Mittwoch, 22. April 2020

DÜNYA DEVLETLERİ LİDERLERİNE KORONA VİRÜS MEKTUBU!

          DÜNYA DEVLETLERİ LİDERLERİNE
                 KORONA VİRÜS MEKTUBU!

           zâlimleşen milletlere felâket gönderen
                          tekTANRInın adıyla


Devlet olarak, millet olarak bir virüs felâketine uğra-
mış bulunuyorsunuz ve kendi kendinize soruyorsu-
nuz: "Biz bu felâkete neden uğradık?"

Merak ettiğiniz sualin cevabı şudur: Çünkü Tanrı'
nın hak ve adâletine teslim olmak yerine, çıkarları-
nıza tapmayı tercih ettiniz. Bu tercihle de âciz, fakir
ve mâsum insanları ezdiniz.Onların haklarını gözet-
mediniz.Suriye'de 500 bini çocuk olan 1 milyon mâ-
sum insanın katledilmesini seyrettiniz. Katliamcı zâ-
lim diktatörleri durdurmak için harekete geçmediniz
ve onların hakettikleri cezâyı kesmediniz. Zâlim dik-
tatörlere ve katliamlarına sessiz ve seyirci kalmakla
zâlim oldunuz, zulüm ortağı oldunuz. Bütün bu kötü-
lüklerinize milletleriniz de çoğunluk olarak ses çı-
karmadı. Bu şekilde "zâlimleşen milletler" oldunuz.
Kötülüklerinizle Tanrı'yı öfkelendirdiniz ve cezâyı
hakettiniz. Korona virüs felâketi de zulümlerinizin
karşılığıdır.

Şu anda çaresizsiniz. Trilyonlarca dolarlık zararlara
uğradınız. Halbuki sizler, milyarlarca dolarlık çıkar-
larınız için zulme ve zâlimlere göz yummuştunuz.
Bu göz yummayla yüzmilyarlarca dolarlık kazançlar
elde ettiniz, ama şimdi bir virüs sizlere trilyonlarca
dolarlık zararlara uğratmaktadır. Demek çıkarlara
tapmak kârlı bir ticaret değilmiş! Şimdi anladınız
mı?

Anlamalısınız! Anlamak zorundasınız! Zira anlayış-
sızlığınız sizleri yeni felâketlere maruz bırakacaktır.
Çünkü zulmettiğiniz, sömürdüğünüz insanların bir
Sahibi, bir Tanrısı vardır. O Tanrı, yarattığı insanla-
rın zulme uğramasına göz yummaz. Onların intika-
mını mutlaka alır. Tanrı'nın intikamıyla karşılaşmak
istemezseniz, zulmü terketmelisiniz. Zulmü terket-
mek için de hak ve adâlete boyun eğmek gerekir.
Bunun için de, çıkarlara tapmayı sonlandırmalısı-
nız.

Çıkarlara tapmayı sonlandırmak istiyor musunuz?
Eğer istiyorsanız, hak ve adâletin egemen olması-
nı istiyorsunuz demektir. Eğer hak ve adâletin ege-
men olmasını istiyorsanız, şunları yapmalısınız:

1- Fakirlerin hakkını vermelisiniz. Çünkü adâlet,
haklıya hakkını, suçluya da cezâsını vermektir. Fa-
kirlerin hakkını ödeyebilmek için de, zenginlerden
alınıp fakirlere aktarılacak bir "servet vergisi"ni he-
men yasalaştırmalısınız. Bu yasalaştırmada 20 bin
dolardan fazla mal ve parası olanlar zengin sayıla-
cak ve bu zenginliğin yüzde 3'ü her yıl fakirlere ak-
tarılacak. Eğer bu yıllık vergiyi 12 aya bölerseniz,
bu bölmeyle vergi ödeyecek olan zenginlerin gö-
zünü korkutmayı engellemiş olursunuz. Yüzde 3'
lük vergi oranını 12 aya böldüğümüzde 0,25 oranı
çıkar. Her ay ödenecek bu küçücük oran zenginle-
rin gözünü korkutmaz. Eğer bu oran ülkedeki fakirli-
ği ortadan kaldırmıyorsa, yüzde 3'lük oranı yükselt-
mek gerekecektir.

Eğer insanlık digitalizmin egemenliği altına girmek
zorunda kalırsa, bu zorunluk işsizliği çoğaltacaktır.
Bu da fakirliği artıracaktır. Fakirliğin artması karşı-
sında servet vergisi'nin yasalaşması kaçınılmaz
olur ve olacaktır.

Meydana gelecek fakirlik karşısında bütün devlet-
ler şu noktayı da gözönünde tutmalıdır: Yeryüzün-
de yaşayan ve her yeni doğan çocuğun, bulundu-
ğu ülkede "toprak hakkı" vardır. Bu hakkı fakirlere
ödemek gerekiyor. Bu ödeme için de; ülkenin kaç
km kare olduğu hesaplanır. Çıkan sonuç o ülkede-
ki insan sayısına bölünür. Bununla bir kişinin toprak
hakkı ortaya çıkar. Eğer devletin elinde devlete ait
fazla topraklar varsa, bu fazlalıktan fakirlere dağıtıl-
maya başlanır. Fakirler bu toprakları ev yapmak ve-
ya ekim için kullanacaktır. Fakat devletten toprak
yardımı almış fakirler, bu toprakları başka şahısla-
ra satamayacaktır. Ancak devlete satabileceklerdir.
Yani topraklar devletin elinde kalmak zorundadır.
Devletten toprak yardımı almış şahıs öldüğünde,
ev ve toprağını çocuklarına miras bırakamaz. An-
cak devlet gerekli gördüğünde yani mirasçı çocuk-
ları hakediyorsa, ölenin elindekileri çocuklarına
devredebilir.

Kıyametin başlamasına 103 yıl kaldı. İnsanlık yuka-
rıda gösterdiğimiz çarelerle kendini bir asır veya
hiç değilse yarım asır boyunca idare edebilir. Bu i-
dare için de hak ve adâletin bütün devletlere ve
milletlere yerleşmesi gerekiyor. Bu yerleşim için
de çıkarcılığın tanrılaştırılmasını yıkmak, krallık ve
diktatörlükleri sonlandımak şarttır. Yani hakka ve
adâlete ve onlara dayalı özgürlüğü olan bir yöneti-
mi getirmek zorundayız.

Adâletli yeni bir düzen isteyenler, 23 yıl önce yayın-
ladığımız şu bildiriyi okuyabilirler:
http://kuranisthaber.blogspot.com/2008/10/d-z-e-n-n-m-e.html

2- Adâlet'in ikinci şıkkı, suçlulara hakettiği cezâyı
kesmektir. Buna göre, demokrasi ve siyasal öz-
gürlük isteyen mâsum halkının 1 milyonunu katlet-
tiren ve 10 milyonunun da ev ve şehirlerini yıkıp on-
ları göçe zorlayan ve bu zulümde Rusya ve İran yö-
netimlerini kendine ortak yapan Beşar Esad'ı ve bu
zulüm ortaklığını kabul etmiş olan Putin ve Ruhani'
yi uluslararası bir mahkemede yargılayıp cezâlan-
dırmalısınız. Mahkemeye çıkmayı kabul etmedikle-
rinde de onlara savaş açmalısınız. Esad'ın, Putin'in
ve Ruhani'nin cezâları; 1 milyon defa idam edil-
mektir. Çünkü Suriye'de 1 milyon mâsum insanı
katlettiler. Bu üç zâlim lider hukuksal yargılanmayı
kabul etmediklerinde, onları hukuk dışı yollarla i-
dam etmek bir haktır. Bu hak mutlaka yerine geti-
rilmelidir.

Ayrıca Mısır'da demokrasiyi yıkan ve bu yıkılışı
protesto eden eli silahsız 3 bin mâsum vatandaşını
katlettiren diktatör Sisi'den de hesap sorulmalı ve
cezâsı kesilmelidir. Bir de, mâsum bir gazeteciyi
katlettiren Suudi Arabistan Prensi Selman'ın da
cezâlandırılması gerekiyor. Bu cezâlar verilmezse,
Tanrı'nın öfkesi devam eder ve başınız felâketten
kurtulmaz.

Başınıza gelen felâketten kurtulmak ve yeni felâket-
lere uğramak istemezseniz, Suriye'deki zulmü son-
landırmalısınız. Bunun için de Beşar Esad'ı ve yö-
netimindekileri ve Rusya ile İran'ı Suriye'den atma-
lısınız. Bunun için savaş gerekiyorsa, savaşmalısı-
nız. Çıkarlarınız için bu savaştan korkar ve kaçarsa-
nız, siz de onlar gibi zâlim olursunuz ve Tanrı'nın
öfkesine maruz kalmaya devem edersiniz. Çıkarla-
rınız için Esad'a, Rusya ve İran'a karşı savaşmak-
tan korkarak ve kaçarak ne elde ettiniz? Acaba elde
ettikleriniz, virüs sebebiyle uğradığınız trilyonlarca
dolarlık zararı karşılıyor mu? Elbette ki karşılamıyor!
O halde zâlimlere karşı savaşmaktan korkmamalı
ve kaçmamalısınız. Hem kaçtınız da ne oldu? Eğer
Suriye'de o zâlim ülkelere karşı savaşsaydınız bel-
ki birkaç bin askerinizi kaybederdiniz. Bu kayıpları-
nızın da Tanrı katında bir değeri olurdu. Ama zâlim-
lere karşı savaşmaktan kaçmakla bin asker yerine
onbinlerce vatandaşınızı virüs salgını nedeniyle
kaybettiniz. İşte bu, savaştan kaçmanızın cezâsı-
dır! Bu cezânın büyümesini istemezseniz, Suriye'
deki zâlimleri oradan çıkarmalısınız.

3- İsrail'in Filistinlilerden gasbettiği toprakları alıp
Filistinlilere iade etmelisiniz. İsrail devletinin Filis-
tinlilere yaptığı zulüm ve kötülüğü durdurmalı ve
Kudüs'ü İsrail'in başkenti olmaktan çıkarmalısı-
nız. İsrail devleti gerekenleri kendiliğinden yapma-
dığı takdirde, Avrupa, ABD ve Arap ülkeleri İsrail'e
yaptıkları yardımları derhal kesmelidir.

4- Çin devleti, Doğu Türkistanlılara yaptığı zulüm
ve kötülükleri sonlandırmalıdır.

5- Hindistan devleti, müslümanlara yapmakta oldu-
ğu zulüm ve haksızlıkları durdurmalı, Keşmir'in ilha-
kını kaldırmalıdır.

6- Rusya ve İran Suriye'den derhal çıkmalıdır.Eğer
çıkmayı kabul etmezlerse, onlara savaş açmak ve
onları oradan zorla çıkarmak bir hak haline gelir. Bu
hakkı da NATO ve Türkiye kullanmak zorunda kalır.

7- Rusya ve İran, Suriye'de haksızlıkla katlettikleri
850 bin mâsum Suriye vatandaşının kan bedelini
ödemeli ve göçe zorlanmış olan 10 milyon Suriyeli
vatandaşın ev ve şehirlerini imar edip, göçmenleri
tekrar evlerine döndürmelidir. Rusya ve İran'ın öde-
yeceği kan bedeli, 500'er milyar dolardır. İmar
masrafını da İran ve Rusya kendi kasasından öde-
yecektir. Eğer Rusya ve İran bu ödeme ve yaptı-
rımları kabul ederse, onlara savaş açılmasına ge-
rek kalmaz.

8- Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler, Suriye Diktatörü
Beşar Esad'ın uluslararası bir mahkemede yargı-
lanması ve cezâlandırılması için hemen harekete
geçmeli ve gerekeni yapmalıdır.Bu gerekliği yerine
getirmeyen ülkeler, "zâlim ülke" olarak damgalanıp,
BM'den atılmalıdır. Ayrıca BM de, "sorun çözen"
bir yapı kazanmalıdır. Bu da, BM karar mekanizma-
sının demokratikleşmesiyle olur.

9- Amerika Birleşik Devletleri, Suriye'yi bölmek ve
parçalamaktan uzak durmalı. Rusya ve İran'ı Suri-
ye'den çıkarmak için savaşmayacaksa, Suriye'yi
derhal terketmeli.

10- Avrupa ülkeleri, Afrika'daki sömürülerine der-
hal son vermeli ve o ülkelerde savaş çıkarmaktan
uzaklaşmalıdır.

11- Avrupa ve Amerika, Türkiye'nin iadesini istedi-
ği bütün teröristleri vermelidir. Çünkü bu teröristler
mâsum insanları katletmişlerdir. Katliamcı terörist-
leri koruyan ülkeler zâlim ve suçludur.

12- Türkiye'nin deniz sularında Türkiye'ye Yunanis-
tan'dan daha yakın olan 12 (veya fazlası) Adalar,
Türkiye'nin doğal hakkıdır. Yunanistan bu hakkı
Türkiye'ye derhal iade etmelidir. İade edilmediği
takdirde Türkiye bu adaları savaş yoluyla alma
hakkına sahiptir.

13- Dünyadaki bütün krallık ve diktatörlükler sona
ermeli. Krallık ve diktatörlüklerine son vermeyen
lider ve devletlere savaş açılmalıdır.

14- Dünyada 1 milyar motorlu araç ve otomobil var.
Bu benzinli araçların çıkardığı gazlar insanlığın ha-
vasını zehirlemekte, onları temiz havadan mahrum
bırakmakta ve tabiatın dengesini bozmaktadır. Bu
zehirleme ve bozmayı derhal durdurmak zorunda-
yız. Çünkü bu zehirli gazlar insanları kansere uğrat-
maktan başka, Dünya'nın tavanını da tahrip edip,
buzulların erimesine sebep olmaktadır. Buzulların
erimesi de, deniz seviyesini yükseltmektedir. Bu-
zulların erimesi önlenemezse, yakında denize ya-
kın bütün şehirler suya batacaktır. Bu batışı ve ha-
va zehirlenmesini önlemek için benzinli araç imali
yavaş yavaş durdurulmalı ve elektirikli otomobil
üretimine geçiş yapılmalıdır.

15- İnsanlığın zulümleri ve teşekkürsüzlüğü, Tan-
rı'yı öfkelendirmektedir. Tanrı'nın öfkesini dindire-
bilmek için bütün zulümler son bulmalı ve O'nun
verdiği bütün nimetler için teşekküre başlanmalıdır.
Bu teşekkür meselâ yemeklerden ve su içmekten
sonra yapılabilir. Veya müslümanların her gün beş
defa yaptıkları ibadet şeklinde de olabilir. Müslü-
manların ibadeti, Tanrı'yı yüceltmek ve O'na teşek-
kür etmek içindir. Bu teşekkür mutlaka yapılmalıdır.
Çünkü soframızdaki gıdaları biz tarladan toplayıp,
marketten alıyoruz. Fakat o gıdaların maddesini
yaratan Tanrı'dır. Bunun için Tanrı'ya teşekkür
borçluyuz. Tanrı da bu teşekkürü istemektedir.

16: Libya'da meşru hükümeti devirmeye çalışan
general Hafter'e verilen destek kesilmelidir. Çıkar-
ları için ona destek vermekte olan Rusya, İsrail,
BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Fransa suç işle-
mektedir. Bu suç terkedilmelidir. Bu suçu terket-
meyen ülkelere savaş açmak bir haktır.

17: Çin'de yayılan korona virüs salgının asıl so-
rumlusu olarak Amerika Birleşik Devletleri'ni doğru-
dan suçlayamayız. Fakat bu ülkedeki bazı para im-
paratoru Aileler'in, "insanlığın sekizde yedisinin yok
edilmesi gerektiği" ile ilgili düşünce içinde oldukla-
rını ve bu konuda çalışma yürüttüklerini gözardı e-
demeyiz. Bu insanlık düşmanı para imparatoru Ai-
leler, insanlığın yarıdan fazlasını yok edebilmek için
her an bir virüs saldırısında bulunabilirler ve buluna-
caklardır. Bütün ülke istihbaratları o Aileler'e karşı
çok dikkatli olmak zorundadırlar. Çünkü o Aileler,
gerekli saldırıya yetecek parasal güce sahip bulu-
nuyorlar. Sahip oldukları ideoloji de onları şeytanî
planlarını uygulamaya zorlamaktadır. Tehlike çok
büyüktür! İnsanlığın çoğunluğunu yok etmeye bel-
ki Afrika gibi en zayıf ülkelerden başlayacaklardır.
Fakat bu başlangıç güçlü devletleri uyandırabilir.
Bu yüzden ABD dışındaki Rusya, Çin ve Avrupa
gibi ülkeleri ilk hedef olarak seçeceklerdir. Zayıf
ülkelerin insanlarını sonradan yok etmek onlar için
daha kolay olacaktır. Dokunmayacakları ülkeler ise;
ABD, İngiltere, İsrail ve Kanada'dır. Bunlar dışın-
daki ülkeler tehlikededir.

İnsanlığın yarıdan fazlasını yok etmeyi düşünen
para imparatoru Aileler'e sesleniyoruz! Bu sevda-
nızdan vazgeçiniz. Çünkü bu dünya ve insanlığın
sahibi siz değilsiniz. Onları yok etme hakkınız yok-
tur. Tek hakkınız, Tanrı'nın buyruklarına teslim olup
insanca yaşamaktır. Eğer şeytanlığı seçip kendinizi
tanrılaştırırsanız, ebedî bir cehennem sizi bekliyor
olacaktır. Eğer ölümü öldürmeye ve tekrar diriltilip
Tanrı'ya hesap vermeyi engellemeye gücünüz ye-
terse, bu cehennemden kurtulabilirsiniz. Tanrı'nın
gücüne eşit bir gücünüz yoksa, cehenneme atıl-
maktan kurtuluşunuz mümkün değildir. Tek kurtu-
luş yolunuz, Tanrı'ya teslim olup insanca yaşamak-
tır. Geliniz, insanca yaşamayı seçiniz ve şeytanca
yaşamayı reddediniz. Bu reddiniz karşılığında ebe-
dî bir cennet sizin olacaktır.

18- Tanrı inkârcılığı son bulmalıdır. Çünkü yaratıcı,
yaşatıcı ve yönetici bir Tanrı olmadan bu evren ve
dünya ve dünyada üretilen hayat var olamaz. Gök-
lerin ve evrenin ötesinde olan Tanrı'nın görülme-
mesi, bizim O'na olan uzaklığımızdandır. Uzakta
olmak ve görünmemek, Tanrı'nın varlığını yok et-
mez. Çünkü korona virüsü felâketine uğramış bu-
lunan biz insanlar, bugün korona virüsünü gözle-
rimizle göremediğimiz halde onun varlığına inan-
maktayız. Çünkü gözlerimizle o virüsü göremiyo-
ruz, fakat onun hasta ettiği ve öldürdüğü insanları
görebiliyoruz. Bunun için de virüsün varlığını inkâr
edemiyoruz. Aynı şekilde uzağımızda olduğu için
Tanrı'yı göremiyoruz. Ama O'nun yarattığı evreni,
dünyayı ve dünya üzerindeki hayatı görebiliyoruz.
Yeryüzündeki kendi varlığımızı ve diğer canlıları
da görebiliyoruz. Bütün bunları en akıllı varlıklar
olan insanlar yaratmadığına ve yaratamayacağına
göre, onları ancak herşeye gücü yeten, herşeyi
gören, duyan, bilen ve herşeyden önce var olan
ve hayatı sonsuz olan bir tek Tanrı yapabilir. İşte
yerlerin ve göklerin ve içindekilerinin sahibi olan
bu Tanrı'nın varlığı inkâr edilemez. Çünkü yüce
Tanrı, gönderdiği İncil, Tevrat ve Kur'an isimli ki-
taplarıyla ve İsa, Musa ve Muhammed isimli elçi-
leriyle kendi varlığını açıkça bildirmiştir. Bu bildiri
karşısında Tanrı'yı inkâr etmenin bir kıymeti yok-
tur. Ama Tanrı'yı inkâr edenler için ebedî bir cezâ
vardır. Ölümü öldüremeyenler ve tekrar diriltilmeyi
ve hesap vermeyi durduramayanlar bu cezâdan
kurtulamayacaklardır. Bu cezâdan kurtuluş isteyen-
ler, inkârcılıklarına son vermeli ve Tanrı'nın istekle-
rini yerine getirmelidir.

Yüce Tanrı'nın istekleri ise şudur:

Herşeyin yaratıcısı, yaşatıcısı ve yöneticisi olan
Tanrı'nın varlığını, birliğini, ötedünyasını, melekle-
rini, kitaplarını, peygamberlerini ve kaderini kabul
et. Bu kabulden sonra da; haklı olmak, adâletli ol-
mak, namuslu olmak, ibadetli olmak, ahlâklı olmak
ve kötülüğü terkedip iyilikçi olmakla Tanrı'ya teslim
ol.

Bu inanç ve teslimiyet karşılığında yüce Tanrı insa-
na mutlulukla dolu ebedî bir hayat verecek, onu ö-
düllendirecektir. İnançsız ve teslimiyetsizlerin hak-
kı ise, yakıcı ateşle dolu ebedî bir hapishane ve a-
zap olacaktır. Bu iki yoldan birini seçmekte her in-
san özgürdür. Seçim, insanındır.

Tanrı'nın gerçek dinine girmek isteyenler şu şekil-
de şahitlik etmelidir: "Şahitlik ederim ki; yerlerin,
göklerin ve bu ikisi arasındaki herşeyin sahibi olan
Tanrı tektir, oğlu ve ortağı yoktur. Yine şahitlik ede-
rim ki; kendilerine kitap verilmiş olan İsa, Musa ve
Muhammed Tanrı'nın kulu ve elçisidir.

19: Yeryüzündeki bütün hıristiyanlara uyarı! Mer-
yem'den doğma İsa, Tanrı olmadığı gibi, Tanrı oğ-
lu da değildir. Çünkü İsa, doğumlu ve ölümlü bir ya-
ratık olduğu için Tanrı olamaz. Tanrı doğurulmuş
bir varlık olmadığı için de İsa, Tanrı oğlu da ola-
maz. Çünkü herşeyin yaratıcısı Tanrı'dır. Tanrı'nın
yarattıkları ise O'nun "eseri"dir. Eser ise Tanrı'nın
oğlu ve kızı olamaz. Çünkü bir tablo, ressamın oğlu
ve kızı değil, ancak onun eseri olabilir. İsa da Tanrı'
nın eseridir, oğlu ve kızı değildir. Çünkü Tanrı do-
ğurmaz ve doğurulmamıştır. Şimdi iyi düşününüz:
"İlk insanı hem anasız ve hem babasız yaratan bir
Tanrı, İsa'yı babasız yaratamaz mı?" O halde şunu
kabul etmelisiniz: "Meryem oğlu İsa, Tanrı'nın oğlu
değil, kulu ve elçisidir. Babasız yaratıldığı için de
o, Tanrı'nın mûcizesidir." Eğer İsa'yı bu şekilde ka-
bul ederseniz, dininizi doğrultmuş olursunuz. Tanrı
katında kabul edilecek din de budur. Tabii diğer
Tanrı elçilerini inkâr etme hakkınız yoktur. Hepsini
kabul etmek zorundasınız; eğer Tanrı katında
kabul edilir bir dine sahip olmak istiyorsanız.

Meryem oğlu İsa'nın göğe kaldırılışından sonra o-
nun öldürüldüğünü düşünen ve onun babasız yara-
tıldığı mûcizesine inanmayan bazı kimseler: "Bir in-
san babasız doğamayacağına göre, İsa'nın annesi
Meryem ancak Tanrı'nın karısı olabilir. Bu durumda
İsa Tanrı'nın oğlu; Tanrı da İsa'nın babası sayılır"
şeklinde bir "Tanrı ailesi" oluşturmuşlar.

Gerçekte ise Tanrı, insan ailesine mensup bir fert
değil, herşeyin ve herkesin yaratıcısı olan tek ve
eşsiz bir varlıktır. Çünkü ezelî ve ebedî bir Yaratıcı
olmadan hiçbir şey ve hiçbir kimse yaratılamaz. Ya-
ratan ile yaratık da eşit olamaz, onlar aile kabul edi-
lemez.

O halde bugünkü hıristiyanlar, eski zamanda hıris-
tiyanlığa temel yapılmış olan "Tanrı ailesi" fikrini
kendi elleriyle yıkmalıdırlar. Yani: "Tanrı, baba de-
ğil yaratıcıdır. İsa, Tanrı oğlu değil, Tanrı'nın yara-
tığıdır. Meryem, Tanrı'nın karısı değil, İsa'nın an-
nesidir" fikrini ve inancını kabul etmelidir.Çünkü tüp
bebek olayı, bir kadının cinsel temas kurmadan
çocuk sahibi olabileceğini isbatlamaktadır. Bu da
İsa'nın babasız doğumunun bir mûcize olduğunu
gösterir. Bu mûcize de İsa'yı Tanrı oğulluğundan
düşürür.

Gerçekte de İsa Tanrı oğlu değil, Tanrı elçisidir.
Hıristiyanların da doğru inancı bu olmak zorunda-
dır. Çünkü Meryem oğlu İsa'nın da gerçekte: "Ben
Tanrı'nın oğluyum, Tanrı babamdır, annem de O'
nun karısıdır" şeklinde bir öğretisi olmamıştır.

Müslümanlara uyarı! Allah'a inanmakta olan "müslü-
man" isimli inançlıların çoğunluğu, Allah'ın istediği
ibadeti yapmamaktadır. Oysa Allah onlara hergün
24 saatlik bir hayat vermektedir. Verilen bu hayat
bir teşekkürü gerektirir. Bu teşekkür de en başta
namaz ibadetiyle yapılır. İbadeti olmayan insanları
Allah ne yapsın? Onlara niçin değer versin? Ma-
dem onlar ibadetsizlikle Allah'ı saymıyorlar, Allah
onları niye saysın? Bu durumda Allah'ın onları yok
etme hakkı yok mudur? Elbette vardır! Fakat yüce
Allah çok acıyıcı olduğu için onları hemen yok et-
miyor. Uyanmaları için felâket gönderiyor. Yeni fe-
lâketler göndermeden uyanmaları gerekmez mi?

Namazsız ve ibadetsiz inançlılar Dünya'nın dönü-
şünden ibret almalıdır. Çünkü Dünya sadece ken-
disi için dönmez. Ona hayat vermekte olan Güneş
için de döner. Eğer Dünya Güneş etrafında da
dönmezse, mevsimlere kavuşamaz. Allah inançlı-
lar da Dünya gibi olmalı. Sırf kendileri için değil,
hayatı veren ve üreten Allah için de yaşamalılar.
Allah için yaşamak da, ilk başta namaz ibadetiyle
olur. Namazı olmayan inançlılar cenneti hakede-
mez. Ölümden sonra cenneti isteyenler, yalnız
kendi etraflarında değil, Allah etrafında da dön-
meye başlamalılar.

Bu 19 maddenin gereklerini yerine getirmeyen
devletler ve milletler zulüm içindedir. Bu zulmü
terketmeyen devletler ve milletler Tanrı'yı öfkelen-
dirmeye devam edecekler ve felâketlerden kur-
tulamayacaklardır. Kurtuluş isteyenler gerekeni
yapmalı ve huzur içinde yaşamayı haketmelidir.

Duamız: Yüce Tanrı zulmü terketmeyen devletlerin
belâsını çoğaltsın, zulmü terkedenleri de felâket-
lerden korusun.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not: Bu bildiri, uluslararası diplomatik platformda
paylaşılmıştır.

                                 Tanrı tektir.
   İsa, Musa ve Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.


Zaman:  Yeni Çağ'ın yirmisi, Nisan ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:    Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *





Keine Kommentare: