Dienstag, 9. Dezember 2014

ESMAÜL HÜSNA KUL İSMİ OLARAK KULLANILABİLİR Mİ?

                           ESMAÜL HÜSNA
      KUL İSMİ OLARAK KULLANILABİLİR Mİ?

             sualleri cevaplayan ALLAHın adıyla

Soru: "Bedi", "Mevlâ", "Kadir", "Bâki", "Sami",
"Basri" gibi Allah'da bulunan isimlerin insanlara da
verildiğini görüyoruz. Acaba Esma-ül Hüsna, kul is-
mi olarak kullanılabilir mi?

Cevap: Kullanılabilir. Çünkü yüce Allah, insanın ya-
ratılışını Kendine ayna yapmış. Kendinde hangi
isim ve sıfatlar varsa, o isim ve sıfatlardan küçük
bir parça da insana vermiş. Meselâ; ilim, irade,
ihtiyar; görmek, duymak, konuşmak gibi. Yani Allah
bilen(Alim) ise, insan da bilendir. O Mürid ise, insan
da iradelidir. Allah Semi, Basir, Kelim ise; insan da
gören, duyan ve konuşandır. Aralarındaki fark ise,
Allah'taki isim ve sıfatlar mutlak ve sınırsız, insan-
dakiler ise kayıtlı ve sınırlıdır. Yani Allah meselâ
herşeyi görür, duyar, bilir. İnsan ise ancak önündeki
ve yanındakileri görür, duyar ve öğrenebildikleri ka-
darını bilir. Yani ikisi arasında bir eşitlik yoktur ve
olamaz.

Eğer yüce Allah, kendinde bulunan isim ve sıfatlar-
dan insana da bir parça vermekle insanın O'na "or-
tak" veya Onunla "eşit" olacağını hesabetseydi, in-
sana o isim ve sıfatlardan hiç birini vermezdi. Ver-
diğine göre, demektir ki öyle bir hesap yapmamış
ve yapılamazdı da. Çünkü aralarında bir eşitlik yok.
Yani insana verilenler, insanı Allah'la eşit hale ge-
tirmiyor.

O halde Allah'ta bulunan görme, duyma, konuşma
gibi sıfatlar insanda da vardır, demektir ki, insan o
sıfatlarla Allah ile bir eşitlik ve ortaklık kazanmıyor.
Kazanmıyor ki, insan o isim ve sıfatları kullanmakla
Allah'a şirk koşmuş olsun!

Ancak insan; "ben de Allah gibi görür, duyar, konu-
şurum" derse, şirke düşmüş olur. Ama bir müslü-
man haddini bilir, kendini Allah'la eşit görmez. Ken-
dini eşit görmediği müddetçe de, o isim ve sıfatları
kullanmak ona helâldir, şirk olmaz.

Ancak Allah'da bulunup da insanda bulunmayan i-
sim ve sıfatları, insan kendine isim olarak almamalı,
öyle isimler çocuğa ad olarak verilmemelidir. Mese-
lâ "Bâki" ismi. Çünkü Allah bâki'dir, ama insan fâni'
dir, ölümsüz değildir. Bunun için böyle isimlerin a-
lınması ve verilmesi doğru olmaz. Ancak o isme
başka anlamlar yükleyerek o isimler alınıp kullanıla-
bilir.

Şu esmaların da kul ismi olarak kullanılması doğru
ve uygun olmaz: Muhyi: Hayat veren, Bais: Ölüleri
dirilten, Kayyum: Evreni ayakta tutan. Ancak bu i-
simlerin mânevî gereklerine sahip olan kimselerin
o isimleri kullanmasında bir mahsur yoktur. Mese-
lâ Muhyiddin-i Arabî, "Muhyi" isminden almıştır ve-
ya ona lâyık görülmüştür. Çünkü eserleriyle hayat
verici olmuştur. Meselâ "Bais" ismini, Hz. İsa ala-
bilirdi. Çünkü ölüleri diriltme mûcizesine sahipti.

"Bedi" ismine de yukarıdaki açıklamayla bakılabilir.
Bediüzzaman Said Nursi'ye de "Bedi" lâkabı uygun
görülmüştür. Çünkü o, kendi çağında hal ve hare-
ketleriyle "örnegi olmayan, garib" bir kişilik sergile-
miş ve Bedi ismini "mânen" haketmiştir. Ama Allah'
a ait olan Bedi ise, "örneksiz yaratan" anlamındadır.
Yani Allah'ın Bedi'si ile Bediüzzaman'ın Bedi'si, bir-
birinden farklı anlamlar taşımaktadır. Karıştırılma-
malıdır!

Mevlâna'ya da, bir kısım insanlara "mânevî sahiplik"
yaptığı için "Mevlâ" ismi verilmiştir. Fakat Mevlâna
Celâleddin Rûmî, Allah'tan bir isim çalmamıştır.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
                Mehdi ve Mesih O'nun elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın ondördü, Aralık başı.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *


                        

Keine Kommentare: