Freitag, 14. Januar 2011

ATEİSTLER SORUYOR KUR'ANİSTLER CEVAPLIYOR 21

ATEİSTLER SORUYOR KUR'ANİSTLER CEVAPLIYOR 21

(Bu bildiride, yazarımız Hakkı Hakperest'in, www.mustafaakyol.
org sitesinde, ateist tartışmacılara verdiği cevapları bulacaksınız.)

Sol Südur (Nilgün) demiş: " ‘Tanrı kötü olsaydı dünya hangi anlam-
da farklı olurdu?’ soruma hiç bir cevap gelmedi."

Cevap: Tanrı kötü olmaz. Çünkü O, iyilik ve kötülüğün yaratıcısı-
dir. Eğer senin keyfine göre kötü bir Tanrı olsaydı, sana bu güzel
dünyayı ve hayatı vermez, kendini cehennemde işkence çekiyor
olarak bulurdun. Madem güzel bir dünya ve hayatta bulunuyorsun
ve pek çok insandan daha iyi durumdasın, karşında iyi ve iyilikçi
bir Tanrı'nın bulunduğunu neden görmüyorsun? Senin internetteki
yazıların, senin varlığına delâlet ederse, bu güzel hayat, Tanrı'ya ve
O'nun iyilikçiliğine nasıl delâlet etmez?

Felsefeyi bırak, gerçeğe bak!
+++

Sol Südur demiş: "Tanrı’nın varolup olmadığını bir yana bırakın;
Tanrı’nın önce iyi olduğunu felsefi olarak ispatlayın…becerebili-
yorsanız! Dünya acı ile doluyken neye dayanarak iyi bir Tanrı’
nın varlığından söz edebilirz?"

Cevap: Bir kere "Tanrı varsa", bu cevabın bir anlamı olur. Ve Tan-
rı var olduğu için bu cevabı veriyoruz. Yoksa tekrar dirilişi olma-
yan bir ölümle herşey anlamını yitirir. Anlamsız bir hayatın tartışma-
sını niye yapalım?

Dünya, felsefeden ibaret değildir. Dünyanın tatlılarını da görsene!
İyi hesapla bakalım: Dünyada, en çok acı mı gördün, yoksa sefâ
mı sürdün? Diyelim ki, en çok acı gördün, acı çektin. Bu durumda
bu dünyanın zevk ve lezzet yeri olmadığını, imtihanda bulunduğunu
ve senin keyfine göre bir hayat olmayacağını kabul etmek zorun-
dasın. Kabul etmezsen, acılara yine katlanacaksın. İstersen katlan-
ma!

Ama seni yaşatan Allah'a inanır, isteklerini yerine getirirsen, sana
ebedî bir mutluluk yurdu vardır. Aksini yaparsan, ebedî bir mutsuz-
luk yurduna atılacaksın. Senin inkârın bu atılmayı önleyemez. An-
cak kendini uyutursun!
+++

Sol Südur demiş: "Dünyada irade dışı kötülüğün varlığı ile ispatla-
dım ya…Kişisel günaha bağlı olmayan kötülüğün yaşanması…
Bebek ölümleri…Sakat doğumlar…Ama siz karşıma çıkıyor ve
kötülüğün yaradılması kötülük değildir diyorsunuz…"

Cevap: O "irade dışı kötülük" dediğin, senin yakıştırman! Senin
yakıştırmanla o "kötülük" dediğin seyler kötülük olmaz. Bir anne-
nın suç işleyen çocuğunu dövmesi, kötülük değil, adalettir. Büyük
bir sanatkârın veya ressamın, kötülüğü tablolaştırması, onun kötü
bir sanatkâr olduğunu değil, usta bir sanatkâr olduğunu gösterir.
Hem bir fabrikada pek çok iyi mallar arasında, çok az hatalı mal-
lar da üretilir. Bu hatalı mallar yüzünden o fabrikaya "kötü" dene-
mez.

Eğer: "Fabrikayla Tanrı'yı bir tutma. Gerçek bir Tanrı hiç kusur-
suz bir yaratışta bulunabilmeli" dersen; evet, Tanrı isteseydi dün-
yada hiç kusur yaratmazdı ve hiç kusursuz yaratışta bulunmaya
da kudreti yeter. Fakat kimse O'nun nasıl yaratıcılık yapacağına
karar veremez. O, istediği gibi yapar. Eğer sen kendi keyfine gö-
re bir tanrı yaratabilirsen, onu istediğin gibi yönetebilirsin. Ama
her şeyin yaratıcısı Allah'ı yönetemezsin!

Hem eğer bir Tanrı, kendi iradesi dışında belâya ugramış kullarını
bir başka dünyada ödüllendiriyorsa, O'nun yarattığı sıkıntılara yine
"kötülük" denemez. Kötülük, O'na ve Âhiretine inanmamaktadır.
O'na inan, kötülüğünden kurtul!
+++

Bigalioglu demiş: "Doğuştan kör olan insanlarımız var.Sizce bu
insanlar Tanrı’yı nasıl tanımlar?Tanrı neden bu insanları doğuştan
kör yapmış?Tanrı neden bu insanlara kötülük yapmış?(inananlara
soruyorum)."

Cevap: Körlüklerine sabrettikleri takdirde, onları cennetlik etmek
için. Körleri cennetlik etmenin neresi kötülük?

Eğer dersen: "Dünyadaki gözü sağlamların da öte dünyada cennet-
lik olacaklarını düsünürsek, bu, bir eşitsizlik olmaz mı?"

Ben de derim: Eşitsizlik olmaz! Çünkü gözü sağlamlar, iyi kullar ol-
duklari takdirde cennetlik olur ve derecelerine göre gözü sakatlar
daha yüksek bir mevkiye çıkarılabilir. Allah'ın adaletine güvenmek
gerekir.
+++

Bigalioglu demiş: ... ama siz sakın imanınızdan şüphe etmeyin,yok-
sa cehennemde yanarsınız,maazallah. gariban şintoist cehennemde
yanacak,budist cehennemde yanacak,hatta m.ö.1000 yılında orta
asyada yaşamış türk bile cehennemde yanacak.siz Tanrı’nın şanslı
kullarısınız."

Cevap: Cennetin serin olacak olması, bizi imanımızda niçin şüpheye
düşürsün? Çünkü cennetin tek özelliği, onun "serin" olması değildir.
Onun en önemli özelliği, ebedî ve bütün mutsuzluklardan arınmış
olmasıdır.

Allah'a inanmayanlar elbette ki cehennemde yanacaklardır. (An-
cak O'nun gönderdiği elçi ve kitaplardan habersiz kalmış olanlar
cezadan kurtulabilir. Çünkü Allah adaletsiz değildir.) Sen de inan,
Tanrı'nın "şanslı kulu" ol, cehennemden kurtul!
+++

Sol Südur demiş: "Acaba yeryüzünde düzen mi var yoksa düzen-
sizlik mi? Felsefede başlangıçta kozmos yoktur, kaos vardır. Ka-
osu insan kozmosa dönüştürür."

Cevap: Felsefe, "herşeyi bilen" değil, "bilmeye çalışan"dır. Bu yüz-
den bilgisi ve aklı kısadır. Kimse bu kısa akıllının söylediklerini
doğru sanmamalıdır. Tabiata bakarsak, onda bir kaos yoktur. İn-
sanların toplumsal hayatlarına bakarsak, belki onların içinde kaos
bulunabilir. Fakat bu kaos, onların yüce Yaratıcı'nın gönderdikle-
rini kabul etmemiş olmasındandır. Yoksa ilk insan topluluklarında
kaos yoktur. Çünkü Allah onlara, düzen içinde yaşayabilecekleri
bir kitapcık göndermiştir. Böylece düzensizlikten kurtulmuşlardır.
Hem evrenin başlangıcında da kaos değil, yokluk vardır. Bu yok-
luk içinde yüce Yaratıcı, evreni bir düzen içinde yaratmıştır.
+++

Sol Südur demiş: "Düzen sandığımız şey, içine doğduğumuz du-
rumdur. Başka bir durum içine doğsaydık, onu düzen sanacaktık".

Cevap: Neyin düzen, neyin düzsizlik olduğu ancak Allah'ın kita-
bıyla bilinir. Yoksa senin felsefik uydurmalarınla değil. Allah her-
şeyi bir düzen içinde yaratmış ve düzensizlikten kurtarmak için de
insanlara "Kitap" göndermiştir. Kitabını oku, kaostan kurtul! Yok-
sa, kitapsız aklının yanılgılarıyla kaosa düşeceksin ve düşmüşsün.
+++

Sol Südur demiş: "Hayvanların içgüdüsü insanın bilinci olduğu
anlayışı YANLIŞ. Bin yılların yanlışı..Her ikisinin de refleksif ya
da programlı davranış biçimleri var. Her ikisi de doğanın bir par-
çası. Birbirinden üstünlükleri yok… İnsanın kendini üstün sanması,
kusura bakmayın ama hani biz ateistlere kendilerini Tanrı sanıyor-
lar diyorsunuz ya, dindarın kendine doğa karşısında özel bir paye
vermesi, Tanrılığa yaklaştırması, Tanrı’ya en yakın varlık olma
ayrıcalığı tanıması anlamına geliyor!"

Cevap: Sizin iddialarınız da yanlış! Allah, bitkileri ve hayvanları,
onlar bir öğrenim görmeden mükemmel olarak yaratmış. İleride
ihtiyaç duyacakları bazı bilgileri de onlara ilham etmekte, bilgilen-
dirmektedir. Bitkilerin bilgiye ihtiyaçları yoktur. Çünkü muhtaç
oldukları bütün bilgiler, köklerinde ve çekirdeklerindedir.

İnsanlar ise, bilgili ve sanatkâr olarak doğmazlar. Sonradan öğre-
nir, bilgi ve sanat sahibi olurlar. Bu sebeple insan ile hayvan arasın-
da "yaratık olmak dışında" bir eşitlik yoktur.

İnsanın "üstünlüğü" ise; onun "bilinçli" olması ve bilinçsiz varlıklara
hâkim durumu, insanı diğer varlıklardan "üstün" göstermektedir. Bu
üstünlüğü veren de, onları yaratan Allah'tır. Ve Allah, insanı yalnız
yeryüzündeki varlıklardan değil, gökteki meleklerden de üstün yap-
mıştır. Allah'a inanıp bu üstünlüğü kabul etmeyenler, hayvanlarla e-
şit kalmak şöyle dursun, onlardan da aşağıya düşerler. Ve inkârcı
ateistler, hayvanların aşağısına düşmüs varlıklardır! Birazcık aklı ve
kalbi olan bir insan bu düşüşü kabul etmez.

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Ocak ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Keine Kommentare: