Donnerstag, 30. August 2012

EY TÜRKLER VE KÜRTLER!

                 EY TÜRKLER VE KÜRTLER!

               (PKK ve Kürt sorunu için çözüm)

        haksızlığa razı olmayan ALLAHın adıyla


Ey Türkiye ve Kürdiye halkları!

Her şeyden önce bu hitap, sizi bölmek, parçalamak
için söylenmiyor. Çünkü her ırkın bir kimliği vardır.
Ve her ırkın kendi kimliğini korumaya ve onu başka
bir ırkın asimilesinden kurtarmaya ve kendi ırkının
egemenliğini kurmaya hakkı vardır. Eğer bu hak
başka bir ırk tarafından çiğnenmekte ise, o hakkı
kurtarmak bir haktır ve onun için savaşmak da şart-
tır.

Şimdi bu hak için Türklerle Kürtler arasında PKK
aracılığıyla yürütülen bir savaş var. Fakat her iki
halk da bu savaştan rahatsız ve onun bir an önce
sona ermesini istiyor. Lâkin taraflar arasında bir an-
laşma sağlanamadığı için, bu son bir türlü gelemi-
yor, çözüm üretilemiyor. Ama bir çözüm bulmak ve
bulunana da razı olmak şart hale gelmiştir.

Şimdi bir çözüm arayan ve isteyen her iki halkın ta-
rafları şu gelecek sözleri iyi dinlemelidir.

Her seyden önce, herkesin keyfine göre çözüm ol-
maz. Çözüm; ancak hakka ve adalete göre olur.
Hakkın gereği ise; gasbedilmiş hakları geri iade
etmektir. Adaletin gereği ise; bu hak için savaşmış
olanları affetmektir.

Geri iade edilmesi gereken hakların gereği ise;
Kürt halkının çoğunlukta olduğu bölgelerde o böl-
genin, bölge halkının idaresine verilmesidir. Bunun
da şartı; meydana getirilecek idarenin, "demokrasi-
ye dayanması"dır. Bu şart kabul edildiği takdirde, o
bölge ve bölgeler Kürt halkının idaresine devredile-
bilir. Bu idarede PKK'lıların görev alabilmesi ise,
ancak seçime katılmak ve gerekli oyu alabildiklerin-
de mümkündür. Bunun dışında PKK'lılar yönetime
giremezler. Bir hak için savaşmış olmak da, o sava-
şanlara, yönetimin tek sahibi olma hakkını kazan-
dırmaz. Yönetimin liderliğini, ancak halk çoğunlu-
ğunun rızasını alanlar kazanır. Hem savaşçılık baş-
ka şeydir, yöneticilik de daha başka şey. Hem key-
fî yönetim var, insanî yönetim var. Halk ise, insanî
bir yönetim ister. Bu da, dinsel hayatın tam hükmet-
mediği yerlerde, demokrasiye dayanmakla olabilir.

Hak için savaşmış olanları affetmenin gereği ise;
gerekli kanunları hazırlayarak, Kürdistan için savaş-
mış ve bu savaş esnasında tutuklanmış ve esir a-
lınmış bütün PKK'lıları serbest bırakmaktır. Çünkü
Kürt halkının haklarını gasbeden taraf, savaşı baş-
latmış olan taraftır. Bunun için de silahı önce PKK
değil, Türkiye Ordusu bırakır. Dolayısıyla, PKK an-
cak, esir PKK'lılar serbest bırakıldıktan sonra silah
bırakır. Türkiye Ordusu'nun silah bırakması demek,
esir tutulan PKK'lıları serbest bırakmak ve bu ser-
best bırakma gerçekleşmediği müddetçe de, PKK'
dan silah bırakmasını istememek demektir.

PKK'lıların serbest bırakılmasından sonra silah bı-
rakmayacak ve savaşa devam edecek olan PKK'lı-
lar ise, anlaşmaya uymadıkları için hain ve terörist
muamelesi görecek ve yakalananlar da hemen i-
dam edilecektir. Bunun için de gerekli kanun he-
men hazırlanmalıdır. Avrupalıların idam cezasını
kaldırmış olmaları, adaletsizliğe hizmettir. Bu zalim
ve çirkin hizmetin derhal sona erdirilmesi gerekir.

Şimdi Kürt ve Türk halkları bu çözüme baksınlar ve
kararlarını versinler. Bu karar verilirken, çoğunluğun
dediğine bakılır. Eğer bu çözüme razı olunmazsa,
aralarındaki savaş, kıyamete kadar sürecek
demektir.

Hakka ve Adalete razı olmayacak olanlar, ancak
zalimlerdir!

Savaşlarını mâsûm sivil halkı katletmeye kaydıran-
lara da lânet olsun!

Not: Yüce Tanrı, aynı inançtan olanların birlik içinde
olmalarını istemişse de, bu istek; onların ırksal kim-
liklerini inkâr veya yok etmelerini ve ayrı ayrı otur-
malarının ve ayrı yönetimler altında olmalarının ip-
tâlini gerektirmez. O halde birlik ne zaman lâzım o-
lur? Birlik, meselâ sizi ve sizden birinizi yok etmek,
yurtlarınızdan sürüp çıkartmak isteyenler olursa ve-
ya karşınızda size saldırmaya hazır büyük bir düş-
man varsa, o zaman birlik olmak, dayanışma içine
girmek farz olur. Ama şu anda Türkiye, birinci ve i-
kinci dünya savaşlarındaki gibi açık ve hazır bir
şman tehdidiyle karşı karşıya değildir. Yani; hak,
haksızlığa âlet edilmemeli; Allah hakları, insan hak-
larını ortadan kaldırmak için kullanılmamalı.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onikisi, Ağustos sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Hak ve Adalet ve Çözüm.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *

Keine Kommentare: