Sonntag, 19. März 2017

AVRUPA YÖNETİMLERİNE UYARI!



           AVRUPA YÖNETİMLERİNE UYARI!

ırkçılığı yasaklayan kardeşliği ve tanışmayı öneren
                        yüce TANRInın adıyla

Avrupa ülkelerini yönetenler bilmelidir ki yüce Tanrı,
son kitabı Kur'anda insanlara ırkçılığı ve faşizmi ya-
saklamış, sevgiyi, kardeşliği ve barışı önermiştir. E-
ğer Avrupalılar ve onları yönetenler bu önermeyi
kabul ederlerse, ülkelerini ve milletlerini barış içinde
yönetmeyi devam ettirebilirler. Aksi halde iç kavga-
ya düşerler ve sonuçta ülkeleri yıkılışa gider.

İşte bu yıkılışı önlemek için Avrupa yönetimlerinin
derhal önlem alması gerekmektedir. Çünkü ırkçı ve
faşist partiler Avrupa'da yükselişe geçmiş durum-
dadır. Bunların iktidara gelmesi veya ortak olması i-
se demokrasinin ve Avrupa'yı Avrupa yapan değer-
lerin sönmesi demektir. Çünkü ırkçı ve faşist lider-
lerin sözlerine ve seçim vaadlerine dikkat edilirse
görülecektir ki, bu liderler, ülkelerindeki yabancılara
yaşam ve yerleşim hakkı tanımamaktadır. Yabancı-
ların yaşam ve yerleşim hakları da ancak demokra-
sinin ve Avrupaî değerlerin iptal edilmesiyle ger-
çekleşebilir. Irkçı ve faşist partiler iktidara geldikle-
rinde veya ortak olduklarında bu iptali gerçekleştir-
mek isteyeceklerdir. Bu istek ise, Avrupa'nın sonu
demektir.

Bu felâketli sona uğramamak için ırkçı ve faşist par-
tileri kapatmaktan başka çare yoktur. Aksi halde de-
mokrasinin faşizm tarafından yutulmasına yol veril-
miş olacaktır. Bunu önlemek için de demokrasiye
sınır getirmek gerekmektedir. Böyle sınırlı bir de-
mokrasiye "demokrasi" denebilir mi, tartışmak ge-
rekir. Ama insanları yönetmek için başka siyasal
sistemler icad etmek de mümkündür. Siyasal sis-
temin adının demokrasi olması şart değildir. Ö-
nemli olan, şartlara uygun bir sistem getirebilmek-
tir. Avrupa yönetimleri, kendi içlerindeki halkları ve
milletleri barış içinde tutabilecek yeni sisitemlerini
bulmalı ve kurmalıdır.

Eğer Avrupa yönetimleri hemen bu çalışmaya gir-
mez ve gerekli önlemlerini almazsa, iktidarları çok
kısa zamanda ırkçı ve faşitler tarafından ele geçiri-
lecektir. Bu ele geçirilme ile birlikte Avrupa'da de-
mokrasi ve özgürlükler diye birşey kalmayacaktır.
Demokrasi ve özgürlüğünü yitirmiş bir Avrupa için
ise savaş kaçınılmazdır. Çünkü iktidarı ele geçire-
cek olan ırkçı ve faşist liderler, ülkelerindeki yaban-
ların önce özgürlüklerini iptal edecekler.Bu özgür-
lük iptali karşısında yabancılar bulundukları ülkeyi
hemen terketmeyecekler, mücâdeleye girişecek-
lerdir. Bu mücâdele karşısında faşistler yabancıları
ülkelerinden sınırdışı etmeye kalkacaklar. Bunda
da başarılı olamazlarsa, (Hitler gibi) toplu katliama
başlayacaklardır. Bu katliamlar karşısında da o ya-
bancıların ait olduğu ülke yönetimleri savaş açma-
ya mecbur kalacaklardır. Yani Avrupalı faşistler,
Rusya'yı ve Müslüman Dünya'yı karşılarında bula-
caklardır. Bu karşılaşma ise, Avrupa'nın sonu de-
mektir. Çünkü bu savaşta ABD, faşistlerin yanında
olmayacaktır.

Demek Avrupa yönetimleri faşistlerin eline geçti-
ğinde felâket kaçınılmazdır. Gelecekteki felâketi
şimdiden önlemek gerekiyor. Avrupa yönetimleri-
nin acilen şu önlemleri almalarında büyük faydalar
var: 1- Irkçılık, ayrımcılık, faşistlik kanunen yasak-
lansın. 2- Irkçı ve faşist partiler derhal kapatılsın.
(Eğer kapatılamazsa), 3- Irkçı ve faşist partilerin ik-
tidara gelmesini veya ortaklığa katılmasını engelle-
mek için diğer küçük partiler demokrasi taraftarı
partilerle birleşsin ve Başkanlık Sistemi'ne geçilsin.
4- İlk okuldan itibaren öğrencilere Kur'anın emretti-
ği hak, adâlet ve namus ilkeleri ve sevgi, barış, kar-
deşlik önerileri öğretilsin.

Avrupalı ırkçı ve faşistler Kur'anın yasaklanmasını
istiyor. Çünkü Kur'an, ırkçılığa ve faşizme, haksız-
lığa ve hukuksuzluğa geçit vermez. Bu geçit oldu-
ğu takdirde onlar iktidara gelemez. Bu yüzden ırkçı
ve faşistlerin Kur'anı yasaklatmak istemeleri doğal-
dır. Fakat Avrupalıların kalbi ve kafası özgür kısmı,
Kur'anın kötülenmesine aldanmamalı ve yasaklan-
masına da engel olmalıdır. Çünkü insanı insan-
laştıracak bir medeniyeti ancak Kur'an öğretmek-
tedir.

Kur'anın kabul ettiği ve öğrettiği medeniyetin özeti
şudur:

Dayanak noktası kuvvet değil, haktır. Bunun ürettiği
sonuç da eşitlik ve adâlettir.
Hedefi çıkarcılık değil, iyilikçiliktir. Bunun ürettiği
sonuç da sevgi ve yakınlaşmadır.
Birlik noktası ırkçılık ve faşizm değil; dindaşlık, va-
tandaşlık ve sınıfdaşlıktır. Bunun ürettiği sonuç da
barış, kardeşlik ve dış saldırılara karşı sadece sa-
vunmadır.
Birinci hayat ilkesi;  kavga ve çatışma değil, yardım-
laşmadır. Bunun ürettiği sonuç da birlik ve dayanış-
madır.
İkinci hayat ilkesi ise; nefse taparlık değil, hakka ta-
parlıktır. Bunun ürettiği sonuç da insanî yükseliş ve
ruhsal olgunlaşmadır.

İşte böyle bir medeniyeti içeren ve emreden Kur'an
sizi ürkütmemelidir.

(Kur'anın emrettiği medeniyete destek vermeyen
bir Vatikan, İsa'ya ihanet etmiş olur.)

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Almanya ve Hollanda, referandum konuşma-
sı için gelen Türkiyeli siyasetçileri demokrasi dışı
bir tavırla engelleyerek Türkiye'ye bir tekme attılar.
Türkiye bu tekmenin bedelini o ülkelere mutlaka ö-
detir. Eğer ödetemezse, bunu yüce Tanrı halleder.
Çünkü yüce Tanrı, Kendine kul olmayı kabul etmiş
insanların dostudur. Bu dostluk sebebiyle yüce
Tanrı, dostlarını üzenleri üzer. Eğer Hollanda ve
onu destekleyen Almanya yüce Tanrı tarafından
üzülmek istemezlerse, gitsinler, o üzdükleri, işken-
ce ettikleri ve ölümle burun buruna getirdikleri ka-
dın Bakan'dan özür dilesinler. Özür dilemeye gi-
derken de şunlarışünsünler: "Bu kadın Bakan'a
yaptığımız kötülüğü Türkiye bizim bir kadın Bakan'
ımıza yapsaydı ne yapardık?" Böyle bir olay karşı-
sında Birleşmiş Milletler ve Avrupa Parlamentosu
hiç sessiz kalabilir miydi? Elbette kalmazlardı! Ama
Türkiyeli siyasetçilere yapılan kötülük karşısında
sessiz kaldılar, zulme ortak oldular. Almanya ve
Hollanda gereken özrü yerine getirsin. Aksi halde
yüce Tanrı onları üzecektir. Tanrı'nın üzmesi de
çok kötü olur!

Not 2: Türkiye siyasal istikrarsızlıktan kurtulmak için
bir sistem değişikliği yapacaktır. Bununla ilgili ola-
rak da referanduma gitmektedir. Avrupa bu konuy-
la ilgili olarak engellemelere kalkışıp Türkiye'nin iç
işlerine karışmamalıdır. Çünkü Türkiye bir AB ülke-
si değildir. Türkiye'nin AB üyesi yapılacağına dair
kuvvetli bir işaret de yoktur. Eğer Avrupa Türkiye'
nin iç işlerine karışmaya devam ederse, Türkiye'
nin de Avrupa'nın iç işlerine müdahale etme hakkı
doğar.

Not 3: ABD yönetimi, Türkiye'de ifade özgürlüğü-
nün engellenmekte olduğundan dem vurmaktadır.
İfade özgürlüğü bu kadar önemliyse, ABD yöne-
timi, Almanya ve Hollanda'da Türkiyeli siyasetçile-
rin ifade özgürlüklerinin engellenmesine niçin ses
çıkarmıyor? Hem Türkiye olağanüstü bir hal yaşı-
yor. Şu an terör örgütleriyle boğuşmaktadır. Terör
örgütlerinin sesini kısmak, Türkiye'nin hakkıdır.
ABD yönetimi Türkiye'nin hakkını haksızlık olarak
görmeyi bıraksın da Suriye'de bombaladıkları câ-
mide ölen 80 mâsum insanın hesabını vermekle
uğraşsın. ABD yönetimi bu bombalamayla Beşar
Esad'ın katliamlarına hizmet ettiğinin farkında mı?
Suriye diktatörünü zamanında bitirseydiniz, bu du-
rumlara düşmeyecektiniz. Yazıklar olsun sizin dün-
ya liderliğinize! Fakat siz, İsrail'in güvenliği için E-
sad'ın cinayetlerine göz yumdunuz. Barbarlığınızı
görebiliyor musunuz? Yoksa bu göz yumuşunuz,
Rusya'dan korktuğunuz için mi? Bu korkuyla nere-
ye kadar gideceksiniz? Suriye katliamcısının yaka-
sına ne zaman yapışacaksınız? Eğer siz onun ya-
kasına yapışmassanız, sizin yakanıza yapışmaktan
başka çare kalmaz!

Not 4: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşıldı.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                                  Tanrı tektir.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onyedisi, Mart ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Keine Kommentare: