Samstag, 23. Juli 2011

ÖZERKLİK TALEBİ NİÇİN KABUL EDİLMELİ?

ÖZERKLİK TALEBİ NİÇİN KABUL EDİLMELİ?

sorunları çözdüren ALLAHın adıyla

Şu an Kürt halkının yüzde seksen çoğunluğu bir özerklik talebinde
bulunmuyor, fakat bunun karşısında o halkın yüzde yirmilik bir a-
zınlığı özerklik istemektedir. Bu istek karşısında ne yapacağız?

"Çoğunluk istemiyor" diye, azınlığın isteğini red mi etmeliyiz? Bu
reddediş ne kadar doğru olur?

Bizce azınlığın talebini reddetmek doğru değildir. Çünkü bu talep,
"Türkiye'yi bölen" bir talep değil, Türkiye hudutları içinde "kendi
kendini yönetme" isteğidir. "Demokrasiye tam uyma" şartı getirile-
rek bu talep karşılanabilir ve diğer çoğunluk da demokrasiye uy-
gun bir özerkliğe katılabilir.

Bir evde oturan iki kardeşten birinin, baba evinden ayrılıp başka
bir evde kendi kendini idare etmek istemesi niçin suç olsun? Ma-
dem suç olamaz, Kürt azınlığın talebini reddetmek de haklılık ol-
maz. Eğer getirilen şartlara uymayı kabul ederlerse, onların isteği
de kabul görür ve görmelidir.

Onlar da, "demokrasiye tam uyma" şartını kabul etmek durumun-
dadırlar. Çünkü karşılarında onların talebini talep etmeyen büyük
bir çoğunluk bulunmaktadır. Bu çoğunluğun rızası alınmadan da,
azınlığın isteğini yerine getirmenin bir anlamı kalmıyor. Çünkü bu
halde Kürt bölgesini ikiye bölmek zorunluğu ortaya çıkar ki, bu
da kabul edilemez.

Şartları yerine getirildiğinde Türkiye, Kürt halkına özerklik vermek-
ten korkmamalıdır. Çünkü özerklik talebi, Türkiye'yi bölen bir ta-
lep değil, yönetimde ayrılıştır. Ama bu ayrılış yine Türkiye toprak-
larında kalacaktır. Hem Türkiye, on yıl sonra Ortadoğu'nun liderli-
ğini eline almış olacaktır ve yirmi yıl sonra da (bu bölge ülkelerinin
Türkiye'ye katılmasıyla) süper güç mevkiine çıkacaktır. Bu durum-
da Kürt halkı "bağımsızlık" istese bile, onlar Türkiye'nin avucunun
içinde olacaklardır.

Demek korkacak bir şey yok! Madem korkacak bir şey yok, ta-
lep edilen şey yerine getirilmelidir. O talebi yerine getirmek, Türki-
ye'nin elini rahatlatacaktır. Aksi ise, onun başını ağrıtacaktır. Ve i-
ki halkın gençleri boşu boşuna ölmeye devam edeceklerdir. Bu ö-
lümlere razı olmak, cinayete razı olmak değil midir? Bu zulüm artık
son bulmalıdır.

Hem ırkçı Kemalizmin geçmişte ekmiş olduğu şer tohumlarını sula-
mak ve korumak bizim görevimiz değildir! (Yeni Türkiye Halklari
olarak) bizim görevimiz, o tohumların yeşermesini önlemek ve yok
etmektir. O halde rüştüne ermiş Kürt halkını esir tutmaya son ver-
meliyiz. Bu, yeni Türkiye'nin görevidir. Yeni Türkiyeliler de, "Türki-
ye'nin Barışı" için ırkçı Kemalizm'in Kürt halkına vurmuş olduğu
doksan yıllık prangayı kırmalıdır. Bu pranganın kırılması, Türkiye'
nin özgürlüğe uçması olacaktır.

Not 1: Kürt halkının özerklik talebine bir kısım dindarların sıcak
bakmadığını görüyoruz. Ama dinin "birlik emri"ne zıt görünen bu
durum, bir "bölünme" değil, bir "ayrılma"dır. Rüştüne ermiş bir ev-
lâdın baba evini terkedip başka bir eve ayrılması ve bu evin idare-
sini yüklenmesi, bölünme olarak kabul edilemez. Bu "yönetimde
ayrılış"ta felâket değil, rahmet vardır. Biz, özerklik talebini; "top-
lumsal bölünme" değil, "siyasal bölünme" olarak görmeliyiz. (Hat-
ta "siyasal bölünme" de fazla lâf oldu. "Siyasal ayrışma" demeliyiz.)

Not 2: Eğer PKK özerklik şartlarını yerine getirmeden kanlı bir
ayrışmaya kalkışacak olursa, bu kalkışmada ilk kaybeden, kendisi
ve Öcalan olur.

Not 3: Bu bildiri, PKK ve Öcalan’a da iletilmelidir.

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Temmuz ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Keine Kommentare: