Dienstag, 11. August 2015

HEYKEL YAPMAK RESİM ÇİZMEK HARAM MI?



 HEYKEL YAPMAK RESİM ÇİZMEK HARAM MI?

             insanlara sanatkârlık kabiliyeti veren
                             ALLAHın adıyla

İnsanların gerçek tanrısı Allah, heykel yapmak, re-
sim çizmekle ilgili herhangi bir âyet indirmemiş ve
hüküm bildirmemiştir. O halde en baştan heykel
yapmanın ve resim çizmenin haram olmadığını,
dinsel bir yasak bulunmadığını söyleyebiliriz. Allah'
ın yasak etmediği bir şeyi de zorla yasak ve haram
etmek de, hiç bir müslümanın haddi olamaz. Ancak
bu konuda İslâmiyet'in ikinci kaynağı Sünnet'e de
başvurmamız gerekir. O halde bu konuda (ruhuna
selâm ve rahmet olsun) Hz. Peygamber "ne demiş-
tir, birşey demiş midir?" ona bakmalıyız. Öyle ise
bakalım.

Konuyla ilgili şöyle iki hadis var:

- Buhari ve Muslim, Aişe hadisinden şöyle dediğini
ortaya koydular: “Rasulullah (s.a.v.) bana geldiğin-
de, bana ait olan kapı girişini içerisinde resim olan
bir çeşit nakışlı kumaş ile örtmüştüm. Rasul (s.a.v.)
onu görünce, yüz rengi kızararak onu çekip yırttı.
Şöyle dedi: “Ey Aişe, Kıyamet Günü azab bakımın-
dan en zor durumda olanlar, yaratmakta Allah’a
benzer olmaya çalışanlardır.”

- Buhari, İbn Abbas (r.anhuma) hadisinden Rasulul-
lah (s.a.v.) ’in şöyle dediğini ortaya koydu: “Kim bir
suret yaparsa, Kıyamet Günü o yaptığı surete can
üfüresiye kadar Allah ona azab eder. Halbuki o ü-
füremez.”

Şimdi bu sözleri test etmeliyiz. Acaba Hz. Peygam-
ber gerçekten bu sözleri söylemiş midir. Bu hadis-
ler ona ait olabilir mi? Çünkü şunun için soruyoruz:
1450 sene önce, insanların kabileler halinde yaşa-
dığı ve ilkellikten tam çıkamadığı bir dönemde re-
simli kumaş dokunuyor muydu? Hadi, basit doku-
maların yapıldığını kabul edelim. Ama "resimli ku-
maş" dokuyacak kadar ince işlerden anlayacak sa-
satkârlar var mıydı? Dokumacılık o kadar ileri miy-
di? Sonuçta kalem ve defterin dahi olmadığı ve ya-
zılan yazıların da taş, deri ve kemikler üzerine yazıl-
dığı bir zamandan bahsediyoruz.

İkincisi; Maide 110 âyetince yüce Allah Hz. İsa'ya
kuş yaratma ve ölüleri diriltme mûcizesi vermiş. Ya-
ratıcılığına ve dirilticiliğine Hz. İsa'yı Kendine âdeta
ortak yapar gibi bir fiil sergileyen Allah, resim ve
heykel yapanlara niçin azap eder? Çünkü kuş ya-
ratmak ve ölüleri diriltmek, resim çizmekten ve hey-
kel yapmaktan daha ileri bir fiil ve Allah'a mahsus
bir iştir. Eğer Allah resim çizenlere ve heykel ya-
panlara azap edecekse, Hz. İsa'ya kuş yaratma ve
ölüleri diriltme mûcizesini niçin vermiştir? Yaratma
ve diriltme mûcizelerinin yerine başka bir mûcize
de verebilirdi. Ama her şeyin yaratıcısı Allah, bun-
da bir kusur görmemiş. O halde resim çizmek ve
heykel yapmak niçin haram olsun? Bunlar haram
olacaksa, Hz.İsa'ya verilen mûcize nasıl helâl olur?
İsa'ya verilen mûcize helâl olduğuna göre, yarat-
maktan ve diriltmekten daha aşağı fiil olan resim
çizmek ve heykel yapmak haram olamaz. Eğer
bunlar haram olacak idiyse, "Allah İsa kuluna yarat-
ma ve diriltme mûcizelerini vermezdi", diyebiliriz.

Hem Allah'ın Peygamberlere niçin mûcize verdiğini
de sormalıyız. Allah Peygamberlerine, elçiliklerine
bir delil ve kanıt olması için mûcize vermektedir. Bir
de, insanlar o mûcizelerin bir örneğini ilim ve teknik
olarak yapabilsinler diye. Buna göre Hz. İsa'ya veri-
len mûcizeyle kuş gibi şeyler yaratılmasına ve ölü-
lerin diriltilmesine izin verilmiş oluyor. Dolayısıyla
bir bilim adamı Allah hesabına ve insanlık hayrına
bir kuş veya başka bir hayvan yaratsa ve bir ölüyü
diriltse, günaha girmiş olmaz.

Peki, bilim insanları bir hayvan yaratabilir mi, bir ölü-
yü diriltebilir mi? Eğer Allah gerekli bilgiyi vermez-
se, bir sivrisineğin kanadını dahi yaratamazlar. Ama
gerekli bilgiyi verdiğinde onları yapabilirler. Fakat
bu yaptıklarıyla Allah'tan üstün ve O'nunla eşit ol-
mazlar. Çünkü yaptıklarını, Allah'ın verdiği bilgi ve
materyalle ve O'nun mülkünde yapıyorlar. Yani haki-
ki bir yaratıcılıkları yoktur, Tanrı yerine geçemezler.
Buradan anlamalıyız ki, Hz. İsa'ya verilen mûcizeler,
onu Tanrılığa çıkarmaz. Çünkü evreni İsa yaratmış
değildir. O, evrenin yaratılışından çok sonraları Hz.
Meryem'den doğmuştur. Bu doğum, onun Tanrılık
koltuğuna oturtulmasına izin vermiyor.

Üçüncüsü; insanı en mükemmel şekilde yaratan
güzellikli Allah, insana sanatkârlık meyli ve kabiliyeti
vermiş. Bu meyl ve kabiliyete göre insanlar; res-
samlığa, bestekârlığa, şairliğe, heykeltraşçılığa,
dansçılığa, tüccarlığa, felsefeciliğe, bilginliğe ve
vesaireciliğe yatkın ve kabiliyetli olarak doğmakta-
dırlar. Allah insanlara bu kabiliyetleri vermiş ki, o sa-
natlarla geçimlerini sağlasınlar ve işsizlik belâsın-
dan kurtulsunlar. Şimdi eğer Allah bu kabiliyetlerle
ilgili sanat ve sanatkârlıkları haram edecek idiyse,
o kabiliyetleri insana niçin vermiş? Allah boş ve lü-
zumsuz iş yapmayacağına göre, o sanatkârlıkları
da haram etmez ve buna dair bir yasak da bildirme-
miştir. O halde kimse Allah'tan daha Allahçı olma-
malı ve olamaz.

Dördüncüsü; Hz.Peygamber, kendi zamanının şart-
larına uygun olarak bazı seyler söylemiş ve hüküm-
lerde bulunmuş olabilir. Fakat o zamanla bu zaman
bir değildir, şartlar değişmiştir. Şartlar değiştiğinde
hükümler de değişiyor ve değişmek zorundadır.
Aksi halde zorluk ve adâletsizlik meydana gelir. Bu
da, dinin önemli bir direğini yıkar. Bu yıkıma uğra-
mamak ve uğratmamak için Hz. Mehdi'nin sünneti-
ne uymak zorunluluğu doğmaktadır. O halde Hz.
Mehdi'nin hükmüne uyalım, hayatı zorlaştırmaktan
kurtulalım. Dinde zorluk yaratmamış olan yüce Al-
lah zaten: "Allah sizin için zorluk dilemez" diyor.

Buraya kadar söylenenler ışığında Hz. Mehdi, ko-
nuyla ilgili hükmünü bildiriyor: "Resim ve heykel
yapmak, filim çekmek ve onları seyretmek haram
değildir. Onlara tapmak ve kötüye kullanmak ha-
ramdır."

Hem bir müslüman, meydana getirdiği eserlerle,
Allah'a karşı bir rekabete girişmez, haddini bilir.
Yaptığı eserleri de, sanatkârlığını ortaya koymak
veya geçimini sağlamak için yapar. Hz. Peygambe-
rin suret yapmakla ilgili sözleri (eger o sözler ona
aitse), haddini bilmezler içindir. Daha başka, Allah
sevgisinden uzaklaşıp, suret sevgisine kapılmama-
ları için olabilir.

Beşincisi; Hz. İbrahim'in puta tapanların bir putunu
kırması, keyfî bir düşmanlıktan değil, onlara ders
vermek içindi. Bu dersle, onları yanlış bir inançtan
kurtarıp, yüzlerini gerçek tanrı olan Allah'a çevirmek
istiyordu. Ama puta tapanlar, yanlışlarını gördükleri
halde asılsız inançlarından vazgeçmediler, uydur-
ma tanrılarına tapmaya devam ettiler.

Hz. İbrahim'in put kırıcılığından yanlış anlamlar çı-
karılmaması gerekir. Yani durduk yerde puta tapan-
ların putlarına saldırmak doğru değildir. Doğru olan,
ancak ders vermek için yapılandır. Bunun dışında
yapılacak saldırı ve tahripler; "onların tanrılarına
sövmeyin ki, onlar da sizin Rabbinize sövmesin" â-
yetince uygun değildir, yanlıştır. Dolayısıyla geçmi-
şe ait tarihî eserleri ve heykelleri tahrip etmek, Kur'
ana zıttır. Çünkü o eserler ve heykeller ancak tapı-
lınca put olur. Tapılmayan heykeller put değildir.

Buradan anlamalıyız ki, IŞİD ve Taliban gibi örgüt-
lerin tarihî eser tahripçiliği, tersinden Hz. İbrahimci-
lik oynamaktır. Çünkü onların tahrip ettikleri heykel-
ler, tapılmakta olan putlar değil, tapılmayan heykel-
lerdir.

Altıncısı; kalbi dünyadan arınmış temiz ruhlu inançlı
bir insan; resim, heykel ve yapma bebek gibi şey-
lere baktığında bir cesed görmüş gibi ürperebilir,
ruhu ondan rahatsızlık duyabilir. Bu durumda olan
hassas bir insan ve Hz. Peygamber, evinde resim
ve heykel gibi şeylerin bulunmasından nefret ede-
bilir ve öyle şeyleri evine sokmaz. "Siz de evinize
sokmayın" diyebilir. Fakat her insan bir Peygambe-
rin hassasiyetini taşımaz, resim ve heykelden rahat-
sızlık duymayabilir. Bunun için resim ve heykel gibi
şeyler bulundurmak herkese haram ve yasak edil-
mez. Rahatsızlık duyan zaten evine sokmaz. Bir
müslümanın da Allah'tan başkasına tapacak duru-
mu olmadığından, onun evinde bulunan resim ve
heykel gibi sanat eserleri, dinine zarar vermez.

Çünkü bir müslüman, evinde bulunan bir bitki, çicek
veya hayvan resmine baktığında, onlarda Allah'ın
ustalığını ve sanatkârlığını görür, Allah'ı anar, O'nu
yüceltir ve teşekkür eder. Bu şekilde evde bulunan
resim ve tablolar, sevap bile kazandırabilir, ibadet
yerine geçer.

Sözün özü; Allah'ın Mehdisi'nin sünnetine uyanlar,
dinlerini kendilerine gereksiz yere zorlaştırmaktan
ve zamanlarına ters düşmüş olmaktan kurtulurlar.
Allah'ın Mehdisi de, Hz. Peygamberin sünnetini in-
kâr ve reddetmez. Onun sünnetini bu zamanın şart-
larına uygun hale getirerek dini yeniler. Bu şekilde
Allah'ın dini de ürkülen ve korkulan bir din olmaktan
çıkar. İnsanlık da İslâmiyet'ten mahrum kalmamış
olur, hak yerini bulur ve Allah'ın ışığı tamamlanır.

Hz. Peygamber bugün dünyaya yeniden gelse,dini-
ni ondört buçuk asır öncesinin şartlarına göre değil,
bugünün şartlarına göre yaşayacaktır. O halde din-
de zarara uğramamak ve uğratmamak için Hz. Meh-
di'nin sünnetine uyalım ve yenileyiciliğine teslim o-
lalım.

Not: Bu bildiriyi, Dünya Müslüman Âlimler Birliği
incelemelidir.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ramazan sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *


Keine Kommentare: