AVRUPA YÖNETİMLERİNE UYARI!
ırkçılığı yasaklayan kardeşliği ve tanışmayı öneren
yüce TANRInın adıyla
Avrupa
ülkelerini yönetenler bilmelidir ki yüce Tanrı,
son kitabı Kur'anda insanlara ırkçılığı ve faşizmi ya-
saklamış, sevgiyi, kardeşliği ve barışı önermiştir. E-
ğer
Avrupalılar
ve onları
yönetenler bu önermeyi
kabul
ederlerse, ülkelerini ve milletlerini barış içinde
yönetmeyi
devam ettirebilirler. Aksi halde iç kavga-
ya düşerler ve sonuçta ülkeleri yıkılışa gider.
İşte
bu yıkılışı önlemek için Avrupa yönetimlerinin
derhal
önlem alması
gerekmektedir. Çünkü
ırkçı ve
faşist partiler Avrupa'da yükselişe geçmiş durum-
dadır. Bunların iktidara gelmesi veya ortak olması i-
se
demokrasinin ve Avrupa'yı Avrupa yapan değer-
lerin
sönmesi demektir. Çünkü ırkçı ve faşist lider-
lerin
sözlerine ve seçim
vaadlerine dikkat edilirse
görülecektir
ki, bu liderler, ülkelerindeki yabancılara
yaşam ve yerleşim hakkı tanımamaktadır. Yabancı-
ların yaşam ve yerleşim hakları da ancak demokra-
sinin ve
Avrupaî değerlerin
iptal edilmesiyle ger-
çekleşebilir. Irkçı ve faşist partiler iktidara geldikle-
rinde
veya ortak olduklarında bu iptali gerçekleştir-
mek
isteyeceklerdir. Bu istek ise, Avrupa'nın sonu
demektir.
Bu
felâketli sona uğramamak
için
ırkçı ve faşist par-
tileri
kapatmaktan başka
çare
yoktur. Aksi halde de-
mokrasinin
faşizm
tarafından
yutulmasına
yol veril-
miş olacaktır. Bunu önlemek için de demokrasiye
sınır getirmek gerekmektedir. Böyle sınırlı bir de-
mokrasiye
"demokrasi" denebilir mi, tartışmak ge-
rekir.
Ama insanları
yönetmek için
başka
siyasal
sistemler
icad etmek de mümkündür. Siyasal sis-
temin adının demokrasi olması şart değildir. Ö-
nemli
olan, şartlara
uygun bir sistem getirebilmek-
tir. Avrupa
yönetimleri, kendi içlerindeki halkları ve
milletleri
barış
içinde
tutabilecek yeni sisitemlerini
bulmalı ve kurmalıdır.
Eğer Avrupa yönetimleri hemen bu çalışmaya gir-
mez ve
gerekli önlemlerini almazsa, iktidarları çok
kısa zamanda ırkçı ve faşitler tarafından ele geçiri-
lecektir.
Bu ele geçirilme
ile birlikte Avrupa'da de-
mokrasi
ve özgürlükler diye birşey kalmayacaktır.
Demokrasi
ve özgürlüğünü
yitirmiş
bir Avrupa için
ise savaş kaçınılmazdır. Çünkü iktidarı ele geçire-
cek olan ırkçı ve faşist liderler, ülkelerindeki yaban-
cıların önce özgürlüklerini iptal
edecekler.Bu özgür-
lük
iptali karşısında yabancılar bulundukları ülkeyi
hemen
terketmeyecekler, mücâdeleye girişecek-
lerdir.
Bu mücâdele karşısında faşistler yabancıları
ülkelerinden
sınırdışı etmeye kalkacaklar. Bunda
da başarılı olamazlarsa, (Hitler gibi) toplu
katliama
başlayacaklardır. Bu katliamlar karşısında da o ya-
bancıların ait olduğu ülke yönetimleri savaş açma-
ya mecbur
kalacaklardır.
Yani Avrupalı
faşistler,
Rusya'yı ve Müslüman Dünya'yı karşılarında bula-
caklardır. Bu karşılaşma ise, Avrupa'nın sonu de-
mektir. Çünkü bu savaşta ABD, faşistlerin yanında
olmayacaktır.
Demek
Avrupa yönetimleri faşistlerin eline geçti-
ğinde
felâket kaçınılmazdır. Gelecekteki felâketi
şimdiden
önlemek gerekiyor. Avrupa yönetimleri-
nin
acilen şu
önlemleri almalarında
büyük faydalar
var: 1-
Irkçılık, ayrımcılık, faşistlik kanunen yasak-
lansın. 2- Irkçı ve faşist partiler derhal kapatılsın.
(Eğer kapatılamazsa), 3- Irkçı ve faşist partilerin ik-
tidara
gelmesini veya ortaklığa katılmasını engelle-
mek için diğer küçük partiler demokrasi taraftarı
partilerle
birleşsin
ve Başkanlık Sistemi'ne geçilsin.
4- İlk okuldan itibaren öğrencilere Kur'anın emretti-
ği
hak, adâlet ve namus ilkeleri ve sevgi, barış, kar-
deşlik önerileri öğretilsin.
Avrupalı ırkçı ve faşistler Kur'anın yasaklanmasını
istiyor. Çünkü Kur'an, ırkçılığa ve faşizme, haksız-
lığa ve hukuksuzluğa geçit vermez. Bu geçit oldu-
ğu
takdirde onlar iktidara gelemez. Bu yüzden ırkçı
ve faşistlerin Kur'anı yasaklatmak istemeleri doğal-
dır. Fakat Avrupalıların kalbi ve kafası özgür kısmı,
Kur'anın kötülenmesine aldanmamalı ve yasaklan-
masına da engel olmalıdır. Çünkü insanı insan-
laştıracak bir medeniyeti ancak Kur'an öğretmek-
tedir.
Kur'anın kabul ettiği ve öğrettiği medeniyetin özeti
şudur:
Dayanak
noktası
kuvvet değil,
haktır.
Bunun ürettiği
sonuç da eşitlik ve adâlettir.
Hedefi çıkarcılık değil, iyilikçiliktir. Bunun ürettiği
sonuç da sevgi ve yakınlaşmadır.
Birlik
noktası ırkçılık ve faşizm değil; dindaşlık, va-
tandaşlık ve sınıfdaşlıktır. Bunun ürettiği sonuç da
barış, kardeşlik ve dış saldırılara karşı sadece sa-
vunmadır.
Birinci
hayat ilkesi; kavga ve çatışma değil, yardım-
laşmadır. Bunun ürettiği sonuç da birlik ve dayanış-
madır.
İkinci
hayat ilkesi ise; nefse taparlık değil, hakka ta-
parlıktır. Bunun ürettiği sonuç da insanî yükseliş ve
ruhsal
olgunlaşmadır.
İşte
böyle bir medeniyeti içeren ve emreden Kur'an
sizi
ürkütmemelidir.
(Kur'anın emrettiği medeniyete destek vermeyen
bir
Vatikan, İsa'ya
ihanet etmiş
olur.)
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Not 1:
Almanya ve Hollanda, referandum konuşma-
sı için gelen Türkiyeli siyasetçileri demokrasi dışı
bir tavırla engelleyerek Türkiye'ye bir
tekme attılar.
Türkiye
bu tekmenin bedelini o ülkelere mutlaka ö-
detir. Eğer ödetemezse, bunu yüce Tanrı halleder.
Çünkü
yüce Tanrı,
Kendine kul olmayı
kabul etmiş
insanların dostudur. Bu dostluk sebebiyle
yüce
Tanrı, dostlarını üzenleri üzer. Eğer Hollanda ve
onu
destekleyen Almanya yüce Tanrı tarafından
üzülmek
istemezlerse, gitsinler, o üzdükleri, işken-
ce
ettikleri ve ölümle burun buruna getirdikleri ka-
dın Bakan'dan özür dilesinler. Özür
dilemeye gi-
derken de
şunları düşünsünler: "Bu kadın Bakan'a
yaptığımız kötülüğü Türkiye bizim bir kadın Bakan'
ımıza yapsaydı ne yapardık?" Böyle bir olay karşı-
sında Birleşmiş Milletler ve Avrupa Parlamentosu
hiç sessiz kalabilir miydi? Elbette
kalmazlardı!
Ama
Türkiyeli
siyasetçilere
yapılan
kötülük karşısında
sessiz
kaldılar,
zulme ortak oldular. Almanya ve
Hollanda
gereken özrü yerine getirsin. Aksi halde
yüce Tanrı onları üzecektir. Tanrı'nın üzmesi de
çok
kötü olur!
Not 2:
Türkiye siyasal istikrarsızlıktan kurtulmak için
bir
sistem değişikliği yapacaktır. Bununla ilgili ola-
rak da
referanduma gitmektedir. Avrupa bu konuy-
la ilgili
olarak engellemelere kalkışıp Türkiye'nin iç
işlerine karışmamalıdır. Çünkü Türkiye bir AB ülke-
si değildir. Türkiye'nin AB üyesi yapılacağına dair
kuvvetli
bir işaret
de yoktur. Eğer
Avrupa Türkiye'
nin iç işlerine karışmaya devam ederse, Türkiye'
nin de
Avrupa'nın
iç
işlerine
müdahale etme hakkı
doğar.
Not 3:
ABD yönetimi, Türkiye'de ifade özgürlüğü-
nün
engellenmekte olduğundan dem vurmaktadır.
İfade
özgürlüğü
bu kadar önemliyse, ABD yöne-
timi,
Almanya ve Hollanda'da Türkiyeli siyasetçile-
rin ifade
özgürlüklerinin engellenmesine niçin ses
çıkarmıyor? Hem Türkiye olağanüstü bir hal yaşı-
yor. Şu an terör örgütleriyle boğuşmaktadır. Terör
örgütlerinin
sesini kısmak,
Türkiye'nin hakkıdır.
ABD
yönetimi Türkiye'nin hakkını haksızlık olarak
görmeyi bıraksın da Suriye'de bombaladıkları câ-
mide ölen
80 mâsum insanın
hesabını vermekle
uğraşsın. ABD yönetimi bu bombalamayla Beşar
Esad'ın katliamlarına hizmet ettiğinin farkında mı?
Suriye
diktatörünü zamanında
bitirseydiniz, bu du-
rumlara
düşmeyecektiniz.
Yazıklar
olsun sizin dün-
ya
liderliğinize!
Fakat siz, İsrail'in
güvenliği
için
E-
sad'ın cinayetlerine göz yumdunuz.
Barbarlığınızı
görebiliyor
musunuz? Yoksa bu göz yumuşunuz,
Rusya'dan
korktuğunuz
için
mi? Bu korkuyla nere-
ye kadar
gideceksiniz? Suriye katliamcısının yaka-
sına ne zaman yapışacaksınız? Eğer siz onun ya-
kasına yapışmassanız, sizin yakanıza yapışmaktan
başka çare kalmaz!
Not 4: Bu
bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşıldı.
İmza:
Mehdiyet Makamı.
Tanrı tektir.
Mehdi ve
Mesih O'nun kulu ve elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın
onyedisi, Mart ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen