AMERİKALILARA MESAJ!
insanları kıyametten sonra tekrar diriltip
hesap soracak olan TANRInın adıyla
Ey
Amerikalılar!
Ülkeniz
ABD’nin Las Vegas kentinde Stephen Pad-
dock isimli vatandaşınız, Mandalay Bay otelinin 32.
katından
otomatik silahıyla konsere
gelenlere karşı
gerçekleştirdiği saldırıyla 60 masum insanı katle-
dip
500'den fazlasını da yaraladı.
İnanınız ki bu saldırgan ve katliamcı kişi bir deli de-
ğildi.
Çünkü
o katliamcı
ve "bir kerelik toplum terö-
risti",
sorguya çekilmekten
ve hapse atılmaktan
kur-
tulmak için intihar etti. Bu intiharla da
deli olmadığı-
nı isbatlamış oldu.
Peki
insanlığını terkederek canavarlaşmış ve bir
kerelik toplum teröristi olmuş bu kişi neydi? Ve bu
katliamı neden yaptı?
O kişi bir deli olmadığına göre; ya cinayet işlemek-
ten zevk
alan ve kendini şeytana
satmış
bir psiko-
pattır, ya Başkanınız Donald Trump'u zor duruma
sokmak için harekete geçmiş muhalif bir demok-
rattır, ya da ülkenize acı çektirmek ve devletinize
ders
vermek isteyen bir başka düşman ülkenin fe-
dekâr
casusu ve tetikçisidir.
Evet, o kişi;
bir psiko-
pattır, bir muhaliftir veya bir casus ve
tetikçidir.
A-
ma o, bir
IŞİD'li
değildir.
O kişinin
IŞİD'li
olduğu-
nun iddia
edilmesi ve bu toplu cinayetin IŞİD tara-
fından üstlenilmesi ise, o kimsenin
gerçek
kimliği-
nin
gizlenmesi için
uydurulmuş
bir örtüdür. Çünkü
o kişi bir müslüman değil, belki bir hıristiyandır. E-
ğer
o bir hıristiyansa,
demek olur ki; hıristiyanlar
da
katliam
yapabilir. Bu da netice verir ki, hıristiyanlar-
dan da
terörist çıkabilir.
Fakat hıristiyanlığın kitabı
İncil,
haksız
öldürmeye izin vermediğinden anlaşılır
ki, o kişi, sapıtmış bir hıristiyandır. Bunu kabul etti-
ğinizde
anlaşılır ki, IŞİD'liler de "sapıtmış müslü-
man"dır. Çünkü müslümanlık, haksız öldürmeye,
haksız saldırıya izin vermemektedir. Kur'anı okur-
sanız, siz de bunu görebilirsiniz.
(Haksız öldürme-
de
bulunanlar, müslümanlıklarını kaybeder, cehen-
nemlik
olurlar.)
Şunu
da görmelisiniz ki, bir dinde sapıtanlar istisna-
dır. Çünkü doğru bir din, insanları sapıklıktan kurtar-
mak için gelir ve gönderilir. O halde
müslümanların
tamamını suçlayamayız; hıristiyanların tamamını
suçlayamayacağımız gibi. Çünkü memurlar, polis-
ler, öğretmenler, mühendisler, işçiler, bakanlar, si-
yasetçiler, doktorlar içinde de sapıklar vardır ve bu-
lunabilir.
O mesleklerdeki kişilerden biri bir sapıklık
yaptığında onun mesleğini ve o meslekteki bütün
kişileri mahkûm edemeyiz değil mi? Çünkü o olay
ve kişi bir istisnadır. Çünkü o kişinin masleği, sapık-
lık üretmek için değildir. O halde adil olmak zorun-
dayız. Adâletli olmak da, dinin ve
insanlığın
en
önemli
bir şartıdır.
Şimdi
asıl
söylemek istediğimize
gelelim. Bir kere-
lik
terörist olan Las Vegas katliamcısı kişi intihar e-
derek
hesap vermekten ve cezâ almaktan kurtuldu.
Eğer o katliamcı toplum teröristi intihar etmeseydi,
ya idam
edilecekti veya ebedî hapse atılacak ve
yaşlı bir kimse olduğu için de on-onbeş yıl sonra ö-
lüp
gidecek ve alması
gereken asıl
cezâdan kurtu-
lacaktı. Yani 60 kişiyi katleden o toplum teröristinin
alacağı asıl cezâ, gerçek adâlete göre; 60 kere i-
dam
edilmek ve 525 kere de yaralanmak iken o kişi
bir
intiharla kendini gerçek cezâdan kurtarabiliyor.
Dünyada
da ona tam cezâ verilemiyor. Çünkü bu
dünyada
60 suçsuzu
katletmiş
bir katliamcıyı 60
kere idam
etmek veya 60 maktülün geri kalan top-
lam 1800
yıllık yok edilmiş hayatı kadar hapis ce-
zâsı vermek mümkün olmuyor. O kişi ancak bir ke-
re idam
edilebiliyor ve ancak ömür boyu hapsedile-
biliyor.
Bu da, çok
büyük bir adâletsizliği açığa çı-
karıyor.
Eğer Tanrı'nın haber verdiği öte dünya olmazsa ve
O'nun
vadettiği
bu dünyada işlenip
cezâsız
kalmış
veya tam
cezâ verilememiş
suçlulara
hakettikleri
tam cezâyı verecek bir cezâ evi ve adâlet de
bulun-
mazsa, suçlular ve kötüler kârda, iyiler ve
masum-
lar ise
zararda demek olacaktır. Böyle dehşetli bir
haksızlık tablosu kabul edilebilir mi? Kim kabul
edebilir?
İşte
bu kabul edilemeyeceği için yüce Tanrı, öte
dünyayı ve o dünyada cennet ve cehennemi de
yaratmış. Dünyalılardan hesap sorulacağını da bil-
dirmiş. Şimdi o öte dünyayı ve bu hesap vermeyi
kim inkâr
edebilir? Bunları
inkâr edenler neyi ka-
zanmış olurlar?
O halde
ey Amerikalılar
ve ebediyet arayan Ameri-
kalı insanlar! Hesap verecek bir Tanrı'nız olduğunu
ve
verecek bir hesabınız bulunduğunu biliniz ve i-
nanınız. İnanmaktan başka da çareniz yoktur. Çün-
kü karşınızda hiç beklemediğiniz anda gelebilen bir
ölüm var.
Ve siz onu öldüremiyorsunuz. Ölümü öl-
düremediğiniz için öte dünyaya gitmekten kaça-
mazsınız. Dünyadaki doğumunuza engel olamadı-
ğınız için de tekrar diriltilmekten
kurtulamazsınız.
Bu
diriltilişten
kurtulamayacağınız için de Tanrı'ya
hesap
vermeye mecbur ve mahkûmsunuz. Madem
hesap
vermeye mecbur ve mahkûmsunuz, o halde
evrenin
sahibi tek Tanrı'ya
teslim olunuz. O'na tes-
lim
olunuz ki, bu dünyada alamadığınız haklar size
ödensin
ve cezâlandıramadığınız kimseler de ce-
zâsını bulsun ve sizler de bu dünyada arayıp da
bulamadığınız ve asla bulamayacağınız
sonsuz
mutluluğu ve yurdunu bulabilesiniz, içine ebediyen
girebilesiniz.
Eğer bu girişi isterseniz, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'anı
indiren
tek Tanrı'ya
teslim olmalısınız. Bu teslim o-
luşun şartları ise şunlardır: Önce tek Tanrı'ya, son-
ra O'nun
meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına,
öte
dünyasına
inanmalısınız. Bu inançtan sonra da
hakla,
adâletle, namusla, ibadetle, ahlâkla, iyilikçi
olmakla
ve kötülükten kaçınmakla
O'na teslim ol-
malısınız. İşte bu teslimiyetiniz size ebedî bir
mut-
luluk
yurdunu kazandıracak
ve cezâsı
sonsuz bir
cehennemden
kurtaracaktır.
Kurtuluş
istemez mi-
siniz?
Elbette istersiniz! Çünkü siz insan'sınız. Bu
dünyadaki
insanlık
göreviniz de bu kurtuluş için ça-
lışmak ve gayret göstermektir.
Eğer bu gayreti göstermezseniz, ateşte yanmak o-
lan ebedî
cehenneme atılacaksınız. Çünkü sizi ya-
yaratan
ve yaşatmakta
olan Yaratıcı, sizi boşuna ya-
ratmamıştır. Sizin yaratılmanız ve yaşatılmanız için
de
koskoca bir evren çalıştırmaktadır. Bu çalıştır-
ma için de evren kadar çok büyük bir masraf yapıl-
maktadır. Sizin için çok büyük masraflar yapmakta
olan yaşatıcınız tek Tanrı'ya inanıp teslim olmadı-
ğınızda ise, O'nun yaptığı bütün masrafları ve ça-
lışmaları çöpe atmış oluyorsunuz. İşte bu dehşetli
hatanız ve büyük cinayetiniz ve çok çirkin aşağıla-
manızdan dolayı cehenneme gönderilmeniz hak ve
adâlet
oluyor. O halde size varlık ve hayat vermiş o-
lan tek
Tanrı'nızın hakkını çiğnemeyin ki, O da size
azabetmesin.
Şimdi
seçim
sizindir. İstediğinizi seçmekte özgür-
sünüz.
Yalnız
şunu
unutmayın:
Ömrünüz tükenişte-
dir. Yani
dünyada ebedî bir ömrünüz yok ve sabit
değildir. Karşınızdan da ölüm ve kıyamet size doğ-
ru
süratle gelmektedir. Bu durumda Tanrı'dan ve O'
nun öte
dünyasından
başka
kaçış
yeri ve yönü yok-
tur. Doğru yönünüzü şimdiden ve hemen belirleme-
lisiniz.
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Not 1: Eğer sorarsanız: Tek Tanrı'ya teslim olmanın
şartları olan haklı, adâletli, namuslu, ibadetli,
ahlâklı,
iyilikli
olmak nedir? Cevabı şudur:
Haklı olmak; Yaratan'ın (yani tek Tanrı'nın), yaratı-
lışın ve yaratılmışların (birbirleriyle uyumlulaştırıl-
mış) yasasına itaattir. (Sadece yaratılmışların yasa-
sına itaat edip diğer yasalara yasak koymak veya
onları aradan çıkarmak, haklı olmak değil, haksız
olmaktır.)
Adâletli
olmak; haklıyı mükâfatlandırmak, suçluyu
hak ettiği kadar cezâlandırmaktır. Eksik veya fazla
cezâ,
adâletsizliktir. Adâletin gereği olarak suçlu
akraba ve
sevdiklerini adâletten kaçırmamak ve
şahitliği gizlemeyip doğru yapmak gerekir. Cezâyı
ancak suçu işleyen çeker. Suçlunun suçundan o-
nun yakınları sorumlu tutulmaz. Ancak onun suçuna
ortaklık etmişlerse başka.
Namuslu
olmak; gayri meşru
cinsel birleşmeyi
ter-
kedip
nikâhlanmak, eşcinsellikten
uzaklaşmak
ve
yüce Tanrı'nın evlenilmesini yasakladığı kişilerle
evlenmekten
kaçınmaktır. Bu şart içinde, kadınların
sokağa çıkarken veya bir mekanda kendilerine
mahrem
olmayan erkeklerin içinde kollarını, bacak-
larını ve göğüslerini örtmeleri, seksî
giyinmemeleri
gereği de vardır.
İbadetli
olmak; müslümanlar gibi günde beş defa
Yaratan'ın huzuruna çıkmak, O'na saygı, sevgi gös-
termek ve
teşekkür
etmektir. Ramazan ayında 30
gün oruç tutmaktır. Yılda bir kere ihtiyaç fazlası ma-
lının yüzde üç kadarını fakirlere dağıtmaktır. Ömür-
de bir
kere de Mekke'ye gidip hacı olmaktır. Ve
bunlarla
birlikte tek tanrı
Allah'tan başka
tanrı
bulun-
madığına ve İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in
O'nun
kulları
ve elçisi
olduğuna
şahitlik
etmektir. Bu
şahitliği yapmayanların dini, Tanrı katında kabul e-
dilmeyecektir.
Ahlâklı olmak; yalanı, kibir ve gururu, hasedi, gıybe-
ti, kıskançlığı, israfçılığı, sabırsızlığı, kindarlığı, ifti-
racılığı, kötü zancılığı, hainliği, öfkeye kapılmayı,
sözünde
durmamayı,
kötü düşünceyi,
pisliği,
kaba-
lığı, hırsı, hırsızlığı, sövgüyü, cahilliği, cimriliği,
tembelliği, aşırılığı, iki yüzlülüğü ve diğer olumsuz-
lukları terkedip doğruluğa, tevazuya, kanaatkârlığa,
sabra, iyi
zanlılığa, hoşgörülülüğe, iktisatlı ve cö-
mert
olmaya, kibarlığa,
güvenilir olmaya, çalışkanlı-
ğa,
temiz ve düzenli ve bilgili olmaya girmektir.
İyilikli
olmak; âcizlerin, fakirlerin, muhtaçların yardı-
mına koşmak ve onlara yaptığı yardımı karşılık
beklemeden sadece tek ve gerçek Tanrı olan Allah
için yapmak ve faydalı işlerle uğraşmaktır.
Not
2: 60 masum insanı katletmiş olan Stephen
Paddock isimli şahıs, (öldürülmüş olanların yaşının
30 olduğunu farzedersek ve ortalama ömrün de
60
yıl olduğunu kabul edersek) o insanların toplam ola-
rak
60x30= 1800 yıllık hayatını yok etmiş oldu. Fa-
kat dünya
devletleri ve kanunları o katliamcıyı (dün-
ya hayatı kısa olduğu ve ölüleri diriltmek mümkün
olmadığı için) 60 kere idam edemiyor veya 1800
yıl hapis cezâsı çektiremiyor. İşte bu çaresizlik
ve
haksızlığı ortadan kaldırmak için öte dünyanın ve
oradaki
cezâ ve mükâfat yurdu olan cennet ve ce-
hennemin
varlığı
ve yaratılması gerekli olmuş.
Ey
Amerikalılar!
Yüce Tanrı'nın, sizin bir günlük ha-
yatınızın üretimi için yaptığı masrafı bilmek ister
misiniz?
Eğer
isterseniz, Güneş'in
bir günlük yanışı
için birbuçuk milyon yerküre dolusu petrol
gerektiği-
ni ve bu
kadar petrolün kaç
dolara mal olacağını
hesaplayın. Sonra bu hesabı, evrende bulunan on
veya
yirmi milyar trilyon yıldız sayısıyla çarpın. Bu
çarpımla bir günlük hayat için yapılan masrafı bul-
muş olacaksınız. Şimdi bir de dünyada altmış yıl
kadar
ömür sürdüğünüzü
düşünün
ve o çıkan
hesa-
bı bir de altmış yılla çarpın. Sayılarla zor ifade edi-
lebilecek
bir rakamla karşılaşacak ve sizin bir ömür-
lük hayatınız için nihayetsiz bir masraf yapıldığını
ve hayatın ne kadar kıymetli ve çok pahalı bir şey
olduğunu göreceksiniz. Şimdi iyi düşünün: Sizin için
bu kadar
hadsiz masraf yapan yüce Tanrı, sizden
hesap
sormaz mı?
Sormasın
mı?
Elbette sorar ve
soracaktır. Bu hesap için de sizi ölümünüzden son-
ra tekrar
diriltecektir. Bu diriltme O'nun için zor de-
ğildir
ve çok
gereklidir. O halde kendinizi, sizden
sorulacak
hesaba göre hazırlayınız.
Ey Gerçek Din'i arayan Amerikalılar! Eğer Gerçek
Din'i arıyorsanız ve ona girmek isterseniz,
"Tanrı
tektir. İsa, Musa ve Muhammed tek Tanrı'nın kulu
ve elçisidir" şeklindeki şahitliği yapmak zorundası-
nız. Bu şahitlikteki sözlerin anlamı şudur: "Tanrı tek-
tir."
Yani: Bu evreni ve içindekileri yaratacak, yaşa-
tacak ve
yönetecek güce, bilgiye ve sonsuz hayata
sahip
olmayan hiç
birşey
ve hiç
bir kimse Tanrı
ola-
maz. Bu
tarife göre demektir ki; hiç bir insan ve in-
sanın aşağısında olan ve yaratılışa, yaşatılışa ve
yönetilişe muhtaç bulunan hiç bir varlık, Tanrı yeri-
ne geçemez, Tanrı olamaz. Bundan da anlaşılır ki;
İsa
da, Musa da, Muhammed de "Tanrı" olarak ka-
bul
edilemez. Onlar ancak tek ve gerçek Tanrı'nın
kulu ve
habercileri yani peygamberleri olur. Çünkü
Tanrı peygambersiz olmaz. Tanrı da ancak Kendini
tanıtması ve insanlardan ne istediğini bildirmesiyle
bilinir.
Bu bilinme için
de İsa'nın, Musa'nın ve Mu-
hammed'in
görevlendirilmesi ve onların eline İncil,
Tevrat ve
Kur'an verilmesi şart
olmuştur.
Bu üç
Ki-
tap,
birbirlerinin devamıdır. Kur'an son Tanrısal Ki-
tap'tır. Gerçek İncil ve Tevrat da bu son Kitab'ın i-
çindedir.
O halde Tevrat ve İncil'i Kur'anın kontrolü
altnda
okumalı
ve onunla uyuşmayan
sözlerle iş
yapmamalısınız. Meselâ İncil'de "Tanrı oğlu" oldu-
ğu
iddia edilen İsa,
Tanrı'nın oğlu değildir. Çünkü
Tanrı'nın oğula ihtiyacı yoktur. Çünkü Tanrı insan
cinsinden
değildir.
İnsan
cinsinden olmadığı
için
de O doğurmaz ve doğurulmaz ve O'nun sonsuz
bir hayatı vardır. Hayatı sonsuz olanın, oğula ihtiya-
cı olmaz. Biz insanlar, ölümlü olduğumuz için yani
dünya
hayatının devamını sağlamak için oğula ve
kıza sahip oluyoruz. Bir başka misal; "öldürüldü"
denilen İsa, öldürülmemiş, göğe kaldırılmıştır ve
çok
yakında
tekrar yeryüzüne indirilecektir. Diğer
konuların gerçeklerini de Kur'anda bulabilirsiniz.
Not 3: İnsanlığa hizmet etmek isteyenler, bu
bildiri-
mizi
Amerikalılara
iletebilir.
Tanrı
tektir.
İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın
onyedisi, Ekim başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen