CHARLİE HEBDO KARİKATÜRİSTLERİNİ VE FRANSIZ DEVLET YÖNETİCİLERİNİ TANRI'NIN SON DİNİNE DÂVET EDİYORUZ!
Tanrı Elçileri'ne hakaret
edenleri cezâlandıracak olan tekTANRInın adıyla
1,7 milyar
müslümanın Peygamberine karikatürleriyle hakaret etmekte olan Charlie Hebdo
dergisi çalışanlarına ve onların çalışmalarına destek veren
Fransa yönetimindekilere soruyoruz: Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Yaptığınız ve izin verdiğiniz hakaretlerinizle
Müslüman Dünya'nın nefretini kazandığınızın farkında mısınız? Yoksa kazandığınız nefreti bir
kazanç olarak mı görüyorsunuz? Yoksa müslümanlara karşı bir kahramanlık mı kazanmak
istiyorsunuz? Ama bu kazanmaya çalıştığınız kahramanlık sahte bir
kahramanlıktır! Gerçek kahramanlık kazanmak istiyorsanız, İsrail devletinin
Filistinlilere yaptığı terör ve kötülükleri karikatürize
edebilmelisiniz ve Fransız yönetimi de buna ses çıkarmamalı. Ama bunu yaptığınız takdirde Avrupa
ve Amerika'daki Yahudi Lobisi size hayat hakkı tanımaz, iş yapamaz hale
gelirsiniz veya sizleri sessizce ortadan kaldırırlar. Bütün
bunlara rağmen kahramanlık yapabilir misiniz? Hadi bir deneyin!
Olacakları hep birlikte seyredelim...
Fakat gerçek kahraman olmak
istiyorsanız İsrail'in kötülükleri aleyhinde karikatür yapabilmelisiniz. Yoksa gerçek kahraman
olamazsınız. Çünkü gerçek kahramanlar iyilerin, âcizlerin, güçsüzlerin, haklıların, ezilenlerin
yanında olur. Yoksa zâlimlerin, kötülerin, emperyalistlerin yanında olmazlar. Meselâ ülkeniz Fransa, bazı Afrika ülkelerinin sömürgecisidir. Bu
sömürgeciliğe karşı karikatür yapabilir misiniz? Yapın, görelim!
Ey hakaretçi Charlie Hebdo
karikatüristleri ve onların hakaretlerine izin veren Fransız
yönetimindekiler!
Şimdi siz 1,7
milyar müslümanın Peygamberine hakaret etmeye ve ettirmeye "demokrasi" mi
diyorsunuz? Sizin bu hakaretçi demokrasiniz, biz Müslüman Dünya'nın ve bütün
müslümanların ayağının altındadır. Bunu bilesiniz! Demokrasinizi ayağımızın altına düşürdünüz. Demokrasiniz
şu anda ayağımızın altında çiğnenmektedir. Onu
kurtarmaya var mısınız?
Ey Charlie
Hebdo'nun hakaretçileri ve onların destekcisi olan
Fransız yönetimindekiler!
Siz şimdi bu
hakaretlerinizi Tanrı'nın soracağı hesabı bilmeden ve düşünmeden ve dünyada ebedî kalacağınızı sanarak yapıyorsunuz. Çünkü bu konuda
yeterli inanca sahip değilsiniz. Ama yüce Tanrı'nın sizden soracağı bir hesap
olacaktır. Bu hesap sonucunda da atılacağınız yer
cehennemdir. Bu cehennemden kurtuluşunuz ancak ölümü
öldürebilmeniz ve tekrar diriltilişi durdurabilmenizle mümkün olur. Buna yetecek
gücünüz var mı? Olmadığına göre, sizler cehennemin yolcularısınız. Sizin âhirete
olan inançsızlığınız sizi cehennemden kurtarmaz. Çünkü ölümü
öldürecek ve tekrar diriltilişi durduracak gücünüz yoktur. Ama sizden hesap
soracak ve evrenin sahibi olan bir Tanrı vardır. Bu Tanrı yeryüzündeki
insanlara bir din göndermiştir. Eğer bu dini kabul
ederseniz ve gereklerini yerine getirirseniz, ebedî mutlulukla dolu bir cennet
sizin olacaktır. Eğer bu dini reddederseniz ve gereklerini yapmazsanız, ebedî bir
cehenneme atılacaksınız. Seçimde özgürsünüz. Eğer cenneti isterseniz, Tanrı'nın gönderdiği son dini kabul
etmelisiniz. Eğer "kabul ediyoruz" diyorsanız, evrenin ve içindekilerinin tek
sahibi olan Tanrı'nın dini şudur: O da; Tanrı'nın varlık ve tekliğine inanıp O'na teslim
olmaktır.
Tanrı'ya inanmanın şartları şunlardır: Tanrı'ya, meleklerine,
peygamberlerine, kitaplarına, âhiretine ve kaderine inanmak.
Tanrı'ya teslim olmanın şartları ise şunlardır: Haklı olmak, adâletli
olmak, namuslu olmak, ibadetli olmak, ahlâklı olmak ve iyilikçi olup bütün
kötülükleri terketmektir.
Şimdi Tanrı'ya inancın şartlarını kısaca detaylandıralım.
Tanrı'ya inanç: Tanrı'ya inanmalısınız. Çünkü eser ustasız, mülk sahipsiz,
ülke başkansız olmadığı gibi, bu evren mülkü de sahipsiz ve sultansız olmaz. Evren içindeki eserler de
ustasız olmaz. Onların sahibi, sultanı ve ustası ise ancak Tanrı'dır.
Tanrı'yı gözlerimizle
göremeyiz. Çünkü biz insanlar evrenin ve göklerin ötesinde olan Tanrı'ya 50 bin yıl kadar uzaktayız. Ama Tanrı bizi görür. Çünkü Tanrı için uzak-yakın birdir. Yani
O'na uzaklık yoktur.
Biz insanlar Tanrı'yı göremeyeceğimiz için Tanrı bize Kendini tanıtmak ve
isteklerini bildirmek için Elçi ve Kitap gönderir
ve göndermiştir. Son Kitaplar: Tevrat, İncil ve Kur'andır. Son
Peygamberler de: Musa, İsa ve Muhammed'dir. Elçi ve Kitaplar
olmadan Tanrı'yı bilemeyiz ve tanıyamayız. Çünkü Tanrı, büyüklüğü ve saygınlığı dolayısıyla insanların ayağına gelmez. Bunun
için de Elçi ve Kitap gönderir. Elçi ve Kitapların
gönderilebilmesi için de Meleklerin varlığına gerek vardır. Melekler Tanrı'nın memurudur. Bir
devlet memursuz olmadığı gibi, Tanrı ve saltanatı da meleksiz
olmaz. Melekler ışıktan ve ışından yaratılmıştır. Az bir kısmını gözle görmek
mümkündür. Ama çoğunluğu gözle görülmez.
Yeryüzünde insanların hareketlerini kaydeden ve diğer canlıları kontrol altında tutan
milyarlarca melek vardır. Yani yeryüzünde hiçbir şey kontrol dışında değildir. Herşey melekler vasıtasıyla
kaydedilmektedir. Bu kaydedilme de, âhiretin varlığını gösterir. Bunun
için kıyameti, kıyametten sonra yeniden diriltilmeyi, hesap vermeyi ve hesap sonucunda
cennet veya cehenneme gitmeyi içine alan âhirete de inanmalısınız. Âhiret
olmazsa, zâlimler zulmüyle, zulme uğrayanlar da uğradıkları kötülükle kalırlar ki yüce Tanrı bu çok büyük
adâletsizliğe izin veremez. İzin vermediği için de âhireti
varetmiştir. Âhiretin varlığıyla insanlar ölümün yokediciliğinden kurtulur,
iyiler cenneti, kötüler de cehennemi kazanırlar. Bu şekilde
yeryüzündeki adâletsizlik karşılık bulur. Bunlarla birlikte kadere de inanmalısınız. Kader, Tanrı'nın herşeye bir ölçü koyması ve herşeyi önceden
bilmesidir. O'nun bilmesi ise insanların seçim ve isteğini yoketmez. Eğer Tanrı'nın bilmesi insan iradesini yok etseydi,
inkârcılar Tanrı'yı inkâr edemezdi.
Tanrı'ya ve ötedünyasına inançtan sonra şimdi de Tanrı'ya teslim olmanın şartlarını detaylandıralım.
Haklı olmak: Haklı olmak; Yaratan'ın, yaratılışın ve yaratılmışların yasasına itaat
etmektir. Yaratan'ın yasası Kur'anda
bidirilmiştir. Fakat ondört buçuk asır önce indirilmiş Kur'andaki Tanrı hükümleri eğer bu zamanda
uygulandıklarında adâletsizliğe sebep oluyorsa ve olacaksa, bunları adâletli hale
getirmek, Tanrı'nın doğruluğa götürücüsü Mehdi'nin görevidir ve Mehdi de şu anda görev başındadır. Çünkü yüce Tanrı adâletsizliğe izin veremez.
Yaratılışın yasasını dünya bilginleri
temsil eder. Dünya bilginlerinin isbatladıkları bilgi
reddedilemez. İsbatlanmış bilgiyi reddetmek, yaratılışa isyandır. Bu isyanın ise büyük
zararları vardır. Meselâ dünya bilginleri: "İnsanların ürettikleri
zararlı gazlar ozon tabakasını deliyor. Bu deliniş de dünyaya
felâket olarak dönüyor" diyorlarsa, onların bu bilgisine
itaat etmek gerekir. Aksi halde bütün insanlık zarar
görecektir.
Yaratılmışların yasasına itaatten
maksat ise; insanların yaptıkları hak ve adâlet ve
namus temelli doğru yasalardır. Doğru bir yasa ise
ancak hak ve adâleti ve namusu temel yapmakla ve Yaratan'ın ve yaratılışın yasalarıyla uyumlu
olmakla doğru yasa olur. İnsanların eğri yasalara itaat
etme zorunluğu yoktur. Yasalarına itaat isteyen devletler, yasalarını doğrultmak zorundadır. Bu da en başta adâletli
olmakla mümkündür.
Adâletli olmak:
Haklıya hakkını, haksıza cezâsını hakettiği kadar vermek ve ölçülü olmaktır. Bu ölçü gereğince kanun
koymadan cezâ verilmez. Bir suçlunun cezâsı başkasına yüklenilmez.
Suçu kim işlemişse, cezâyı o çeker. Suç işlemiş akraba ve
sevilenler adâletten kaçırılmaz. Doğru şahitlik
gizlenemez. Hükümler şartlara göre değişir. Şartlar değiştiği halde hükümler
değişmezse, adâletsizlik meydana gelir. Adâletsizlik ise bir ülkeyi yıkılışa götürür. Bu
sebeple bu zamanda ve yenilenmiş İslâmiyette hırsızın eli kesilmez.
Bunun için bir hırsız ancak çaldığı değer ve verdiği zarar kadar
cezâlanır. Bu cezâ da hapis cezâsıdır. Bu zamanın şartlarına göre zina ve eşcinsellik yapanlar da taşlanarak
öldürülemezler. Ancak hapisle cezâlanırlar. Yüzde yüz
haksızlıkla bir kimseyi öldürenler, teröristler ve tecavüzcüler ise idam
edilirler. Çünkü bu suçları işleyenlerin yaşam hakkı yoktur.
Buradaki adâlet
ikeleri bir diktatöre yönetim hakkı vermez. Bu sebeple İslâmlı bir ülkede bir
diktatörün yönetim hakkı yoktur. Müslümanlar da yönetim hakkı olmayan
diktatörleri iktidardan uzaklaştırmak zorundadır. Suriye'de
Esad, Mısır'da Sisi yönetimden derhal çekilmelidir. Çekilmedikleri
takdirde müslümanların onları devirme hakkı vardır. Çıkarları için Sisi'yi ve Esad'ı koruyan Avrupa,
Amerika, İran ve Rusya ise çok büyük bir zulüm ve adâletsizlik içindedir. Bu
adâletsizlik son bulmalıdır. İslâmlı Ülkeler'in
liderleri ise, adâletsizliğe son vermeyen o ülkelerle ilişkilerini yeniden
ayarlamalıdır. Çıkarları için adâleti çiğneyen ve çiğneten devlet
yöneticileri ise mâsum bir kedicik olmadıklarını, bir insanlık düşmanı olduklarını iyi
bilmelidirler.
Namuslu olmak:
Aileyi korumaktır. Bu koruma için de gayrimeşru cinsel ilişkiler son bulmalı ve nikâha rağbet edilmeli ve eşcinsellik
terkedilmelidir. İslâmlı Ülkeler'de zina
ve eşcinsellik meşruiyet kazanamaz. Namusunu korumak isteyen kadınlar sokağa çıkarken kol ve
bacaklarını ve göğüslerini açıkta bırakmayıp örtmelidir. Başlarını örtüp örtmemekte
ise özgürdürler.
İbadetli olmak:
Günde beş defa namaz kılmak, Ramazan ayında 30 gün oruç tutmak, yılda bir defa
fazla mal ve servetinin yüzde 3 kadarını fakirlere dağıtmak, yılda bir kere Tanrı için bir hayvanı kurban etmek,
ömürde bir defa Mekke'ye gidip Kâbe'de haccetmek ve Tanrı'nın tekliğine ve İsa, Musa ve
Muhammed'in Tanrı'nın elçileri olduğuna ve bu elçilerin Tanrı oğlu olmadığına şahitlik etmektir.
Çünkü Tanrı herşeyin yaratıcısı olduğu, doğumu ve ölümü
olmadığı için O'nun çocuğu olmaz ve olmamıştır. Bunu da son
kitap Kur'anla bildirmiştir. Bu bildiri karşısında Tanrı'nın çocuğu olduğu iddiaları ve inançları geçersizdir.
Tanrı'ya teslim olmayı kabul edenler
burada gösterilen ibadetleri yapmak zorundadır. Çünkü yüce Tanrı insanları ibadet için yaratmıştır. Biz insanlar
nasıl çamaşır ve bulaşık makinasını, buzdolabını, televizyonu, otomobilleri bize hizmet
etsinler diye yapıyor, yaratıyorsak, aynı şekilde Tanrı da biz insanları O'na ibadet
etmemiz için yaratıyor. Güçleri yettiği halde gerekli
ibadetleri yapmayanlar, cenneti kazanamayacaktır. Ancak belirli
bir müddet cezâ gördükten sonra cennete girmeleri mümkün olabilecektir.
Ahlâklı olmak: Gurur,
kibir, bencillik, kıskançlık, hased,
cimrilik, acımasızlık, kötü davranış ve yalancılık gibi bütün kötü
sıfatları kalpten çıkarıp, onların yerlerine onların iyi zıtları olan tevazu, başkasını düşünmek, birisinin
kazancına sevinmek, cömert olmak, merhametli olmak, yaratılmışlara iyi
davranmak ve doğru olmak gibi iyi sıfatları yerleştirmektir. Güzel
ahlâkın temeli hak, adâlet, namus ve doğruluktur. Bunlar
olmadan güzel ahlâk kazanılamaz.
İyilikçi olmak:
Âcizlerin, muhtaçların ve fakirlerin
yardımına koşmak ve onlara yapılacak yardımı sırf Yaratan'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmak,
onlardan karşılık beklememek ve iyi işler yapmaktır.
Ey Charli
Hebdo'nun hakaretçileri ve onların hakaretçiliğine izin veren
Fransa yöneticileri! İşte sizleri cehennemden kurtaracak ve cennete
götürecek din, bu dindir. İsa'ya, Musa'ya ve Muhammed'e gönderilen dinin
özeti de budur. Tanrı'nın bundan başka dini yoktur.
Bundan başka bütün dinler uydurulmuştur. Uydurulmuş dinlerin Tanrı katında bir geçerliği yoktur. Çünkü din
göndermek sadece Tanrı'nın hakkıdır. Çünkü evrenin
sahibi kimse, din gönderme hakkı da O'nundur. Bu sebeple evrenin sahibi
olmayanların din üretme hakkı yoktur.
Sizlerin de bu
dini reddetme hakkınız yoktur. Çünkü evrenin
sahibi sizler değilsiniz. Eğer bu dini reddederseniz, ebedî mutlulukla
dolu cenneti kaybetmekten başka cehennemi de haketmiş olacaksınız. Ölümü
öldürmeye, kıyameti durdurmaya ve yeniden diriltilişi engellemeye
gücünüz yetmeyeceğinden de cehennemden kurtuluşunuz olmayacaktır. Kurtuluş isterseniz, ne
yapacağınızı biliyorsunuz. Bu bilgiyi kötüye kullanmamalısınız. Çünkü ömrünüz
tükenmekte, ölüm canavarı karşınızdan gelmekte ve
karanlık mezar sizi beklemektedir. Bunlar karşısında tükenmez bir
ömrü kazanmak, ölümü ölümsüzlüğe geçiş ve mezarı da ötedünyanın bekleme salonu
yapmak sizin elinizdedir.
Hakaret ettiğiniz Muhammed
Peygamber, sizlere cenneti kazandıracak bir dinin elçiliğini yapmıştır. O bu elçiliğiyle hakareti değil, yüceltilmeyi
hakediyor. Haklıya hakkını vermeyi bilecek misiniz? Adalet'in temeli işte budur!
Adâletli olabilecek misiniz? Eğer adâletli olmazsanız, sizler
zâlimlersiniz! Zumünü terketmeyenler için de yaşasın cehennem!
İmza: Mehdiyet
Makamı.
Not 1: Burada dâvet
edilen din hakkında: "Biz bu dini kabul de etmeyiz, red de etmeyiz" diyenler
ve "Tanrı var da olabilir, yok da olabilir" kararsızlığında olanlar, eğer ölünceye kadar
bu inançta kalırlarsa, Tanrı'ya inanmamayı kabul etmiş olacakları için hakları cehennemdir.
Yani deistlik ve agnostiklik bir kurtuluş değildir.
Not 2: Burada
Tanrı'ya inanmaya ve O'na teslim oluşa yapılan dâvet, bütün
Fransızlar, Avrupalılar ve tüm insanlık için geçerlidir.
Not 3: Fikrini
söylemek ile hakaret etmeyi ayırdetmesini bilmeyen siyasetçiler Fransa
yönetiminden çekilmelidir.
Not 4: Muhammed
Peygamber'e hakaret etme izni veren Fransa yönetimi eğer Müslüman
Dünya'ya karşı savaş istiyorsa söylesin, ordularımızı hazırlayalım.
Not 5: Eğer Fransız hükümeti
Charlie Hebdo'nun hakaretçiliğine son
verdirmezse, İslâmlı Ülkeler Fransız siyasetçilerine giriş yasağı koymak zorundadır.
Not 6: Bu bildiri
uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.
İmza: Mehdiyet
Makamı.
Tanrı tektir. İsa, Musa ve
Muhammed Tanrı'nın elçisidir.
Zaman: Yeni Çağ'ın yirmisi, Eylül
başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hakka
dâvet ve uyarı.
Boyut: Muranizm.
(Modern Kur'anistlik)
Yayınlayan: Avrupa
Muranistleri.
*
* *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen