Donnerstag, 26. März 2015

İSRAİL YÖNETİMİ ABD'Yİ ALDATIYOR MU? VE SUUDİ ARABİSTAN KRALINA MEKTUP!

   İSRAİL YÖNETİMİ ABD'Yİ ALDATIYOR MU?
    VE SUUDİ ARABİSTAN KRALINA MEKTUP

     aldatanları sevmeyen yüce TANRInın adıyla

İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu, seçimlerden
önce: "Yeniden seçilmesi halinde, iktidarı dönemin-
de Filistin devleti diye bir şey olmayacağı ve ulusla-
rarası baskılara rağmen Kudüs'te binlerce yeni yer-
leşim yeri inşa edeceğini" açıklamasıyla ABD yö-
netiminin sert tepkisini çekmişti. Bu sert tepkiden
sonra da Netanyahu, seçim zaferinin ardından A-
merikan televizyonuna verdiği mülakatta, bu açıkla-
masından bir anlamda geri adım atarak, hâlâ "sür-
dürülebilir, barışçıl iki devletli çözüm" istediğini be-
lirtti.

ABD yönetiminin sert tepkisi karşısında seçimlerde
verdiği sözlerinden özür dileyerek dönen Netenya-
hu, acaba kimi aldatmaktadır? Halkını mı, yoksa
ABD'yi mi? Sözlerinden döndüğüne bakılırsa, hal-
kını aldatmaktadır. Ama AB ve ABD'nin uyarılarına
rağmen yeni yerleşim birimleri inşa etmeye devam
etmesine baktığımızda da; "sürdürülebilir, barışçıl
iki devletli çözüm" istediğini belirtmesinin gerçek
niyeti olmadığını, gerçek niyetinin ise "seçimlerde
verdiği söz" olduğunu anlıyoruz. Bu anladığımızla
da İsrail Başbakanı'nın, ABD'yi aldatmakta olduğu-
nu görürüz. ABD de bu aldatıcılığın farkında oldu-
ğundan: "İsrail ile bağımsız bir Filistin devletinin sı-
nırları, karşılıklı mutabık kalınan mübadeleyle 1967
sınırları temel alınarak olmalı. Her bir devletin gü-
venli ve geçerliliği kabul edilmiş sınırlara ihtiyacı
var ve İsrail'in güvenliğini koruyan güçlü hükümler
olmalı. Yaklaşık 50 yıldır devam eden işgal sona
ermeli. Filistinliler bağımsız bir ülkede yaşama
ve kendilerini yönetme hakkına sahip olmalı" diye-
rek, Netanyahu'nun aldatıcılığına kanmayacağını
göstermiş oldu. Bu gösterme ile de ABD yönetimi,
"doğru yol"a girmiş bulunuyor. "Dogru yola girmiş
bulunuyor" diyoruz, çünkü ABD yönetimi bundan
önce İsrail'in haksızlıklarına arka çıkan bir tavır için-
deydi. ABD'yi bu tavır değişimine iten etken nedir
acaba? "Dünya lideri bir devletin adâletli olması ge-
rektiği" düşüncesinin benimsenmesi mi, yoksa İs-
lâmlı Ülkeler'i kaybetmeme isteği mi? Yoksa, İsrail
barışa yanaşmadığında varlığını bir savaşla kaybe-
deceği korkusu mu?

Her ne olursa olsun ABD yönetiminin İsrail'i bir "iş-
galci" olarak vasıflandırıp 67'li barışı kabul etmesi
gerektiğini belirtmesiyle, İsrail'in varlığını koruyacak
bir adım atmış oldu. Temennimiz, İsrail'in de bu a-
dıma uygun hareket etmesidir. Aksi halde çok ya-
kın bir zamanda varlığını kaybedecektir.

İsrail Başbakanı şu an ABD'yi değil, kendini aldat-
maktadır. Bu aldatışına devam ederse, İsrail'i ken-
di elleriyle yok oluşa itmiş olacaktır. Umarız, ger-
çekleri görür, uyanır ve 67'li barışla İsrail'i yok oluş-
tan kurtarır.

Kurtarmalıdır, zira çok güvendiği ABD'nin eli eskisi
gibi artık güçlü değildir. Belki bundan sonra şimdiki
gücünü daha da kaybedecektir. Zayıf bir ABD'ye
dayanmak, İsrail'i kurtarmaz.

Çünkü şimdi dünyada 5 güç var. Bu güçler ise:
ABD, Rusya, Çin, AB ve bölünmüşlük içinde olan
İslâmlı Ülkeler'dir. İslâmlı Ülkeler birleştiğinde çok
önemli bir güç olacaklardır. Fakat şimdi bu 5 güç,
tek kaldıklarında fazla etkili olamıyorlar. Etkilerini ar-
tırabilmek için de ikinci bir güçle birleşme ve daya-
nışma içine girmeleri gerekiyor. Meselâ AB ile
ABD birlik olunca etkileri artıyor. ABD AB'yi yanına
alırken, Rusya da İslâmlı Ülkeler'i yanına almak is-
teyebilir. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse, Rusya,
AB ve ABD'den daha güçlü hale gelir.Çünkü İslâm-
lı Ülkeler'in yüzde doksanlık petrol gücü, az bir şey
değildir, çok önemli bir güçtür. AB ve ABD de bu
önemli gücü Rusya'ya kaptırmak istemez. Kaptır-
mamak için de, İsrail'in Filistin'e karşı haksızlıkları-
na daha fazla göz yummayacaklardır. Çünkü kutsal
şehir ve ibadethaneleriyle Filistin, İslâmlı Ülkeler'in
"kırmızı çizgisi" durumundadır. Bu çizgiyi İsrail'e
çiğnetmeyeceklerdir. Çiğnettiklerinde ise, çok ö-
nemli bir gücü Rusya'ya kaptırmış olacaklar veya
kendi liderliklerini kaybedeceklerdir.

Rusya lideri Putin'in (henüz yalanlanmamış olan)
"müslüman oldu" haberi, İslâmlı Ülkeler'e "ABD'ye
karşı yanınızdayım, arkanızdayım, sizinleyim" şek-
linde bir mesajı olabilir. Acaba ABD bu mesajdan
ne anladı? Yoksa birşey anlamadı mı?

Ekonomik çöküntü içinde olan AB ve ABD, eğer
yüzde doksanlık petrol gücü bulunan İslâmlı Ülke-
ler'i Rusya'ya kaptırırsa, Rusya ve Çin karşısında
çok zayıf duruma düşeceklerdir. İşte bu düşüşe
AB ve ABD râzı olamaz. Bunun için de İsrail'in Fi-
listin'e karşı haksızlıklarına daha fazla göz yumma-
yacaklardır. O halde İsrail gözünü açmalı ve 67'li
Barış'la geleceğini garantiye almalıdır. Artık sırtla-
rını dayayabilecekleri ve haksızlıklarına arka çıkabi-
lecek güçlü bir AB ve ABD yoktur!

Not: Allah'ın Mehdisi konuşuyor:"Ey İslâmlı Ülkeler'
in yönetenleri! İsrail yönetimi ve halkı, 2016 Aralık
sonuna kadar işgal ettikleri Filistin topraklarından
çıkmayı kabul edip 67'li barışa yanaşmadıkları tak-
dirde,  zor kullanarak İsrail'i o topraklardan çıkar-
mak, ABD'nin hakkıdır. Eğer ABD, bu hakkını kul-
lanmaktan vazgeçip "ben karışmam" derse, dünya
siyaset liderliğini kaybetmiş olur. Bu kaybedilen
liderliğin yerini de, Türkiye'nin önderliğinde siz İs-
lâmlı Ülkeler'in doldurması gerekir. Bu gereklik de,
İsrail'i işgal etmiş bulunduğu Filistin topraklarından
çıkarmayı gerektirir.Bu hak savaşını kabul etmeyen
ülkeler ise, evrenin tek ve ortaksız tanrısı olan yüce
Allah katında sorumlu olacaklardır."

"Ey Suudi Arabistan Kralı ve Yemen halkları! Suudi
Arabistan yönetiminin Yemen'de Husiler'e karşı aç-
tığı savaş derhal durdurulmalıdır. Evet, Husiler dar-
be yaparak Yemen Cumhuriyeti'nin kanunlarını çiğ-
nemiş olduklarından haksız ve suçludurlar. Fakat
bu anlaşmazlığın çözümü savaş değil, şudur: İkti-
darı ele geçirmiş bulunan Husiler iki yıl yönetimde
kalsınlar. Bu iki yıldan sonra yönetimi üç yıllığına
devrilen taraf ele alsın. Üç yıllık süre dolunca da
seçime gidilsin. Yapılan seçimde oyların yüzde
doksan ve fazlasını alan parti, ülkeyi beş yıl yönet-
sin. Eğer bir parti yüzde elli ile yetmiş arasında oy
alırsa, o parti ülkeyi üç yıl yönetsin. Yüzde otuz ile
elli arası oy alan parti ise, çoğunluk partisinin yöne-
timinden sonra ülkeyi iki yıl yönetsin. Bu yönetimleri
takip eden tarafsız bir komisyon kurulsun. Kötü yö-
netim yapan partilere de bu komisyon, gelecek dö-
nemde iktidar hakkı vermesin. Bu durumda iyi yö-
netim yapan parti, iktidarda beş yıl kalacak demek-
tir. Eğer halk çoğunluğu kabul ettiği takdirde, ülke
partisiz olarak bir tek halife tarafından da yönetile-
bilir. Bunun da şartı, Yemen halkının yüzde yetmiş-
ten fazlasının namazını kılan dindar insanlar olma-
sıdır. Eğer dindarlık oranı yüksek değilse, şeriat
yönetimine geçilmemelidir.

Rabbimizin sevgisi ve acıması, O'nu sayan ve
sevenlerin üzerine olsun. Allah, Mehdisi'ne itaat
edenlerin yanındadır.

İmza: Allah'ın Mehdisi Âhirüzzaman Mehmed
Nur'an."

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Mart sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama ve uyarı.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Keine Kommentare: