Donnerstag, 18. Oktober 2012

SURİYE, ABD, AVRUPA VE TÜRKİYE YÖNETİMLERİNE DUYURU!

         SURİYE, ABD, AVRUPA VE TÜRKİYE
                  YÖNETİMLERİNE DUYURU!

            evrenin tek yöneticisi ALLAHın adıyla

Suriye Yönetimi bilmelidir ki; insanların tek ve ger-
çek sahibi olan yüce Allah, halkların hak ve adalet-
le ve danışma ve anlaşma ile yönetilmesini istiyor.
Böyle bir yönetim de, hem Tanrı'nın hak ve adale-
tine ve hem de halkın rızasına dayalı olmasını ge-
rektiriyor. Bu gerekliği taşımayan yönetimleri de,
"gayri meşru" sayıyor.

Bu sebeple şu anki Suriye yönetimi de "gayri meş-
ru"dur. Bu meşruiyetsizliğin de ortadan kalkması
gerekiyor. Suriye halkının bir kısmı da, ülkelerinin
gayri meşru yönetimine son vermek için bir savaş
ve bir mücâdele başlatmış bulunuyor. Bu mücâde-
le ve savaş, haklı bir savaş ve mücâdeledir. Bu mü-
câdeleye katılanların sayısı az olsa da, çoğunluk
olmasa da onlar haksızlıkla ve teröristlikle suçlana-
mazlar.

Bu mücâdelede suçlu olan taraf, "Suriye Rejimi"dir
ve bu rejimi ayakta tutmaya çalışanlardır! Bu rejimi
sürdürmeye çalışanlar, içinde bulundukları suçluluk
ve haksızlıktan ve zulümden, ancak rejimlerinin de-
mokrasiye dönüştürülmesine razı olmalarıyla kurtu-
labilirler ve buna da razı olmak zorundadırlar. Aksi
halde Suriye'yi yönetenlerin yöneticiliği sona erdiri-
lecektir.

Ey Suriye halkı! Eğer "Müslüman" iseniz, Rabbiniz-
in razı gelmediği bu Firavunluk rejimini devirmek
zorundasınız. Onu korumaya hakkınız yoktur! Onu
korumaya kalktığınızda "zalimler" olacaksınız ve
müslümanlığınız da zarar görecektir. Bu zarara uğ-
ramamak için ülkenizin Firavunluk rejimine muhale-
fet etmeye mecbursunuz. Öyle ise gereken mücâ-
delenizi veriniz. Bu mücâdelenin de illâ silahla ol-
ması gerekmez. Seslerinizi yükselterek de bu mü-
câdeleyi yapabilirsiniz ve hemen başlamalısınız.
Artık bundan sonra ülkenizin yönetimini, Beşar E-
sad gibi katliamcı diktatörler değil, ancak ülkenizin
gerçek sahibi olan sizler, yani Suriye halkları belir-
ler. Bu sizin, hem insanlık hakkınızdır, hem de müs-
lümanlık hakkınızdır. Bu hakkınızı çiğnetmemelisi-
niz! Çiğneyecek olanları da affetmemelisiniz!

Eğer "biz müslüman değiliz" diyorsanız, o zaman
Hıristiyan olabilirsiniz veya en azından insansınız-
dır. İnsan ve Hıristiyan oluş da, hak olandan yana
olmayı gerektirir. İnsanlık ve Hıristiyanlığını kaybet-
mek istemeyenler de, katliamcı bir rejimi ve liderini
kabul edemezler ve etmemelidirler.

Suriye'yi yönetenler ve bu gayri meşru yönetime
destek verenler şunu kesinlikle bilmelidirler ki, bun-
dan sonra Ortadoğu'da hiç bir diktatörlük barına-
maz, hayat bulamaz. Artık bu bölgede diktatörler
devri kapanmıştır. Bu devri ayakta tutmaya çalışan-
lar ise, büyük bir yıkıma uğrayacaklardır. Saddam
Hüseyin'in direnci nasıl kırıldıysa, Beşar Esad'ın
direnci de o şekilde kırılacaktır. Bu kırılmaya ne İ-
ran, ne Rusya ve ne de Çin engel olabilir! Çünkü
bu dâvânın başında; yerin göğün tek tanrısı Allah
ve O'nun Mehdisi vardır. Bu İlâhî Güç'ün karşısın-
da hiç bir ülke duramaz ve duramayacaktır...

Suriye Yönetimi, Saddam Hüseyin'in akibetinden
ders almalıdır. Saddam Hüseyin, Allah Mehdisi'nin
"iktidardan çekil" önerisini reddetti. Bu reddinin so-
nucunda da kendini idam sehpasında buldu! Hem
kendini mahvetti, hem de ülkesiyle beraber yüzbin-
lerce Iraklının mahvına sebep oldu. Demek, Hak
Elçisi'ni dinlememek, pahalıya maloluyor.

O halde Suriye'yi yönetenler de yol yakınken, he-
nüz herşey bitmemişken yanlış gittikleri yoldan dön-
sünler, doğru yola girsinler ve demokrasiye dönüş-
meyi kabul etsinler. Bu kabul için de her şeyden ön-
ce Beşar Esad iktidardan çekilsin. Çünki 30 bin mâ-
sûm Suriyeliyi katlettirmiş bir lider, Suriye halkının
başında kalmaya devam edemez, buna hakkı yok-
tur ve kalmamıştır. Yüzde yetmişbeş Müslüman ço-
ğunluğun lâyığı da, Esad ve onun diktatörlüğü de-
ğildir!

Halkı ve yönetimi müslüman olan bir İran ve onun
yönetimi de, Suriye diktatörlüğüne destek olamaz.
İran Yönetimi'nin Suriye diktatörlüğüne vermekte
olduğu destek, onların müslümanlığını bozmakta-
dır. Çünkü yüce Allah'ın hoşlanmadığı bir rejime ve
onun katliamcısına destek olmak, müslümanlıkla
uyuşmaz. Çünkü, zalime destek olan, zalim olur!
Yüce Allah da zalimleri lânetlemiş ve onları cehen-
nemlik etmiştir. Yüce Allah, İran'ı yönetenlerden
hesap sorduğu vakit, acaba O'na ne cevap vere-
ceklerdir? Yoksa bir hesaba çekilmeyeceklerini mi
sanıyorlar?

Rusya ve Çin..  her gün yüz mâsûm insanı katlet-
mekte olan bir diktatörlüğe acaba hangi gerekçey-
le destek vermektedir? Acaba onların hangi men-
faati, o mâsûmların kanından daha kıymetlidir?
Menfaatlerini mâsûmların kanından değerli tutan ül-
keler, Suriye halkının yüzde yetmişbeşinin "Müslü-
man" olduğunu unutmasınlar. Bugün o müslüman-
ların ezilmesine göz yumanlar, yarın 1,5-2 milyarlık
İslâm Dünyası'ndan iyilik görmezler. İyilik görmek
isteyenler, zalimlere destek olmaktan çekilsinler.
Bu çekilmeyi yaparken de, bir menfaat kaybına uğ-
ramaktan da korkmasınlar. Zira Esad rejiminin dev-
rilmesiyle bir menfaat kapısı kapanırsa, başka bir
menfaat kapısı onlara açılabilir. Eğer Suriye rejimi-
ne karşı müslüman halka yardım ederlerse, bunun
iyi ve güzel karşılığını da mutlaka görürler. Ama ak-
si olursa, elbette ki kaybederler!

Dünya liderliğini elinde tutan ABD Yönetimi ise, e-
ğer gerekli kudreti gösterebilseydi, Suriye'de on-
binlerce mâsûm insan ölmez ve Esad rejimi de ye-
rin dibine batardı. Maalesef ABD Yönetimi bu ko-
nuda zaaf gösterdi ve onun bu zaafı da Suriye mu-
halefetini İran, Rusya ve Çin'in eline düşürdü, de-
mokrasi isteyenleri de hayal kırıklığına uğrattı. Ama
ABD Yönetimi artık kendine gelmeli ve liderliğinin
gereğini yapmalıdır.

O gerek de şudur: Suriye'de üç ay önce günde 30
mâsûm insan öldürülmekteydi. Şimdi ise bu sayı
100'e çıktı. Bu katliamın bir an önce durdurulması
gerekiyor. Bunun için de ABD Yönetimi, Suriye Yö-
netimi'ne, demokrasiye dönüşmeyi kabul etmesi,
Esad'ın iktidardan derhal çekilmesi ve katliamların
durdurulması için bir ay süre verebilir. Bu süre için-
de gerekli olanlar yapılmadığı takdirde de, Esad
rejimini devirecek bir operasyon için NATO'yu
devreye sokmalıdır.

Gerekli operasyon için 30 bin asker Amerika'dan,
30 bin asker Avrupa'dan ve 30 bin asker daha Tür-
kiye ve Arap Birliği'nden toplanmalı ve bu 90 binlik
askerî kuvvetle Esad'ın diktatörlüğü sona erdirilme-
lidir. Çünkü Suriye Sorunu, diplomasiyle çözüleme-
yecektir. Çünkü diktatörler güzellikle gitmez.

Haklı gelince, haksızın gitmesi gerekir. Haklı de-
mokrasi geldi, haksız diktatörlük gitmeli. Sen de
gitmelisin Beşar Esad! Çünkü ülkelerin ve halkla-
rın gerçek sahibi Allah'tır. O'nun mülkünde O'ndan
izinsiz yönetim yapamazsın. Sen ise, O'nun iznine
sahip değilsin. Gerekli izne sahip olmadığın ve ola-
mayacağın için de, yüzde yetmişbeş Müslüman
halkın tepesinde duramazsın. Buna hakkın yoktur.
Hakkın olmadığı bir yöneticiliği de bırakmalısın. E-
ğer bırakmazsan, zorla bıraktırmak, Suriye halkının
hakkıdır. Eğer haklı muhalefete karşı katliamına de-
vam edersen, senin rejimine karşı NATO'nun mü-
dahalesi şart olur. Eğer bir ay içinde muhalefetten
bir kişi dahi öldürülecek olursa ve iktidardan çekil-
mezsen, müdahaleyi tepende bil!

Eğer Türkiye, ABD'nin sahip olduğu siyasal liderlik
gücüne sahip olsaydı, gerekli müdahaleyi tek başı-
na yapabilirdi. Yeterli siyasal güce sahip olmadığı
için de Türkiye'nin, Amerika'nın onayı ve NATO'nun
desteğiyle hareket etmesi isabetli olur. Bu hareket
için de, 90 binlik bir askerî güce gerek var. Bu güç
de; Avrupa, Amerika, Arabistan ve Türkiye arasın-
da oluşturulacaktır. Suriye diktatörlüğüne gerekli
süre hemen verilmeli, daha fazla zaman kaybedil-
memelidir.

Suriye diktatörlüğüne karşı yapılacak müdahalenin
bir Üçüncü Dünya Savaşı'na sebep olunmasından
da korkulmamalıdır. Çünkü yapılacak müdahale bü-
yük bir dünya savaşına yol açmayacaktır. Çünkü A-
merika ile Rusya'nın çatışması, dünyanın yıkılışı o-
lur. Rusya ve Amerika ise böyle bir yıkılışı göze a-
lacak kadar delirmemişlerdir ve delirmeyeceklerdir.
Çünkü onların Suriye'de, dünyanın yıkılışına sebep
olacak kadar büyük bir menfaatleri yoktur. Böyle bü-
yük bir menfaat olmadığı için de, Rusya bir kenara
çekilmeli ve ABD de üzerine düşen liderlik vazifesi-
ni yapmalıdır. Yapılacak müdahalede kenara çekil-
mekle Rusya, gelecekteki İslâm Dünyası üzerinde-
ki menfaatlerini korumuş olacaktır. Kenara çekil-
mezse, o menfaatlerini kaybedebilir. Bir Suriye dik-
tatörlüğü için o büyük menfaatin kaybına razı olmak
ise, akıl kârı olmasa gerek!

Bu arada Suriye diktatörü, Rusya'ya şöyle bir teklif-
te bulunabilir: "Suriye'nin bütün anahtarlarını sana
vereyim. Yeter ki sen yanım da ol." Rusya ise böyle
bir teklifi kabul edemez. Çünkü Suriye'nin anahtarla-
rı, Suriye diktatörüne değil, Suriye halkına, özellikle
yüzde yetmişbeş Müslüman çoğunluğa aittir. Bu ço-
ğunluğa ait olan bir emanete de Rusya el koyamaz.
El koyduğunda ise, işte asıl o zaman 3. Dünya Sa-
vaşını başlatmış olur! Ama Rusya lideri, bu savaşın
ğmesine basacak kadar çılgın olmayacaktır.Çün-
kü hem Rusya'daki halklar, hem de Amerikan halkı
buna izin vermez...

Bu durumda Suriye diktatörü; "benim olmayacak bir
Suriye'den bana ne! Yıkılırsa yıkılsın!" der ve de-
mokrasiye dönüşümü de reddeder ve büyük bir ih-
timalle de reddedecektir.

Bunun için ABD Yönetimi, operasyon hazırlıklarına
şimdiden başlamalı, vakit kaybetmemelidir. Ope-
rasyonun adı: "Esad'ın kellesini getirin"dir.

Not: Bu bildiri, Türkiye ve CIA eliyle Suriyeli muha-
lefet liderine iletilmelidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onikisi, Ekim ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *

Keine Kommentare: