Mittwoch, 17. Oktober 2018

SUUDİ ARABİSTAN PRENSİ SELMAN'A

       SUUDİ ARABİSTAN PRENSİ SELMAN'A
                           ÜÇÜNCÜ UYARI!

            hak ve adâletle yönetmeyi emreden
                             ALLAHın adıyla


Suudi Arabistan yönetimi, bazı işlemler için İstanbul
konsolosluğuna girip bir daha çıkamamış olan Wa-
shington Post yazarı ve Muhammed Bin Selman a-
leyhtarı Cemal Kaşıkçı'nın varlığını göstermek zo-
rundadır. Eğer göstermezse, onun katledildiği sabit
olur. Suudi Arabistan'a ait bir konsoloslukta muhalif
bir gazetecinin yok ediliş emrini de ancak Suudi A-
rabistan veliahtı Pens Selman verebilir. Yani şu an-
da Prens Selman bir katil zanlısıdır. Bu zanlının da
önce sorgulanıp sonra da yargılanması ve cezâlan-
dırılması gerekir.

Onun sorgulamasını, dünya kamuoyu ve dünya
devletleri önünde biz yapmak zorundayız. Çünkü
dünyada Prens Selman'ı sorgulayacak uluslararası
resmî bir makam yok. Varsa da harekete geçecek
durumda olmadığından sorgulama işi bize kalıyor.
O halde sorgulamamıza başlıyoruz.

Suudi Arabistan veliahtı Prens Selman! Cemal Ka-
sıkçı'yı niçin öldürttünüz? Size muhalif olduğu için
mi? Yoksa size ve yönetiminize ait tehlikeli bazı
sırlara vakıf olduğu için mi? O sırlar nedir? Yoksa
daha başka bir sebepten mi? Varsa o sebep ne-
dir? Kaşıkçı'nın öldürülmesini emrettiğiniz adam-
larınız cinayeti nasıl işledi? Yani zehirli iğne ile mi,
maktülün boynunu kırarak mı, yoksa onu boğarak
mı? Yoksa yoksa daha başka bir yöntem mi kullan-
dılar?

Kaşıkçı'yı yok etmek için niçin İstanbul konsolos-
luğunu seçtiniz? Orada bu yok edişin daha kolay
ve sorunsuz olacağını mışündünüz? Kaşıkçı'yı
yok ediş günü konsolosluğunuzda çalışan Türkleri
neden izinli yaptınız? O gün kameraları niçin kapat-
tınız ve bütün kilitleri niçin değiştirdiniz ? Aynı gün
ülkenizden Türkiye'deki konsolosluğa giden iki u-
çak dolusu adamlarınızın, yani infaz timlerinizin o-
rada bulunuş amacı neydi? Bu öldürtme işinde
kimlerden yardım aldınız? Mısır, İsrail, Birleşik
Arap Emirlikleri yönetimlerinden yardım aldınız
mı? Daha başka kimlerden yardım aldınız? Bu
katliamınızla ilgili olarak Amerikan İstihbaratı'nı
haberdar ettiniz mi? Ettiyseniz, onlardan onay veya
destek aldınız mı? Birleşik Arap Emirlikleri yöneti-
minden biri, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak: “S. A-
rabistan’ı hedef alanlar bedelini ağır ödeyecekler”
dedi. Eğer Avrupa ve Amerika yönetimleri sizden
ve yönetiminizden hesap soracak olurlarsa, BAE'
nin onlara nasıl bir bedel ödeteceğini düşünüyor-
sunuz? Sizin de ödeteceğiniz bir bedel var mı?
Kaşıkçı'nın cesedini nereye attınız veya sakladı-
nız? Şimdiye kadar kaç muhalifinizi katlettirdiniz?
(Gazeteler, şimdiye kadar katledilmiş Selman mu-
haliflerinin isimlerini tek tek vermelidir.)

Prens Selman! Şimdi gelelim en önemli soruya.
Kaşıkçı'yı HANGİ HAKLA öldürttünüz? Sizin kanu-
nuzda: "Muhalifler, hukuk dışı yollarla öldürtülür"
diye bir madde mi var? Böyle bir madde yoksa,
hangi hukuka dayanarak katletme emrini verdiniz?
Çünkü ne Allah'ın kanununda ne de evrensel hu-
kukta sizin katliamınıza onay verecek bir madde
bulunmuyor.

İsterseniz, siz İslâmlı bir ülkenin yöneticisi olduğu-
nuz için Allah'ın kanununa bakalım. Sizin cinayetini-
zi destekleyen bir madde var mı, görelim. Kur'an'a
bakıyor ve görüyoruz ki; yüce Allah, haksızlıkla a-
dam öldürmemiş, haksız bir bozgunculukta bulun-
mamış, Allah'a ve Elçisi'ne savaş açmamış kimse-
lerin öldürülmesini yasaklıyor ve haksızlıkla bir kim-
seyi öldürenin de bütün insanları öldürmüş gibi o-
lacağını ve onun cezâsının da ebedî cehennem
olduğunu bildiriyor.

Evet, Allah: "Sizden olan yöneticilere itaat edin" de
diyor. Ama yüce Allah o yöneticilere "haklıca" ve
"adâletlice" yönetim yapmalarını da emretmiştir.
Yani siz Selman, haklıca ve adâletlice bir yönetim
yapmadığınızda, size itaat farz olmaz. Bu takdirde
halkın size muhalefet etmesinde, hatalarınızı söyle-
mesinde bir günah yoktur. Aksine, halkın sizin hak-
sızlık ve adâletsizliklerinize karşı çıkmaması, onla-
ra boyun eğmesi günahtır ve çok büyük hatadır.
Çünkü iyiliği emretmek ve kötülükten çekindirmek
müslümanlar için çok büyük bir görevdir.

Buradan da anlaşılıyor ki, haklı muhalefet, Allah'ın
hak ve hukukuna uygun bir iştir, aynı zamanda farz
bir vazifedir. Dolayısıyla haklı muhalefet bir haktır,
cezâlandırılamaz. Peygamberinizin dört halifesi
olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz.
Ali de halkın haklı muhalefetine yani eleştirilerine
kulak vermiş ve onları dinlemişler, halkı cezâlandır-
maya kalkmamışlar. Hz. Muhammed de, vefatının
yaklaştığı günlerde: “Ey insanlar! Kime vurmuşsam,
işte sırtım, gelsin vursun! Her ki­min benden alacağı
varsa, işte malım, gel­sin alsın!” demiştir.

Şimdi bu gerçekler karşısında siz hangi hakla, hak-
lı bir yönetimi silah zoruyla devirmeye kalkmamış,
haklı bir devletin gizli sırlarını ortaya dökmemiş, te-
rör faaliyetlerine katılmamış ve sadece yönetimini-
zin hata ve haksızlıklarını eleştirmis olan Cemal
Kaşıkçı'yı katlettiriyorsunuz? Hangi hakla?

Korkunuz nedir, Prens Selman? Muhaliflerin, iktida-
rınızı elinizden almasından mı korkuyorsunuz? A-
ma bu korku, meşru bir korku değildir! Hak ve adâ-
let üzerinde olsaydınız, bu korkuyu taşımazdınız.
Mısır Fravun'u da bu korkuyu taşıyordu ve bu kor-
kuyla Mısır halkının onbinlerce masum erkek çocu-
ğunu katlettirdi. Ta ki, Musa gibi birisi ortaya çıkma-
sın ve iktidarını devirmesin diye. Ama sonunda
korktuğu başına geldi! Ve bir Hz. Musa çıkıp onun
iktidarına son verdi, ordusunu da denize batırdı.

Şimdi siz de iktidarınızın elden gitmesinden korkup,
Kaşıkçı gibi mâsûm muhalifleri katlettiriyorsunuz. E-
ğer bu katliamlarınıza derhal son vermezseniz ve
Allah'ın adâletine teslim olmazsanız, sizin de akibe-
tiniz, Firavun'unki gibi olacaktır. Tövbe edecek misi-
niz? Yaptığınız kötülüklerden dolayı hesap verme-
ye hazır mısınız? Eğer tövbe etmezseniz ve yaptı-
ğınız kötülükten vazgeçmezseniz, şu anda bir mil-
yar müslümandan üçyüzmilyonu, Mehdi'nin emriyle
üzerinize gelmeye hazırdır! Mehdi'nin ordusuna
karşı savaşmaya güç ve cesaretiniz var mı?

Ey İslâmlı Ülkeler'deki diktatörler ve diktatörleşmiş
krallar! Ya Allah'ın hak ve adâletine teslim olursu-
nuz, ya da iktidarı terkedersiniz. Allah'ın hak ve a-
dâletine teslim olmadığınız halde yönetime devam
ederseniz, yıkılmanız haktır ve gereken yapılacak-
tır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Müslüman halkların yöneticisi olmak isteyen-
lerin, Allah'ın hak ve adâletine teslim olmaları gere-
kiyor. Hak ve adâlete teslim olmayanlar ise, müslü-
man halkların yöneticisi olamazlar. Eğer müslüman
halklara yönetici olmak isteyenler haklı ve adâletli
olmanın ne olduğunu sorarlarsa, cevabı şudur.

Haklı olmak: Yaratan'ın, yaratılışın ve yaratılmışla-
rın yasasına itaat etmektir. Bu ilkeye göre yapıla-
cak kanunların da Yaratan'ın ve yaratılışın yasala-
rıyla uyuşması gerekiyor. Yaratılışın yasasına u-
yum için de, yaratılışın elçileri olan dünya bilginle-
rinin isbatlanmış ilimlerini kabul etmek gerekir.

Adâletli olmak ise: Haklıya hakkını, suçluya cezâsı-
nı hak ettikleri kadar vermektir. Bu ilkeye göre; bir
kimseyi haksızlıkla öldüren öldürülür, haksızlıkla ya-
ralayan yaralanır; bu yaralanmayı hapis veya para
cezâsına çevirmek veya affetmek de mümkündür.
Hırsızın ise (bu zamanın şartlarına göre) eli kesil-
mez. Hırsız ancak çaldığı malın değeri kadar cezâ-
lanır. Yani adâletin gereği olarak küçük hırsızlığa
çük cezâ, büyük hırsızlığa büyük cezâ. Bu cezâ
da, hapis veya para cezâsı olabilir. Mal sahibi af-
federse, cezâdan vazgeçilir. Yine adâletin gereği
olarak suçu kim işlemişse, cezâyı da o çeker. Hü-
kümler şartlara göre değişir. Suç işleyen sevdikle-
rini adâletten kaçırmamalı ve doğru şahitlikten kaç-
mamalısın. Kanun koymadan ve uyarı yapmadan
suç olmaz, cezâ kesilmez. Hak ve adâlete uyma-
yan kanun maddeleri reddedilir.

Bu hak ve adâlet ilkelerine göre, mâsûm muhalifleri
katlettirmiş olan Prens Selman'ın idam edilmesi ge-
rekiyor. İdam edilmesi gereken bir adamı yönetim-
de tutmak suçtur; zulüm ve haksızlıktır. Müslüman
halklar bu haksızlığı kabul edemezler.

Yine bu adâlet ilkesine göre, yönetimi hak ve adâ-
let ilkesine uymayan ve 500 bin mâsûm muhalifi
katlettirmiş olan Suriye diktatörü Beşar Esad'ın ce-
zâsı, 500 bin kere idam edilmektir. Fakat ne yazık
ki, Rusya ve İran; Suriye'de adâletin gerçekleşme-
sini engellemektedir. Adâletin gerçekleşmesi için
de, Rusya ve İran'ı Suriye'den çıkarmak ve Esad'ı
yönetimden indirip cezâlandırmak şarttır. Bu şartı
yerine getirmeyen Avrupa ve Amerika ve Müslü-
manlar suçlu durumdadır. Bu suçlu durumdan kur-
tulmaktan başka çare yoktur. Avrupa ve Amerika
ve Müslümanlar bu çareye sahiptir. O halde zulme
ortaklık artık son bulmalıdır.

Not 2: Eğer Rusya ve İran Esad'ın cezâlandırılma-
sı için harekete geçmezlerse, Suriye'yi terketmek
zorundadırlar. Bu zorunluğu yerine getirmedikleri
takdirde, Suriye'den zorla çıkarılacaklardır, çıkarıl-
maları gerekiyor.

Not 3: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşıldı.

Not 4: Dindar demokratlar bu bildiriyi Arap ve Ame-
rikan basınına iletmelidir.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
         Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onsekizi, Ekim ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *





Keine Kommentare: