Donnerstag, 2. Februar 2023

İSVEÇ VE NATO SEÇİMİNİ YAPMAK ZORUNDADIR! (Bu bildiride ABD'ye mesaj var.)

İSVEÇ VE NATO SEÇİMİNİ YAPMAK ZORUNDADIR!

(Bu bildiride ABD'ye mesaj var.)

 

iyiyi ve iyiliği seçmeyi, kötüyü ve kötülüğü reddetmeyi öğütleyen tekTANRInın adıyla

 

(Parola: Ç)

 

ABD yönetimindeki siyasetçiler, İsveç'in NATO'ya girmesine engel çıkaran Türkiye'nin "onun haksızlıkta olduğunu" ileri sürmektedir.

NATO ve İsveç ise, bir faşistin Kur'an yakma eylemini "ifade özgürlüğü" olarak savunmaktadır.

İlk olarak: Türkiye'nin İsveç'ten teröristlerin iadesini istemesi bir haksızlık değil, haklılıktır. Hukuksal olarak da zaten o teröristlerin iade edilmesi gerekiyor. Gerekli iade yapılmadığı için de Türkiye İsveç'in NATO'ya girişine yol vermiyor. Şimdi Türkiye yönetiminin İsveç'e "stop" çekmesi haksızlık mıdır? Bu durumda İsveç nasıl haklı olabilir ki?

İsveç yönetimi için acaba kendi güvenliği ve NATO'nun güçlenmesi mi önemlidir, yoksa teröristlerin korunması ve Kur'ana ve müslümanlara saldıran faşistin ifade özgürlüğü mü daha önemlidir?

İsveç ve NATO bir seçim yapmak zorundadır. Doğru bir seçim yapılmazsa, İsveç'in güvenliği tehlikede kalır ve NATO da bir güç kazanamaz. Şu anda NATO ve İsveç teröristlerin iadesine yanaşmadıkları ve Kur'an yakma eylemine de destek verdikleri için, İsveç'in NATO'ya alınmasına asıl kendileri engel çıkarmaktadır. Çünkü Türkiye, İsveç'in NATO'ya girmesine taraftardır. Ama bunun için çok önemli bir şartı vardır. O da: İstenen teröristlerin iadesi ve Kur'an yakma eylemine destek verilmemesi, onun engellenmesi. Önceden sadece teröristlerin iadesi sorunu vardı. Şimdi ise bir de Kur'an yakma eylemine destek vermek sorunu ortaya çıktı. NATO ve İsveç bu sorunları çözmek durumundadır. Çünkü Türkiye'nin talepleri haklı, NATO ve İsveç'in karşı duruşu ise haksızdır, haksızlıktır. Adalet neydi?: "Haklıya hakkını vermek, suçluya da cezasını kesmek." O halde NATO ve İsveç Türkiye'nin hakkını neden ödemiyor? Bu hak ödenmeden Türkiye'den talepte bulunmak nasıl hak olabilir?

Kısacası; NATO ve İsveç, Türkiye'ye "aptal çocuk" muamelesi yapmaktan vazgeçmelidir!

(İsveç yönetimi şu gerçeği de görmelidir: İsveç'in istenen teröristleri iade etmemesi, Türkiye'ye, İsveç'e saldırma hakkı kazandırmaktadır. Çünkü geçmişteki Bush yönetimi de El-Kaide liderini iade etmeyen Taliban'a, yani Afganistan'a saldırmıştı.)

İkinci olarak: NATO ve İsveç'in Kur'an yakma eylemini "ifade özgürlüğü" olarak kabul etmesi ve bunu engellememesi, kabul edilemez. Çünkü onlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitseler, o Kur'an düşmanına hak kazandıramazlar. O halde cezalandırılması gereken bir eyleme kimse onay vermemeli ve onu engellemelidir.

Türkiye'nin talepleri gayet yerinde ve hukuksaldır. Dolayısıyla Türkiye haklılıktadır. Onun haklılığı çiğnenemez!

(Türkiye'nin talepleri meselesini Türkiye'de yapılacak seçim sonrasına bırakan İsveç yönetimi içinde bulunduğu rezil durumu da görmelidir: İsveç yönetimi bu erteleme ile Erdoğan yönetiminin seçimde yenilmesini beklemektedir. Bu yenilgi gerçekleşirse, İsveç yönetimi teröristleri iade etmekten kurtulacak ve hem NATO'ya da rahatça girecektir. Bu beklenti ile Türkiye'nin haklarını ödemekten kurtulacağınışünen İsveç yönetimi büyük bir ahlaksızlık içinde olduğunu da görmelidir! Çünkü bir haklının hakkını ödemekten kaçmak, yalnız adaletsizlik değil, aynı zamanda ahlaksızlıktır da!)

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

(Hilafet Makamı, dünyadaki bütün müslümanların manevi haklarını korumak için çalışır.)

 

Not 1: Stern Dergisi'ne mesaj!

Elindeki ateşle Türkiye'yi kundaklamaya çalışan Stern Dergisi bu eyleminden vazgeçmelidir. Çünkü bu ateş önce Almanya'yı yakar. Çünkü Türkiye, şu anda, yani Rusya ile ABD'nin Ukrayna'daki savaşının kızıştığı vakitte NATO'dan çıkıverse, Almanya Rusya'nın karşısında dımdızlak kalır!

O halde göreviniz Türkiye yönetimine saldırmak değil, onu memnun edecek işler yapmanızdır. Hem Türkiye, AB üyesi olmadığı için sizin keyfinize uymak zorunda değildir.

Not 2: Türkiye Suriye'de "sorun ve savaş çıkaran ülke" değil, sorun çözmeye ve güvenliğini sağlamaya çalışan ülkedir. ABD ise, orada sorun çıkaran ve sorunlarığümleyen bir ülkedir. Çünkü Suriye'nin PKK'sı olan YPG terör örgütünü silahlandırarak Türkiye'nin güvenliğini daha büyük tehlikeye sokmuştur. Türkiye ise bu tehlikeyi sınırlarından uzaklaştırmak ve onu yok etmek zorundadır. Bu, Türkiye'nin hakkıdır.

Meksika'da vatanseverler eski topraklarını ABD'den geri almak için bir terör örgütü kursa, Türkiye de bu örgütü silahlandırsa ve ona hertürlü desteği verse, ABD yönetimi buna razı olur mu? Madem razı olmaz, o halde YPG'ye verdiği desteği kesmeli ve Suriye'den çıkmalıdır. Türkiye'nin güvenliğini daha fazla tehlikeye sokmaktan vazgeçmelidir. Eğer vazgeçmezse, Türkiye'ye, savaş çıkarmaktan ve savaşmaktan başka çare kalmaz.

Bu durumda ABD ya Ortadoğu'dan çıkmalı ve bu bölgeyi Türkiye'ye bırakmalı, ya da Türkiye ile iyi geçinmelidir. Madem ABD Ortadoğu'dan çıkmak istemiyor, o halde Türkiye ile iyi geçinmek zorundadır. Bu iyi geçimin şartı olarak da terör örgütü YPG'nin Türkiye sınırlarından 30-40 km kadar aşağıya inmesini sağlamalı ve onun Türkiye'ye saldırmasını engellemelidir. 

Madem ABD'nin Ortadoğu'da İsrail'i korumak gibi bir görevi vardır, o halde Türkiye ile barış içinde olmaktan başka çıkış yolu yoktur. Eğer ABD yönetimi: "Hiçbir bedel ödemeden ben herşeyin sahibi olmalıyım" derse, bu istek onun herşeyi kaybetmesine neden olabilir. Herşeyi kaybetmemek için de ABD gerekli bedeli ödemeyi kabul etmeli ve Türkiye'nin hakkını vermelidir. Adalet de bunu gerektirir. Haklının hakkını ödemeyen, adaletsizdir. Adaletsizlik de savaş doğurur.

ABD'nin çıkarları önemliyse, Türkiye'nin çıkarları önemsiz mi?

(ABD'nin YPG terör örgütüne destek vermesi, Türkiye'ye, Meksika sınırında bir terör örgütü kurma hakkı kazandırıyor. Türkiye'nin bu hakkı kullanmaması için ABD'nin YPG'ye desteğini kesmesi gerekiyor. ABD yönetimi adaletliyse, bu hakkı tanıması gerekir. Bu hakkı tanımak istemiyorsa, Türkiye'nin taleplerini kabul etmelidir. Türkiye haksız bir talepte bulunmuyor. Bu sözler sizi kızdırabilir ve sizi hakka, adalete davet eden masum insanları siz de kolayca ortadan kaldırabilirsiniz. Ama Tanrı'yı ortadan kaldıramazsınız. Tanrı'ya vereceğiniz bir hesap var. Bunu unutmayınız. Adalet sizin çıkarlarınızdan üstündür!)

Not 3: Türkiye'ye saldıran Stern Dergisi, Rusya'nın, nükleer silahları Avrupa'ya doğrultmuş olduğunu unutmamalı. Türkiye'nin NATO'da bulunuşunun kıymetini iyi bilmeli ve görmelidir. Çünkü Türkiye NATO'dan çıkıp desteğini Rusya'ya verse, Avrupa üç günde düşer. Üç günde düşmek istemeyenler, Türkiye'nin hakkını ödemek zorundadır. "Teröristler mi kıymetli, yoksa Türkiye mi?" Bunun hesabı iyi yapılmalı!

"Türkiye NATO'dan çıkarılmalı" diyen Bolton da, bol tonunu düşürmeli, yüksek tonuyla Rusya'yıçlendirmemeli.

Not 4: Gelelim Amerikan dergilerine ve siyasetçilerine. Çıkarlarını sizin çıkarlarınızın önüne geçirmiş ve haklarını korumakta olan bir Türkiye yönetimine tahammül edemiyorsunuz. Sizin çıkarlarınızın önüne hiçbir ülkenin çıkarları geçmesin istiyorsunuz. Kendinizce haklı olabilirsiniz. Ama Türkiye yönetimi de Türkiye'nin çıkarlarınışünmek zorundadır. İktidara gelenler de ülkesinin çıkarlarını korumak için gelirler. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da bunu yapmaktadır. Normal değil mi?

Fakat siz bu normali kendi açınızdan "anormallik" olarak görüyor ve Erdoğan'ı devirmek istiyorsunuz. Onu devirebilmek için de onu "diktatörlük"le suçluyor, sizin teröristlerinize meşruiyet kazandırmak ve Türkiye yönetiminin üçte birini PKK'yla paylaşmak için gelecek olan muhaliflere destek sunuyorsunuz. Anlıyoruz sizi! Sizin çıkarlarınıza hizmet etmeyen demokrasiler demokrasi olamaz. Onlar ancak diktatörlük olabilir. Çıkarlarınıza hizmet eden diktatörlükler ise sizin için en iyi demokrasidir!

Bu nedir biliyor musunuz? Doğru ölçüleri bozmak ve tersine çevirmektir. Bu bir bozgunculuktur! Adaleti kabul etmemektir. En büyük diktatörlüktür! Yani sizin demokrasiniz sadece bir maskedir. Bu maske arkasında çok büyük bir diktatörlük vardır. Bu gizli diktatörlüğünüz herşeyi ve her milleti ve her ülke ve devleti çıkarlarınıza feda ve kurban etmektedir. Bu kurban edişin adı: "Sömürgecilik"tir. Bu sömürü düzeninizin son bulması gerekmez mi? Bunun yerine "adaletli paylaşım" düzeninin gelmesi doğru olmaz mı? Siz bu doğruyu niçin kabul etmiyorsunuz? Ama sizin şimdiki eğriliğiniz kıyamete kadar süremez. Buna yüce Tanrı daha fazla izin vermez. Bunun için demokrasi maskeli gizli diktatörlüğünüzün, yani Amerikan Krallığı'nın yıkılması yakındır. Yıkılış istemezseniz, yeni Adaletli Paylaşım Düzeni'ni kabul etmelisiniz. Ama sizin en zengin Aile'leriniz bunu kabul edebilir mi? O Aile'leri adalete davet etmeniz gerekmez mi, gerekmiyor mu?

O halde devirmeniz gereken Erdoğan değil; 800 milyon insan açlıktan kıvrılırken, 30 milyon insan açlıktan kırılırken trilyonlarca doları ellerinde tutan ve adaletli paylaşımı kabul etmeyen o Aile'lerdir! Sizin asıl vazifeniz, demokrasinizi kukla gibi oynatan ve fakirlere el uzatmayan o Aile'leri düşürmektir. O ailelerin yerine Amerikan millet çoğunluğunun iradesi geçmedikçe ve hakim olmadıkça sizin demokrasiniz demokrasi olamaz! (İngiltere'nin demokrasisi de aynı şekildedir. Çünkü orada demokrasi millet iradesinin elinde değil, Kralın iradesi elindedir.)

Biz sizi ve Amerikan milletini, gerçek demokrasiye geçmeye davet ediyoruz. Bu daveti kabul ederseniz, dünya barış yurdu olur. Aksi halde dünya bir kavga ve savaş alanına döner ve dönmüştür.  O halde siz de seçiminizi iyi yapınız!

Eğer Erdoğan yönetimiyle iyi geçinirseniz, Dünya Liderliği'niz devam eder. Onu devirmekten vazgeçmezseniz, sizin liderliğiniz de fazla yaşayamaz ve yaşamaya da hakkı yoktur.

Not 5: Eğer siz Amerikan dergileri ve siyasetçileri 20 yıldan beri millet çoğunluğunun oylarıyla iktidarını sürdüren Erdoğan yönetimine "diktatörlük" derseniz, o zaman demokrasiyi yıkıp başka bir rejim getirmek gerekir. Bunu mu istiyorsunuz? Beyler! Türkiye sizin keyf ve çıkarlarınıza göre yönetilemez! Adaletin gereği, Türkiye'nin çıkarlarını kabullenmenizdir. Yalnız sizin çıkarlarınız diye birşey yoktur! Türkiye'nin iç işlerine karışma hakkınız da yoktur! Haddinizi, hududunuzu bilmek zorundasınız!

(Economist Dergisi'nin derdi, diktatörlük değildir. Eğer onun derdi diktatörlük olsaydı, Erdoğan'ın olmayan diktatörlüğü(!)nden milyon kere daha diktatör olan Beşar Esad'ın sonunu getirecek makaleler yazardı. O makaleler nerede? Economist gerçek diktatörlerle neden uğraşmıyor? Demokrasiye geçit vermeyen Suriye Diktatörü, Suriye topraklarının üçte birini işgal ettiği halde ABD'ye ses ve sorun çıkarmadığı için mi değerli? Erdoğan'a "diktatör" demeniz, yanlış ifadedir. Ona "demokratik sultan" demelisiniz. Çünkü o, halk çoğunluğunun oyuyla seçilmektedir. Erdoğan'ı sultanlaştıran, halk çoğunluğudur ve onun seçimidir.)

Not 6: Biden yönetimi, Erdoğan yönetimini yıkmaktan vazgeçmelidir. Eğer vazgeçmezse, bu durum, Türkiye'ye Biden yönetimini yıkma hakkı kazandırır. Türkiye bu hakkı kullanacak olursa, Amerika karışır! Biden gider, oyları çalınarak iktidardan uzaklaştırılan Trump gelir! Türkiye'nin bir imparatorluk aklına sahip olduğu unutulmamalıdır. Uykuda olan bu akıl artık uyanmıştır.

Not 7: ABD yönetimi, Türkiye yönetimini yıkmak yerine, onunla anlaşma yolunu seçmelidir. ABD için YPG bir terör örgütü olmayabilir. Çünkü ondan zarar görmemekte ve ondan faydalanmaktadır. Türkiye için ise durum tam tersinedir. Çünkü Türkiye YPG terör örgütünden zarar görmektedir ve onun güvenliğini tehdit etmektedir. Bu tehdit karşısında ABD ya bu örgüte verdiği desteği kesmeli, ya da onu Türkiye'ye karşı zararsız hale getirmelidir. Bunun için de o örgütün Türkiye sınırlarından 30 km kadar uzaklaşması ve Türkiye'ye karşı eylemlerini durdurması gerekir.

ABD'nin mültecilerle uğraşma sorunu yoktur. Ama Türkiye'nin vardır. YPG'yi Türkiye'nin üzerine salan ABD ise Türkiye'nin sorunlarını çoğaltmaktadır. ABD bu sorunları çözmek ve azaltmak için çalışmazsa, Suriye'yi terketmelidir. ABD yönetimi Türkiye'nin haklılığını ve kendi haksızlığını görmelidir. Bunları görmeyen veya görmek istemeyen ABD yönetimi bir de Erdoğan yönetimini yıkmaya çalışmaktadır. Bu çalışma gayri meşru bir gayrettir. Bu gayreti ancak lanetlemek gerekir! ABD yönetimi eğer lanetlenmek istemezse, görevlerini doğrulukla yerine getirmelidir.

Not 8: Ey insanlar! Sizi yaratmış ve yaşatmakta olan Tanrı'nıza, yani sizi uyarmak için Musa, İsa ve Muhammed isimli elçileri göndermiş olan tekTANRInıza hesap verme vaktiniz çok yaklaştı. Eğer hesabınızın kolay geçmesini ve cennetle ödüllendirilmeyi isterseniz; haklıca, adaletlice, namusluca, ibadetlice, ahlaklıca ve iyiliklice yaşamayı kabul ediniz ve bu kabule göre yaşayınız. Evrenin bir sahibi olduğu ve o Sahip'in de Tanrı olmasından dolayı keyfinizce yaşama hakkınız yoktur. Eğer ölümü öldürebilir, tekrar diriltilişi engelleyebilir ve kıyameti de durdurabilirseniz bu takdirde keyfinizce yaşayabilirsiniz. Fakat sizi yaratan Tanrı olduğu ve O'nun verdikleriyle yaşayabildiğiniz için yine de O'na teşekkür borçlusunuz. Gerçek insan olmak için bu teşekkürü yapmak zorundasınız. Bu teşekkürü yapmak sizi insanlaştırır. Aksi halde sizin insanlıkla bir ilginiz kalmaz. Sizi insanlaşmaya çıkaracak olan yükseltici ancak Tanrı'ya inanç ve O'na teşekkür etmenizdir. İyiliğe teşekkür etmek, medeni olmanın gereğidir. Sizin için hergün yirmidört saatlik yaşam üretmekte olan Tanrı'nızın iyiliğini unutmamalısınız.

Ey evrenin Sahibi'nin Kim olduğunu merak eden insanlar! Sizin Tanrınız; dünyayı, evreni ve içindekileri yaratan ve işletendir. Bunları yapacak gücü, bilgisi ve ölümsüzlüğü olmayanlar, sizin Sahibiniz ve Tanrınız olamaz. Bir anneden doğmuş olanların Tanrı olamayacağını anladınız mı?

Not 9: Bu bildiri Avrupalı diplomatlar arasında paylaşıldı.

İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.

 

EVRENİN SAHİBİ TANRI TEKTİR

İSA MUSA VE MUHAMMED TEK TANRI'NIN KULU VE ELÇİSİDİR

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmiüçü, Ocak sonu.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka davet ve Uyarı.

Boyut: Muranizm.

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

(Muranist: Modern Kur'anlı.)

                       *      *      *

 

 

Keine Kommentare: