Mittwoch, 27. Juli 2011

EY AVRUPA HALKLARI! O EUROPEAN VÖLKER!

EY AVRUPA HALKLARI!

Norveç'te faşist düşünceli, öfkesi frensiz bir sapkının 76 mâsum
insanı katletmesiyle büyük bir şok yaşadınız. Ülkelerinizde sizlere
daha başka şoklar yaşatabilecek Norveçli katliamcının düşünce-
lerine sahip yüzlerce potansiyel teröristin bulunduğunu da unutma-
malısınız. Şimdi durup düşünmek zorundasınız: Acaba bu zehirli
meyveler medenî Avrupa'da nasıl üremektedir? Bunun cevabını
bulmalısınız ki, bu zehirli üretimi durdurabilesiniz. Aksi halde cen-
net ülkeleriniz cehenneme çevrilmekten kurtulmayacaktır.

Norveç'teki katliamı, "istisnâî bir olay" deyip, geçiştirmemelisiniz.
Çünkü daha önce de okul basan ögrencilerin katliamlarıyla yüzyü-
ze gelmiştiniz. Bu demektir ki, eğitim ve kültür ağacınız artık katli-
amcı meyveler vermektedir. Acaba bu canavarca üretimi nasıl dur-
duracaksınız?

İsterseniz bunun ilk cevabını biz verelim. Cevabımız ise şudur: Her
şeyden önce iki asırdır dışlamış olduğunuz yüce Tanrı'yı evlerinize,
okullarınıza, kalp ve kafalarınza içlemektir. Oğlu ve karısı olmayan
ve buna ihtiyacı bulunmayan yüce Tanrı'yı kalb ve kafalarınıza öyle
bir içleyin ki, şeytanın yönetiminde olmaktan, başıboş ve boşuboşu-
na yaşamaktan kurtulasınız.

Bu kurtuluş için bilmek zorundasınız: Sizleri, Darwin'in evrim teori-
si var etmedi. Sizler, tesadüfen oluşmuş başıboş varlıklar değilsiniz.
Çünkü hiç bir şey tesadüfen oluşamaz ve hedefsiz değildir. Acaba
bir bulaşık makinasının parçaları tesadüfen oluşup o makinaya yer-
leşmiş olabilir mi ki, evrendeki on milyar trilyon yıldız kendikendine
ve tesadüfen ve hedefsiz olarak uzaya gelip yerleşmiş olsun? Böyle
bir şeyin mümkün olmayacağını kendi yaptığınız makinalardan an-
lamaktasınız ve anlayabilirsiniz. Demek bu evrenin ve içindekilerinin
herşeyi bilen ve herşeye gücü yeten çok büyük, gözle görünmez,
ama eserleriyle ve gönderdiği elçileriyle anlaşılır ve bilinir bir Sahibi
vardır.

O çok yüce ve büyük Sahib'in sizden istediği ise şudur: O'nu gör-
meden bilmeniz, tanımanız, sevmeniz ve emirlerine teslim olmanız-
dır. O'na teslim olmak zorundasınız. Çünkü sizi yaratan ve yaşatan
O'dur. O'na teslim oluşun şartları ise: Doğruluk, adalet, ibadet ve i-
yilikçiliktir. Doğruluk ise; hakka uymak'tır. Hakk'a uymak da, yüce
Tanrı'nın istediği gibi olmaktır. O'nun isteği ise, O'na ve ötedünya-
sına inançtan sonra en başta: Adalet, ibadet ve iyilikçiliktir.

Adalet ise; haklıya hakkını, haksıza da cezasını vermektir. Ceza
vermek ise; ancak hak ettiği kadar olabilir. Buna göre; size bir tokat
atana iki tokat atamazsınız. Haksız yere bir öldürmede bulunmamış
olanı öldüremezsiniz. Öldürülmesi gerekeni de ancak devlete havale
edebilirsiniz. Haksız bir öldürmede bulunduğunuzda ise, bütün in-
sanları öldürmüş gibi olursunuz ki, bunun cezasını öte dünyada
mutlaka göreceksiniz. Sizi su ve toprak karışımından yaratmış bir
Yaratıcı, siz öldükten sonra sizi tekrar canlandırabilir ve ebedî ha-
pishanesine atabilir. Ölümü öldüremeyen insanların ise bundan ka-
çışı yoktur. Demek, Norveç katliamcısı da yüce Yaratıcıya hesap
verecek ve büyük bir ceza görecektir. Çünkü o katliamcı bu dün-
ya mahkemesinde ancak bir kere idam edilebilir. Ama o, 76 kişiyi
haksız yere öldürmüş olduğundan, onun 76 defa idam edilmesi ge-
rekir. Böyle bir cezayı da ancak onu yaratmış olan Yaratıcı verebi-
lir. Bunun için de başka ebedî bir dünya gereklidir. Demek ölümle
kurtuluş yoktur. O halde "adaletli" olmak zorundasınız. Bu anlayışı
evlerinize ve okullarınıza yerleştirdiğinizde ise, Norveç katliamcıla-
rından ve okul baskıncılarından kurtulacaksınız.

İbadet ise; yüce Yaratıcı'yı birlemek, yüceltmek ve O'na teşekkür
etmektir. Bu birleme, yüceltme ve teşekkürlemeyi yapmayan insan-
lar, yaşatılışın karşılığını vermemiş olurlar ki, böyle insanlar "ger-
çek insan" sıfatını kazanamazlar, hayvandan daha aşağı bir seviye-
ye düşerler. Tabii bu düşüş içinde olan kimselere "insan" demek
mümkün olmaz. İşte yüce Yaşatan'a ibadetle gerçek insanlığa yük-
selmiş olacaksınız. Bu yükselmeyi kazanmamış olanlara "medenî"
demek nasıl mümkün olabilir?

İyilikçilik ise; aciz ve güçsüzlerin elinden tutmak, fakirlerin yardımı-
na koşmak ve yardımlaşmaktır. Bu yardımlaşmanın gerçekleşmesi
için de zenginlere "servet vergisi" koymak ve alınacak vergileri de
fakirlere aktarmak gerekiyor. Bu gereklik ile de sosyal adalet ve
barışı sağlamış olursunuz.

Size yapılan bu dâvetten önce sizler; ateist, materyalist, naturalist
ve Darwinist şeytanlar tarafından: "Siz tesadüfen oluştunuz. Siz
kendi kendinizin sahibisiniz. Sizin bir Tanrı'ya ihtiyacınız yoktur.
Çünkü herkes kendi kendisinin tanrısıdır" denilerek iki asır boyun-
ca aldatıldınız. Bu aldatılma ile yüce Tanrı'yı dünyanızdan dışladı-
nız. Bu dışlama ile komünizm ve faşizmi doğurdunuz. Bu doğumlar
ise iki büyük dünya savaşı ile 80 milyon insanın ölümünü ve ülkele-
rinizin yıkılışını getirdi. Bu yıkılısı telafi edebildiniz, ama iç yıkılı-
şınızı göremediniz. Bu körlüğünüz sebebiyle şimdi Norveç katliam-
cılarıyla ve okul baskıncılarıyla karşılaşıyorsunuz. Bu süpriz karşı-
laşmaların son bulması için yüce Tanrı'yı dünyanıza içlemek zorun-
dasınız.

İki asır önce Tanrı'yı dünyanızdan dışlarken belki Hz. İsa Dini'nin
özünden saptırılmış bir dini dışladınız. Bu dışlamayı yaparken de
kendinizi haklı bulabilirsiniz. Ama Hz. İsa'nın gerçek dini ortaya
çıkıp önünüze geldiğinde, bunu reddetmeye hakkınız olmaz.

Diyebilirsiniz: "Norvec katliamcısı, radikal bir Hıristiyan. Din onu
katliamcı olmaktan kurtarmamışsa, sizin bizi Tanrı'ya dönmeye
çağırmanızda ne anlam kalır?"

Yüce Tanrı'nın gönderdiği hiç bir din, mâsûmların öldürülmesine
izin vermez. Bu tür öldürmeleri zulüm olarak görür ve onları ce-
hennemle tehdit eder. Çünkü din, insanları iyileştirmek ve onları
Tanrı'ya döndürmek için gönderilir. Bunun dışındaki dinler, din
olmaz. Demek Norveç katliamcısı ve El-Kaideciler yüce Tanrı'
nın emirlerini değil, kendi uydurdukları bir dinin gereklerini uygu-
luyorlar. Onların sapkınlıkları, sizin Tanrı'yı dışlamanızı gerektir-
mez.

Biz sizleri, milyonlarca mâsûm insanı suçlu ilân edip onları öldür-
meye hazır hale gelmiş El-Kaideci ve Norveç katliamcılarının ken-
di kafalarınca uydurdukları bir dine değil, yüce Tanrı'nın Hz.İsa'ya,
Musa'ya ve Muhammed'e indirdiği "gerçek din"e dâvet ediyoruz.
Dâvet ettiğimiz bu "global din"in temeli ise: "Tanrı tektir. İsa, Musa
ve Muhammed O'nun elçisidir"dir. Bu dinin özeti ise; yukarıda a-
çıkladığımız doğruluk, adalet, ibadet ve iyilikçilik'tir. Bunların ay-
rıntılarını, yüce Tanrı'nın indirdiği Kur'an, İncil ve Tevrat'tan öğre-
nebilirsiniz.

Yalnız bu öğrenimi yaparken İncil ve Tevrat'ı, Kur'anla karşılaştı-
rarak okumalısınız. Çünkü son gönderilen Kitap, öncekileri içerir
ve eksikliklerini giderir. Siz önceki Kitapların eksikliklerini ancak
son Kitap'tan öğrenebilirsiniz. Bunun için önceki Kitap'ların son
Kitap'la uyuşmayan sözlerine uymak zorunda değilsiniz. Çünkü bir
üniversite öğrencisi: "Ben, eğitim bakanlığının günümüz için hazır-
lamış olduğu ders kitaplarına göre değil, elli yıl önceki ders kitapla-
rına göre çalışırım" dese, bu öğrenci imtihanı geçemez. Bunun gibi,
Kur'ana göre hazırlanmayan insanlar da, yüce Tanrı'nın imtihanını
geçemezler.

Yüce Tanrı'nın imtihanını geçmek için çalışırken, uğradığınız terör
saldırısının şokuyla sorabilirsiniz: "Tanrı bu kötülüğü niçin yarattı?"

Yüce Tanrı bu kötülüğü, sizleri imtihan etmek için yarattı. Eğer bu
kötülükler olmasaydı, sizler iyiliği ve iyileşmeyi bilemezdiniz. Aynı
zamanda imtihana da gerek kalmazdı. Fakat yüce Tanrı sizin içiniz-
deki iyilik ve kötülüğü açığa çıkarmak için kötülüğü de yarattı ve
sizi bu şekilde sınamak istemektedir. Sizler de buna karşılık kötü-
lüğü yenmek için çalışmalı ve iyiliğinizi göstermelisiniz. İyiliğinizi
gösterebilmeniz de ancak yüce Sahibiniz'in indirdiği son Kitab'a uy-
makla mümkün olur. Öyle ise sarılın yüce Kitab'ınıza ve haykırınız:
"Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed O'nun elçisidir."

Ve unutmayınız: Dininiz, yerlerin ve göklerin yaratıcısı, yaşatıcısı
ve yöneticisi tek Tanrı'ya teslim olmaktır. Bu teslim oluşun özeti de:
Doğruluk, Adalet, İbadet ve İyilikçilik'tir. Ve ancak doğru, adaletli,
ibadetli ve iyilikçi olanlar yüce Tanrı'nın cennetine girecektir. Ada-
letsizleri, ibadetsizleri ve kötülükçüleri ise ebedî bir cehennem bek-
lemektedir. Birazcık aklı olanlar bu cehenneme girmemek için yüce
Tanrı'ya teslim olurlar. Elli yıl öncesinin ders kitaplarıyla imtihanı
geçmeye çalışan bir öğrenci gibi hareket ederseniz, hem dünyanızı
hem ötesini cehenneme döndürmüş olursunuz. Ama sizler akıllı in-
sanlarsınız. O akılsız öğrenci gibi olmayacağınızı umuyor, siz Nor-
veçlilere ve Avrupalılara geçmiş olsun diyoruz. Yüce Tanrı, doğru
ve aydınlık yolu bulmanızda yardımcınız olsun!

Konuyla ilgili yardımcı bildirilerimiz:

İNANÇ VE BİLİNÇ REHBERI
http://kuranisthaber.blogspot.com/2008/10/inan-ve-bilin-rehberi.html

DÜZENNAME
http://kuranisthaber.blogspot.com/2008/10/d-z-e-n-n-m-e.html

ÇAĞNAME
http://kuranisthaber.blogspot.com/2008/10/n-m-e.html

KURTULUŞNAME
http://kuranisthaber.blogspot.com/2008/10/k-u-r-t-u-l-u-s-n-m-e.html

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Temmuz sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Dâvet ve Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Keine Kommentare: