Samstag, 1. März 2014

AK PARTİ VE BAŞBAKAN KENDİNİ AKLAMALIDIR!



                   AK PARTİ VE BAŞBAKAN
                    KENDİNİ AKLAMALIDIR!

               doğruları seven ALLAHın adıyla

İnternete konmuş olan ve Başbakan Erdoğan ile
oğlu arasında geçen ve bazı paraların kaçırılması-
nı konu eden telefon görüşmeleri, "gerçek" gibi gö-
rünüyor. Fakat pek tabii "düzmece" olması da
mümkündür. Bu da, ortaya büyük bir "şüphe" ser-
mekte ve bu da, halkı ikilemde bırakmaktadır. Şim-
di Türkiye halkının bu ikilemden kurtarılması gere-
kiyor. Bu gereklik yerine getirilmelidir ki, seçmen,
çok yakında yapılacak olan seçimlere şüphesiz bir
şekilde gidebilsin. Türkiye seçmenini şüpheden
kurtaracak olan da, AK Parti'dir.

Öyle ise AK Parti hemen harekete geçmeli, kendini
aklayacak çalışmalara başlamalıdır. Bu konuda AK
Parti, "hiç bir şey olmamış" gibi hareket edemez.
Böyle bir hareketsizlik "dürüstlük" olmaz. AK Parti,
ismine yaraşır bir şekilde dürüst olmalı ve yapılma-
sı gerekeni hemen yapmalıdır.

Yapılması gereken şudur: Önce konuyla ilgili devle-
tin savcısı, Başbakan'ın ve oğlunun ifadesini alır. A-
lınacak ifade şudur: Savcı sorar: "Bu görüşmeler,
gerçek mi, değil mi?" Ve: "Bu görüşme saatlerinde
nerede ve kimlerle bulunuyordunuz?" Verilen ifade-
ler, tutanaklara geçirilir ve gizli tutulur.

Bu ifadeden sonra savcılık gerekli görürse, o saat-
lerde o telefon görüşmelerinin yapılıp yapılmadığı-
na dair telefon şirketinden bilgi alır ve yapılan ko-
nuşmaları incelemeye gönderir. Bu inceleme sü-
rerken, Başbakan da kendi inceletmesini hemen
yapmalıdır. Bunun için konuyla ilgili yurt içinde veya
dışında güvenilir bir kurum bulunur. Ses kayıtları bu
kurumda analiz ettirilir. Analiz yapılırken; bir uzman
iktidar kanadından, bir uzman da muhalefet kana-
dından şahit ve gözlemci olarak hazır bulundurulur.
Bütün sonuçları kayda geçirecek bir noterin de ora-
da olması gerekir.

Yapılacak analizde önce ses karşılaştırmaları yapı-
larak, kayıtların tonlarından "taklit" olup olmadıkları
tesbit edilir. Bu tesbitten sonra da "montaj" olup ol-
madıkları belirlenir. Kayıtların "sahte" çıkabilmesi i-
çin; tek tek bütün görüşmelerin "montaj" ve sesle-
rin de "taklit" olması gerekir. Aksi halde o görüşme-
ler, "gerçek" demektir. Eğer sesler "gerçek", görüş-
meler "montaj" ise; bu durumda da o kayıtlar "düz-
mece" sayılır. Eğer sesler "gerçek", görüşmeler de
"orjinal" ise, bu halde de o kayıtlar "sahte" değildir.

AK Parti ve Başbakan sayın Erdoğan hiç vakit ge-
çirmeden iki hafta içinde bu incelemeyi hemen yap-
tırmalı ve kendini aklamalıdır. Aksi halde AK Parti
ve sayın Başbakan Erdoğan'ın seçimlere katılması
meşru olmaz.

Eğer sayın Başbakan bu konuda kendini "günahsız"
görüyorsa, gerekeni hemen yaptıracaktır ve yaptır-
malıdır. Eğer bunlardan kaçmak istiyorsa veya par-
tisinin yıpranmamasını isterse, "istifa" etmek de bir
çıkış yolu olabilir.

Ama yapılması en isabetli iş, sayın Başbakan'ın bu
konuda günahsızlığını ortaya sermesidir.

Öyle ise sayın Başbakan, günahsızlığını ortaya
sersin ve kamuoyunu ikilemden kurtarsın. Bundan
kaçmak, dürüstlük olmaz. Demokratik rejime yakı-
şan ise, dürüstlüktür. Dürüstlük yoksa, demokrasi
katledilmiş demektir. Katledilmiş bir demokraside
seçim kazanmak ise, çoğunluğa dayanan yeni bir
diktatörlüğün doğuşu demek olur. Böyle bir doğuş
ise, demokrasiyi boğar ve karartır ve yok eder. Sa-
yın Başbakan, buna izin veremez ve vermemelidir.

Şimdi sayın Başbakan için iki yol var: Ya gereken
işlemleri yaptırmak, ya da istifa etmek.

Lütfen sayın Başbakan, gerekeni yapınız.

Bundan sonra Türkiye'de işler "kitabına uygun" ola-
rak yürümelidir, "kitabına uydurulmamalı"dır.

Bunun için sayın Başbakan: "Ey halkım, görüyorsu-
nuz, paralel yapı'nın darbesine maruz kaldım; her
şey açık değil mi?" demeyi, yeterli bulmamalı, de-
mokrasinin doğru gereklerini yerine getirmelidir. AK
Parti taraftarları; başbakanlarının "temiz" olduğunu
şünebilir ve "bizim başbakanımız devletin parası-
nı çalmaz" diyebilir. Ama sayın Başbakan, yalnız
AK Parti taraftarlarının değil, muhaliflerin de başba-
kanıdır. Onlara üvey evlât muamelesi yapamaz. Bu
konuda onları da tatmin etmesi gerekir. Bu sebeple
demokrasinin ilkeleri tam işletilmelidir.

Türkiye'deki demokrasi, "ak bir demokrasi" olmalı-
dır. Kara bir demokrasiye râzı olunmamalıdır.

Bunun için sayın Başbakan, devletin hukukuna ifade
vermekten kaçmamalı. Devletin hukukuna hesap
vermek, Başbakan'ın itibarını sarsmaz, aksine artı-
rır. Bu artış için sayın Başbakan: "Ben ifade verme-
ye hazırım" demelidir. Bu arada bazı Osmanlı padi-
şahlarının da Şeyhülislâm'a ve kadıya hesap ver-
diklerini ve kendilerini hesap verir konumda tuttukla-
rını unutmamalıdır. Biz Türkiyeliler de, partisi gibi
"ak" bir Başbakan görmek isteriz.

Öyle ise haydi sayın Başbakan, göster kendini!

Not: Bu konuyla ilgili Türkiye devletinin savcıları he-
men harekete geçmeli ve bu harekete geçmede
de korkmamalı ve çekinmemelidirler. Çünkü Türki-
ye'deki siyasal rejim bir demokrasidir, diktatörlük
değildir. Demokrasinin gerekleri yerine getirilmeli,
Basbakan ifade vermeye dâvet edilmelidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Şubat sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Davet.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *

Keine Kommentare: