Freitag, 7. März 2014

PARALEL YAPI'YLA ERDOĞAN ARASINDAKİ SAVAŞ NEREYE VARIR?

  PARALEL YAPI'YLA ERDOĞAN ARASINDAKİ
                    SAVAŞ NEREYE VARIR?

     geleceği en iyi bilen ve gören ALLAHın adıyla

Paralel Yapı'yla Türkiye Başbakanı Erdoğan arasın-
da bir iktidar savaşı var. Eğer Paralel Yapı, Erdo-
ğan'ı devirebilirse, AK Parti'yi ele geçirmesi veya o-
nu bölüp parçalaması ve bu parçalardan da yeni bir
parti meydana getirip kendi zihniyetine uygun bir hü-
kümet oluşturması zor olmaz. Çünkü AK Parti'li bü-
tün milletvekillerinin (varsa) gizli günahları ve önemli
sırları hep Paralel Yapı'nın elindedir. Şimdi onların
şüncesince bütün iş, Erdoğan'ı devirebilmektir.
Erdoğan'ı devirebilirlerse, gerisi kolaydır. Bunun i-
çin şimdi Erdoğan'ı, onun gizli günahlarıyla vurma-
ya çalışıyorlar.  Bunun için de, gerçek mi, düzme-
cemi olduğu tam kesin olmayan Erdoğan'la oğlu a-
rasında geçtiği iddia edilen telefon görüşmelerini
yayına sokmuş durumdalar.

Erdoğan'ın gizli günahı olabilir mi?

Olabilir, mümkündür. Fakat bu gizli günah, "devleti
soymak" gibi büyük bir kabahat ve kötü niyetli bir
günah olamaz. Çünkü zaten Erdoğan'ın 5 milyon
TL kadarlık bir mal varlığı var. Bu servet ona fazla-
sıyla yeter. Milletin ve devletin parasını soymaya
ihtiyacı yok. İhtiyacı olsaydı bile, böyle bir çirkinliğe
onun İslâmiyet inancı izin vermez. O halde ne ola-
bilir? Olsa olsa, Türkiye'yi zengin etmek için işlen-
miş bir "iyi niyetli günah" olabilir.

Peki, bu "iyi niyetli günah"larla Erdoğan'ın devrilme-
si mümkün olur mu?

Bu pek mümkün gözükmüyor. Çünkü Erdoğan, Yar-
gı'yı Adalet Bakanlığı'nın kontrolüne sokmuş du-
rumda. Bunun için Erdoğan'ı kasetlerle devirmeleri
pek mümkün olmayacaktır.

Ama bu durumda Türkiye demokrasisi kirlenmiş ol-
mayacak mı?

Bu durum pek tabii demokrasinin kirlenmişliğini
gösteren bir tablo meydana getiriyor. Fakat Erdo-
ğan'ı devirmek isteyenlerin amacı daha kötü oldu-
ğu için Türkiye halkının çoğunluğu bu kirli görüntü-
yü önemsemeyebilir. Çünkü Erdoğan'ı devirmek is-
teyenler, halk çoğunluğunun iktidara getirdiği bir
partiyi zorbalıkla götürmek istiyorlar. Yani, demokra-
siyi devirmeye çalışıyorlar. Yolsuzluk, rüşvet gibi
bahaneler de bu savaşta bir silah olarak kullanılıyor.
Asıl amaç, iktidarı bir başka gücün ele geçirmeye
çalışması olduğu için, iktidara yapıştırılmaya çalışı-
lan günahlar da önemini kaybediyor. Bu günahlar
ancak muhalefetteki halk için kıymetli olabilir.

Ama aslı olduğu kesin olmayan bu günahlarla Para-
lel Yapı, iktidar taraftarlarını caydıramasa da, muha-
lefeti uyuşukluktan kurtarmayı, onları canlandırma-
yı ve eyleme hazır hale getirmeyi başarıyor.

Paralel Yapı, iktidarı niçin devirmeye çalışıyor?

Çünkü iktidarla Paralel Yapı'nın dünya görüşleri bir-
biriyle uyuşmuyor. İktidar Partisi ve taraftarları, Tür-
kiye'nin genişlemesini ve "bölgesel güç" olmasını
isterken, Paralel Yapı da, onun AB ve ABD'ye uyar-
lı kalmasını istiyor.

Fakat Türkiye'nin AB ve ABD'ye uyarlı kalmasını is-
temek, bu Yeni Çağ'da "eskimiş" bir görüştür. "Yeni
görüş" ise, Türkiye'nin bölgesel güç olmasını iste-
mektir. Çünkü şartlar bunu gerektiriyor. Paralel Ya-
pı'nın derdi ise, "hizmet"in zarar görmemesidir.

Ama Türkiye halkları şunu görmelidir: Bugün AB ve
ABD, ekonomik kriz içinde çırpınmaktadır. Bunun
anlamı: "Kapitalist Batı çökmektedir!" Öyleyse bat-
makta olan bir dünyada Türkiye'nin ne işi var? Tür-
kiye kendine yeni bir dünya kuramaz mı? Bölgesel
ve küresel güç olamaz mı? Elbette olabilir! Çünkü
yeni şartlar Türkiye'yi buna zorluyor. Türkiye, kade-
rin bu cebrinden kaçıp kurtulamaz. Ona karşı koya-
maz. Türkiye, kendi dünyasını kurmak zorundadır.

İşte geleceğin bu Yeni Türkiye'sini kabulleneme-
yenler, onu kendi dertlerine ve görüşlerine ve hiz-
metlerine kurban etmeye çalışıyorlar. Bunun için de
Türkiye'nin, Batı'ya bağımlı ve uyarlı kalıp gitmesini
istiyorlar. Bunun için de AK Parti'nin yıkılması ve
Erdoğan'ın devrilmesi gerektiğini düşünüyorlar ve
ölümüne büyük bir savaş başlatmış bulunuyorlar.

Peki, Paralel Yapı, Erdoğan'ı devirebilecek mi?

Erdoğan, Türkiye'yi borçtan kurtarmış, ilerletmiş,
kalkındırmış ve askerî vesayetten kurtarmış bir a-
dam. Buna bizzat yaşayarak şahit olmuş Türkiye
halkının çoğunluğu, Paralel Yapı'nın iddialarına ka-
narak Erdoğan'ın bir "hırsız" veya bir "soyguncu"
olacağına inanamaz. Buna inanamayacağı için de
yerel seçimlerde AK Parti'nin oyları yüzde 45'i ge-
çecektir. AK Parti bu seçimlerde bir tek, daha önce
Paralel Yapı'dan aldığı oyların çoğunluğunu kaybe-
decek. Çünkü Paralel Yapı, savaşa giriştiği düşma-
nına göz göre göre oy veremez. Onun zayıflatılma-
sına çalışır. Bunun için de muhalefeti güçlendirmek
için çalışacaktır. Ama kararsızlar Erdoğan'ın haklılı-
ğını görür ve kabul ederse, kararsızlardan alacağı
oylarla AK Parti, Paralel Yapı'daki kaybını kapatabi-
lir. Bu şekilde AK Parti'nin fazla bir oy kaybı olma-
yacaktır. Bu da, Erdoğan'ın devrilmesini imkânsız
kılacaktır.

Kasetlerle Erdoğan'ı devirmesi mümkün görünme-
yen Paralel Yapı ve muhalefet, yerel seçimlerde de
istediğini bulamazsa ne yapacaktır?

Onlar için tek bir yol kalıyor: Mısır ve Ukrayna'daki
gibi, muhalefeti azdırıp sokağa dökmek ve sokağın
zorbalığıyla iktidarı devirmek.

Peki, başarılı olabilirler mi?

Erdoğan, Mısır'daki Sisi gibi olamayacağı için ba-
şarılı olabilirler. Eğer Erdoğan, muhalefeti sustura-
cak bir yol bulamazsa, düşüşü muhakkaktır. Bunun
için seçimlerden sonra gelebilecek 2. Gezi'de AK
Parti, iktidarı kaybedebilir.

Bu iktidar savaşında Avrupa ve Amerika kimin ya-
nında olacaktır?

Her şeyden önce bu savaş, bir "iktidar savaşı" gibi
görünse de, aslında iki dünya görüşünün çarpışma-
sıdır. Daha doğrusu, kendini Mehdi makamında gö-
ren Paralel Yapı ile gerçek Mehdi'nin savaşıdır. Ya-
ni; bu savaşı tezgahlayan, Avrupa ve Amerika de-
ğildir. Onlar sadece kendileri için faydalı buldukları
tarafın yanında ve arkasında olurlar. Bu zamana ka-
kadar Avrupa ve Amerika, Hz. Mehdi'nin yanınday-
dı. Çünkü çıkarlarını, onun yanında olmakta görü-
yorlardı ve (Suriye'deki direnişin doğuşuna kadar)
sözünü dinliyorlardı. Ama şimdi, faydalarını Paralel
Yapı'nın yanında göreceklerdir. Çünkü onlar, Türki-
yenin "bölgesel güç" olmasını istiyor görünseler
de, aslında gerçekten istemezler. Çünkü Türkiye'
nin bölgesel güç olması, şimdilik çıkarlarına uygun
değildir. İşte bunun için Paralel Yapı'nın yanında
olmayı tercih edeceklerdir.

Yani: Avrupa ve Amerika, Paralel Yapı'nın safına
geçerlerse, Türkiye'de büyük bir savaş çıkacak ve
çetin bir çarpışma olacak demektir. Bu durumda
Türkiye, uçurumun kenarına kadar gelecektir. Eğer
AK Parti, orduyu yanına çekemezse ve onu iyi kul-
lanamazsa, iktidarını kaybedecek. Eğer AK Parti,
taraftarlarını sahaya sürmek isterse, buna da ordu
muhalefet eder ve yönetime el koyar. Eğer ordu,
Paralel Yapı'nın safında olursa, AK Parti yine kay-
bedecek demektir. Eğer ordu AK Parti'nin safında
olursa, bu sefer de Avrupa ve Amerika'yla toslaş-
mak zorunda kalacaklar ve bu da, Türkiye'nin uçu-
rumun kenarına gelmesi demek olacaktır.

İşte o gün, Allah'ın Mehdisi'nden başka kurtarıcı
yoktur. Hz. Mehdi'nin de o gün Allah'tan başka yar-
dımcısı olmayacaktır. Ama yüce Allah, Hz. Musa
kuluna nasıl yardım ettiyse, Mehdisine de yardım
edecek ve Türkiye, kurtuluşuna kavuşacaktır, inşa-
Allah!

Türkiye'nin, uçurumun kenarına gelmesinden kurtu-
luşu mümkün müdür?

Eğer Erdoğan, Paralel Yapı'ya teslim olursa ve ikti-
darını onunla paylaşmayı kabul ederse, Türkiye o
raddeye gelmeden kurtulur. Fakat Erdoğan böyle
bir bölüşmeyi kabul etmeyecektir. İsteseydi, daha
önce kabul ederdi ve bugünkü savaş patlak ver-
mezdi.

Veya, eğer Paralel Yapı, Türkiye'nin geleceğini dü-
şünerek AK Parti'ye karşı başlattığı savaşa son ve-
rirse, bu şekilde de Türkiye kurtuluşa erebilir. Ama
Paralel Yapı bu savaşa son verir mi? Vermez! Çün-
Paralel Yapı, kendini güçlü görüyor ve savaşmak i-
çin de elinde yeterli adamı, elemanı ve kapitali bol-
ca bulunmaktadır ve arkasına da Avrupa ve Ameri-
ka'yı alabilecektir. Elinde böyle muazzam bir güç
varken, savaşmaktan vaz geçemez.

Paralel Yapı, "Türkiye'nin geleceği"ni düşünerek de
savaşına son veremez. Çünkü onun için Türkiye'nin
geleceği değil, "Hizmet'in geleceği" önemlidir. E-
ğer böyle olmasaydı, AK Parti'ye karşı mücâdeleye
girişmezdi.

Paralel Yapı, "bu savaşa son ver" diyen Mehdi'yi de
dinlemez. Çünkü o yapının adamları, liderlerini
"Mehdiyet makamında" görmekte ve "kâinat imamı"
olarak kabul etmektedirler. Bunun için o Yapı'nın li-
deri, Mehdi'yi de dinleyemez. Hz. Muhammed gel-
se ve "bu savaştan vazgeç" dese, yine vazgeçmez.
Çünkü o Yapı'nın "hizmet"i, "ittihad-ı İslâm"dan da-
ha önemlidir. Önemli olmasaydı, bu duruma gelinir
miydi?

Anlamalıyız ki, bu savaş, görünüşte AK Parti-Para-
lel Yapı savaşı'dır. Ama derinde, gerçek Mehdi ile
"mehdi sanılan"ın savaşıdır. Global çapta, Doğu ile
Batı'nın savaşıdır. "Mehdi" sanılanın herşeyi, yani
cemaati, sermayesi, polisi, savcısı, hakimi, öğret-
meni, memuru ve parlamenteri var. Gerçek Mehdi
ise, çıblaktır. Yani Allah'tan başka hiçbir şeyi ve
kimsesi yoktur!

Ama hiç merak etmeyiniz! Türkiye, kardeşleri tara-
fından kuyuya atılan Hz. Yusuf gibi, büyük sıkıntılar-
dan sonra "ittihad-ı İslâm" yoluyla İslâmlı Ülkeler'in
başına geçerek 2020 yıllarında bölgesel güç, 2040
yıllarında da Avrupa Birliği'ni yanına alarak "küresel
ç" olacaktır, inşaAllah!

Not 1: Fethullah Gülen Hoca, AK Parti'ye karşı ver-
mekte olduğu bu savaşla "kötü" mü yapıyor?

İyi yaptığını söyleyemeyiz, ama kötü yaptığını da
söyleyemeyiz.Çünkü o, böyle yaparsa iyi olacağına
ve "hak" olduğuna inanmış ve o da inancının gere-
ğini yerine getirmektedir. Çünkü onun için önemli o-
lan, "Hizmet"tir, "Hizmet'in bekâsı"dır.Nasıl bir aşık,
sevgilisi için dünyayı dahi yakabilecek durumdaysa,
kendini Hizmet'in aşkına kaptırmış olan Fethullah
Hoca da, bu aşkı için gerekirse dünyayı yakabilir ve
hatta vatanını dahi feda edebilir. Aşk böyle bir şey-
dir... Bugün Hallac-ı Mansur dünyaya gelse, onu
"ben Hakk'ım" demekten nasıl vazgeçiremezsek,
Fethullah Hoca'yı da hak bildiği yoldan döndüreme-
yiz. Bu yüzden ona hakaretten, saygısızlık etmek-
ten uzak durmalıyız.

AK Parti lideriyle Hizmet'in lideri, sürdürmekte ol-
dukları bu savaşta kendilerini haklı görüyorlar ve
haklı görerek de savaşıyorlar. Hem geçmişte Hz.
Aişe ile Hz. Ali taraftarlarının kendilerini haklı göre-
rek karşı karşıya geldiklerini, çatıştıklarını unutma-
yalım.

Not 2: Bu iki tarafın savaşında birbirlerine en çirkin
vasıtalarla ve acımasızca saldırıyor olmalarına na-
sıl bakmalıyız?

Bu iktidar ve iktidarı paylaşım ve onu ele geçirme
savaşında AK Parti lideri, devletinin ve milletinin
bekâsınışünürken; Cemaat lideri de, Hizmet'in
bekâsınışünüyor. Bu savaşta ikisi de kendini
haklı görüyor. Böyle bir savaşta Hürrem Sultan, ev-
lâtlarının bekâsı için Padişah'ın Şehzâdesi'ne kıyar.
Bir Padişah da, devletinin ve milletinin hesabına,
iktidarını korumak için çocuklarını ve kardeşlerini
katlettirir. Bunun için, AK Parti ve Cemaat arasında-
ki savaşta en çirkin vasıtaların kullanılıyor olmasına
fazla takılınmamalıdır.Çünkü "harp, hiledir"! Bu yüz-
den bir savaşta, doğruluk ve adâlet aranmaz, zafer
aranır. Zafere varmak için de, her yol mübâh hâle
gelir ve geldiğini de görüyoruz.

Not 3: Fethullah Gülen Hoca, Mehdi mi?

Cemaatinin onu "kâinat imamı" olarak görmesi veya
ona mehdilik vermesi, onu mehdi yapmaz. Onun
mehdi olabilmesi için, Allah tarafından mehdilikle 
veya elçilikle açıkça görevlendirilmiş olması gere-
kir. Eğer Allah'tan kendisine açıkça "ben seni elçi
(veya mehdi) seçtim" şeklinde cebrî bir görevlen-
dirme veya "elçim (veya mehdim) olur musun" tar-
zında bir dâvet yapıldıysa, o zaman o, bir elçi veya
mehdi olabilir. Ama böyle bir dâvet veya cebrî gö-
revlendirme yapılmadıysa, o bir mehdi veya elçi o-
lamaz. Eğer öyle bir dâvet veya görevlendirme al-
dıysa, bunu açıklaması gerekir. Açıklamıyorsa, onu
bir mehdi veya elçi olarak kabul etmek doğru ol-
maz. Zaten kendisi de şimdiye kadar mehdi veya
elçi olduğunu iddia etmemiştir.

Bu durumda diyebiliriz ki, Allah ona, âlimlik ve evli-
yalık vermistir. Ama elçilik ve mehdilik vermemiştir.
Eğer vermiş olsaydı, bunu şimdiye kadar açıklardı.
Açıklamıyorsa, onu bir "hizmet aşıkı" ve "cemaat
lideri" olarak görmek gerekir.

Fethullah Hoca, bir tek cemaatin lideridir, imamıdır.
Ama gerçek Mehdi, bütün cemaatleri dairesi içine
almıştır.

Görüyoruz ki; "Mehdi sanılan"lardan birisi, ülkesinin
dindar başbakanına savaş açmıştır. Birisi, İslâmiye-
ti "modern" gösterebilmek adına, Nur Sûresi'nin 31.
âyetini çiğneyerek yarı çıblak kadınları spiker yap-
mıştır. Diğer birisi, İslâmiyeti tasavvuflaştırmıştır.
Başka birisi daha başka telden çalmaktadır. Birisi
de, "çıblak"tır ve çıblaklığıyla müslümanları hem
"uyarma"kta hem ezmektedir. Kimisi, köyüne dahi
hükmedecek durumda değildir. Kimisinde, dünya
liderlerini etkileyecek kapasite yoktur. Kimileri, lide-
ri âhirete göçş lidersiz bir nurculuğu mehdi hali-
ne getirmiş. Kimisi, âlemlere rahmet olması gere-
ken dinini canavarlaştırmış. Kimisinin, ömrünün
yüzde doksandokuzu gitmiş, Hz. Mesih'le karşıla-
şacak vakti yok. Hiç dünyadaki müslümanların ço-
ğunluğu bunları Mehdi, yani "İslâmiyet'in ve müslü-
manların kurtarıcısı" olarak kabul edebilir mi? Hiç
onlar, "Gerçek Mehdi" olabilir mi?

Yüce Allah'tan elçilik almış olan gerçek Mehdi, Al-
lah'ın emirlerine göre hareket eder. Görevi ise; Al-
lah'ın mevcut dinini korumak, onu yenilemek ve
yaymaktır. Ve daha, "İslâm Birliği"ni sağlamaktır.

Gerçek Mehdi, güvenliğini korumak ve hem yüceltil-
mekten kaçtığı için şimdilik kendini gizlemektedir.
Daha önce de söylediğimiz gibi, İslâm Birliği ger-
çekleştiğinde ortaya çıkacaktır.

Gerçek Mehdi, Mehmed Nur'an'dır. Ve Yeni Çağ'ın
başlangıcından beri de resmî olarak görevinin ba-
şındadır.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
               Mehdi ve Mesih Allah'ın elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Mart başı.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Sorgulama ve Cevaplama.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *


Keine Kommentare: