Samstag, 7. Oktober 2017

AMERİKALILARA MESAJ!



                   AMERİKALILARA MESAJ!

          insanları kıyametten sonra tekrar diriltip
            hesap soracak olan TANRInın adıyla


Ey Amerikalılar!

Ülkeniz ABD’nin Las Vegas kentinde Stephen Pad-
dock isimli vatandaşınız, Mandalay Bay otelinin 32.
katından otomatik silahıyla konsere gelenlere karşı
gerçekleştirdiği saldırıyla 60 masum insanı katle-
dip 500'den fazlasını da yaraladı.

İnanınız ki bu saldırgan ve katliamcı kişi bir deli de-
ğildi. Çünkü o katliamcı ve "bir kerelik toplum terö-
risti", sorguya çekilmekten ve hapse atılmaktan kur-
tulmak için intihar etti. Bu intiharla da deli olmadığı-
nı isbatlamış oldu.

Peki insanlığını terkederek canavarlaşmış ve bir
kerelik toplum teröristi olmuş bu kişi neydi? Ve bu
katliamı neden yaptı?

O kişi bir deli olmadığına göre; ya cinayet işlemek-
ten zevk alan ve kendini şeytana satmış bir psiko-
pattır, ya Başkanınız Donald Trump'u zor duruma
sokmak için harekete geçmiş muhalif bir demok-
rattır, ya da ülkenize acı çektirmek ve devletinize
ders vermek isteyen bir başka düşman ülkenin fe-
dekâr casusu ve tetikçisidir. Evet, o kişi; bir psiko-
pattır, bir muhaliftir veya bir casus ve tetikçidir. A-
ma o, bir IŞİD'li değildir. O kişinin IŞİD'li olduğu-
nun iddia edilmesi ve bu toplu cinayetin IŞİD tara-
fından üstlenilmesi ise, o kimsenin gerçek kimliği-
nin gizlenmesi için uydurulmuş bir örtüdür. Çünkü
o kişi bir müslüman değil, belki bir hıristiyandır. E-
ğer o bir hıristiyansa, demek olur ki; hıristiyanlar da
katliam yapabilir. Bu da netice verir ki, hıristiyanlar-
dan da terörist çıkabilir. Fakat hıristiyanlığın kitabı
İncil, haksız öldürmeye izin vermediğinden anlaşılır
ki, o kişi, sapıtmış bir hıristiyandır. Bunu kabul etti-
ğinizde anlaşılır ki, IŞİD'liler de "sapıtmış müslü-
man"dır. Çünkü müslümanlık, haksız öldürmeye,
haksız saldırıya izin vermemektedir. Kur'anı okur-
sanız, siz de bunu görebilirsiniz. (Haksız öldürme-
de bulunanlar, müslümanlıklarını kaybeder, cehen-
nemlik olurlar.)

Şunu da görmelisiniz ki, bir dinde sapıtanlar istisna-
dır. Çünkü doğru bir din, insanları sapıklıktan kurtar-
mak için gelir ve gönderilir. O halde müslümanların
tamamını suçlayamayız; hıristiyanların tamamını
suçlayamayacağımız gibi. Çünkü memurlar, polis-
ler, öğretmenler, mühendisler, işçiler, bakanlar, si-
yasetçiler, doktorlar içinde de sapıklar vardır ve bu-
lunabilir. O mesleklerdeki kişilerden biri bir sapıklık
yaptığında onun mesleğini ve o meslekteki bütün
kişileri mahkûm edemeyiz değil mi? Çünkü o olay
ve kişi bir istisnadır. Çünkü o kişinin masleği, sapık-
lık üretmek için değildir. O halde adil olmak zorun-
dayız. Adâletli olmak da, dinin ve insanlığın en
önemli bir şartıdır.

Şimdi asıl söylemek istediğimize gelelim. Bir kere-
lik terörist olan Las Vegas katliamcısı kişi intihar e-
derek hesap vermekten ve cezâ almaktan kurtuldu.
Eğer o katliamcı toplum teröristi intihar etmeseydi,
ya idam edilecekti veya ebedî hapse atılacak ve
yaşlı bir kimse olduğu için de on-onbeş yıl sonra ö-
lüp gidecek ve alması gereken asıl cezâdan kurtu-
lacaktı. Yani 60 kişiyi katleden o toplum teröristinin
alacağı asıl cezâ, gerçek adâlete göre; 60 kere i-
dam edilmek ve 525 kere de yaralanmak iken o kişi
bir intiharla kendini gerçek cezâdan kurtarabiliyor.
Dünyada da ona tam cezâ verilemiyor. Çünkü bu
dünyada 60 suçsuzu katletm bir katliamcıyı 60
kere idam etmek veya 60 maktülün geri kalan top-
lam 1800 yıllık yok edilmiş hayatı kadar hapis ce-
zâsı vermek mümkün olmuyor. O kişi ancak bir ke-
re idam edilebiliyor ve ancak ömür boyu hapsedile-
biliyor. Bu da, çok büyük bir adâletsizliği açığa çı-
karıyor.

Eğer Tanrı'nın haber verdiği öte dünya olmazsa ve
O'nun vadettiği bu dünyada işlenip cezâsız kalmış
veya tam cezâ verilememiş suçlulara hakettikleri
tam cezâyı verecek bir cezâ evi ve adâlet de bulun-
mazsa, suçlular ve kötüler kârda, iyiler ve masum-
lar ise zararda demek olacaktır. Böyle dehşetli bir
haksızlık tablosu kabul edilebilir mi? Kim kabul
edebilir?

İşte bu kabul edilemeyeceği için yüce Tanrı, öte
dünyayı ve o dünyada cennet ve cehennemi de
yaratmış. Dünyalılardan hesap sorulacağını da bil-
dirmiş. Şimdi o öte dünyayı ve bu hesap vermeyi
kim inkâr edebilir? Bunları inkâr edenler neyi ka-
zanmış olurlar?

O halde ey Amerikalılar ve ebediyet arayan Ameri-
kalı insanlar! Hesap verecek bir Tanrı'nız olduğunu
ve verecek bir hesabınız bulunduğunu biliniz ve i-
nanınız. İnanmaktan başka da çareniz yoktur. Çün-
kü karşınızda hiç beklemediğiniz anda gelebilen bir
ölüm var. Ve siz onu öldüremiyorsunuz. Ölümü öl-
düremediğiniz için öte dünyaya gitmekten kaça-
mazsınız. Dünyadaki doğumunuza engel olamadı-
ğınız için de tekrar diriltilmekten kurtulamazsınız.
Bu diriltilişten kurtulamayacağınız için de Tanrı'ya
hesap vermeye mecbur ve mahkûmsunuz. Madem
hesap vermeye mecbur ve mahkûmsunuz, o halde
evrenin sahibi tek Tanrı'ya teslim olunuz. O'na tes-
lim olunuz ki, bu dünyada alamadığınız haklar size
ödensin ve cezâlandıramadığınız kimseler de ce-
zâsını bulsun ve sizler de bu dünyada arayıp da
bulamadığınız ve asla bulamayacağınız sonsuz
mutluluğu ve yurdunu bulabilesiniz, içine ebediyen
girebilesiniz.

Eğer bu girişi isterseniz, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'anı
indiren tek Tanrı'ya teslim olmalısınız. Bu teslim o-
luşun şartları ise şunlardır: Önce tek Tanrı'ya, son-
ra O'nun meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına,
öte dünyasına inanmalısınız. Bu inançtan sonra da
hakla, adâletle, namusla, ibadetle, ahlâkla, iyilikçi
olmakla ve kötülükten kaçınmakla O'na teslim ol-
malısınız. İşte bu teslimiyetiniz size ebedî bir mut-
luluk yurdunu kazandıracak ve cezâsı sonsuz bir
cehennemden kurtaracaktır. Kurtuluş istemez mi-
siniz? Elbette istersiniz! Çünkü siz insan'sınız. Bu
dünyadaki insanlık göreviniz de bu kurtuluş için ça-
lışmak ve gayret göstermektir.

Eğer bu gayreti göstermezseniz, ateşte yanmak o-
lan ebedî cehenneme atılacaksınız. Çünkü sizi ya-
yaratan ve yaşatmakta olan Yaratıcı, sizi boşuna ya-
ratmamıştır. Sizin yaratılmanız ve yaşatılmanız için
de koskoca bir evren çalıştırmaktadır. Bu çalıştır-
ma için de evren kadar çok büyük bir masraf yapıl-
maktadır. Sizin için çok büyük masraflar yapmakta
olan yaşatıcınız tek Tanrı'ya inanıp teslim olmadı-
ğınızda ise, O'nun yaptığı bütün masrafları ve ça-
lışmaları çöpe atmış oluyorsunuz. İşte bu dehşetli
hatanız ve büyük cinayetiniz ve çok çirkin aşağıla-
manızdan dolayı cehenneme gönderilmeniz hak ve
adâlet oluyor. O halde size varlık ve hayat vermiş o-
lan tek Tanrı'nızın hakkını çiğnemeyin ki, O da size
azabetmesin.

Şimdi seçim sizindir. İstediğinizi seçmekte özgür-
sünüz. Yalnız şunu unutmayın: Ömrünüz tükenişte-
dir. Yani dünyada ebedî bir ömrünüz yok ve sabit
değildir. Karşınızdan da ölüm ve kıyamet size doğ-
ru süratle gelmektedir. Bu durumda Tanrı'dan ve O'
nun öte dünyasından başka kaçış yeri ve yönü yok-
tur. Doğru yönünüzü şimdiden ve hemen belirleme-
lisiniz.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Eğer sorarsanız: Tek Tanrı'ya teslim olmanın
şartları olan haklı, adâletli, namuslu, ibadetli, ahlâklı,
iyilikli olmak nedir? Cevabı şudur:

Haklı olmak; Yaratan'ın (yani tek Tanrı'nın), yaratı-
lışın ve yaratılmışların (birbirleriyle uyumlulaştırıl-
mış) yasasına itaattir. (Sadece yaratılmışların yasa-
sına itaat edip diğer yasalara yasak koymak veya
onları aradan çıkarmak, haklı olmak değil, haksız
olmaktır.)

Adâletli olmak; haklıyı mükâfatlandırmak, suçluyu
hak ettiği kadar cezâlandırmaktır. Eksik veya fazla
cezâ, adâletsizliktir. Adâletin gereği olarak suçlu
akraba ve sevdiklerini adâletten kaçırmamak ve
şahitliği gizlemeyip doğru yapmak gerekir. Cezâyı
ancak suçu işleyen çeker. Suçlunun suçundan o-
nun yakınları sorumlu tutulmaz. Ancak onun suçuna
ortaklık etmişlerse başka.

Namuslu olmak; gayri meşru cinsel birleşmeyi ter-
kedip nikâhlanmak, eşcinsellikten uzaklaşmak ve
yüce Tanrı'nın evlenilmesini yasakladığı kişilerle
evlenmekten kaçınmaktır. Bu şart içinde, kadınların
sokağa çıkarken veya bir mekanda kendilerine
mahrem olmayan erkeklerin içinde kollarını, bacak-
larını ve göğüslerini örtmeleri, seksî giyinmemeleri
gereği de vardır.

İbadetli olmak; müslümanlar gibi günde beş defa
Yaratan'ın huzuruna çıkmak, O'na saygı, sevgi gös-
termek ve teşekkür etmektir. Ramazan ayında 30
gün oruç tutmaktır. Yılda bir kere ihtiyaç fazlası ma-
lının yüzde üç kadarını fakirlere dağıtmaktır. Ömür-
de bir kere de Mekke'ye gidip hacı olmaktır. Ve
bunlarla birlikte tek tanrı Allah'tan başka tanrı bulun-
madığına ve İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in
O'nun kulları ve elçisi olduğuna şahitlik etmektir. Bu
şahitliği yapmayanların dini, Tanrı katında kabul e-
dilmeyecektir.

Ahlâklı olmak; yalanı, kibir ve gururu, hasedi, gıybe-
ti, kıskançlığı, israfçılığı, sabırsızlığı, kindarlığı, ifti-
racılığı, kötü zancılığı, hainliği, öfkeye kapılmayı,
sözünde durmamayı, kötü düşünceyi, pisliği, kaba-
lığı, hırsı, hırsızlığı, sövgüyü, cahilliği, cimriliği,
tembelliği, aşırılığı, iki yüzlülüğü ve diğer olumsuz-
lukları terkedip doğruluğa, tevazuya, kanaatkârlığa,
sabra, iyi zanlılığa, hoşgörülülüğe, iktisatlı ve cö-
mert olmaya, kibarlığa, güvenilir olmaya, çalışkanlı-
ğa, temiz ve düzenli ve bilgili olmaya girmektir.

İyilikli olmak; âcizlerin, fakirlerin, muhtaçların yardı-
mına koşmak ve onlara yaptığı yardımı karşılık
beklemeden sadece tek ve gerçek Tanrı olan Allah
için yapmak ve faydalı işlerle uğraşmaktır.

Not 2:  60 masum insanı katletmiş olan Stephen
Paddock isimli şahıs, (öldürülmüş olanların yaşının
30 olduğunu farzedersek ve ortalama ömrün de 60
yıl olduğunu kabul edersek) o insanların toplam ola-
rak 60x30= 1800 yıllık hayatını yok etmiş oldu. Fa-
kat dünya devletleri ve kanunları o katliamcıyı (dün-
ya hayatı kısa olduğu ve ölüleri diriltmek mümkün
olmadığı için) 60 kere idam edemiyor veya 1800
yıl hapis cezâsı çektiremiyor. İşte bu çaresizlik ve
haksızlığı ortadan kaldırmak için öte dünyanın ve
oradaki cezâ ve mükâfat yurdu olan cennet ve ce-
hennemin varlığı ve yaratılması gerekli olmuş.

Ey Amerikalılar! Yüce Tanrı'nın, sizin bir günlük ha-
yatınızın üretimi için yaptığı masrafı bilmek ister
misiniz? Eğer isterseniz, Güneş'in bir günlük yanışı
için birbuçuk milyon yerküre dolusu petrol gerektiği-
ni ve bu kadar petrolün kaç dolara mal olacağını
hesaplayın. Sonra bu hesabı, evrende bulunan on
veya yirmi milyar trilyon yıldız sayısıyla çarpın. Bu
çarpımla bir günlük hayat için yapılan masrafı bul-
muş olacaksınız. Şimdi bir de dünyada altmış yıl
kadar ömür sürdüğünüzü düşünün ve o çıkan hesa-
bı bir de altmış yılla çarpın. Sayılarla zor ifade edi-
lebilecek bir rakamla karşılaşacak ve sizin bir ömür-
lük hayatınız için nihayetsiz bir masraf yapıldığını
ve hayatın ne kadar kıymetli ve çok pahalı bir şey
olduğunu göreceksiniz. Şimdi iyi düşünün: Sizin için
bu kadar hadsiz masraf yapan yüce Tanrı, sizden
hesap sormaz mı? Sormasın mı? Elbette sorar ve
soracaktır. Bu hesap için de sizi ölümünüzden son-
ra tekrar diriltecektir. Bu diriltme O'nun için zor de-
ğildir ve çok gereklidir. O halde kendinizi, sizden
sorulacak hesaba göre hazırlayınız.

Ey Gerçek Din'i arayan Amerikalılar! Eğer Gerçek
Din'i arıyorsanız ve ona girmek isterseniz, "Tanrı
tektir. İsa, Musa ve Muhammed tek Tanrı'nın kulu
ve elçisidir" şeklindeki şahitliği yapmak zorundası-
nız. Bu şahitlikteki sözlerin anlamı şudur: "Tanrı tek-
tir." Yani: Bu evreni ve içindekileri yaratacak, yaşa-
tacak ve yönetecek güce, bilgiye ve sonsuz hayata
sahip olmayan hiç birşey ve hiç bir kimse Tanrı ola-
maz. Bu tarife göre demektir ki; hiç bir insan ve in-
sanın aşağısında olan ve yaratılışa, yaşatılışa ve
yönetilişe muhtaç bulunan hiç bir varlık, Tanrı yeri-
ne geçemez, Tanrı olamaz. Bundan da anlaşılır ki;
İsa da, Musa da, Muhammed de "Tanrı" olarak ka-
bul edilemez. Onlar ancak tek ve gerçek Tanrı'nın
kulu ve habercileri yani peygamberleri olur. Çünkü
Tanrı peygambersiz olmaz. Tanrı da ancak Kendini
tanıtması ve insanlardan ne istediğini bildirmesiyle
bilinir. Bu bilinme için de İsa'nın, Musa'nın ve Mu-
hammed'in görevlendirilmesi ve onların eline İncil,
Tevrat ve Kur'an verilmesi şart olmuştur. Bu üç Ki-
tap, birbirlerinin devamıdır. Kur'an son Tanrısal Ki-
tap'tır. Gerçek İncil ve Tevrat da bu son Kitab'ın i-
çindedir. O halde Tevrat ve İncil'i Kur'anın kontrolü
altnda okumalı ve onunla uyuşmayan sözlerle iş
yapmamalısınız. Meselâ İncil'de "Tanrı oğlu" oldu-
ğu iddia edilen İsa, Tanrı'nın oğlu değildir. Çünkü
Tanrı'nın oğula ihtiyacı yoktur. Çünkü Tanrı insan
cinsinden değildir. İnsan cinsinden olmadığı için
de O doğurmaz ve doğurulmaz ve O'nun sonsuz
bir hayatı vardır. Hayatı sonsuz olanın, oğula ihtiya-
cı olmaz. Biz insanlar, ölümlü olduğumuz için yani
dünya hayatının devamını sağlamak için oğula ve
kıza sahip oluyoruz. Bir başka misal; "öldürüldü"
denilen İsa, öldürülmemiş, göğe kaldırılmıştır ve
çok yakında tekrar yeryüzüne indirilecektir. Diğer
konuların gerçeklerini de Kur'anda bulabilirsiniz.

Not 3: İnsanlığa hizmet etmek isteyenler, bu bildiri-
mizi Amerikalılara iletebilir.


                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın onyedisi, Ekim başı.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *






Keine Kommentare: