SEZEN AKSU'YA MESAJ!
SEZEN AKSU SAVUNMASINI YAPMALIDIR!
hayvanları öğretimli, insanları bilgisiz yaratan ALLAHın adıyla
Pop müzisyeni Sezen Aksu, 5 yıl önce yaptığı Şahane Bir Şey
Yaşamak isimli şarkısında
"Selam söyleyin o cahil Âdem ile Havva'ya" şeklinde bir cümle
kullanmış.
Fakat bu cümle bazı müslümanları rahatsız etmiş ve etmektedir. Çünkü onlar bu
cümleyi "hakaret" olarak algılamaktadır. Sezen Hanım ise bu sözleri
hakaret etmek için kullanmamış olabilir. Sezen Hanım bu sözlerle ne demek istediğini açıklarsa doğru bir adım atmış olur. Sezen Hanım'ın savunmasını almadan onu
mahkûm etmek ise doğru olmaz.
Sezen Hanım o sözlerle günümüzün Âdem ve Havva isimli cahil gençlerine takılıyor olabilir. (Çünkü ilk insan olan Âdem ve Havva hayatta
değiller. Onlara selam
söylemenin bir anlamı yok.) Gerçek Havva ile
Âdem'in şeytana aldanarak o yasaklı ağacın meyvesinden yiyip cennetten kovulmaları sebebiyle onların cahillik
ettiklerini vurgulamak istemiş olabilir. Veya "lâf olsun, şarkı olsun" düşüncesiyle kasıtsız bir şekilde de o
cümleyi kullanmış olabilir. Ne demek istediğini ise ancak onun savunmasıyla öğrenebileceğiz. Sezen Hanım'ı savunma yapmaya
zorlayamayız. Eğer o kendisi bu konuda ateşlenmiş olanların ateşini düşürmek isterse, gerekli savunmayı yapabilir.
Beş yıl önce yapılmış bu şarkıdaki o sözler niçin o zaman gündeme getirilmedi de şimdi üzerine
gidiliyor bilmiyoruz. Fakat o sözler bir hata kabul ediliyorsa, ateistlerin
evrenin sahibi Allah'ı inkâr etmeleri daha büyük hatadır. Önce bu hatayı görmek gerekir. Çünkü evrenin
Sahibi'ni bilmemek en büyük cahilliktir. O Sahib'i inkâr etmek ise en büyük
zulüm ve kötülüktür. Önce bu cahillik ve zâlimliğin terkedilmesi
gerekiyor.
Ey ateist insan! Bu cahillik ve zâlimliğinden kurtulmak
ister misin? İstemelisin! Zira bu kurtuluş, sana dünyada insanlık, ötesinde ise
mutlu bir ebediyet kazandıracaktır. Bu kazancı elde etmek senin
en büyük hedefin olmalı. Hedefin bu olmazsa, ölümle yok olup gitmeyi kabul etmiş olacaksın. Ama bu yok oluş senin için bir kazanç değil, kayıp olur.
Kaybetmeye razı olmamalısın. Çünkü senin kalbin de yok oluşu değil, ebedî oluşu ister. Ebedilik
istersen, yok oluştan kurtulmak dilersen, bu aradığını Kur'an'da bulacaksın.
Kur'anı inkâr etmemelisin. Şimdi hayatta oluşuna güvenerek inkâra
sapabilirsin. Fakat dünya hayatı ebedi değildir. Bir müddet
sonra dünyaya veda edeceksin. Bu veda günü gelmeden evrenin Sahibi'ni
bilmelisin. İçinde oturduğun evin nasıl bir sahibi varsa, evrenin de bir Sahibi vardır. Evrenin bir
Sahibi varsa, Kendini insanlara tanıtmak isteyecektir. İşte bu istek
neticesi olarak sana Kur'anı göndermiştir. Evrenin
Sahibi Kendini Kur'an ile tanıtmaktadır. Bu tanıtmayla:
"Dünya ve evrenin ve içindekilerinin tek sahibi Benim"
demektedir. Bu tanıtma karşısında ikinci bir tanrı ortaya çıkıp da: "Hayır! Evrenin sahibi
Allah değil, benim" dememiştir. Eğer ikinci bir tanrı olsaydı, şimdiye kadar çoktan ortaya çıkmış olurdu. O halde
Kur'an inkâr edilemez. Madem inkâr edilemez, hem madem insan ebediyete muhtaçtır, o halde
ebediyet ihtiyacını karşılayan Kur'anı kabul etmekten başka çare yoktur. Bu çareyi reddetmek,
insana ebedi mutluluk kazandırmaz. Ebedi mutsuzluk isteyenlerden başkası da Kur'anı reddetmez. Çünkü Kur'an
insana ebedi varoluşun yolunu ve kapısını açıyor. Bu kapıyı kapatmaya çalışmanın bir faydası yok, zararı çok.
Ey Yaratıcısını ve içinde yaşadığı evrenin Sahibi'ni inkâr eden ateist insan! Eğer evreni sen
yaratmış olsaydın ve ömrün bitimsiz olsaydı, bu sözleri söylemeye gerek kalmayacaktı. Ama durum böyle
mi? Durum tam tersine değil mi? Evreni sen yaratmadığın gibi, ömrün de
bitimlidir. Şimdi altmış yaşındaysan, on yıl kadar sonra bu dünyayı terkedeceksin. Doğmaya karşı koyamadığın gibi, ölmeye de
karşı koyamıyorsun. Tekrar diriltilmeye de karşı koyamayacaksın. Yani
nihayetsiz bir acizlik içerisindesin. Bu kadar büyük acizlikte olan
insanın Yaratıcısını bilmesi gerekmez mi? Gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor! Çünkü seni yoktan
yaratan o Yaratıcı seni kıyametten sonra tekrar diriltip hesap sorduğunda vereceğin cevap hazır olmalıdır. Bu cevap için de O'nu şimdiden tanıman gerekiyor.
O'nu bilmenin ve tanımanın kitabı da Kur'andır. Evrenin Sahibi'ni tanıtan Kur'andan üstün başka bir kitap
yoktur. Bu kitabı inkâr edersen, dünyanın en büyük cahili olarak öleceksin. Yaratıcını inkârdan vazgeçmezsen, en büyük
zâlim olarak diriltilip cehennem hapsine tıkılacaksın. Eğer "böyle birşey
olmayacak" diyorsan, hadi ölümü öldür. Öldür de dâvânı isbatla!
Ama ne ölümü öldürebilirsin, ne de tekrar diriltilişi durdurabilirsin.
Meselâ şimdi 67 yaşında olan Sezen Hanım da durduramaz. O da 5-10 yıl içinde bu dünyayı terkedecektir.
Ölünce de ruhu Allah'a, bedeni toprağa gidecektir. Ve o toprakta, kıyametten sonraki diriltilişi bekleyecektir.
Başka kaçacak bir yeri var mı? Elbette yok! O halde bilgililik ve akıllılık nedir?
Cahillikten kurtulmak isteyen insan önce Yaratıcısını bilmeli değil mi? Yaratıcısını bilmeyen insanın bilgisi neye
yarar? Ebediyet kazandırmayan bilgiye bilgi denir mi?
İlk insanlar olan Hz. Âdem ile Havva yaratıcıları olan Allah'ı bildikleri ve
O'nun tarafından bilgilendirildikleri için onlar dünyanın ilk en bilgili
insanları oldular. Bu yönde onlara "cahil" sıfatı yapıştırmak doğru olmaz. Ama şeytana aldanarak
yasaklı ağacın meyvesini yiyip suç işlemeleri ve sonuçta cennetten atılmaları da bir
cahilliktir. Yani eğer başlarına böyle büyük bir felâket geleceğini bilselerdi, o ağaçtan
yemeyeceklerdi. Ama bilemediler. O çok önemli bilgiyi ancak cennetten kovulma
tecrübesiyle öğrendiler. Bu şekilde en büyük bilgiye sahip oldular. Yani: Allah'ı dinlemeyen,
emirlerine uymayan insan cenneti kaybeder. Bu bilgiye sahip olmayan hiçbir insan bilgili
sayılmaz, ona "cahil" denir. Şimdi herkes ne
kadar bilgili olduğunu görebilir.
Ey bilgisiz olarak dünyaya gelmiş olan insan! Sen bu dünyaya ilim ve inanç vasıtasıyla olgunlaşmak için gönderildin.
Elde etmen gereken ilk bilgi, "seni yaratanın Kim olduğu"dur. Seni
yaratan Yaratıcı da Kur'anı göndererek bu suali cevaplamıştır. Bu cevabı kabul etmelisin.
Bu cevabı kabul etmezsen karanlıkta kalır, dünya ve ötesini aydınlatacak ışıktan mahrum
olursun. Karanlıkta kalan insan dünya ve hayata doğru bir anlam veremez. Anlamsız hayat ise
insana boş gelir. Bu boşluk da aklı uyuşturmaya götürür. Aklı uyuşturmak da insanın düşüşüdür. Ama insanın görevi düşmek değil, kalkmak ve
yükselmektir. Bu yükseliş de ancak Yaratan'ı bilmek ve tanımakla ve O'na
teslim olmakla mümkündür.
Ey Yaratıcısını inkâr eden ateist insan! Eğer dünyayı sen yaratmış olsaydın; "benden
başka tanrı yok" diyebilirdin. Ama dünyayı sen yaratmadığın için böyle bir söz
söylemeye hakkın yok. Bu sözü söyleme hakkı ancak gerçek Yaratıcı'nındır. O gerçek Yaratıcı da Kur'anla,
yarattığı dünya ve evrene sahip çıkmıştır. Sen bu Sahib'i kabul etmezsen, gerçek dışı tanrılar uydurmak
zorunda kalırsın ve kalıyorsun. Bu sebeple de "dünya ve evreni madde yaratmıştır veya kendi
kendine olmuştur, sebepler ve tesadüfler yapmıştır, tabiat yapmaktadır" diyorsun. Bu deyişle de sahte tanrılar uydurmuş oluyorsun. Çünkü ne tabiat,
ne tesadüf, ne kendikendinelik ve ne de madde bir kitap göndermemiştir ve gönderecek
halleri yoktur. Kitap gönderen ve yarattıklarına sahip çıkan tek tanrı Allah'tır. Bu güne kadar
da Allah'ın karşısına başka bir tanrı çıkmamıştır ve çıkamaz. Madem çıkmamıştır ve çıkamaz, o halde
Allah'ın varlığını kabullenmen bir haktır. Bu hakkı çiğnememelisin.
Madem bu dünyayı ve evreni sen yaratmadın ve uydurduğun tanrıların yaratıcı olduklarına dair kesin bir
delil getiremiyorsun, o halde Allah'ın hakkını ödemelisin. Bu hakkı ödemezsen, en
büyük haksızlığı yapmış olduğundan cehenneme atılacaksın. Bu atılıştan kurtulman mümkün değildir. Çünkü ne ölümü
öldürebilirsin, ne tekrar diriltilişi engelleyebilirsin ve ne de Tanrı'yı yok edebilirsin.
Madem bunların hiçbirini yapamazsın, o halde Allah'ın hakkını ver; haksızlıktan, zâlimlikten
ve en büyük kötülükten kurtul. Aksi halde seni ebedî cehenneme atmak Allah'ın hakkı olur. Çünkü dünya ve
evreni O yaratmıştır, herşeyin tek sahibi ancak O'dur.
Ey Yaratıcısını inkârda direten ateist insan! Sen ebedî bir hayata muhtaçsın. Bu ihtiyacını karşılayacak olan da
ancak seni yaratan ve yaşatmakta olan Allah'tır. O'na teslim
olmayı kabul ettiğinde cennet senin olacaktır. Senin dünyada en önemli görevin de onu
kazanmaktır. Bu kazancı kaybetmemelisin. Unutma! Ömrün tükenmekte, hayatın bitmektedir. Bu
dünyada ebedi kalamazsın. Sen ebediyeti kazanmak için buradasın. "Zamanı değerlendirmede kayıpta
olanlar"dan olmamalısın.
İmza: Mehdiyet ve Hilafet Makamı.
Not 1: Ey dinini ve kutsallarını çok seven müslümanlar! Daha henüz savunmasını yapmamış olan Sezen Hanım'ın evini basma ve
ona küfretme hakkınız yoktur. Eğer Sezen Hanım çıkıp da: "Ben o sözleri Âdem ile Havva'ya hakaret etmek için kullandım" derse,
onun evini basabilir veya ona küfredebilirsiniz. Ama sizi haklı çıkaracak bir açıklama yapılmadığına göre, öfkenizi
frenlemek zorundasınız. Siz haklı olsanız bile Türkiye devletsiz bir orman değildir. Hakkınızı mahkemede aramalısınız.
Not 2: Sezen Hanım o cümleyi hakaret için kullanmadıysa ve hakaret
etmek gibi bir kasdı yoksa, isterse o sözleri: "Selam söyleyin o kutlu Âdem ile
Havva'ya" şeklinde değiştirebilir. Eğer o söz günümüzün Âdem ve Havva isimli cahil gençlerine söylenmişse, değiştirmeye gerek
yoktur.
Not 3: Konuyla ilgili olarak cahillik hakkında şunları söylemek
gerekiyor: Bir tıp profesörü kendi sahasıyla ilgili hemen hemen herşeyi bilir. Ama o
profesör fizik dalında ve diğer onlarca bilim dalında bilgisizdir. Yani diğer bilim dallarının cahilidir. Ama
buna rağmen o profesöre "cahil" denmez. Çünkü kendi dalında çok bilgilidir ve
bir insanın herşeyi bilmesi gerekmiyor. Çoğu insan için hayata
tutunacak, kendini idare edecek kadar bilgiye sahip olmak yetiyor. Herşeyi bilmek
Allah'a ait bir keyfiyettir. Herşeyi ancak Allah bilir.
Not 4: Dünya ve evrenin kendikendine, tesadüfen oluşmadığını ve madde ve
tabiat tarafından yaratılmadığını öğrenmek isteyenler, Bediüzzaman Hazretleri'nin yazdığı "Tabiat
Risalesi" isimli kitabını okuyabilirler.
Not 5: Farklı bir şarkı dinlemek
isteyenler, Ahmed Çakır'ın yazdığı ve Hüseyin Avdıç'ın bestelediği "Mecnûnvari" isimli çalgısız söylenmiş şu besteye kulak
verebilirler: https://www.youtube.com/watch?v=J31Ntpnke0Q
İsteyen müzisyenlerimiz bu besteyi aranje edip yayınlayabilirler.
Beste ile ilgili bilgi almak isteyenler yenibeste@yahoo.com adresine
yazabilirler.
Not 6: Allah'ın Mehdisi Mehmed Nur'an diyor ki: "Ey müslümanlar! Kalbinizi tamir
eden müzikten faydalanınız. Kalbinizi hasta eden müzikten de uzak durunuz."
Allah'tan
başka ilah yoktur.
Mehdi ve Mesih Allah'ın kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni
Çağ'ın
yirmiikisi, Ocak ortası.
Mekan:
Avrupa.
Makam:
Hakka davet ve uyarı.
Boyut:
Muranizm.
Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen