PARALEL YAPI'YLA ERDOĞAN ARASINDAKİ
SAVAŞ NEREYE VARIR?
geleceği en iyi bilen ve gören ALLAHın adıyla
Paralel
Yapı'yla
Türkiye Başbakanı Erdoğan arasın-
da bir
iktidar savaşı
var. Eğer
Paralel Yapı,
Erdo-
ğan'ı devirebilirse, AK Parti'yi ele geçirmesi veya o-
nu bölüp
parçalaması ve bu parçalardan da yeni bir
parti
meydana getirip kendi zihniyetine uygun bir hü-
kümet oluşturması zor olmaz. Çünkü AK Parti'li bü-
tün
milletvekillerinin (varsa) gizli günahları ve önemli
sırları hep Paralel Yapı'nın elindedir. Şimdi onların
düşüncesince bütün iş, Erdoğan'ı devirebilmektir.
Erdoğan'ı devirebilirlerse, gerisi kolaydır. Bunun i-
çin
şimdi
Erdoğan'ı, onun gizli günahlarıyla vurma-
ya çalışıyorlar. Bunun için de, gerçek mi, düzme-
cemi olduğu tam kesin olmayan Erdoğan'la oğlu a-
rasında geçtiği iddia
edilen telefon görüşmelerini
yayına sokmuş durumdalar.
Erdoğan'ın gizli günahı olabilir mi?
Olabilir,
mümkündür. Fakat bu gizli günah, "devleti
soymak"
gibi büyük bir kabahat ve kötü niyetli bir
günah
olamaz. Çünkü
zaten Erdoğan'ın 5 milyon
TL kadarlık bir mal varlığı var. Bu servet ona fazla-
sıyla yeter. Milletin ve devletin
parasını soymaya
ihtiyacı yok. İhtiyacı olsaydı bile, böyle bir çirkinliğe
onun İslâmiyet inancı izin vermez. O halde ne ola-
bilir?
Olsa olsa, Türkiye'yi zengin etmek için işlen-
miş bir "iyi niyetli günah"
olabilir.
Peki, bu
"iyi niyetli günah"larla Erdoğan'ın devrilme-
si mümkün
olur mu?
Bu pek
mümkün gözükmüyor. Çünkü Erdoğan, Yar-
gı'yı Adalet Bakanlığı'nın kontrolüne sokmuş du-
rumda.
Bunun için
Erdoğan'ı kasetlerle devirmeleri
pek
mümkün olmayacaktır.
Ama bu
durumda Türkiye demokrasisi kirlenmiş ol-
mayacak mı?
Bu durum
pek tabii demokrasinin kirlenmişliğini
gösteren
bir tablo meydana getiriyor. Fakat Erdo-
ğan'ı devirmek isteyenlerin amacı daha kötü oldu-
ğu
için
Türkiye halkının çoğunluğu bu kirli görüntü-
yü
önemsemeyebilir. Çünkü
Erdoğan'ı devirmek is-
teyenler,
halk çoğunluğunun iktidara getirdiği bir
partiyi
zorbalıkla
götürmek istiyorlar. Yani, demokra-
siyi
devirmeye çalışıyorlar. Yolsuzluk, rüşvet gibi
bahaneler
de bu savaşta
bir silah olarak kullanılıyor.
Asıl amaç, iktidarı bir başka gücün ele geçirmeye
çalışması olduğu için, iktidara yapıştırılmaya çalışı-
lan
günahlar da önemini kaybediyor. Bu günahlar
ancak
muhalefetteki halk için kıymetli olabilir.
Ama aslı olduğu kesin olmayan bu günahlarla Para-
lel Yapı, iktidar taraftarlarını caydıramasa da, muha-
lefeti
uyuşukluktan
kurtarmayı,
onları
canlandırma-
yı ve eyleme hazır hale getirmeyi başarıyor.
Paralel
Yapı,
iktidarı
niçin
devirmeye çalışıyor?
Çünkü
iktidarla Paralel Yapı'nın dünya görüşleri bir-
biriyle
uyuşmuyor.
İktidar
Partisi ve taraftarları, Tür-
kiye'nin
genişlemesini
ve "bölgesel güç" olmasını
isterken,
Paralel Yapı
da, onun AB ve ABD'ye uyar-
lı kalmasını istiyor.
Fakat
Türkiye'nin AB ve ABD'ye uyarlı kalmasını is-
temek, bu
Yeni Çağ'da "eskimiş" bir görüştür. "Yeni
görüş" ise, Türkiye'nin bölgesel güç olmasını iste-
mektir. Çünkü şartlar bunu gerektiriyor. Paralel
Ya-
pı'nın derdi ise, "hizmet"in
zarar görmemesidir.
Ama
Türkiye halkları şunu
görmelidir: Bugün AB ve
ABD,
ekonomik kriz içinde
çırpınmaktadır. Bunun
anlamı: "Kapitalist Batı çökmektedir!" Öyleyse bat-
makta
olan bir dünyada Türkiye'nin ne işi var? Tür-
kiye
kendine yeni bir dünya kuramaz mı? Bölgesel
ve
küresel güç
olamaz mı?
Elbette olabilir! Çünkü
yeni şartlar Türkiye'yi buna zorluyor.
Türkiye, kade-
rin bu
cebrinden kaçıp
kurtulamaz. Ona karşı koya-
maz.
Türkiye, kendi dünyasını kurmak zorundadır.
İşte
geleceğin
bu Yeni Türkiye'sini kabulleneme-
yenler,
onu kendi dertlerine ve görüşlerine ve hiz-
metlerine
kurban etmeye çalışıyorlar. Bunun için de
Türkiye'nin,
Batı'ya
bağımlı ve uyarlı kalıp gitmesini
istiyorlar.
Bunun için
de AK Parti'nin yıkılması ve
Erdoğan'ın devrilmesi gerektiğini düşünüyorlar ve
ölümüne
büyük bir savaş
başlatmış bulunuyorlar.
Peki,
Paralel Yapı,
Erdoğan'ı devirebilecek mi?
Erdoğan, Türkiye'yi borçtan kurtarmış, ilerletmiş,
kalkındırmış ve askerî vesayetten kurtarmış bir a-
dam. Buna
bizzat yaşayarak
şahit
olmuş
Türkiye
halkının çoğunluğu, Paralel Yapı'nın iddialarına ka-
narak
Erdoğan'ın bir "hırsız" veya bir
"soyguncu"
olacağına inanamaz. Buna inanamayacağı için de
yerel seçimlerde AK Parti'nin oyları yüzde 45'i ge-
çecektir.
AK Parti bu seçimlerde
bir tek, daha önce
Paralel
Yapı'dan
aldığı
oyların
çoğunluğunu kaybe-
decek. Çünkü Paralel Yapı, savaşa giriştiği düşma-
nına göz göre göre oy veremez. Onun
zayıflatılma-
sına çalışır. Bunun için de muhalefeti güçlendirmek
için çalışacaktır. Ama kararsızlar Erdoğan'ın haklılı-
ğını görür ve kabul ederse, kararsızlardan alacağı
oylarla
AK Parti, Paralel Yapı'daki kaybını kapatabi-
lir. Bu şekilde AK Parti'nin fazla bir oy
kaybı
olma-
yacaktır. Bu da, Erdoğan'ın devrilmesini imkânsız
kılacaktır.
Kasetlerle
Erdoğan'ı devirmesi mümkün görünme-
yen
Paralel Yapı
ve muhalefet, yerel seçimlerde de
istediğini bulamazsa ne yapacaktır?
Onlar için tek bir yol kalıyor: Mısır ve Ukrayna'daki
gibi,
muhalefeti azdırıp sokağa dökmek ve sokağın
zorbalığıyla iktidarı devirmek.
Peki, başarılı olabilirler mi?
Erdoğan, Mısır'daki Sisi gibi olamayacağı için ba-
şarılı olabilirler. Eğer Erdoğan, muhalefeti sustura-
cak bir
yol bulamazsa, düşüşü muhakkaktır. Bunun
için seçimlerden sonra gelebilecek 2.
Gezi'de AK
Parti,
iktidarı
kaybedebilir.
Bu
iktidar savaşında
Avrupa ve Amerika kimin ya-
nında olacaktır?
Her şeyden önce bu savaş, bir "iktidar savaşı" gibi
görünse
de, aslında
iki dünya görüşünün
çarpışma-
sıdır. Daha doğrusu, kendini Mehdi makamında gö-
ren
Paralel Yapı
ile gerçek
Mehdi'nin savaşıdır. Ya-
ni; bu
savaşı
tezgahlayan, Avrupa ve Amerika de-
ğildir.
Onlar sadece kendileri için faydalı buldukları
tarafın yanında ve arkasında olurlar. Bu zamana ka-
kadar
Avrupa ve Amerika, Hz. Mehdi'nin yanınday-
dı. Çünkü çıkarlarını, onun yanında olmakta görü-
yorlardı ve (Suriye'deki direnişin doğuşuna kadar)
sözünü
dinliyorlardı.
Ama şimdi,
faydalarını Paralel
Yapı'nın yanında göreceklerdir. Çünkü onlar, Türki-
yenin
"bölgesel güç"
olmasını istiyor görünseler
de, aslında gerçekten istemezler. Çünkü Türkiye'
nin
bölgesel güç
olması,
şimdilik
çıkarlarına uygun
değildir. İşte bunun için Paralel Yapı'nın yanında
olmayı tercih edeceklerdir.
Yani:
Avrupa ve Amerika, Paralel Yapı'nın safına
geçerlerse, Türkiye'de büyük bir savaş çıkacak ve
çetin
bir çarpışma olacak demektir. Bu durumda
Türkiye,
uçurumun
kenarına
kadar gelecektir. Eğer
AK Parti,
orduyu yanına
çekemezse
ve onu iyi kul-
lanamazsa,
iktidarını kaybedecek. Eğer AK Parti,
taraftarlarını sahaya sürmek isterse, buna da ordu
muhalefet
eder ve yönetime el koyar. Eğer ordu,
Paralel
Yapı'nın safında olursa, AK Parti yine kay-
bedecek
demektir. Eğer
ordu AK Parti'nin
safında
olursa, bu
sefer de Avrupa ve Amerika'yla toslaş-
mak
zorunda kalacaklar ve bu da, Türkiye'nin uçu-
rumun
kenarına
gelmesi demek olacaktır.
İşte
o gün, Allah'ın
Mehdisi'nden başka
kurtarıcı
yoktur.
Hz. Mehdi'nin de o gün Allah'tan başka yar-
dımcısı olmayacaktır. Ama yüce Allah, Hz. Musa
kuluna
nasıl
yardım
ettiyse, Mehdisine de yardım
edecek ve
Türkiye, kurtuluşuna
kavuşacaktır, inşa-
Allah!
Türkiye'nin,
uçurumun
kenarına
gelmesinden kurtu-
luşu mümkün müdür?
Eğer Erdoğan, Paralel Yapı'ya teslim olursa ve ikti-
darını onunla paylaşmayı kabul ederse, Türkiye o
raddeye
gelmeden kurtulur. Fakat Erdoğan böyle
bir bölüşmeyi kabul etmeyecektir. İsteseydi, daha
önce
kabul ederdi ve bugünkü savaş patlak ver-
mezdi.
Veya, eğer Paralel Yapı, Türkiye'nin geleceğini dü-
şünerek
AK Parti'ye karşı
başlattığı savaşa son ve-
rirse, bu
şekilde
de Türkiye kurtuluşa erebilir. Ama
Paralel
Yapı
bu savaşa
son verir mi? Vermez! Çün-
Paralel
Yapı,
kendini güçlü
görüyor ve savaşmak
i-
çin
de elinde yeterli adamı, elemanı ve kapitali bol-
ca
bulunmaktadır
ve arkasına
da Avrupa ve Ameri-
ka'yı alabilecektir. Elinde böyle muazzam
bir güç
varken,
savaşmaktan
vaz geçemez.
Paralel
Yapı,
"Türkiye'nin geleceği"ni düşünerek de
savaşına son veremez. Çünkü onun için Türkiye'nin
geleceği değil, "Hizmet'in geleceği" önemlidir. E-
ğer
böyle olmasaydı,
AK Parti'ye karşı
mücâdeleye
girişmezdi.
Paralel
Yapı,
"bu savaşa
son ver" diyen Mehdi'yi de
dinlemez.
Çünkü
o yapının adamları, liderlerini
"Mehdiyet
makamında"
görmekte ve "kâinat imamı"
olarak
kabul
etmektedirler. Bunun için o Yapı'nın li-
deri,
Mehdi'yi de dinleyemez. Hz. Muhammed gel-
se ve
"bu savaştan
vazgeç"
dese, yine vazgeçmez.
Çünkü
o Yapı'nın "hizmet"i,
"ittihad-ı İslâm"dan
da-
ha
önemlidir. Önemli olmasaydı, bu duruma gelinir
miydi?
Anlamalıyız ki, bu savaş, görünüşte AK Parti-Para-
lel Yapı savaşı'dır. Ama derinde, gerçek Mehdi ile
"mehdi
sanılan"ın savaşıdır. Global çapta, Doğu ile
Batı'nın savaşıdır. "Mehdi" sanılanın herşeyi, yani
cemaati,
sermayesi, polisi, savcısı, hakimi, öğret-
meni,
memuru ve parlamenteri var. Gerçek Mehdi
ise, çıblaktır. Yani Allah'tan başka hiçbir şeyi ve
kimsesi
yoktur!
Ama hiç merak etmeyiniz! Türkiye, kardeşleri tara-
fından kuyuya atılan Hz. Yusuf gibi, büyük sıkıntılar-
dan sonra
"ittihad-ı İslâm"
yoluyla İslâmlı Ülkeler'in
başına geçerek 2020 yıllarında bölgesel güç, 2040
yıllarında da Avrupa Birliği'ni yanına alarak "küresel
güç" olacaktır, inşaAllah!
Not
1: Fethullah Gülen
Hoca, AK Parti'ye karşı ver-
mekte
olduğu
bu savaşla
"kötü" mü yapıyor?
İyi
yaptığını söyleyemeyiz, ama kötü yaptığını da
söyleyemeyiz.Çünkü o, böyle yaparsa iyi olacağına
ve
"hak" olduğuna inanmış ve o da inancının gere-
ğini
yerine getirmektedir. Çünkü onun için önemli o-
lan,
"Hizmet"tir, "Hizmet'in bekâsı"dır.Nasıl bir aşık,
sevgilisi
için
dünyayı
dahi yakabilecek durumdaysa,
kendini
Hizmet'in aşkına kaptırmış olan Fethullah
Hoca da,
bu aşkı için gerekirse dünyayı yakabilir ve
hatta
vatanını dahi feda edebilir. Aşk böyle bir şey-
dir...
Bugün Hallac-ı
Mansur dünyaya gelse, onu
"ben
Hakk'ım"
demekten nasıl
vazgeçiremezsek,
Fethullah
Hoca'yı
da hak bildiği
yoldan döndüreme-
yiz. Bu
yüzden ona hakaretten, saygısızlık etmek-
ten uzak
durmalıyız.
AK Parti
lideriyle Hizmet'in lideri, sürdürmekte ol-
dukları bu savaşta kendilerini haklı görüyorlar ve
haklı görerek de savaşıyorlar. Hem geçmişte Hz.
Aişe ile Hz. Ali taraftarlarının kendilerini haklı göre-
rek karşı karşıya geldiklerini, çatıştıklarını unutma-
yalım.
Not 2: Bu
iki tarafın
savaşında
birbirlerine en çirkin
vasıtalarla ve
acımasızca saldırıyor olmalarına na-
sıl bakmalıyız?
Bu
iktidar ve iktidarı paylaşım ve onu ele geçirme
savaşında AK Parti lideri, devletinin ve
milletinin
bekâsını düşünürken; Cemaat lideri de, Hizmet'in
bekâsını düşünüyor. Bu savaşta ikisi de kendini
haklı görüyor. Böyle bir savaşta Hürrem Sultan, ev-
lâtlarının bekâsı için Padişah'ın Şehzâdesi'ne kıyar.
Bir Padişah da, devletinin ve milletinin
hesabına,
iktidarını korumak için çocuklarını ve kardeşlerini
katlettirir.
Bunun için,
AK Parti ve Cemaat arasında-
ki savaşta en çirkin vasıtaların kullanılıyor olmasına
fazla takılınmamalıdır.Çünkü "harp, hiledir"! Bu
yüz-
den bir
savaşta,
doğruluk
ve adâlet aranmaz, zafer
aranır. Zafere varmak için de, her yol mübâh hâle
gelir
ve geldiğini de görüyoruz.
Not 3:
Fethullah Gülen Hoca, Mehdi mi?
Cemaatinin
onu "kâinat imamı" olarak görmesi veya
ona
mehdilik vermesi, onu mehdi yapmaz. Onun
mehdi
olabilmesi için,
Allah tarafından
mehdilikle
veya elçilikle açıkça görevlendirilmiş olması gere-
kir. Eğer Allah'tan kendisine açıkça "ben seni elçi
(veya
mehdi) seçtim"
şeklinde
cebrî bir görevlen-
dirme
veya "elçim
(veya mehdim) olur musun" tar-
zında bir dâvet yapıldıysa, o zaman o, bir elçi veya
mehdi
olabilir. Ama böyle bir dâvet veya cebrî gö-
revlendirme
yapılmadıysa, o bir mehdi veya elçi o-
lamaz. Eğer öyle bir dâvet veya görevlendirme
al-
dıysa, bunu açıklaması gerekir. Açıklamıyorsa, onu
bir mehdi
veya elçi
olarak kabul etmek doğru ol-
maz.
Zaten kendisi de şimdiye
kadar mehdi veya
elçi olduğunu iddia etmemiştir.
Bu
durumda diyebiliriz ki, Allah ona, âlimlik ve evli-
yalık vermistir. Ama elçilik ve mehdilik vermemiştir.
Eğer vermiş olsaydı, bunu şimdiye kadar açıklardı.
Açıklamıyorsa, onu bir "hizmet aşıkı" ve "cemaat
lideri"
olarak görmek gerekir.
Fethullah
Hoca, bir tek cemaatin lideridir, imamıdır.
Ama gerçek Mehdi, bütün cemaatleri dairesi içine
almıştır.
Görüyoruz
ki; "Mehdi sanılan"lardan birisi, ülkesinin
dindar başbakanına savaş açmıştır. Birisi, İslâmiye-
ti
"modern" gösterebilmek adına, Nur Sûresi'nin 31.
âyetini çiğneyerek yarı çıblak kadınları spiker yap-
mıştır. Diğer birisi, İslâmiyeti tasavvuflaştırmıştır.
Başka birisi daha başka telden çalmaktadır. Birisi
de,
"çıblak"tır ve çıblaklığıyla müslümanları hem
"uyarma"kta hem ezmektedir. Kimisi, köyüne dahi
hükmedecek
durumda değildir.
Kimisinde, dünya
liderlerini
etkileyecek kapasite yoktur. Kimileri, lide-
ri
âhirete göçmüş lidersiz bir nurculuğu mehdi hali-
ne
getirmiş.
Kimisi, âlemlere rahmet olması gere-
ken
dinini canavarlaştırmış. Kimisinin, ömrünün
yüzde
doksandokuzu gitmiş, Hz. Mesih'le karşıla-
şacak
vakti yok. Hiç
dünyadaki müslümanların ço-
ğunluğu bunları Mehdi, yani "İslâmiyet'in ve müslü-
manların kurtarıcısı" olarak kabul edebilir mi? Hiç
onlar,
"Gerçek
Mehdi" olabilir mi?
Yüce
Allah'tan elçilik
almış
olan gerçek
Mehdi, Al-
lah'ın emirlerine göre hareket eder.
Görevi ise; Al-
lah'ın mevcut dinini korumak, onu
yenilemek ve
yaymaktır. Ve daha, "İslâm Birliği"ni sağlamaktır.
Gerçek Mehdi, güvenliğini korumak ve hem yüceltil-
mekten kaçtığı için şimdilik kendini gizlemektedir.
Daha önce
de söylediğimiz gibi, İslâm Birliği ger-
çekleştiğinde ortaya çıkacaktır.
Gerçek Mehdi, Mehmed Nur'an'dır. Ve Yeni Çağ'ın
başlangıcından beri de resmî olarak görevinin ba-
şındadır.
Allah'tan başka ilah yoktur.
Mehdi ve Mesih Allah'ın elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın ondördü, Mart başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Sorgulama
ve Cevaplama.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen