Dienstag, 9. Dezember 2008

Ç Ö Z Ü M N A M E

(Bu bildiri, 2006 yilinda yayinlandi.)

(Basörtüsü sorunu hakkinda)

C Ö Z Ü M N A M E

sorunlari cözdüren ALLAHin adiyla

(Dikkat! Bu yazinin sonunda Avrupa ve A-
merika'ya da mesaj var).

Türkiye'nin radikal laikleri, kendi laiklik anla-
yislarini deldirmemek ve cignetmemek icin
üniversiteli dindar ve basörtülü kiz ögren-
cilerin, Iran veya Arabistan gibi ülkelere
sürgün edilmelerini istemektedirler. Sayin
Süleyman Demirel de bu istege katilanlar-
dan olmus, fakat son aciklamalarina göre
onun istegi, radikal laiklerin istegi gibi bas-
kici bir niyetle degil, "care gösterme" niye-
tiyle imis. Gercek niyeti bu ise, Sn. Süley-
man Demirel'e fazla yüklenmemek gerekiyor.
Basörtüsü sorununun gercek sorumlusu da
o degildir. Fakat bu sorunun caresi de, din-
dar kiz ögrencileri yurtdisina göndermek
olamaz. Bunun caresi, lakligi yeniden yo-
rumlamak, fakat bu yorumu adil ve demok-
ratik bir sekilde yapmak ve geregine uymak-
tir. Öyle ise, laikligi bir kere daha yorumlaya-
lim:

Laiklik nedir?

"Ne din devlete karissin ne de devlet dine
karissin" olan laiklik; "dindarlar laikcilere,
laikciler de dindarlara hükmetmesin; her
ikisi de bir uzlasma icinde ya$asin"dir. Eger
laikligin anlami yani gercek laiklik bu degilse,
yani "laiklik, laikcilerin dindarlara hükmetme-
sidir"se, bu anlayis ve uygulayis bir savas
sebebidir. Baris icinse, bu sebebin ortadan
kaldirilmasi gerekir. Bunun icin de "gercek
laiklige" dönülmeli ve "ne dindarlar laikcilere
hükmetsin, ne de laikciler dindarlara hükmet-
sin, ikisi de Hak ve Adalet ölcüleri icinde ve
Demokratik ilkeler cercevesinde ya$asinlar"
anlayisi getirilmelidir. Eger bu anlayisa gecil-
mez ve kabul edilmezse, Türkiye bundan bü-
yük zarar görür ve görmektedir.

Bu zararin ortadan kaldirilmasi icin, radikal
laik olan laikcilerin demokrasiye boyun egme-
leri gerekmektedir. Fakat laikciler, basörtü
yasagina sahip cikarak, onu savunarak ve ya-
sagin kalkmasina yardim etmeyerek ve yardim
edenleri engelleyerek demokrasiye ba$kaldir-
makta ve isyan etmektedirler.

Acaba radikal laikler, demokrasiye karsi yaptik-
lari bu isyani, Türk Silahli Kuvvetleri'ne güve-
nerek mi yapmaktadirlar? Bu konuda TSK'ya
güvenmek dogru mudur?

Her seyden önce TSK, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin ve Milleti'nin ordusudur. Türk dev-
leti ve milleti de, Millet Meclisi'nin kurulus ve
acilisindan bu yana Cumhuriyet'i benimsemis
ve 1950'lerden bu yana da Demokrasi'yi kabul
etmistir. Bu halde TSK, bir kisim laikcilerin
kolluk kuvveti degildir ve onlarin despotik ar-
zularinin güven kaynagi ve dayanagi olamaz.
Ancak TSK'da da az veya cok sayida laikci
general ve subay bulunabilir. Fakat bu gene-
ral ve subaylarin komuta ettikleri ordunun er-
lerinin yüzde otuzu, dindar ailelerin cocukla-
ridir. Yüzde altmisi da (dinden uzak ya$asa-
lar da) kendilerini "Müslüman" olarak kabul
etmektedirler. Bu yüzde altmisin icinde yüzde
otuz kadar laikciligi benimseyen Halkci Parti
taraftarlarinin evlatlari da bulunmaktadir.

$imdi ordusundaki askerlerin yüzde doksani
Müslüman olan bir ordunun askerlerini, bazi
laikci subay ve generaller, basörtüsü yasa-
ginin kalkmasini isteyen Müslümanlara karsi
kullanabilirler mi, o ordunun Müslüman as-
kerleri böyle bir kullanima itaat edebilirler mi?
(Cok azi müstesna) elbette etmeyeceklerdir!

Demek, laikcilerin orduya güvenmelerinde ve
bazi general ve subaylarin da istediklerini
yapabileceklerini sanmalarinda bir kiymet
yoktur. Demek, Türk ordusu laikcilerin des-
potik arzularina ram olamaz ve edilemez. Bu
konuda laikcilerin orduya güvenmeleri büyük
bir hatadir.

O halde, laikcilere, demokrasiye itaat ederek
despotik arzularina son verip basörtüsü
yasaginin kaldirilmasina engel olmaktan ce-
kilmekten baska care kalmiyor. Demek Tür-
kiye'de örtü yasagini kaldirmak isteyen par-
tilerin ve iktidarin bu konuda bir engel ve
sorunlarinin olmamasi gerekiyor. Öyleyse
Türkiye partileri hâlâ neden korkuyor! Böy-
le bir korkuyla o devlet ve millet demokra-
tik olabilir mi? Bu korkuyla millete sahiplik
yapilabilir mi?

Artik bütün bu gercekler karsisinda laikci
partiler ve kurumlar ve hem de Türk Ordu-
su'nun bazi generalleri, dindarliga ve bas-
örtüsüne taraftar olmasalar da, ic baris icin,
hic olmazsa bu yasagin kaldirilmasina engel
olmayarak, Türkiye'nin ayibi ve günahi olan
bu sorunun cözümüne yardimci olsunlar. Bu
onlarin insanlik görevidir.

Bu sorunun cözümüne yardimci olacak $u
gercekleri de görmekte fayda var:

1- Sn. Süleyman Demirel demis: "AK Parti
Türkiye'de oylarin yüzde 26'sini almistir. Bu
oranla AKP basörtüsü sorununu cözemez".
Biz burada yalniz AKP'nin hangi orani aldi-
gina degil, bu konuda Türk Halki'nin ne diye-
cegine de bakmaliyiz. Yapilan istatistiklere
göre Türk Halki'nin yüzde yetmisi, basörtüsü
yasaginin kalkmasindan yanadir.

Bu konuda referandum yapmaya bile gerek
yoktur. Cünkü durum ortadadir
.
2- "Üniversitelerde bir kisim ögrencilerin bas-
örtüsü takmalari, takmayanlar üzerinde baski
olusturur" düsüncesi dogru degildir. Cünkü
baslarini örten ve örtmek isteyen ögrenciler de,
basi acik ögrencilerin baskisi altinda olduklari
halde, bu baskiya aldiris etmeyip Kur'anin em-
rine uyuyorlar. Demek basi acik ögrenciler de
kendi laiklik anlayislarinin emirlerine uyarak,
basörtüsü görüntüsünün meydana getirecegi
sanilan (sözde baski)ya aldiris etmeyebilirler.
Eger her iki tarafin birbirlerine karsi sözle ve
hareketle zorbaliga dayanan bir baskisi olur-
sa, bu halde o ögrenciler uyarilir. Söz dinle-
meyenler ise cezalandirilir veya okuldan uzak-
lastirilir.

3- Eger dindarlarin kendi haneleri disinda par-
tileri, örgütleri, kurum ve kuruluslariyla mil-
letin ba$ini zorla örteceklerinden korkulursa,
buna karsi da Anayasa'ya "kimse kimsenin
ba$ini zorla acamaz da kapatamaz da" seklin-
de bir kanun maddesi konabilir.

4- Türkiye'nin okul ve sokaklarinda seksî
kiyafetle dolasan bazi kizlar ve kadinlar,
acik-sacikliklariyla erkekleri gayrimesru arzu-
lara düsürüp onlarin kalp ve kafalarini yarala-
diklari halde bir ceza görmüyorlar ve suclu
kabul edilmiyorlar. Buna karsi da, laikcilerin
göz zevkini bozmak ve onlari güzel ve ciblak
kadin görme arzusundan mahrum etmekten
baska kabahat(!)leri olmayan basörtülü kiz
ve kadinlar da, ne sokakta ne de kamusal a-
landa suclu muamelesi görmemelidirler. Iti-
lip kakilmamalidirlar.

5- "Kur'an'da basörtme emri vardir-yoktur"
tartismalarina son verilmelidir. Cünkü Kur'
an'da dolayli dolaysiz böyle bir emir ve tav-
siye vardir. Bu emir ve tavsiyeler zorlama
yorumlarla kabul edilmese bile, bu anlasmaz-
ligi ortadan kaldiran bir de "yaratilis emirleri"
vardir. Bu emirler de kadinin örtünmesini ge-
rekli kiliyor:

Buna göre kadin, erkege nisbeten zayif ve
nazik ve korunmaya muhtac bir yapida ve
yaratilistadir. Bu halde olan kadinlarin cogu,
cogu erkeklerin bakislarindan SIKIlir. Bu si-
kintiya meydan vermemek icin kendilerini
örtü altinda saklanmaya mecbur bilirler. Böy-
lece namuslarina laf getirmeyerek kocalarina
sadakatini korumus ve namussuzluk ithamin-
dan da kurtulmus olurlar.

Hem yine kadinlarin yaridan cogu "ya ihtiyar-
dir ya da cirkindir", cirkinliklerini göstermek
istemez, saklamak isterler. Bu istek de onlari,
cogunlukla örtünmeye götürür ve bu sekilde
noksanliklarini kapatirlar. (Tabi büyük sehir-
lerde böyle kadinlar güzellik merkezlerine
kosarak sorunlarina care aramakta ve acilip
sacilmaktadirlar. Fakat büyük sehirlerdeki ka-
dinlarla köy, kasaba, ilce ve kücük sehirlerdeki
kadinlar bir tutulamaz. Büyük sehirlerde rahat-
ca yapilabilen seyler diger bölgelerde yapila-
maz. Yapildiginda büyük felâketler meydana
gelir ve gelmektedir).

Demek Anadolu kadininin durumu, büyük sehir-
lerdeki kadinin durumu gibi degildir. Ikisini bir
tutamayiz. Cünkü Anadolu kadini, büyük sehir-
lerdeki kadinlar gibi hem ba$ini ve bacagini acip
hem de kendilerine laf atip, taciz eden erkeklerle
bogusacak durumda degildir.

(Anadolu'nun örtünen kadini, namusunu
"örtünerek" savunur. Büyük sehirlerin acik-
sacik kadinlari ise, namuslarini "savasarak"
korurlar. Cünkü acik-saciklik bazi erkeklerin
saldirisini ceker ve dâvet eder. I$te iki tarafin
arasinda böyle enteresan bir fark bulunmak-
tadir).

(Bu konuda Türkiye ve Islâmli ülkeler ile Avru-
pa bir tutulamaz ve kiyaslanamaz. Cünkü Av-
rupa'nin din ve namus anlayisiyla Türkiye'nin-
ki bir degildir. Cünkü Avrupa'da din ve namus-
un etkisi neredeyse tamamen ortadan kalkmis
oldugundan erkekler cinsel ihtiyaclarini bolca
ve kolayca ve sorunsuz olarak karsilayabilmek-
tedirler. Bunun icin kadinlarin acik-sacikligi
-iklimlerin fazla sicak olmamasiyla da- Avru-
pali erkek üzerinde fazla bir etki meydana ge-
tirmemektedir. Fakat Türkiye'de dinin ve gele-
negin getirdigi yasaklarla birlikte bir de devle-
tin koydugu "birden fazla kadinla evlenemez-
sin" yasagi, Türk erkeginin bir kismini cinsel
tatmin noktasinda büyük sikintilara sokmakta-
dir. Yani din: "Harama bakamazsin, ama bir-
den fazla kadin alabilirsin" deyip kolaylik gös-
terirken, devletin laik yasasi buna izin verme-
mektedir. Bu engel karsisinda cikmaza giren
Türk erkegi de büyük bir cinsel tatminsizlik
ve ihtiyac icine düsmekte ve bir de buna
kadinlarin acik-sacikligi eklenince, tehlikeli
hale gelmekte ve büyük sikintilar ya$amakta-
dir. Böyle bir yerde hem de [Avrupa'ya na-
zaran] sicak bir ülkede acik-sacikligin ne
kadar tehlikeli ve örtünmeninse ne kadar
yerinde oldugu iyi hesaplanmalidir. Demek
Avrupa ile Türkiye bir tutulamaz).

Demek bu gercekleri gözardi ederek ve insa-
nin sosyolojik ve psikolojik hal ve ihtiyaclarini
bir kenara atarak ve dini ve inanci hice saya-
rak bu sorunlar cözülemez.

Ayrica bölge ve iklim sartlarinin da kadinlari
örtünmeye zorlayabilecegini görmeli ve kabul
etmeliyiz. Insanligin cogunlugunun kutuplarda
ve Afrika cöllerinde ya$amadigini da unutma-
maliyiz.

I$te ve o halde yaratilistan gelen bu emirler se-
bebiyle büyük sehirler disindaki Anadolu kadi-
ninin yüzde yetmisi basini ve vücudunu iyice
örter, acik-sacikligi sevmez. Kimse bunlarin
"zorla" örtüldüklerini iddia edemez. Bu kadin-
larin yarisi dinden gelen emirlerle, diger yarisi
da yaratilistan gelen emirlerle örtünmektedir.
Bugün bir oylamaya gidilse, onlardan üniver-
sitelerdeki basörtüsü yasaginin kalkmasina
karsi bir oy alamazsiniz. Oylari, süphesiz o
yasagin kalkmasi icin olacaktir.

Demek, sözde Basörtüsü sorununu cözmek
adina Kur'an'daki örtü emri ve tavsiyesini
inkâr etmek ve ettirmek icin meseleyi tâ Pey-
gamber sözlerinin birbiriyle celistigine veya
onlarin uydurma oldugunu isbatlamaya ka-
dar vardirmanin bir anlam ve faydasi yoktur.

6- Radikal laikler basörtmeyi bir "gericilik"
olarak görebilirler. Fakat buna karsi dindar
kadinlar da acilip sacilmayi (kendi hesapla-
rina) Allah indinde bir gericilik, bir seytan-
lasma, bir cirkinlesme olarak görmektedirler.
Bu gericilige, bu seytanlasmaya, bu cirkin-
lesmeye düsmemek icin de severek örtün-
mektedirler. Onlarin bu sevgisine kimsenin
taarruz etmeye hakki yoktur.

7- Radikal laiklerin: "Biz kadinlarin evdeki
ve sokaktaki örtünmelerine karismiyoruz.
Ama üniversitede ve diger kamusal alanlarda
örtünemezler" savunmasi, antidemokratik-
tir. Cünkü bireylerin din ve inancina yasak
koymaya kimsenin hakki yoktur. Günün
ücte birini veya onun yarisini okulda, ka-
musal alanda, i$ yerinde gecirecek dindar
bir insana: "Dinini $u yerde ya$ayabilir, $u
yerde ya$ayamazsin" veya "$u kadar saat
dindar olabilir, $u kadar saat de dinsiz olma-
lisin" demek, tam bir despotizmdir! Ne ya-
zik ki Türkiye'de basörtüsü yasagiyla bu
despotizm acikca uygulanmaktadir. Böyle
laiklik ve demokrasi olmaz. Hem de milletinin
cogunlugu Müslüman olan bir ülkede dine
SINIR koymak, tahakkümden baska birsey
degildir. Bu tahakküm derhal kalkmalidir.

8- Türkiye'de ba$ta laikci partilerin ve diger-
lerinin: "Basörtüsü sorununun, iktidar par-
tisinin oy toplamak icin icad ettigi bir oyun"
oldugunu iddia etmeleri, hakli bir iddia ola-
maz. Madem böyle bir iddialari var, cözsün-
ler bu sorunu, cözümün getirisine onlar da
ortak olsun. "Biz de bu sorunun cözümüne
yardim ettik" deyip, oy toplasinlar. Aslinda
bu sorunun, oy malzemesi yapilmadan cö-
zülmesi gerekir. Cünkü dindar kadinlara ezi-
yet ederek ve i$kence cektirerek toplanilan
oylar, gayrimesrudur. Dolayisiyla bu soru-
nun cözümüne yardim etmeyen ve engel o-
lan ve geciktiren partiler, Türk kadinina
özellikle dindar kismina ihanet icindedirler!
Bu ihanet en kisa zamanda sona erdirilme-
dir, erdirilmek zorundadir.

9- Türkiye'de dindarlarin laikleri, laiklerin de
dindarlari ezmemesi hususundaki dengenin
saglanabilmesi icin Avrupa ve Amerika'nin,
Türkiye üniversitelerindeki basörtüsü yasa-
ginin kaldirilmasinda gereken yardim ve des-
tegi yapmalari gerekmektedir. Madem Avru-
pa ve Amerika, Türkiye'nin demokratik olma-
si ve kalmasindan yanadir, o halde kendi ül-
kelerinde yasak koymadiklari basörtüsünün
Türkiye'de de özgürlesmesini saglamalari
boyunlarinin borcudur.

YA$ASIN DEMOKRASI
ÖLSÜN LAIKSEL DIKTATÖRLÜK!

Zaman: Yeni Cag'in altisi, Nisan sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Yol gösterme.
Boyut: Muranizm

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Keine Kommentare: