Freitag, 14. März 2014

TÜRKİYE AVRUPA VE AMERİKA YÖNETİMLERİNİN DİKKATİNE!



             TÜRKİYE AVRUPA VE AMERİKA
               YÖNETİMLERİNİN DİKKATİNE!

   dünyayı devletler eliyle yöneten ALLAHın adıyla

Amerika, Mısır'da meşru bir gerekçe göstermeden
Muhammed Mursi'nin cunta tarafından darbelenme-
sine destek verdi. Avrupa Birliği ülkeleri de bu des-
teğe sahip çıktı veya karşı çıkmadı. Bunun anlamı:
Meşru bir iktidarı, gayri meşru yollarla devirmeye
izin vermektir. Yani, ortada işlenmiş bir suç ve suç-
lular vardır.

Suriye'de Beşar Esad, gayri meşru iktidarını, yani
diktatörlüğünü yaşatabilmek için 150 bin vatandaşı-
nı katlettirdi ve halen halkını toplu halde katletmeye
devam etmektedir. Avrupa ve Amerika ise bu kat-
liamları hâlâ seyretmekte ve bu seyriyle de sanki o
katliamlara onay vermektedir. Daha açıkcası, Avru-
pa ve Amerika hal diliyle: "Suriye diktatörü bu cina-
yetleri işlemekte haklıdır" demektedirler.

Cereyan etmekte olan olayların en garibi ise, şudur:
Rusya, Kırım'ı işgal ediyor, ama Amerika, Suriye
diktatörünü deviremiyor! Yoksa Amerika, Beşar E-
sad'ın diktatörlüğünü ve katliamlarını haklı mı görü-
yor? Haklı görmüyorsa, yapılması gereken haklı ey-
lemi nerede?

Gelelim Türkiye'ye. İstanbul Taksim'deki Gezi Par-
kı olaylarında, muhalefetten küçük bir azınlık, halkın
yüzde elli oylarıyla iktidar olmuş meşru iktidarını so-
kak zorbalığıyla devirmeye kalktı. Şimdi de belki i-
kinci bir devirmenin çalışmalarını yapmaktadırlar.

Türkiye'deki iktidar ve muhalefet şuna dikkat etme-
lidir: Eğer meşru iktidar, muhalefet tarafından gayri
meşru bir şekilde, yani silahlı veya silahsız bir zor-
balıkla devrilmek istenirse, meşru iktidarın da bu tür
saldırılar karşısında kendini polis veya asker gü-
cüyle savunma hakkı vardır. Böyle bir savunmada
meşru iktidar, isyancılardan 5 bin değil, 50 bin kişiyi
veya 150 bin değil, 1,5 milyon kişiyi öldürtse dahi,
Avrupa ve Amerika'nın ses çıkarmaya hakları yok-
tur.

Nasıl olabilir ki! Mısırda meşru bir iktidarın gayri
meşru bir azınlık tarafından devrilmesine destek
veren ve gasbedilmiş iktidarlarını geri isteyen 5 bin
eli silahsız suçsuz insanın cunta tarafından katledil-
mesine seyirci kalan ve Suriye'de de bir diktatörün
cinayet ve katliamlarına ses çıkarmayan bir Avrupa
ve Amerika'nın, meşru bir iktidarın meşru savunma-
sına nasıl ses çıkarabilirler ve ne hakları olabilir?

Sorulabilir: "Ya iktidar meşruiyetini kaybetmişse?"

Eğer bir iktidarın meşruiyetini kaybettiği düşünülü-
yorsa, önce bunun meşru ve geçerli bir mahkeme-
de isbatlanması gerekir. Böyle bir mahkeme ve is-
batlama olmadığı müddetçe o iktidarı devirmek
haklı olmaz. Mısır'daki meşru iktidar, hiç bir mahke-
me ve yargılama ve isbatlama olmadan devrildi. Bu,
haksız bir devirmedir ve bir suçtur! Şimdi bu suçlu-
ların cezalandırılması gerekiyor. Ve günün birinde
Mısır cuntasından, yaptıklarının hesabı mutlaka so-
rulacaktır. Ya iktidarı gerçek sahiplerine iade etsin-
ler, ya da hesap vermeye hazır olsunlar. Onları bu
hesap vermeden ne Amerika kurtarabilir, ne de Av-
rupa!

Bazı Arap ülkeleri de, Müslüman Kardeşler teşkilâ-
tının üyelerini "terörist" ilân etmiş! Hangi hakla? De-
liliniz nedir? Önce geçerli delillerini göstersinler.
Onların hepsi terörist faaliyette mi bulunmus ki,
böyle bir hükme varmışlar? Ya delilinizi gösteriniz,
ya da "zâlim" olduğunuzu biliniz!

Hem haksızlığa karşı direniş göstermek ne zaman-
dan beri terörizm oldu? Hangi zâlimin keyfine göre
siyaset yapıyorsunuz, ey Arap kralları? Kur'anın:
"Hükmettiğiniz zaman hak ve adâletle hükmedin"
emrini, unuttunuz mu yoksa?!

Ey Türkiye! Meşru iktidarını korumada isyancıları
tepelerken NATO'dan atılmakla tehdit edilirsen, bu
tehdit sana, nükleer silah edinme hakkını kazandır-
mış olacaktır. Bunu iyi bilesin!

Ey Türkiye ordusu! Şimdiye kadar Avrupancı ve A-
merikancı oldunuz, yani Batıcı'ydınız. Ama şimdi,
kendinci olmanızın zamanı gelmiştir. Kendinci ol-
manız demek, "Yeni Türkiyeci" olmanız demektir.
Yeni Türkiyeci olmak ise; kendi içine kapanan ve
çüldükçe küçülen ve parçalanan değil, tam aksi-
ne, birlik halinde dışa açılan ve açıldıkça genişle-
yen ve genişledikçe de kendine başka birlikler ka-
tan ve bununla da önce bölgesel güç, sonra da kü-
resel güç olan demektir.

Öyle ise ey Türkiyeliler! Sizleri bölgesel ve küresel
ç olmaya götürecek partileri ve liderleri iktidara
getiriniz ve onları koruyunuz. Bunların zıddına götü-
recek partileri ve iktidarları da aşağıya çekiniz. Bu
mücâdelenizde birlik ve bütünlüğünüzü koruyunuz
ki, güçlü olasınız. Ancak bu güçlülüğünüzle ülkenizi
koruyabilirsiniz.

O halde birinci hedefiniz; din ve bilimle aydınlan-
maktır.

İkinci hedefiniz; teknik ve ticaretle sanatlanmak ve
kalkınmak ve zenginleşmektir.

Üçüncü hedefiniz de; birlikle güçlenmek ve genişle-
mek ve bölgesel güç olmaktır.

Bölgesel güç olmaktaki amacınız, asla sömürgeci
olmak değildir. Çünkü birliğinize katılacak olan İslâ-
miyetli Türkî ve Kürdî soydaşlarınızı ve Arabî ve
Farisî kardeşlerinizi sömüremezsiniz. Onları sömür-
meye Kur'anınız ve ahlâkınız izin vermez. Onlarla
alâkanız, ancak yardımlaşma ve dayanışma olabilir.
Yardımlaşma ve dayanışma ise hayatı kolaylaştırır.
Hayatı kolaylaştırmak ise, size cenneti kazandırır.
Hak hesabına iyilikçiliğiniz olmazsa, cenneti kazana-
mazsınız. O halde bölgesel güç olmaktaki amacı-
nız; yeryüzüne hakkı ve adâleti yerleştirmek ve bu-
nunla da, barış ve insanlaşmayı sağlamaktır.

Bakınız, Avrupa ve Amerika, Suriye ve Mısır'da
haktan saptılar; oraya bir cuntatör tayin ederek, de-
mokrasiye ihanet ettiler. Bunu da, İsrail'in güvenliği-
ni sağlamak için yaptılar. Ama Mısır ve Filistin halk-
larının hakları çiğnenerek İsrail halkının güvenliği
sağlanmaz ki! İsrail halkının haklarını savunurken,
Filistin halkının haklarını da gözetmeliydiler. Ama
yapamıyorlar; tek taraflı hareket ediyorlar. Ve yarım
yüzyıldır da İsrail-Filistin barışını sağlayamadılar.
Adalet etmede acze düştüler ve düşmektedirler.
Elbette bu durum böyle sürüp gidemez. Onların bı-
raktığı boşluğu sizin doldurmanız gerekmektedir.
Bunun için de, bölgesel güç olmaya mecbursunuz.

Ey Türkiyeliler! İki günü eşit olan, kârda değil, zarar-
dadır. Öyle ise, yerinde sayan bir Türkiye'ye râzı ol-
mayınız. Daima ilerleyen ve genişleyen bir Türkiye'
yi isteyiniz ve onun için çalışınız.

Kesinlikle biliniz ki: Allah'tan başka tanrı yoktur. Bir-
dir O; çocuksuz ve ortaksızdır. Bütün kâinat mülkü
O'nundur ve bu mülkten çıkan sonuç ve bu sonu-
cun özeti olan teşekkür, O'na aittir. Dirilten ve öldü-
rendir O ve ölümsüzdür. Her iyilik O'nun elindedir
ve O, her şeye kudreti yetendir ve dönüş de O'na-
dır.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
                Mehdi ve Mesih O'nun elçisidir.

Not 1: Hapisten çıkar çıkmaz; "bütün tarikatçıların
kökünü kazıyacağız" diyen marksist, leninist ve ke-
malist kafalılar şuna dikkat etsin: Türkiye'deki müs-
lümanlar henüz devrimlerini yapmadılar. Gerekli
devrimi yapmadıkları için de doksan yıl boyunca e-
zildiler. Ama şimdi ezilme dönemi bitti. Türkiye'de-
ki oranınızın yüzde on olduğunu unutmayınız. Kök
kazıma çalışması yaparken, bu çalışma, sizin kökü-
nüzün kazınmasına sebep olabilir. Öyle ise, müslü-
manları devrime zorlamayınız. Şayet bazı haksızlık
ve adâletsizlikler olmuşsa, bu da ancak mahkeme-
de halledilir.

Not 2: Ey Türkiye'nin halkçıları, milliyetçileri ve müs-
lümanları! Ülkenizi Ukraynalaştırmak isteyenlere ge-
çit vermeyiniz.

Ey Geziciler! ABD ve AB'ye dayanarak sakın yeni
bir isyana kalkışmayınız. O dayanaklarınız, ülkenizi
ancak Ukrayna'ya çevirir, ama size zafer kazandır-
maz.

Ey Türkiyeli demokratlar! Şimdi Geziciler, yeni bir
isyan çalışması içindedirler. Bu isyanlarıyla da, si-
zin oylarınızla yönetime geçmiş olan Erdoğan'ı de-
virmek istiyorlar. İlk hedefleri budur. Fakat Erdo-
ğan'ı devirmek onlara yetmeyecektir ve AK Parti'
nin de iktidardan uzaklaşmasını isteyeceklerdir. Ve
böylece sizin demokrasinizi sokak zorbalığıyla orta-
dan kaldırmış olacaklar ve iktidarı ele geçirecekler-
dir. Sizler ise, böyle bir zorbalığa asla izin verme-
melisiniz.

Ey Geziciler! Eğer iktidardaki partinin yönetiminden
memnun değilseniz, bu takdirde bütün muhalefet
partilerini birleştirip, yeterli oyu alıp, iktidara geliniz.
Eğer demokrasiye râzı olmazsanız, bu halde de
bütün Türkiyeli müslümanlara da, Yeşil Devrim'e
geçmekten başka çare kalmayacaktır.

Demokratik gösterilerinizi elbette yapabilirsiniz. A-
ma yakıp yıkmadan ve demokrasiyi zorbalıkla devir-
meye kalkmadan!

Ey Türkiye'nin polis ve askerleri! Ülkenizi yakmaya
ve yıkmaya çalışan göstericilere asla göz açtırma-
yınız ve onları hemen tutuklayınız. Onların yakıp
yıkmaya ve demokrasiyi devirmeye hakları yoktur!

Türkiyeli müslümanlar bundan sonra herşeye ha-
zırlıklı olmalıdır. Çünkü Türkiye, büyük bir değişim
ve dönüşümün eşiğindedir. Belki yakında; "demok-
raside mi kalınacak, yoksa diktatörlüğe veya İslâmî
bir rejime mi geçileceği"nin kararı verilecektir.

Çünkü gayri meşru yollardan iktidarı kazanma pe-
şinde ve isteğinde olan Türkiye'deki muhalefet, siz-
leri bu noktaya getirebilir ve getirecek.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Mart ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *





Keine Kommentare: