkeleri de, Müslüman Kardeşler teşkilâ-
tının üyelerini "terörist"
ilân etmiş!
Hangi hakla? De-
liliniz
nedir? Önce geçerli
delillerini göstersinler.
Onların hepsi terörist faaliyette mi
bulunmus ki,
böyle bir
hükme varmışlar?
Ya delilinizi gösteriniz,
ya da
"zâlim" olduğunuzu biliniz!
Hem haksızlığa karşı direniş göstermek ne zaman-
dan beri
terörizm oldu? Hangi zâlimin keyfine göre
siyaset
yapıyorsunuz,
ey Arap kralları?
Kur'anın:
"Hükmettiğiniz zaman hak ve adâletle
hükmedin"
emrini,
unuttunuz mu yoksa?!
Ey
Türkiye! Meşru
iktidarını korumada isyancıları
tepelerken
NATO'dan atılmakla
tehdit edilirsen, bu
tehdit
sana, nükleer silah edinme hakkını kazandır-
mış olacaktır. Bunu iyi bilesin!
Ey
Türkiye ordusu! Şimdiye
kadar Avrupancı
ve A-
merikancı oldunuz, yani Batıcı'ydınız. Ama şimdi,
kendinci
olmanızın zamanı gelmiştir. Kendinci ol-
manız demek, "Yeni Türkiyeci"
olmanız
demektir.
Yeni
Türkiyeci olmak ise; kendi içine kapanan ve
küçüldükçe küçülen ve parçalanan değil, tam aksi-
ne,
birlik halinde dışa
açılan
ve açıldıkça genişle-
yen ve
genişledikçe de kendine başka birlikler ka-
tan ve
bununla da önce bölgesel güç, sonra da kü-
resel güç olan demektir.
Öyle ise
ey Türkiyeliler! Sizleri bölgesel ve küresel
güç olmaya götürecek partileri ve
liderleri iktidara
getiriniz
ve onları
koruyunuz. Bunların
zıddına götü-
recek
partileri ve iktidarları da aşağıya çekiniz. Bu
mücâdelenizde
birlik ve bütünlüğünüzü
koruyunuz
ki, güçlü olasınız. Ancak bu güçlülüğünüzle ülkenizi
koruyabilirsiniz.
O halde
birinci hedefiniz; din ve bilimle aydınlan-
maktır.
İkinci
hedefiniz; teknik ve ticaretle sanatlanmak ve
kalkınmak ve zenginleşmektir.
Üçüncü hedefiniz de; birlikle güçlenmek ve genişle-
mek ve
bölgesel güç
olmaktır.
Bölgesel
güç
olmaktaki amacınız, asla sömürgeci
olmak değildir. Çünkü birliğinize katılacak olan İslâ-
miyetli
Türkî ve Kürdî soydaşlarınızı ve Arabî ve
Farisî
kardeşlerinizi
sömüremezsiniz. Onları sömür-
meye
Kur'anınız ve ahlâkınız izin vermez. Onlarla
alâkanız, ancak yardımlaşma ve dayanışma olabilir.
Yardımlaşma ve dayanışma ise hayatı kolaylaştırır.
Hayatı kolaylaştırmak ise, size cenneti kazandırır.
Hak hesabına iyilikçiliğiniz olmazsa, cenneti kazana-
mazsınız. O halde bölgesel güç olmaktaki amacı-
nız; yeryüzüne hakkı ve adâleti yerleştirmek ve bu-
nunla da,
barış
ve insanlaşmayı sağlamaktır.
Bakınız, Avrupa ve Amerika, Suriye ve Mısır'da
haktan
saptılar;
oraya bir cuntatör tayin ederek, de-
mokrasiye
ihanet ettiler. Bunu da, İsrail'in güvenliği-
ni sağlamak için yaptılar. Ama Mısır ve Filistin halk-
larının hakları çiğnenerek İsrail halkının güvenliği
sağlanmaz ki! İsrail halkının haklarını savunurken,
Filistin
halkının haklarını da gözetmeliydiler. Ama
yapamıyorlar; tek taraflı hareket ediyorlar. Ve yarım
yüzyıldır da İsrail-Filistin barışını sağlayamadılar.
Adalet
etmede acze düştüler
ve düşmektedirler.
Elbette
bu durum böyle sürüp gidemez. Onların bı-
raktığı boşluğu sizin doldurmanız gerekmektedir.
Bunun için de, bölgesel güç olmaya mecbursunuz.
Ey
Türkiyeliler! İki
günü eşit
olan, kârda değil,
zarar-
dadır. Öyle ise, yerinde sayan bir
Türkiye'ye râzı
ol-
mayınız. Daima ilerleyen ve genişleyen bir Türkiye'
yi
isteyiniz ve onun için çalışınız.
Kesinlikle
biliniz ki: Allah'tan başka tanrı yoktur. Bir-
dir O; çocuksuz ve ortaksızdır. Bütün kâinat mülkü
O'nundur
ve bu mülkten çıkan
sonuç
ve bu sonu-
cun özeti
olan teşekkür,
O'na aittir. Dirilten ve öldü-
rendir O
ve ölümsüzdür. Her iyilik O'nun elindedir
ve O, her
şeye
kudreti yetendir ve dönüş de O'na-
dır.
Allah'tan başka ilah yoktur.
Mehdi ve Mesih O'nun elçisidir.
Not 1:
Hapisten çıkar
çıkmaz;
"bütün tarikatçıların
kökünü
kazıyacağız" diyen marksist, leninist ve
ke-
malist
kafalılar
şuna
dikkat etsin: Türkiye'deki müs-
lümanlar
henüz devrimlerini yapmadılar. Gerekli
devrimi
yapmadıkları için de doksan yıl boyunca e-
zildiler.
Ama şimdi
ezilme dönemi bitti. Türkiye'de-
ki oranınızın yüzde on olduğunu unutmayınız. Kök
kazıma çalışması yaparken, bu çalışma, sizin kökü-
nüzün kazınmasına sebep olabilir. Öyle ise, müslü-
manları devrime zorlamayınız. Şayet bazı haksızlık
ve
adâletsizlikler olmuşsa, bu da ancak mahkeme-
de
halledilir.
Not 2: Ey
Türkiye'nin halkçıları, milliyetçileri ve müs-
lümanları! Ülkenizi Ukraynalaştırmak isteyenlere ge-
çit
vermeyiniz.
Ey
Geziciler! ABD ve AB'ye dayanarak sakın yeni
bir
isyana kalkışmayınız. O dayanaklarınız, ülkenizi
ancak
Ukrayna'ya çevirir,
ama size zafer kazandır-
maz.
Ey
Türkiyeli demokratlar! Şimdi Geziciler, yeni bir
isyan çalışması içindedirler. Bu isyanlarıyla da, si-
zin oylarınızla yönetime geçmiş olan Erdoğan'ı de-
virmek
istiyorlar. İlk
hedefleri budur. Fakat Erdo-
ğan'ı devirmek onlara yetmeyecektir ve AK
Parti'
nin de
iktidardan uzaklaşmasını isteyeceklerdir. Ve
böylece
sizin demokrasinizi sokak zorbalığıyla orta-
dan kaldırmış olacaklar ve iktidarı ele geçirecekler-
dir.
Sizler ise, böyle bir zorbalığa asla izin verme-
melisiniz.
Ey
Geziciler! Eğer
iktidardaki partinin yönetiminden
memnun değilseniz, bu takdirde bütün muhalefet
partilerini
birleştirip,
yeterli oyu alıp,
iktidara geliniz.
Eğer demokrasiye râzı olmazsanız, bu halde de
bütün
Türkiyeli müslümanlara da, Yeşil Devrim'e
geçmekten başka çare kalmayacaktır.
Demokratik
gösterilerinizi elbette yapabilirsiniz. A-
ma yakıp yıkmadan ve demokrasiyi zorbalıkla devir-
meye
kalkmadan!
Ey
Türkiye'nin polis ve askerleri! Ülkenizi yakmaya
ve yıkmaya çalışan göstericilere asla göz açtırma-
yınız ve onları hemen tutuklayınız. Onların yakıp
yıkmaya ve demokrasiyi devirmeye
hakları
yoktur!
Türkiyeli
müslümanlar bundan sonra herşeye ha-
zırlıklı olmalıdır. Çünkü Türkiye, büyük bir değişim
ve dönüşümün eşiğindedir. Belki yakında; "demok-
raside mi
kalınacak,
yoksa diktatörlüğe
veya İslâmî
bir
rejime mi geçileceği"nin kararı verilecektir.
Çünkü
gayri meşru
yollardan iktidarı
kazanma pe-
şinde
ve isteğinde
olan Türkiye'deki muhalefet, siz-
leri bu
noktaya getirebilir ve getirecek.
Zaman: Yeni Çağ'ın ondördü, Mart ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam:
Uyarı.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen