Dienstag, 5. Januar 2016

RUSYA HALKLARINA MESAJ



                RUSYA HALKLARINA MESAJ

    haklı ve adâletli olanları seven ALLAHın adıyla

Önce hepinize merhaba!

Herşeyden önce bilinmelidir ki; bizim üzerinde ya-
şadığımız Türkiye ve sizin üzerinde yaşadığınız
Rusya, önce evrenin tek sahibi Allah'a aittir. Bizler
ise üzerinde bulunduğumuz ülke toprakları üzerin-
de bir misafiriz. Bu misafirliğimiz de müddetlidir.
Müddetleri dolanlar, ölüm olayıyla bulundukları mi-
safirhaneyi terkederler. Ama hayatta olanların da,
misafirhane Sahibi'nin koyduğu misafirlik kuralları-
na riayet etmeleri gerekir. En başta misafirhane
Sahibi'ni bilmek, tanımak, inanmak ve sonra da
O'nun hak ve adâletine teslim olup haklıca ve a-
dâletlice bir yaşam sürmek olan bu misafirlik kural-
larının temel esasına uyanlar, bulundukları ülkede
"oturma hakkı"nı kazanmış olurlar. Şimdi herkes,
"oturma hakkı"na sahip olup olmadığını kontrol et-
meli ve o hakka sahip olmayanlar da onu kazanma-
ya çalışmalıdır. Bu çalışmayı yapmayanlar ise, "ka-
çak" olarak kabul edilecek ve yüce Tanrı katında
"suçlu" sayılacaktır.

Bizim şimdi muhatabımız ise suçlu Ruslar değil,
hak ve adâleti seven ve buna göre yaşayan suç-
suz Rus halklarıdır. Bu halklara, Rusya yönetiminin
suç ve hataları yüzünden düşman olmamız müm-
kün değildir. Onları dost kabul etmemiz mümkün-
dür ve dost kabul ederiz. (Fakat Rusya yönetiminin
suç ve hatalarına arka çıkan halklarla bir dostluğu-
muz olacağı da düşünülmemelidir.)

Ey bizi de dost kabul eden Rusya halkları! Bildiği-
niz gibi Türkiye, sınır ihlâli yapan bir uçağınızı dü-
şürmek zorunda kaldı. Çünkü daha önce Türkiye
bu konuda gereken uyarısını yapmış ve pilotlarınızı
da bilgilendirmişti. Fakat ne yazık ki çok kez uyarıl-
mış olmalarına rağmen pilotlarınız bu uyarılara ku-
lak asmadı. Sonuçta sınır ihlâlinde bulunmakta ıs-
rar eden bir savaş uçağınız düşürülmüş oldu.

Unutulmamalıdır ki bu ihlâller bir tecavüz ve saldırı-
dır, yani haksızlıktır. Türkiye de bu haksızlığı önce
uyarmış, uyarısı dinlenmediğinde de saldırgan ve
tecavüzcü pilotların kullandığı savaş jeti vurulmuş-
tur.

Şimdi sormalısınız: "Rus pilotların bu saldırı ve te-
cavüzleri yapmaya ne hakkı var?" Ama eğer sorar-
sanız; "Türkiye'nin haklılığına dair bir delil var mı?"
diye, evet var ve Avrupa ve Amerika da Türkiye'nin
haklılığına şahit olmuştur. Zaten lideriniz Putin'in bu
meseleyi mahkemeye taşımamasından da Türkiye'
nin haklı olduğunu anlayabilirsiniz. Eğer Rusya yö-
netiminin elinde kendi haklılıklarına dair geçerli bir
delil olsaydı, bunu hemen mahkemeye taşır, Türki-
ye'yi mahkûm etmeye çalışırdı. Ama sayın lideriniz
Putin, bu çalışmaya girişmekten süratle kaçıyor,
tehditlere, haksız ekonomik yaptırımlara, gerginliği
artırmaya ve özetle "düşmanlığa" koşuyor ve sığı-
nıyor.

Yani liderinizin "doğruluk" üzerinde olmadığını bil-
meli, görmeli ve kabul etmelisiniz. Aynı zamanda
onu doğruluğa çekmek de vazifenizdir. Eğer lider
seçmede özgürseniz, bu vazifeyi yerine getirmeli,
onun ürettiği düşmanlığı kesmelisiniz. Kesmediği-
niz takdirde yalnız biz Türkiye halkları değil, siz de
zarar göreceksiniz ve görmektesiniz.

Dikkat ediniz, lideriniz,  haksız olduğu halde bu olay
üzerinden gerginliği artırmaya çalışmakla, ülkeniz-
deki ekonomik sıkıntı ve başarısızlığı perdelemek
istiyor olabilir. Fakat sizler uyanık olmalı bu perde-
lemelere râzı olmamalısınız. Çünkü bu tür perdele-
meler, size refah ve çözüm getirmez, sıkıntılarınızı
daha da artırır. İşte sizler buna izin vermemeli, lide-
rinizi uyarmalısınız. Gereken uyarınızı yapmadığı-
nız veya yapamadığınız takdirde felâketiniz büyür
ve Allah saklasın sizi yutar! O halde bu gerçeği ya-
bana atmayınız, kendinizi kurtarınız.

İsterseniz şimdi tekrar liderinize dönelim. Uçak dü-
şürülmesi olayında haksız olduğu ve elinde haklılı-
ğına dair geçerli bir delil olmadığı halde sayın lide-
riniz Putin, Türkiye'den özür ve tazminat beklemek-
tedir! Siz buna dersiniz? Lideriniz sözde "hukuk"
da okumuştur. Demez misiniz şimdi: "Bu ne biçim
hukuk okuma, bay Putin?"

Acaba nerede görülmüştür, haklı iken haksıza taz-
minat ödemek? Böyle birşeyi, orman hayatı yaşa-
yan vahşî ve ilkel insanlar bile kabul edemez! Ne-
rede kaldı ki medenî Türkiye'nin lideri kabul etsin.

Haksız iken haklıymış gibi hareket eden ve Türkiye'
yi dövmek isteyen ve haksız yaptırımlarıyla da onu
pataklamakta olan lideriniz Putin, Türkiye tarafından
bir uçağının düşürülmüş olmasını gururuna yedire-
miyor olabilir ve gururunu kurtarmak için de Türkiye'
den özür ve tazminat talebinde bulunmaktadır.

Peki, Türkiye haklı iken haksız liderinize tazminat
ödemeyi kabul etse, acaba lideriniz Putin haksız
iken bütün dünyanın gözü önünde bu tazminatı na-
sıl alacaktır?Bu haksız muamelesini gururuna nasıl
yedirecektir? Rusya devletinin gururunu daha beter
ayaklar altına atmış olmayacak mıdır? O halde lide-
rinizin kendi gururunu bırakıp önce devletinin guru-
runu kurtarmaya çalışması gerekmez mi? Elbette
gerekir! Bunun için de kendi gururundan vazgeçip
hak ve adâletin gereğine boyun eğmelidir. Bunun
için de: "Biz suçluyduk" deyip, hakperestlik göster-
meli ve daha fazla gerginliğe ve haksız yaptırımla-
rına son vermelidir. Yoksa lideriniz, "hak ve adâlet
tanımayan, gururuna mağlûp bir lider" olacaktır.
Böyle bir lideri sevip, sayabilir misiniz? Haksızlık
ve adâletsizlikle devletini aşağılatan bir lideri nasıl
göklere çıkarabilirsiniz? Düşünmeyecek misiniz?

Ama haklılık konusunda Türkiye'ye gelecek olursak:
Eğer lideriniz Putin'in elinde yönetimini ve iddiaları-
nı haklı çıkaracak geçerli bir delili varsa, bunu he-
men uluslararası bir mahkemeye götürsün, hakkını
alsın. Eğer bu mahkemede Türkiye haksız çıkarsa,
Türkiye devleti gereken tazminat ve özrü Rusya'ya
ödemek zurundadır ve öder. Çünkü Türkiye devleti,
hak ve adâlet temelleri üzerine kurulmuş bir devlet-
tir. Adâletsizliğe rızâ gösteremez. Bunun için de
borcunu ödemekten kaçmaz. İsrail gibi hak ve adâ-
letin gereğini yerine getirmekten kaçarak devlet
ve yönetimin gurur ve değerini beş paralık etmez.

Unutulmamalıdır: Devlet ve yönetimin gururunu
kurtaranlar, hak ve adâletin gereğine teslim olan-
lardır.

Şimdi sorabilirsiniz: "Türkiye'nin sınır ihlâli yapan u-
çakları vuracağına dair duyurusunu bilmesine rağ-
men acaba Rusya bu hatayı niye yapmıştır? Niçin
bile bile sınır ihlâlinde bulunmuştur? Yoksa Rusya
kendi ucağını bazı şeyleri kazanmak için mi vurdur-
muştur?"

Evet, lideriniz Putin kendi uçağını bilerek vurdur-
muş olabilir. Çünkü geçmişteki bir bildirimizde:
"Rusya'nın Suriye'de haksızlıkla bulunduğunu ve
NATO tarfından hava üslerinin vurulması gerekti-
ğini" söylemiştik. Bu sebeple lideriniz Putin, Suri-
ye'deki hava üslerini korumak için bir bahaneye
ihtiyaç duymuş olabilir. Bu bahaneyi yaratmak için
de (NATO'ya karşı oynadığı oyunda) kendi uçağını
Türkiye'ye yedirmiştir. Çünkü bu sayede "uçağım
düşürüldü, hava üslerim tehlikede" diyerek, Suriye'
ye S-400 füzelerini yerleştirmiştir. Eğer bu düşürül-
me olayı olmasaydı, herhalde S-400 füzelerini Su-
riye'deki üslere yerleştirmesi mümkün olmayacaktı.

Sorabilirsiniz: "Rusya'nın Suriye'de bulunması ve
özgürlük savaşçılarına karşı savaşması haksızlık
mı?"

Suriye diktatörü tarafından dâvet aldığı için lideriniz
kendini haklı görmektedir. Fakat lideriniz Putin'e şu
sorulmalıdır: "Rusya'yı ülkesine koruma ve savaş-
ma için dâvette bulunan diktatör Esad, acaba Suri-
ye halklarının yüzde kaçını temsil ediyor?" Belki
Suriye halklarının ancak yüzde yirmisi onun temsil-
ciliğini kabul edebilir. Ama yüzde seksenlik halk
çoğunluğunun olurunu alamaz. Bunun için Rusya
ve İran ordularının Suriye'de bulunmasını haklı bu-
lamayız. Eğer halk çoğunluğu kabul etseydi ve a-
zınlıkta kalanlar da zulüm görmüyor olsaydı, Rusya
ve İran'ın Suriye'deki varlıklarına hak verebilirdik.
Fakat böyle bir durumda zaten Suriye'nin korunma-
ya ihtiyacı olmazdı. İşte bu sebeple Rusya ve İran'
ın Suriye'de bulunmaya ve özgürlük isteyen halkı
ve bunun için mücâdele veren savaşçıları katlet-
meye hakları yoktur.

Hem özgürlük ve demokrasi isteyen Suriye halkı
ve savaşçıları, bir diktatörden, onun zulüm ve iş-
kencesinden kurtulmak istiyor. Yönetimde söz
sahibi olmak istiyor. Rusya ve İran yönetimleri ise,
onların isteklerini engellemeye, 380 binden fazla
Suriyeliyi katlettirmiş bulunan diktatör Esad'ı ve re-
jimini ayakta tutmaya ve kurtarmaya çalışıyor. Onla-
rın bu çalışması, zulme destek olmaktan başka bir
şey değildir. Bu zulümsel çalışmaya derhal son
vermezlerse, onlara savaş açmaktan başka çare
kalmayacaktır. Çünkü onların müslüman Suriye hal-
kını ve savaşçılarını katletmelerine İslâmlı Ülkeler
daha fazla seyici kalamaz ve kalmayacaklardır.
Şimdiye kadar seyirci kalmış olmamızın sebebi,
ABD'nin bu sorunu çözeceğini düşünmemiz ve
beklememizdir. Fakat o, bu sorunu çözmedi, uzattı.
Bu uzatmayla da 400 bine yakın müslüman Suriye-
linin hayatı yok oldu! Bununla da ABD, daha fazla
bir "dünya lideri" olamayacağını göstermiş oldu. Bu
gösterim aynı zamanda dünya liderliğinde meyda-
na gelmiş bir boşluk demektir. Lideriniz Putin bu
boşluğu doldurmak istemektedir. Fakat meydana
gelmiş boşluğu dolduracak doğru kişi ve ülke Putin
ve Rusya değildir, Türkiye'dir! Çünkü haksız ve a-
dâletsiz ve merhametsiz liderler dünyaya sultan o-
lamaz. Olamayacağını da, Suriye'de Rusya'nın kat-
liamcı Esad'ı ve rejimini korumaya çalışmasından
görüyor ve anlıyoruz! (Eğer lideriniz Putin dünya li-
derliğini hak ve adâlet ve merhametle değil de zor-
balıkla ele geçirmeye çalışırsa, bu takdirde NATO'
nun sırtını yere vurmak zorunda kalacaktır. Aksi
halde başarılı olması mümkün olmayacaktır.) ABD,
400 bin müslüman Suriyelinin katledilmesini seyret-
ti. Rusya ise, onların katledilmesine destek verdi.
Ama yeter! Eğer Suriye'deki Rus ve İran ordusu
katliamlarına derhal son vermezlerse, bu zulüm or-
duları müthiş bir savaşla Suriye'den defediklecek-
lerdir ve hakları da budur!

O halde Rusya yönetimi, geçmişte Afganistan'daki
yenilgisini unutmasın ve cinayetlerine hemen son
verip Suriye'yi güzellikle terketsin ve katliamcı dik-
tatör Esad'ın kellesini de bize teslim etsin, kendi
kellesini kurtarsın. Bunları yapmazsa, sonucuna
katlanacaktır.

"Rusya'nın terör örgütü IŞİD'e karşı savaş vermek-
te olduğunu" düşünebilirsiniz. IŞİD'e karşı Avrupa
ve Amerika'nın ve Türkiye'nin savaşması yeterlidir.
Bunun için Rusya'nın Suriye'deki varlığına gerek
yoktur.

Lideriniz Putin'in Suriye'ye el atmış olması ve ora-
daki zulümsel işleri yetmiyormuş gibi şimdi de Tür-
kiye'deki Kürt sorununa da el atmış ve özetle (dış-
işleri ağzıyla) şöyle demektedir: "Güneydoğu'daki
Kürt sorunu askerî operasyonlarla değil, siyasetle
halledilmeli, sivil halk zarar görmemeli."

Biz de sormadan edemiyoruz: Sayın Putin, sorunla-
rı siyasetle çözmek bu kadar kolaydı, siz acaba ni-
çin Suriye sorununu siyasetle çözmüyorsunuz?Rus
askerinin Suriye'de ne işi var? Ya askerinizin katlet-
mekte olduğu sivil müslüman halkın durumu ne ola-
cak? Siz önce bu katliamlarınızı durdurup ve aske-
rinizi de Suriye'den çektikten sonra Türkiye'deki
Kürt sorunu hakkında söz sahibi olabilirsiniz. Hem
siz kim oluyorsunuz? Yoksa dünyanın yeni lideri siz
oldunuz da bizim haberimiz mi olmadı? Sizin lider-
liğinizi acaba hangi dünya devletleri tasdiklemekte-
dir?

Türkiye'nin Güneydoğusu'ndaki askerî operasyon-
lar ise, terör örgütü PKK'nın Kürt halkının yönetimi-
ni zorbalıkla ele geçirmek istemesinden kaynaklan-
maktadır. Çünkü oradaki Kürt halkının çoğunluğu-
nun özerlik falan istediği yoktur. Fakat PKK bunu
zorla dayatmaktadır. Bu dayatmaları kabul etmeyen
Kürtleri de yok etmeye çalışmaktadır. Onun bu zu-
lümsel çalışmasına elbette ki Türkiye hükümeti ve
devleti seyirci kalamaz. Acaba böyle bir şey Rusya'
da olsa, Rus yönetimi buna seyirci kalabilir mi? İşte
Bu da PKK terörüne karşı askerî ve polisî operas-
yonları gerekli kılmaktadır. Ne yazık ki bu operas-
yonlarda sivil halk da zarar görmektedir. Ama bu-
nun baş müsebbibi, demokratik ilkelere uygun bir
çözümü kabul etmeyen PKK ve partisi HDP'dir!

Hem unutulmamalıdır ki, eğer Kürt sivil halkın zarar
görmemesi PKK için önemli olsaydı, içinde bulun-
duğu terör ve zorbalığa kalkışmazdı. Bunun çözü-
münü Kürt partisi HDP'ye bırakabilirdi. Ama bıraka-
mazlar. Çünkü onların isteği, çoğunluğu müslüman
olan Kürt halkının yönetimini, halk çoğunluğunun rı-
zâsı olmadan ele geçirmek. Yani halkı bir PKK dik-
tatörlüğüne mahkûm etmek. Tipkı Suriye'de Beşar
Esad'ın, yüzde seksen müslüman halk çoğunluğu-
nu diktatörlüğüne mahkûm etmesi gibi. Fakat ço-
ğunluğu müslüman olan Kürt halkı, PKK diktatörlü-
nü kabul edemez. Halbuki PKK, demokratik ilkele-
re uygun bir özerkliği kabul etse, halk çoğunluğu-
nun seçimine rızâ gösterse, mesele kendiliğinden
çözülecektir. Fakat PKK'lılar bu çözümü kabul et-
memekte ve edemezler de. Çünkü onların isteği,
müslüman Kürt halkı onların dinsiz, marksist ve le-
ninist zihniyetli yönetim şeklini ve kişilerini kayıtsız
şartsız kabul etsin. Böyle bir şeyi hiç bir devlet Tür-
kiye'ye ve Kürtlerine kabul ettiremez!

Ama Kürt halk çoğunluğu "biz demokratik ilkelere
uygun bir özerklik istiyoruz" derlerse, Türkiye yöne-
timi de bu isteğe sessiz kalamaz, onların isteğini
yerine getirir. Dolayısıyla Ortadoğu'da Türkiye'nin
isteği olmadan ve onun öne sürdüğü şartlar yerine
getirilmeden bir Kürdistan kurulamaz. Ortadoğu'da
bağımsız bir Kürdistan isteyenler, Türkiye'nin iznini
almak ve şartlarını yerine getirmek zorundadırlar.

(Ey Türkiye'nin Güneydoğusu'ndaki müslüman
Kürtler! Eğer PKK'nın diktatörlüğünü kabul ederse-
niz, onlar sizin müslümanlığınızı kâfirliğe çevirirler.
Aman, dikkatli olunuz!)

Ey Rusya halkları! Eğer sorunları siyasetle çözmek
o kadar kolaysa, lideriniz Putin'e söyleyiniz: IŞİD'le
olan sorununu siyasetle çözsün. Madem siyasetle
çözüm o kadar kolaydır, o halde onları bombala-
mayı bıraksın. Siyasetle çözüm varken bombala-
mak da ne oluyor? Bu sayede masûm siviller de
katliamdan kurtulur!.. Liderinizin insan sevgisi, Tür-
kiyedeki sivilleri düşünecek kadar güçlüyse, siville-
rin hatırı için bombalamalarından vazgeçecek ve
Suriye'yi de hemen terkedecektir. Eğer bunu yap-
mazsa, onun insan sevgisinin ne olduğunu da gör-
müş olacaksınız. (Ama aslında 400 bine yakın
müslüman Suriyeliyi katlettirmiş bulunan diktatör
Esad'ın ve rejiminin yıkılmasını engellemekle onun
insan sevgisinin ne olduğunu görmektesiniz. Onun
bu sevgisiyle iftihar edebilir misiniz? Bir de iki mil-
yona yakın Suriyeli mülteciye kucak açmış olan
Türkiye liderine bakacak olursanız, insan sevgisinin
kimde bulunduğunu çok iyi göreceksiniz.)

Lideriniz Putin: "Türkiye lideri Erdoğan'ın ülkeyi is-
lâmlaştırmaya çalıştığını ve bu yüzden Atatürk'ün
mezarında ters döneceğini" de iddia etmiş. Doğru-
su sayın lideriniz, Türkiye'deki solcu, sosyalist ve
laikçi zümrenin ağzıyla konuşmuş. Anlaşılıyor ki, li-
derinizi iyi(!) bilgilendirmişler. Fakat lideriniz, Tür-
kiye halklarının yüzde doksan dokuzunun "müslü-
man" olduğunu unutmamalıdır. Hem Atatürk meza-
rında niçin ters dönsün? Eğer o bir müslüman idiy-
se, Türkiye'nin müslümanlığından ve dindarlaşma-
sından rahatsız olmaz. Eğer o bir müslüman değil
idiyse, Türkiyeli müslümanlar da onun dinsizliğine
râzı olamaz. Ama Türkiyeliler, Atatürk'ü bir müslü-
man olarak görmek istemektedirler. Tabii İslâmi-
yetle barışmamış azınlıktaki laikçi ve dinsiz unsur-
lar müstesna.

Lideriniz Putin: "Türkiye yönetiminin IŞİD'den pet-
rol aldığı" iddiasında da bulundu. Böyle birşey
mümkün değildir. Bu, apaçık bir iftiradır! Çünkü te-
rör örgütü IŞİD, (onların zihniyetlerine uymadıkları
ve Avrupa ve Amerika'yla müttefik oldukları için)
Türkiye yönetimine ve müslümanlarına savaş aç-
mış ve onları düşman bellemiştir. Böyle bir sapık-
lar ordusuyla Türkiye nasıl ticaret yapabilir? Dolayı-
sıyla delilsiz iddiaların iftira olmaktan öte bir değeri
yoktur.

Diyebilirsiniz: "Siz hak ve adâlete teslimiyetten bah-
sediyorsunuz. Halbuki Gülen Cemaati mensupları
Türkiye devletinden ve yönetiminden zulüm gör-
düklerini söylemektedir?"

Onlar zulüm görmüyorlar! Türkiye devletine ve mil-
letine vurdukları darbenin bedelini ödüyorlar. Böyle
birşey Putin'e yapılmış olsaydı, karşılıkları ne olur-
du? Onları taht'a mı oturturdu, yoksa cehennemin
dibine mi gönderirdi?

Özetle: Lideriniz Putin bir dünya lideri değildir. Tür-
kiye ile uğraşmasın ve Suriye'den de askerlerini
derhal çeksin. Aksi halde bunun faturası kendisine
çok pahalıya patlayacaktır ve bu patlamadan da a-
sıl Rus halkları zarar görecektir. Ama siz Rus halk-
ları liderinizi zulümsel işler yapmaktan alıkoyabilirsi-
niz. Bunu yapamazsanız, asıl sıkıntıyı çekecek o-
lan sizler olacaksınız. Fakat biz yeryüzündeki bütün
müslümanlar, sizin sıkıntıya düşmenizi istemiyoruz,
istemeyiz. Bunun için de Rus yönetiminin Suriye'
deki müslüman katliamı derhal son bulmalıdır. Son
bulmazsa, Suriye'de küçük bir üçüncü dünya sava-
şına bütün devletler ve milletler hazır olmalıdır. Bu
milletlerarası çatışmada 70 bin kişi daha ölecektir.
Bütün dünya devletleri saflarını belirlemelidir: Rus-
ya, İran ve Esad'ın tarafındalar mı, yoksa Avrupa,
Amerika ve Türkiye'nin tarafındalar mı? Bu savaşta
galip çıkan taraf, dünyayı yönetmeye devam ede-
cektir. Bu yönetimde Türkiye de, "Ortadoğu sorum-
lusu" olacaktır.

Evrenin ve içindekilerinin tek sahibi Allah, Yeni Yıl'
ınızı savaşsız ve ekonomik sıkıntısız etsin!

İmza: Mehdiyet Makamı.

Not 1: Eğer PKK terör örgütünün arkasında Avrupa
ve Amerika varsa, derhal onun arkasından çekilsin
ler ve Güneydoğu'daki Türkiye aleyhine çalışan ça-
suslarını da geri çeksinler. Eğer o örgütün arkasın-
da Avrupa ve Amerika olduğu anlaşılırsa, bunun
hesabı onların yönetimindekilerden sorulur. Hiç bir
yabancı devlet, zorla ve zorbalıkla Türkiye'de bir
Kürdistan kurmaya kalkmamalıdır.

Not 2: PKK da safını belirlesin. Eğer gerçekten
Türkiye'deki Kürtlerin menfaatine çalışan bir örgüt-
se, safı, Türkiye'nin tarafı olacak ve Türkiye'ye kar-
şı silahını indirip, demokratik ilkelere dayalı bir çö-
züme rızâ gösterecektir. Eğer Rusya'nın safına ge-
çerse, bu geçiş onun, "Kürtlerin aleyhinde çalışan
bir örgüt olduğu"nun apaçık ilânı olacaktır.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onaltısı, Ocak başı.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *

Keine Kommentare: