Samstag, 8. Januar 2011

İSRAİL YÖNETİMİ'NE İKİNCİ UYARI!

İSRAİL YÖNETİMİ'NE İKİNCİ UYARI!

İsrail dışişleri bakanı Lieberman'ın, dokuz kişinin öldüğü Gazze
Filosu baskını için, Türkiye'nin özür talep etmesinin "küstahlığın
da ötesinde" olduğunu ve "terörizmi desteklediği için"
asıl Türkiye'nin İsrail'den özür dilemesi gerektiğini öne sürmesini,
İsrail başbakanı Netenyahu kabul etmedi.

Fakat İsrail dışisleri bakanı, sıradan bir milletvekili olmadığı için,
onun sarfettiği kabul edilemez sözlerini ciddiye almak zorundayız.
Onun sözleri yabana atılamaz. Çünkü o, İsrail'in "dışişleri bakanı"
dır.

Eğer sayın Lieberman o sözleri söylemeden önce bir empati yap-
mış olsaydı, belki o sözleri sarfetmesine gerek kalmazdı.

Şimdi o empatiyi birlikte yapalım. Yani: Türkiye'yi İsrail'in yerine,
İsrail'i de Türkiye'nin yerine koyalım. Gazze'de de, Türkiye tara-
fından ezilmekte olan İsrail'in sevdiği dost bir millet bulunsun. Ve
İsrail de, ezilmekte olan bu millete bir yardım gemisi göndersin.
Türkiye de bu yardım gemisini uluslararası sularda durdurmak
istesin. Gemidekiler de bunun haksızlık olduğunu düşünüp, Türki-
ye'nin deniz komandolarını geri püskürtmek istesin. Buna karşı
da Türk askerleri gemideki 9 İsrail vatandaşını öldürsün ve yüzler-
cesini yaralasın ve bütün yolcuları da korku ve dehşet içinde bı-
raksın.

Acaba İsrail hükümeti bu durumda: "Türk ordusu 9 İsrail vatanda-
şını öldürmekte haklıdır. İsrailli yardımseverler ise, Türk deniz ko-
mandolarına karşılık vermekle teröristlik etmiştir" diyebilir mi? E-
ğer bunu bütün yürekleriyle söyleyebilirlerse, 9 Türk'ün kanı ve
200 küsur kişinin de yarası İsrail'e helâl olsun!

Madem İsrail yönetimindekiler bu sözü söyleyemezler, o halde
başta sayın Lieberman ve bütün İsrailli hükümet yöneticileri hak-
sızlıklarını görsünler ve Türkiye'nin hakkını hemen teslim etsinler.
Şayet İsrail yönetimi bu hakkı teslim etmezse, TÜRKIYE DE
İRAN'IN NÜKLEER SİLAH ÜRETMESINE GÖZ YUM-
MAK ZORUNDA KALIR! ("Kalır" diyoruz. "Kalacaktır" de-
miyoruz. Bu takdiri kullanmak, Türkiye'nin bileceği bir iştir.)
Eğer Türkiye, İran'ın nükleer silah üretmesine göz yumacak olur-
sa, artık İran'ı kimse durduramaz. Bunun ise; "İsraillilerin İsrail'i
terketmek zorunda kalacak olmaları" olduğunu herhalde sayın
Lieberman çok iyi bilir, anlar.

O halde sayın Lieberman, Türkiye'yi "küstahlık"la ve "terörizmi
desteklemek"le suçlarken çok dikkatli olsun ve sözlerini hemen
geri alsın. Onun bu sözleri barış dili değil, savaş dilidir. Türkiye
de bu dilin hakettiğini vermekten aciz değildir.

(İsrail hükümetine not: Eğer sayın Lieberman o sözlerini geri al-
mazsa, İsrail başbakanının bu bakanı istifaya zorlaması gerekir.
Sayın Başbakan, üzerine düşeni yapmalıdır. Gerçi Lieberman o
sözleri sarfetmekle demokratik hakkını kullanmıştır. Fakat o
sözler haklı sözler değildir. Haksız sözlerin ise geri alınması gere-
kir.)

Not: Hadi, İsrail'in borcunu hafifletelim: İsrail, Türkiye'ye karşı
hata edildiğini kabul etsin ve gerekli tazminatı ödesin. Ayrıca özür
dilemesine gerek kalmasın. Ama şayet İsrail hükümeti Türkiye'
den özür dileyecek olursa, incelik yapmış ve Türkiye'ye saygı
göstermiş olur. Bu da, haksız taraf için ağır bir şey olmasa gerek.

İsrail hükümeti, Türkiye'ye olan borcunu Mayıs 2011'den önce ö-
demelidir. Bu ödemenin geciktirilmesi, Türkiye'ye hakarettir. İsrail
bu hakarete son vermelidir.

Not 2: Jerusalem Post gazetesinin "Yorumlar" bölümüne yazdığı
yarım sayfalık makalesinde Avigdor Lieberman, ayrıca "Türk
Hükümeti İsrail ile ilişkilerin normalleşmesini gerçekten arzuluyorsa,
bahaneler aramaktan ya da ön koşullar sıralamaktan vazgeçmelidir.
İsrail, Türkiye'de haziran ayındaki genel seçimler için bir propagan-
da malzemesi yapılmamalıdır" görüşünü dile getirmiş ve Türkiye'de
yapılmış olan İsrail aleyhtarı gösteriler karşısında da: "Yumruklanan
bir kum torbası olmaya niyetimiz yok ve her egemen devlet gibi biz
de, bu hakaretlere ve kötü muameleye tepki göstereceğiz" demiş.

Demiş ama, doğru dememiş! Sayın Lieberman, sanki İsrail 9 Türk
vatandaşını katletmemiş de, Türkiye 9 İsrail vatandaşını katletmiş
gibi konuşmuş. Türk halkının haklı tepkisini hükümet niye kınasın
ki? İsralilli yetkililer, ortada kendileri tarafından işlenmiş bir suç bu-
lunduğunu kabul ederek konuşmalılar. İsrail, Mavi Marmara'yı vu-
rarak, Türkiye'nin bağrında acı bir yara açtı. İsraillilere düşen de,
bu yarayı daha da derinleşmeden bir an önce sıhhatlice kapatmak-
tir. Bu yara kapanmazsa, onların derdi de büyüyecektir. İsrail yö-
netimindekiler bunları iyi düşünsün ve suçlarını örtecek laf ve baha-
neler üretmeye de son versinler.

İsrail Başbakanı sayın Netenyahu şu noktayı aklında tutsun: Türki-
ye'nin ayağına gelmesi gereken İsrail'dir. Yoksa İsrail'in ayağına
gitmesi gereken Türkiye değildir! Bunu, sayın Lieberman da unut-
masın!

Türkiye'nin yarası hâlâ kanıyor. İsrail ise yüksekten uçuşlarda:
"Yaralanan Türkiye değil, benim" diyor!

Not 3: Lieberman, İsrail'in "şamar oğlanı" olmasından da bahset
mis. Hayır, sayın Lieberman! İsrail, şamar oğlanı değil, "suçlu dev-
let"tir. Çünkü, kendini haklı zannederek 9 Türk vatandaşını katlet-
miştir. İsrail bununla, "şamar oğlanı" değil, "katil devlet" olmuştur.
Çünkü onun, Birleşmis Milletlerce verilmiş, uluslararası sularda bir
jandarmalık görevi yoktu. Böyle bir görevi olmadığı için, İsrail suç-
lu durumdadır.

Not: 4: İsrail'in işlediği suçun dinî hükmü şudur: Allah katında bir
insanın haksızca öldürülmesi, bütün insanlığın öldürülmesi gibidir.
Buna göre İsrail tarafından katledilen 9 Türk vatandaşının mânevî
değeri, 6 milyar insan değerindedir. Eğer katledilen vatandaşların
hakları ödenmezse, (ve İsrail halkı da bu haksızlığın ardında durur-
sa), 9 Türk için 6 milyon İsraillinin yok edilmesi, Allah için hak o-
lur. Allah İsraillileri yok eder mi? Gerekli hak ödenmezse, yok e-
der! Niye etmesin?

Hz. Musa devrindeki İsrailliler, Allah tarafından "seçilmiş halk"tı.
Ama şimdiki İsrailliler, seçilmiş halk falan değildir. Onların seçilmiş
halk olabilmeleri için, Allah'ın hükümlerine itaat ediyor olmaları ge-
rekir. Ama İsrail devleti cinayetler işleyerek bu hükmü bozmakta-
dır.

Not: 5: Öldürülen ve yaralanan Mavi Marmara yolcularının yakın-
ları, (hukuken mümkünse), haklarının tazmini için İsrail devleti aley-
hinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde bir dâvâ açabilirler
ve açmalıdırlar.

Not 6: Filistin yönetimi, (hak ve adaletin gereği olarak), İsrail'in 67
sınırlarına geri çekilmesine razı olsunlar ve bu çekilmenin gerçek-
leşmesi için de, Birleşmis Milletler'e resmî müracaatta bulunsunlar.
Birlesmiş Milletler de, İsrail'e geri çekilmesi için 2019 yılına kadar
mühlet versin. Bu mühlet içinde gereken yapılmadığı takdirde,
NATO'nun devreye sokulmasıyla geri çekilme sağlansın. (Bu 6.
not, Türkiye Cumhuriyeti eliyle Filistin yönetimine iletilsin).

Not 7: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda paylaşıldı.

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Ocak başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyarı.
Nitelik: Özel mesaj 6.
Mesajı veren makam: Mehdiyet Makamı.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Keine Kommentare: