Sonntag, 19. April 2009

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NE DUYURU!

TÜRK SILAHLI KUVVETLERI'NE DUYURU!

bütün ordularin sahibi olan ALLAHin adiyla


Ordunun Görevi Nedir?

Ordunun görevi, ülkeyi yönetmek degil, onu korumaktir. Bu koruyu-
culugunu da, anayasa ve kanunlarin belirledigi cerceve icerisinde ve
Basbakan'in emri altinda yapar.

Dolayisiyla ordu, vatan ve milletin bekcisi olur, ama "rejimin bekcisi"
olamaz. Cünkü Türkiye bir "Cumhuriyet"tir ve siyasal yönü de bir
"Demokrasi"dir. Cumhuriyet ve Demokrasi olan "Halk Yönetimleri"n-
de rejimin koruyucusu yine halktir, halk cogunlugudur. Bu cogunluk
mevcut rejimi yeterli görmüyorsa onu degistirebilir, isterse "Süper
Demokrasi"ye de gecebilir. Eger ordu, "halkin ordusu"ysa, bu geci-
se engel olamaz. $ayet ordu: "Rejimimiz A'dir, B'ye gecemezsiniz"
diyorsa, o ordu, "halkin ordusu" degildir.

Halkin ordusu ancak anayasa ve kanunlarda bir görev verilmisse re-
jimin bekcisi olabilir. Yoksa ordu kendikendine bir misyon yüklene-
mez. Eger orduya cumhuriyet ve laikligi koruma vazifesi verilmisse,
bunun yanina "demokrasiyi koruma" da eklenmelidir. Eklenmelidir
ki, bir denge meydana gelsin; orduda darbeci fidanlari ve ergene-
koncular yetismesin.

Genel Kurmay'in F. Gülen cemaatine acikca düsmanlik gösterme-
si, Türkiye icin büyük bir felâkettir! Ergenekon'a düsmanlik göster-
meyen bir TSK, nasil oluyor da bir dinî cemaate düsmanlik göste-
rebiliyor? Gülen cemaati iyi bir cemaat degilse, Türkiye'de hangi
cemaat iyi bir cemaattir? Siz ne yaptiginizin farkinda misiniz bey-
ler! Türkiye'de dinsel cemaatlere yapilan düsmanlik, Türkiye'nin
dinine ve dindarina yapilan düsmanliktir. Bu da, barisa düsmanlik-
tan baska bir sey degildir.

Amacimiz; TSK'yi yipratmak degil, "halk" olarak onu adam etmek-
tir. Cünkü TSK, siyasilerin i$lerine de karismakta ve onu vesayet
altina almaktadir.

"Demokrasiye bagli ve saygili" olan bir ordu, siyaset üzerindeki ve-
sayetini, "ILIMLI vesayet"ten "SIFIR vesayet"e indirir. Yani bütün ve-
sayetini kaldirir, kaldirmalidir. Cünkü ordu, Basbakanlik üstü degil,
Basbakanlik altidir. Siyasal irade, vesayet kabul etmez, asker hima-
yesine girmez.

Ordunun bir "Peygamber Ocagi" oldugunu kabul eden bir TSK, ken-
di bünyesindeki dindar askerleri, dindar ya$amlarindan dolayi disla-
maz, dislamamalidir ve bu dislamasini da derhal sonlandirmalidir.
Eger bu sonlandirma gerceklesmezse, dinsel ya$amlarindan dolayi
darbelenen dindarlar, kendilerine göre bir rejim aramaya ve haricî
güclerden yardim istemeye mecbur kalirlar.

"Halkin ordusu" olan bir ordu, kendi ülkesi icinde bulunan azinlik
hükmündeki bir halkin irksal haklarinin gasbedilmis oldugunu inkâr
etmeye devam etmez, birakir ve haklarinin iadesi icin gerekeni ya-
par ve bu konuda siyasal iradenin kararlarina engel olmaz. Eger o-
lursa, bu halde haklari gasbedilmekte olan Kürtler'in, teröre basvur-
maktan veya özerklik istemekten baska careleri kalmaz.

Türkiye'deki dinsel cemaatler TSK'nin düsmani degildir ve olamazlar.
Orduyu "Peygamber Ocagi" kabul eden dindarlardan böyle birsey
beklemek asla mümkün degildir. Ama onlar, ordu icinde dindarlara
yapilan kindarlik ve ayrimciligi ve millî irade aleyhinde döndürülen
darbecilik dolaplarina da sessiz kalamazlar. Onlarin bu konuda ci-
kardigi ses, "asker düsmanligi" olarak görülemez ve degildir.

Cumhuriyet ve Demokrasi'ye bagli oldugunu iddia eden bir Genel
Kurmay, iktidarin ve parlamentonun halletmesi gerektigi konulara
girmez, girmemeli. Cünkü Türkiye bir "Cumhuriyet"tir, "Padisahlik"
degildir. Fakat Türk Genelkurmay'i kendini TC'nin bir "padisah"i ola-
rak görmekten vazgecemiyor. Basbakanligi "vezir"iymis gibi kabul
edip siyasal konulara karismaktan bir türlü uzaklasamiyor. Eger
Türkiye padisahlikla yönetiliyor olsaydi, o zaman Genel Kurmay
padisahlik makamina oturur, basbakan da onun veziri olurdu. Asker,
Türkiye'nin bir "Cumhuriyet", yönetiminin de "Demokrasi" oldugunu
unutmamalidir. -"Asla unutmadik, unutmayiz" diyorsa, siyasal konu-
lara girmeye hemen son vermelidir. Girmesi gerektigi istisnalarda i-
se, bunu perde arkasinda hükûmetle halletmelidir; iktidar kendisine
aitmis gibi hareket etmemelidir.

Cünkü cumhuriyet ve demokrasilerde iktidar, orduya degil, halka ait-
tir. Halk cogunlugu da bunu, istedigi bir partiyi secerek göstermistir.
O halde demokrasiye bagli bir ordu ve Genel Kurmayi, kendini ikti-
darin ortagi görmemeli ve iktidarin iktidarini calmaya calismamali ve-
ya kendini iktidarin üzerine cikarmamalidir. Iktidar karsisindaki mev-
kiini iyi bilmeli ve SINIRINI a$mamalidir. Aksi halde halki kendine
düsman yapmis olacaktir.

Türk Ordusu'ndaki subay ve generallerin yüzde sekseni CHP'li olabi-
lir. Fakat bu oran siyaseten, Türkiye'nin ancak yüzde yirmisine teka-
bül eder. Dolayisiyla TSK, politik olarak dahi Türk halkini temsil ede-
mez ve temsil hakki da yoktur. Demek TSK ve Genel Kurmay, ikti-
darin iktidari veya ikinci devlet olarak da görülemez. Iktidarin muha-
lefeti de olamaz. Politik muhalefetini ancak oy kullanirken yapabilir.
Bu haliyle TSK ve Genel Kurmay iktidara muhalefet ederse, ancak
millete muhalefet etmis olur.

TSK ve Genel Kurmay bilmelidir ki: Türkiye'deki dindarlar, demokrat-
lar ve liberaller; kesinlikle ordu ve askerin düsmani degildir. Onlar
sadece TSK'daki dikenlerden $ikayetcidir. Asker de o dikenlerin ne-
ler ve kimler oldugunu iyi bilmektedir. TSK, kendini bu dikenlerden
temizlese, elestiri oklarina hedef olmaktan kurtulacaktir. Ve TSK,
kurtulus icin gerekeni yapmakla görevlidir ve bu görevi de yerine ge-
tirmesini bilmelidir. Bu görev yerine getirildigi takdirde, ordu ve devlet
"ele gecirilmek"ten de kurtulmus olacak ve böylece bütün korkular
da bitecektir.

Sonuc olarak: Türkiye'nin birligini, dirligini, düzenligini ve bölünmezli-
gini isteyenler, toplumsal barisi saglamak zorundadir. Bu zorunlugun
büyük ve önemli bir kismi da TSK üzerindedir. Bunun icin de TSK;
Türkiye Cumhuriyeti'nin padisahi olmadigini, iktidar karsisinda politik
muhalefet sergilemeyecegini, siyasal iradeye itaatli olacagini, darbe
ve terör örgütü Ergenekon'a dost olmadigini, kendi bünyesinde ve
millete karsi irkciliga, ayrimciliga, din ve demokrasi düsmanligina i-
zin vermeyecegini acikca ilân etmelidir. Ancak bu ilândan sonra
toplumsal barisin gerceklesmeye baslayacagini görecegiz. Ve "yurt-
ta sulh"ü kazanmis olacagiz. Bu sulhü kazanmamis olanlar, dis düs-
mana yeniktir. "Galip" ve "bagimsiz" olmak isteyenler buyursun!

Not 1: Türk Silahli Kuvvetleri'nin hata ve yanlislarina ses cikaran bü-
tün yazar ve aydinlari tebrik ve onlara tesekkür ediyoruz.

Not 2: Konuyla ilgili okunmasi gereken iki bildiri: "Genel Kurmay
Baskanligi'na"/Kuranisthaber ve "Genel Kurmay Baskanligi'na Acik
Mektup"/Kuranisthaber. Google'de arayiniz.

Bildirilerimize ulasabileceginiz adres:
www.kuranisthaber.blogspot.com

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Nisan ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: