Mittwoch, 9. September 2020

 CHARLİE HEBDO KARİKATÜRİSTLERİNİ VE FRANSIZ DEVLET YÖNETİCİLERİNİ TANRI'NIN SON DİNİNE DÂVET EDİYORUZ!

 

Tanrı Elçileri'ne hakaret edenleri cezâlandıracak olan tekTANRInın adıyla

 

1,7 milyar müslümanın Peygamberine karikatürleriyle hakaret etmekte olan Charlie Hebdo dergisi çalışanlarına ve onların çalışmalarına destek veren Fransa yönetimindekilere soruyoruz: Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Yaptığınız ve izin verdiğiniz hakaretlerinizle Müslüman Dünya'nın nefretini kazandığınızın farkında mısınız? Yoksa kazandığınız nefreti bir kazanç olarak mı görüyorsunuz? Yoksa müslümanlara karşı bir kahramanlık mı kazanmak istiyorsunuz? Ama bu kazanmaya çalıştığınız kahramanlık sahte bir kahramanlıktır! Gerçek kahramanlık kazanmak istiyorsanız, İsrail devletinin Filistinlilere yaptığı terör ve kötülükleri karikatürize edebilmelisiniz ve Fransız yönetimi de buna ses çıkarmamalı. Ama bunu yaptığınız takdirde Avrupa ve Amerika'daki Yahudi Lobisi size hayat hakkı tanımaz, iş yapamaz hale gelirsiniz veya sizleri sessizce ortadan kaldırırlar. Bütün bunlara rağmen kahramanlık yapabilir misiniz? Hadi bir deneyin! Olacakları hep birlikte seyredelim...

Fakat gerçek kahraman olmak istiyorsanız İsrail'in kötülükleri aleyhinde karikatür yapabilmelisiniz. Yoksa gerçek kahraman olamazsınız. Çünkü gerçek kahramanlar iyilerin, âcizlerin, güçsüzlerin, haklıların, ezilenlerin yanında olur. Yoksa zâlimlerin, kötülerin, emperyalistlerin yanında olmazlar. Meselâ ülkeniz Fransa, bazı Afrika ülkelerinin sömürgecisidir. Bu sömürgeciliğe karşı karikatür yapabilir misiniz? Yapın, görelim!

 

Ey hakaretçi Charlie Hebdo karikatüristleri ve onların hakaretlerine izin veren Fransız yönetimindekiler!

Şimdi siz 1,7 milyar müslümanın Peygamberine hakaret etmeye ve ettirmeye "demokrasi" mi diyorsunuz? Sizin bu hakaretçi demokrasiniz, biz Müslüman Dünya'nın ve bütün müslümanların ayağının altındadır. Bunu bilesiniz! Demokrasinizi ayağımızın altına düşürdünüz. Demokrasiniz şu anda ayağımızın altında çiğnenmektedir. Onu kurtarmaya var mısınız?

Ey Charlie Hebdo'nun hakaretçileri ve onların destekcisi olan Fransız yönetimindekiler!

Siz şimdi bu hakaretlerinizi Tanrı'nın soracağı hesabı bilmeden ve düşünmeden ve dünyada ebedî kalacağınızı sanarak yapıyorsunuz. Çünkü bu konuda yeterli inanca sahip değilsiniz. Ama yüce Tanrı'nın sizden soracağı bir hesap olacaktır. Bu hesap sonucunda da atılacağınız yer cehennemdir. Bu cehennemden kurtuluşunuz ancak ölümü öldürebilmeniz ve tekrar diriltilişi durdurabilmenizle mümkün olur. Buna yetecek gücünüz var mı? Olmadığına göre, sizler cehennemin yolcularısınız. Sizin âhirete olan inançsızlığınız sizi cehennemden kurtarmaz. Çünkü ölümü öldürecek ve tekrar diriltilişi durduracak gücünüz yoktur. Ama sizden hesap soracak ve evrenin sahibi olan bir Tanrı vardır. Bu Tanrı yeryüzündeki insanlara bir din göndermiştir. Eğer bu dini kabul ederseniz ve gereklerini yerine getirirseniz, ebedî mutlulukla dolu bir cennet sizin olacaktır. Eğer bu dini reddederseniz ve gereklerini yapmazsanız, ebedî bir cehenneme atılacaksınız. Seçimde özgürsünüz. Eğer cenneti isterseniz, Tanrı'nın gönderdiği son dini kabul etmelisiniz. Eğer "kabul ediyoruz" diyorsanız, evrenin ve içindekilerinin tek sahibi olan Tanrı'nın dini şudur: O da; Tanrı'nın varlık ve tekliğine inanıp O'na teslim olmaktır.

Tanrı'ya inanmanın şartları şunlardır: Tanrı'ya, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, âhiretine ve kaderine inanmak.

Tanrı'ya teslim olmanın şartları ise şunlardır: Haklı olmak, adâletli olmak, namuslu olmak, ibadetli olmak, ahlâklı olmak ve iyilikçi olup bütün kötülükleri terketmektir.

Şimdi Tanrı'ya inancın şartlarını kısaca detaylandıralım.

Tanrı'ya inanç: Tanrı'ya inanmalısınız. Çünkü eser ustasız, mülk sahipsiz, ülke başkansız olmadığı gibi, bu evren mülkü de sahipsiz ve sultansız olmaz. Evren içindeki eserler de ustasız olmaz. Onların sahibi, sultanı ve ustası ise ancak Tanrı'dır.

Tanrı'yı gözlerimizle göremeyiz. Çünkü biz insanlar evrenin ve göklerin ötesinde olan Tanrı'ya 50 bin yıl kadar uzaktayız. Ama Tanrı bizi görür. Çünkü Tanrı için uzak-yakın birdir. Yani O'na uzaklık yoktur.

Biz insanlar Tanrı'yı göremeyeceğimiz için Tanrı bize Kendini tanıtmak ve isteklerini bildirmek için Elçi ve Kitap gönderir ve göndermiştir. Son Kitaplar: Tevrat, İncil ve Kur'andır. Son Peygamberler de: Musa, İsa ve Muhammed'dir. Elçi ve Kitaplar olmadan Tanrı'yı bilemeyiz ve tanıyamayız. Çünkü Tanrı, büyüklüğü ve saygınlığı dolayısıyla insanların ayağına gelmez. Bunun için de Elçi ve Kitap gönderir. Elçi ve Kitapların gönderilebilmesi için de Meleklerin varlığına gerek vardır. Melekler Tanrı'nın memurudur. Bir devlet memursuz olmadığı gibi, Tanrı ve saltanatı da meleksiz olmaz. Melekler ışıktan ve ışından yaratılmıştır. Az bir kısmını gözle görmek mümkündür. Ama çoğunluğu gözle görülmez. Yeryüzünde insanların hareketlerini kaydeden ve diğer canlıları kontrol altında tutan milyarlarca melek vardır. Yani yeryüzünde hiçbir şey kontrol dışında değildir. Herşey melekler vasıtasıyla kaydedilmektedir. Bu kaydedilme de, âhiretin varlığını gösterir. Bunun için kıyameti, kıyametten sonra yeniden diriltilmeyi, hesap vermeyi ve hesap sonucunda cennet veya cehenneme gitmeyi içine alan âhirete de inanmalısınız. Âhiret olmazsa, zâlimler zulmüyle, zulme uğrayanlar da uğradıkları kötülükle kalırlar ki yüce Tanrı bu çok büyük adâletsizliğe izin veremez. İzin vermediği için de âhireti varetmiştir. Âhiretin varlığıyla insanlar ölümün yokediciliğinden kurtulur, iyiler cenneti, kötüler de cehennemi kazanırlar. Bu şekilde yeryüzündeki adâletsizlik karşılık bulur. Bunlarla birlikte kadere de inanmalısınız. Kader, Tanrı'nın herşeye bir ölçü koyması ve herşeyi önceden bilmesidir. O'nun bilmesi ise insanların seçim ve isteğini yoketmez. Eğer Tanrı'nın bilmesi insan iradesini yok etseydi, inkârcılar Tanrı'yı inkâr edemezdi.

Tanrı'ya ve ötedünyasına inançtan sonra şimdi de Tanrı'ya teslim olmanın şartlarını detaylandıralım.

Haklı olmak: Haklı olmak; Yaratan'ın, yaratılışın ve yaratılmışların yasasına itaat etmektir. Yaratan'ın yasası Kur'anda bidirilmiştir. Fakat ondört buçuk asır önce indirilmiş Kur'andaki Tanrı hükümleri eğer bu zamanda uygulandıklarında adâletsizliğe sebep oluyorsa ve olacaksa, bunları adâletli hale getirmek, Tanrı'nın doğruluğa götürücüsü Mehdi'nin görevidir ve Mehdi de şu anda görev başındadır. Çünkü yüce Tanrı adâletsizliğe izin veremez.

Yaratılışın yasasını dünya bilginleri temsil eder. Dünya bilginlerinin isbatladıkları bilgi reddedilemez. İsbatlanmış bilgiyi reddetmek, yaratılışa isyandır. Bu isyanın ise büyük zararları vardır. Meselâ dünya bilginleri: "İnsanların ürettikleri zararlı gazlar ozon tabakasını deliyor. Bu deliniş de dünyaya felâket olarak dönüyor" diyorlarsa, onların bu bilgisine itaat etmek gerekir. Aksi halde bütün insanlık zarar görecektir.

Yaratılmışların yasasına itaatten maksat ise; insanların yaptıkları hak ve adâlet ve namus temelli doğru yasalardır. Doğru bir yasa ise ancak hak ve adâleti ve namusu temel yapmakla ve Yaratan'ın ve yaratılışın yasalarıyla uyumlu olmakla doğru yasa olur. İnsanların eğri yasalara itaat etme zorunluğu yoktur. Yasalarına itaat isteyen devletler, yasalarını doğrultmak zorundadır. Bu da en başta adâletli olmakla mümkündür.

Adâletli olmak: Haklıya hakkını, haksıza cezâsını hakettiği kadar vermek ve ölçülü olmaktır. Bu ölçü gereğince kanun koymadan cezâ verilmez. Bir suçlunun cezâsı başkasına yüklenilmez. Suçu kim işlemişse, cezâyı o çeker. Suç işlemiş akraba ve sevilenler adâletten kaçırılmaz. Doğru şahitlik gizlenemez. Hükümler şartlara göre değişir. Şartlar değiştiği halde hükümler değişmezse, adâletsizlik meydana gelir. Adâletsizlik ise bir ülkeyi yıkılışa götürür. Bu sebeple bu zamanda ve yenilenmiş İslâmiyette hırsızın eli kesilmez. Bunun için bir hırsız ancak çaldığı değer ve verdiği zarar kadar cezâlanır. Bu cezâ da hapis cezâsıdır. Bu zamanın şartlarına göre zina ve eşcinsellik yapanlar da taşlanarak öldürülemezler. Ancak hapisle cezâlanırlar. Yüzde yüz haksızlıkla bir kimseyi öldürenler, teröristler ve tecavüzcüler ise idam edilirler. Çünkü bu suçları işleyenlerin yaşam hakkı yoktur.

Buradaki adâlet ikeleri bir diktatöre yönetim hakkı vermez. Bu sebeple İslâmlı bir ülkede bir diktatörün yönetim hakkı yoktur. Müslümanlar da yönetim hakkı olmayan diktatörleri iktidardan uzaklaştırmak zorundadır. Suriye'de Esad, Mısır'da Sisi yönetimden derhal çekilmelidir. Çekilmedikleri takdirde müslümanların onları devirme hakkı vardır. Çıkarları için Sisi'yi ve Esad'ı koruyan Avrupa, Amerika, İran ve Rusya ise çok büyük bir zulüm ve adâletsizlik içindedir. Bu adâletsizlik son bulmalıdır. İslâmlı Ülkeler'in liderleri ise, adâletsizliğe son vermeyen o ülkelerle ilişkilerini yeniden ayarlamalıdır. Çıkarları için adâleti çiğneyen ve çiğneten devlet yöneticileri ise mâsum bir kedicik olmadıklarını, bir insanlık düşmanı olduklarını iyi bilmelidirler.

Namuslu olmak: Aileyi korumaktır. Bu koruma için de gayrimeşru cinsel ilişkiler son bulmalı ve nikâha rağbet edilmeli ve eşcinsellik terkedilmelidir. İslâmlı Ülkeler'de zina ve eşcinsellik meşruiyet kazanamaz. Namusunu korumak isteyen kadınlar sokağa çıkarken kol ve bacaklarını ve göğüslerini açıkta bırakmayıp örtmelidir. Başlarını örtüp örtmemekte ise özgürdürler.

İbadetli olmak: Günde beş defa namaz kılmak, Ramazan ayında 30 gün oruç tutmak, yılda bir defa fazla mal ve servetinin yüzde 3 kadarını fakirlere dağıtmak, yılda bir kere Tanrı için bir hayvanı kurban etmek, ömürde bir defa Mekke'ye gidip Kâbe'de haccetmek ve Tanrı'nın tekliğine ve İsa, Musa ve Muhammed'in Tanrı'nın elçileri olduğuna ve bu elçilerin Tanrı oğlu olmadığına şahitlik etmektir. Çünkü Tanrı herşeyin yaratıcısı olduğu, doğumu ve ölümü olmadığı için O'nun çocuğu olmaz ve olmamıştır. Bunu da son kitap Kur'anla bildirmiştir. Bu bildiri karşısında Tanrı'nın çocuğu olduğu iddiaları ve inançları geçersizdir.

Tanrı'ya teslim olmayı kabul edenler burada gösterilen ibadetleri yapmak zorundadır. Çünkü yüce Tanrı insanları ibadet için yaratmıştır. Biz insanlar nasıl çamaşır ve bulaşık makinasını, buzdolabını, televizyonu, otomobilleri bize hizmet etsinler diye yapıyor, yaratıyorsak, aynı şekilde Tanrı da biz insanları O'na ibadet etmemiz için yaratıyor. Güçleri yettiği halde gerekli ibadetleri yapmayanlar, cenneti kazanamayacaktır. Ancak belirli bir müddet cezâ gördükten sonra cennete girmeleri mümkün olabilecektir.

Ahlâklı olmak: Gurur, kibir, bencillik, kıskançlık, hased, cimrilik, acımasızlık, kötü davranış ve yalancılık gibi bütün kötü sıfatları kalpten çıkarıp, onların yerlerine onların iyi zıtları olan tevazu, başkasınışünmek, birisinin kazancına sevinmek, cömert olmak, merhametli olmak, yaratılmışlara iyi davranmak ve doğru olmak gibi iyi sıfatları yerleştirmektir. Güzel ahlâkın temeli hak, adâlet, namus ve doğruluktur. Bunlar olmadan güzel ahlâk kazanılamaz.

İyilikçi olmak: Âcizlerin, muhtaçların ve fakirlerin yardımına koşmak ve onlara yapılacak yardımı sırf Yaratan'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmak, onlardan karşılık beklememek ve iyi işler yapmaktır.

Ey Charli Hebdo'nun hakaretçileri ve onların hakaretçiliğine izin veren Fransa yöneticileri! İşte sizleri cehennemden kurtaracak ve cennete götürecek din, bu dindir. İsa'ya, Musa'ya ve Muhammed'e gönderilen dinin özeti de budur. Tanrı'nın bundan başka dini yoktur. Bundan başka bütün dinler uydurulmuştur. Uydurulmuş dinlerin Tanrı katında bir geçerliği yoktur. Çünkü din göndermek sadece Tanrı'nın hakkıdır. Çünkü evrenin sahibi kimse, din gönderme hakkı da O'nundur. Bu sebeple evrenin sahibi olmayanların din üretme hakkı yoktur.

Sizlerin de bu dini reddetme hakkınız yoktur. Çünkü evrenin sahibi sizler değilsiniz. Eğer bu dini reddederseniz, ebedî mutlulukla dolu cenneti kaybetmekten başka cehennemi de haketmiş olacaksınız. Ölümü öldürmeye, kıyameti durdurmaya ve yeniden diriltilişi engellemeye gücünüz yetmeyeceğinden de cehennemden kurtuluşunuz olmayacaktır. Kurtuluş isterseniz, ne yapacağınızı biliyorsunuz. Bu bilgiyi kötüye kullanmamalısınız. Çünkü ömrünüz tükenmekte, ölüm canavarı karşınızdan gelmekte ve karanlık mezar sizi beklemektedir. Bunlar karşısında tükenmez bir ömrü kazanmak, ölümü ölümsüzlüğe geçiş ve mezarı da ötedünyanın bekleme salonu yapmak sizin elinizdedir.

Hakaret ettiğiniz Muhammed Peygamber, sizlere cenneti kazandıracak bir dinin elçiliğini yapmıştır. O bu elçiliğiyle hakareti değil, yüceltilmeyi hakediyor. Haklıya hakkını vermeyi bilecek misiniz? Adalet'in temeli işte budur! Adâletli olabilecek misiniz? Eğer adâletli olmazsanız, sizler zâlimlersiniz! Zumünü terketmeyenler için de yaşasın cehennem!

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Not 1: Burada dâvet edilen din hakkında: "Biz bu dini kabul de etmeyiz, red de etmeyiz" diyenler ve "Tanrı var da olabilir, yok da olabilir" kararsızlığında olanlar, eğer ölünceye kadar bu inançta kalırlarsa, Tanrı'ya inanmamayı kabul etmiş olacakları için hakları cehennemdir. Yani deistlik ve agnostiklik bir kurtuluş değildir.

Not 2: Burada Tanrı'ya inanmaya ve O'na teslim oluşa yapılan dâvet, bütün Fransızlar, Avrupalılar ve tüm insanlık için geçerlidir.

Not 3: Fikrini söylemek ile hakaret etmeyi ayırdetmesini bilmeyen siyasetçiler Fransa yönetiminden çekilmelidir.

Not 4: Muhammed Peygamber'e hakaret etme izni veren Fransa yönetimi eğer Müslüman Dünya'ya karşı savaş istiyorsa söylesin, ordularımızı hazırlayalım.

Not 5: Eğer Fransız hükümeti Charlie Hebdo'nun hakaretçiliğine son verdirmezse, İslâmlı Ülkeler Fransız siyasetçilerine giriş yasağı koymak zorundadır.

Not 6: Bu bildiri uluslararası diplomatik platformda paylaşılmıştır.

İmza: Mehdiyet Makamı.

 

Tanrı tektir. İsa, Musa ve Muhammed Tanrı'nın elçisidir.

 

Zaman: Yeni Çağ'ın yirmisi, Eylül başı.

Mekan: Avrupa.

Makam: Hakka dâvet ve uyarı.

Boyut: Muranizm. (Modern Kur'anistlik)

 

Yayınlayan: Avrupa Muranistleri.

        *   *   *

                       

 

Keine Kommentare: