RECEP TAYYİP ERDOĞAN GİTMELİ MİDİR?
en güzel cevabı verdiren ALLAHın adıyla
Bu sualin
doğru
cevabını seçimlerde halk verecek
ve
demokratik süreç
dolduğunda
da sayın
Erdoğan
iktidardan
gidecektir. Vaktinden önce gitmesi için
ise, onun
büyük bir hata işlemesi
gerekir. Böyle bir
hatayı işlemediği müddetçe de, (sağlık ve sıhhati
de
elverdiği
takdirde) gitmesi mümkün olmayacak-
tır.
Peki, sayın Erdoğan gerçekten gitmeli midir?
Dost ve
düşman
muhalefet onun gitmesini çok isti-
yor.
Bunun için
de düşman
muhalefet tarafından
Er-
doğan'a, "Gezi Darbesi" ve
dost muhalefet tarafın-
dan da
"Yolsuzluk Darbesi" indirildi. Daha önce as-
ker ve
ergenekon darbelerini savuşturmasını bilen
Erdoğan, şimdilik bu yeni darbeleri de atlatmış gö-
rünüyor.
Acaba üçüncü
bir darbeyle baş
edebile-
cek mi?
Burası
meçhûldür.
Fakat dost ve düşman
muhalefetin
bir darbe daha vuracağı veya vurmak
isteyeceği meçhûl değildir.
İşte
bu üçüncü
darbeyi yememek için
sayın
Erdo-
ğan,
yerel seçimlerde
yüzde 40'ın
üzerinde oy alsa
bile
demokratik süreci dolduğunda iktidardan bir
müddet
uzaklaşmayı düşünebilmelidir. Bu uzaklaş-
ma ile
muhalefetin gazı
alınmış olur. Eğer muhale-
fet;
"bu bize yetmez, AKP yıkılmalıdır" derse, o za-
man Erdoğan'ın gitmesine gerek yoktur, mücâdele-
sine
devam eder.
Erdoğan mutlaka gitmeli midir?
Dost ve
düşman
muhalefetin Erdoğan'ın gitmesi
için vurduğu darbeler, Türkiye'ye zarar
vermektedir.
Türkiye'ye
zarar verecek üçüncü
bir darbenin gel-
memesi için sayın Erdoğan, siyasetten bir müddet
uzaklaşmayı düşünebilir. Ancak onun bu uzaklaş-
ması Türkiye için daha büyük zarar getirecekse, bu
uzaklaşmadan vazgeçebilir.
Eğer sayın Erdoğan, muhalefetin (varsa) gizli gü-
nahlarıyla veya onlara bazı ödül ve taviz vaadleriyle
muhalif
cepheyi susturabilirse, bu takdirde onun
mutlaka
gitmesine gerek kalmaz.
Eğer Erdoğan'ın elinde onun iktidarda kalması için
muhalefeti
susturacak bir artısı yoksa, bu takdirde
demokratik
süresini zorlamamalıdır.
Bu arada
tabii AK Parti de, "Erdoğan giderse AK
Parti
biter" korkusunu bırakmalı ve kendini "Erdo-
ğan
giderse AK Parti bitmez" konumuna getirmeli
ve
gerekli sistemini kurmalı ve oturtmalıdır. Bu sa-
yede
Amerika'daki gibi, başkanlığa bir aktör de
gelse, ülkeyi
kolaylıkla
yönetebilmelidir.
Erdoğan'ın "Paralel Yapı"yı tasfiye etmesi doğru
mudur?
Doğrudur! Çünkü gerçek bir iktidar, ortak kabul et-
mez ve
kendisini devirmek isteyenlere de sessiz
kalamaz. İktidarda hangi parti lideri olursa
olsun,
Erdoğan'ın yaptığını yapmak zorundadır. Ancak a-
ciz ve
korkar liderler, Erdoğan'ın yaptığını yapa-
mazdı; belki o yapılara ya teslim olurlardı, ya da is-
tifa edip
kaçarlardı. Bunun için Erdoğan'ın Ergene-
konik ve
Paralel yapıları tasfiye etmesi yanlış değil-
dir,
isabetlidir.
Türkiye, Gülen Cemaati'nin
"Hizmet"ine feda edile-
bilir mi?
Son
olarak ortaya çıkarılan gizli ses kayıtlarından
anlaşıldı ki, Cemaat'in hükümete, yani AK
Parti ikti-
darına indirdiği darbe, "hizmeti korumak için"miş.
Ve onların düşüncesine göre "Türkiye dahi
hizmete
fada
edilebilir"miş.
Eğer Cemaat bu düşüncesinde hâlâ hemfikirse ve
o kayıtlar onlara aitse, o elbette ki yanlıştadır. Çün-
kü
Türkiye Hizmet'e feda edilemez. Çünkü bugün
Hizmet,
Türkiye'nin varlığı
sayesinde vardır.
Türki-
ye yoksa,
Hizmet de yoktur. Yanlış bir iktidar, Hiz-
met'e
feda edilebilr. Fakat Türkiye, Hizmet'e feda
edilemez.
Feda edildiği
takdirde o hizmeti nasıl ko-
ruyacaksınız ve nasıl ilerleteceksiniz? Arkanızda
güçlü ve sözü geçer bir devlet yoksa, hizmetinizi
kolayca
susturabilirler.
Hem
Allah'ın
dinine hizmet eden tek cemaat, Gülen
Cemaati
değildir.
Dünyada Allah'ın
dinine hizmet e-
den
onlarca, yüzlerce cemaat vardır. Gülen Cema-
ati'nin
hizmeti belki en yükseği, en globali en ılımlı-
sı ve en kalitelisidir. Ama tek
hizmet, onun hizmeti
değildir.
Hem vakti
geldiğinde
Allah'ın
Mehdisi bir tek bildi-
riyle
insanlık
dünyasını fethedebilir, gerekli dâveti
yapabilir.
Bunun için
"hizmet", "her şey" değildir.
Her şey değildir ki, Türkiye ona feda
edilebilsin!
Türkiye,
ancak onun halkları çoğunlukla dinsizleştiği
veya
ateistleştiği zaman dinsel hizmete feda edile-
bilir.
Ama şimdi
öyle bir durum söz konusu değildir
ve kıyamete yakın bir zaman(2090)a kadar da ol-
mayacaktır. Bu sebeple Türkiye hiç bir dinsel hiz-
mete feda
edilemez.
Cemaat'i
bu konularda aşırılığa ve hükümete darbe
indirecek
kadar ileriye götüren, onun müntesipleri-
nin,
Fethullah Gülen Hoca'yı, "Mehdi Makamı"nda
görmeleri
olabilir. Fakat bütün cemaatler ve bağlı-
ları bilmelidir ki, Fethullah Hoca
âhirzaman Mehdisi
değildir. Eğer o bir Mehdi olsaydı, bunu açıkça ilân
ederdi.
Yüce Allah'tan Mehdilik almadıkça da böyle
bir
ilânat yapamaz. Böyle bir ilânat yapılmadıkça da
onun
"Mehdi" olduğunu kabul etmek doğru olmaya-
caktır.
Ve yine
bütün cemaatler bilmelidir ki, âhirzaman
Mehdisi,
yüce Allah'tan (peygamberlik değil) elçilik
almış olan Mehmed Nur'an'dır.
Allah'ın Mehdisi, Gülen Cemaati'ne sabır tavsiye et-
mişti. Fakat onlar, sabretmek yerine,
hükümete dar-
be vurmayı seçtiler, zarar ettiler. Şimdi de vurdukla-
rı darbenin sonuçlarına katlanmak zorundadırlar.
Cemaat'in
"hizmet için"
AK Parti iktidarına
darbe
indirmesi
çok
yanlış
olmuştur.
Çünkü
Türkiye, "böl-
gesel güç" olmak zorundadır. Çünkü Ortadoğu'nun,
Orta Asya'nın ve Doğu Afrika'nın kurtuluş ve selâ-
meti buna
bağlıdır. Şartlar da bunu gerektirmekte-
dir. O
bölgelerin Türkiye'nin liderliği altına girmek-
ten başka çıkış yolları da yoktur ve o bölgeler küre-
sel güçlerin ellerine de daha fazla bırakılamaz. Bu-
nun için Türkiye'nin bögesel güç olması, Hizmet'
ten daha
önemlidir. Türkiye'nin bölgesel güç olma-
sı, onu "küresel güç" olmaya götürecektir. Ancak
Türkiye'nin
bölgesel güç
olmasıyla,
"Hizmet", yolu-
na devam
edebilir. Türkiye'nin bölgesel güç olma-
sını hedefleyen tek parti, AK Parti'dir.
Diğer
partile-
rin böyle
bir hedefi olmadığı
için,
(demokrasiye
hizmet dışında) onların bir kıymeti yoktur. Bu hede-
fi seçmedikleri müddetçe de iktidar olma şansı bu-
lamayacaklardır.
Şu
an Cemaat bütün ülkelerde okullara sahipse, bu
büyük ölçüde AK Parti iktidarı sayesinde olmuştur.
İslâmiyet'e
ve dindarlaşmaya
tahammülü olmayan
bir CHP
iktidarında
böyle bir şey
olabilir miydi? Bu-
nun için AK Parti, "yanlış bir iktidar" değildir. Yanlış
bir
iktidar değildir
ki, onu devirmek caiz olsun! Hem
onu
devirince daha iyisi mi gelecek? Eğer daha iyi-
si varsa,
bunu da ancak halk, kendi oylarıyla getire-
cektir.
Bu yüzden
Cemaat, AK Parti'ye indirdiği "yolsuzluk"
kılıflı darbeyi aslında kendine indirmiştir.Çünkü Hiz-
met'e
leke düşürmüş ve onu tehlikeye sokmuştur.
Dolayısıyla Cemaat, düşüncelerini yeniden gözden
geçirmek zorundadır. Bununla birlikte artık şu hu-
susta da
hemfikir olalım:
İslâmlı ülkeler ilânihaye A-
merikan
gücüne dayanamaz. Artık kendi güçlerini o-
luşturmalarının zamanı gelmiştir. Bunun için de Tür-
kiye'nin
etrafında
birliklerini kurmak zorundadırlar.
Türkiye
de bu konuda çalışmalarına başlamalı ve
gerekli
teklifini İslâmlı ülkelere götürmelidir.
Bu birlik
konusunda; "bütün İslâmlı ülkelerin ekono-
misi, bir
avrupa ülkesinin ekonomisi kadar bile etmi-
yor"
denmesin. Çünkü
herşey
ekonomiden ibaret
değildir. Hem bugün Avrupa ve Amerika
ekonomi-
leri de
pek parlak bir durumda bulunmuyor. Ve hem
Amerika'da da, ona dayanılacak bir güç kalmadığı
iyi düşünülmelidir. Çünkü 15 trilyonluk bir borç, bü-
yük bir
zayıflıktır. Amerika dıştan güçlü görünüyor,
fakat içeriden zayıftır. Bu zayıflıktan kurtulabilmesi
için de, borçlarından kurtulması gerekiyor. Acaba
ABD, bu
borçlarından ne zaman ve nasıl kurtulur?
İslâmlı ülkelerin ABD'nin kurtuluşunu bekliyecek
vakitleri
var mı?
Çünkü
dünyanın
yıkılışına 110
yıl gibi az bir zaman kaldı!
Ortaya dökülen ses kayıtlarında: "CİA ve Mossad'
ın,
Uzun Adam (Erdoğan)ın gitmesini istedikleri"
belirtilmiş ve "eğer gitmezse, Cemaat'in okullarını
kapatmakla"
Cemaat'i tehdit etmişler. CİA ve Mos-
sad bu
haberi yalanlamadığı
müddetçe
kayıttaki
sözler doğru demektir. Ama CİA ve Mossad dik-
katli
olsun! Eğer
Erdoğan'a
herhangi bir zarar ver-
meye
kalkarlarsa, uzaydaki uyduları, yüce Tanrı ta-
rafından gök taşlarıyla tahrip edilecektir. Melekler
hedeflerini
şaşırmaz, ona göre! CİA ve Mossad,
Türkiye'nin
iç
işlerine
karışmaktan
uzak durmalıdır.
Fethullah
Hoca'nın
AK Parti'ye ve Erdoğan'a yaptı-
ğı
beddua tutar mı?
Allah'ın Mehdisi "amin" demedikçe tutmaz. Hem
Hoca'nın ettiği bedduaların tutması için onun yüzde
yüz haklı olması gerekir. Ama haklı değildir. Çünkü
AK Parti
ve Erdoğan,
ona bir kötülük etmedi. Asıl
kötülüğü, Cemaat, Erdoğan'a yaptı. AK Parti'nin
dershaneler
ile ilgili düzenlemeleri ise, on yıllardan
beri
düzeltilmesi gereken yanlışları düzeltmek için-
di. Yoksa
cemaatin hizmetine darbe vurmak için
değildi. Bunun için Fethullah Hoca haklı değildir.
Haklı olmadığı için de bedduası geçersizdir. Hükü-
mete
vurduğu
darbenin sonuçlarından cemaatin uğ-
rayacağı zararların faturası da cemaate racidir. Bu
zararlardan
AK Parti hükümeti sorumlu tutulamaz.
Erdoğan'ın "hizmete zarar vereceği" düşünülen dış
icraatları ise, o kadar zararlı değildir. Zararlı olsa bi-
le, o icraatların yapılması gerekiyor. Artık bundan
sonra
Türkiye, Avrupa ve Amerika'dan icazet almak
zorunda
değildir.
Tutması
gereken istikameti kendi-
si
belirleyecektir.
Allah'ın Mehdisi'ne itaat etmemenin
zararları
nedir?
Bunun
zararlarını görmek için şunlara bakmak gere-
kir:
1- Allah'ın Mehdisi, o zamanın hükümetine: "Baş ör-
tülü kadınlara zulmünüzü kesiniz. Yoksa İlâhî bir to-
katla
cezalandırılırsınız" diyordu. Fakat onlar dinle-
mediler
ve zulümlerine devam ettiler. Ama sonunda
hükümet
ve asker, "Marmara Depremi"yle tokatlan-
dılar. Ama ne yazık ki, kötülere bir felâket geldiği
zaman,
mâsumları
da yakıyor.
Fakat mâsumlar
mükâfatlarını Allah'tan alırlar.
2- Allah'ın Mehdisi, Saddam Hüseyin'e: "İktidardan
çekil"
dedi. O ise diretti, Amerika'ya başkaldırdı,
başı alındı. Eğer iktidardan çekilseydi, Bağdat
harap
olmazdı.
3-
Amerika Başkanı, Taliban'dan El-Kaide liderini
istedi.
Allah'ın
Mehdisi de Taliban'a "ver" dedi. Tali-
ban ise
vermeyi kabul etti. Ama bununla birlikte El-
Kaide
liderinin Birlemiş
Milletler Mahkemesi'nde
yargılanmasını şart koştu. Başkan Bush ise bunu
kabul
etmedi. El-Kaide liderini Taliban'dan alama-
yınca da, Amerika Taliban'a savaş açmak zorunda
kaldı. Bu savaş sonucunda Taliban iktidarını kay-
betti ve
Afganistan haraboldu. Eğer Taliban Allah'ın
Mehdisi'ni
tam dinleseydi, bugün iktidarda bulunu-
yor
olacak ve ülkesi de harabiyetten kurtulacaktı.
Ama ne
yazık
ki, New York'taki ikiz kulelere bedel,
Ortadoğu'da iki minare harabiyete uğradı. Taliban,
El-Kaide
liderini Amerika'ya vermeli miydi? Evet,
vermeliydi.
Çünkü
El-Kaide lideri bir mâsum değildi
ve New
York'ta 3300 mâsum insanı katletmişti. O-
nun
Amerika'da yargılanması da, Amerika'nın hak-
kıydı.
4- Mısır'da Müslüman Kardeşler'in siyasal lideri
Mursi'ye
karşı
sokak darbesi başladığında, ordu,
Cumhurbaşkanı'nın istifa etmesini istedi. Allah'ın
Mehdisi
de bu istifanın
Mısır'ın geleceği yani onun
zarar
görmemesi için
kabul edilmesi gerektiğini bil-
dirdi.
Fakat Mısır Cumhurbaşkanı, istifayı kabul et-
memeyi
tercih etti. Eğer
istifayı
kabul etseydi, bu-
gün
Müslüman Kardeşler'in
eli daha güçlü
olacak
ve 5 bin
mâsum insan da cuntanın katliamından kur-
tulacaktı. Ama şimdi? Müslüman Kardeşlerin eli en
zayıf durumda bulunuyor!
(Allah'ın Mehdisi'nin verdiği emirler, müslümanların
aleyhineymiş gibi görünüyor. Ama sonuçta onların
lehine çıkıyor, görüyorsunuz!)
5- CHP
lideri Deniz Baykal, durmadan başörtüsü
özgürlüğünü engelliyordu. Allah'ın Mehdisi de, bu
engellemenin
son bulması
için
bildiri yayınlıyor ve
Baykal'ı uyarıyordu. Ama Deniz Baykal bu uyarıları
dinlemedi.
Sonuçta
da kendi partidaşları tarafından
yediği bir kaset darbesiyle partisindeki
20 yıllık ikti-
darını kaybetti.
(Ey Mehdi
inkârcıları! Hâlâ Allah'ın Mehdisi'ni inkâr
edecek
misiniz?)
6- Allah'ın Mehdisi, Suriye diktatörüne
"iktidardan
inmesini"
bildirdi. Ama o inmiyor! Fakat çok yakında
belâsını bulacaktır.
7- Allah'ın Mehdisi'nin "sabır tavsiyesi"ni dinleme-
yen Gülen
Cemaati'nin başına
gelenleri zaten gör-
dünüz ve
görüyorsunuz.
Bunlardan
anlaşılmalıdır ki, Gülen Cemaati ve lideri,
-dinsel
anlamda- en yüksek merci değildir. Bu konu-
da en
yüksek merci, Allah'ın Mehdisi'dir.
O halde bütün müslümanlar bu noktayı dikkate al-
malı ve gereğine uymalıdır. "İmamımız yok, halife-
miz
yok" diye dövünmeyi bırakmalıdırlar. Ve bilme-
lidirler
ki: Allah'ın
Mehdisi, İmamı ve Halifesi; müs-
lümanların keyfine uymaz.
Eğer müslümanlar içinde -Adnan Hoca da dahil- Al-
lah(cc)tan
"elçim
olur musun" veya "seni Mehdi
seçtim" şeklinde açık bir dâvet ve görev alan olduy-
sa, bunu
açıklasın. Yoksa böyle bir dâvet ve görev-
lendirmeye
sahip olmayan bir kişi, Mehdi olamaz.
Bir
müslüman da yalan söyleyemez. Ve Allah(cc),
birden
fazla kişiye
elçilik
verebilir ama mehdilik ver-
mez. Ve şeytan da hiç bir insana "Allah'ın elçisi olur
musun"
şeklinde
bir dâvette bulunamaz. O ancak in-
sanların Allah'a ulaşmasına, müslümanlaşmasına
engel
olmak için
çalışır.
O halde
bazı
cemaat liderlerini "Mehdi" sanmaktan
vazgeçelim. Allah'ın Mehdisi, Allah(cc)tan elçilik al-
mış olan "Mehmed Nur'an"dır, bilelim.
Eğer onun mehdiliği hakkında bir delil isteyen olur-
sa, onun
delili -Allah(cc)tan aldığı bilgi ve ışık hari-
cinde- şudur: "Allah'tan başka ilah yoktur." Yani:
"Al-
lah'tan
başka
bir ilahın
varlığı
gösterilebilirse, Meh-
med
Nur'an, Allah'ın
Mehdisi değildir". İkinci bir
Tanrı'nın varlığı gösterilemeyeceğine göre; bilin-
melidir
ki, Mehmed Nur'an, "Allah'ın Mehdisi"dir.
"Şu Mehmed Nur'an kimdir? Ortaya çıksın da bir
görelim"
diyenlere de verilecek cevap şudur: İslâm-
lı ülkelerin birleşmesine kadar Mehmed Nur'an gizli
kalmayı sürdürecektir.
Fethullah
Gülen Hoca affedilmeli midir?
O ses kayıtlarındaki sözlerden anlaşılıyor ki, Para-
lel Yapı'dan hükümete inen ve Türkiye'yi 100
milyar
dolar
zarara uğratan
darbe, "hizmet aşkı" yüzünden
olmuştur. Aşk yüzünden anne-babasına isyan eden
çocukların affedilmesi mümkün olduğu gibi, hizmet
aşkı yüzünden devlete isyan eden bir cemaat lideri-
nin de
affedilmesi mümkündür. AK Parti hükümeti,
Gülen
Hoca'yı
(şahsi
olarak) affedebilir ve affetme-
lidir.
Ancak (devlet olarak da) dağıtmış olduğu "Pa-
ralel Yapı"yı geri iade etmek zorunda değildir ve
kanunen
suç
sayılan
eylemlerin ve eylemcilerinin
de (yasal
suç
oluşmuşsa) cezalandırılması gerekir.
Artık Türkiye'nin güzel geleceği için AK Partililer ve
Gülen
taraftarları
bu kavgaya son vermeliler. Daha
fazla bu
kavga ateşine
odun taşımamalıdırlar. Fet-
hullah
Hoca, bir hizmet eri ve lideri olarak hâlâ kıy-
metlidir.
Sayın
Erdoğan,
Fethullah Hoca aleyhinde
konuşmamalıdır. Cemaat de, AK Parti'ye ve lideri-
ne vurmayı düşündüğü herhangi bir darbeden vaz-
geçmelidir.
Soru: Bir
sinema oyuncusu, Hz. Muhammed rolü
oynayabilir
mi?
Cevap:
Her şeyden
önce bilinmelidir ki, (ruhuna se-
lam ve
rahmet olsun) Hz. Muhammed; bir Tanrı de-
ğil,
bir melek değil;
bir Tanrı
elçisidir.
Ona
Tanrı
üs-
tü veya
Tanrı'ya
denk bir kutsallık
vermek haramdır,
dinen
helâl değildir.
O halde Hz. Peygamber'i,
"Tanrı elçisi" olmaktan fazla bir kutsallığa çıkarma-
ya hakkımız yoktur. Çünkü o, din üstü bir varlık de-
ğil,
dinin âleti bir varlıktır. Yani o, Allah'ın bir âletidir,
elçisidir. Ve o, "insan bir elçi"dir.
İkinci
olarak: Kur'anda şu
sekilde bir âyet vardır:
"Allah'ı hayra engel yapmayın". O halde bir Pey-
gamber de
hayra hiç
engel yapılamaz
ve yapılma-
malıdır. Buradan anlamalıyız ki; Hz. Peygamber di-
ne âlet
edilebilir. O zaten, Allah'ın dininin bir âletidir.
O halde
dine hizmet için
bir sinema oyuncusu Hz.
Muhammed'in
rolünü oynayabilir. Bunda dinen ve
Kur'anen
bir sakınca
yoktur. Sinema oyuncusunun
tıpa tıp Hz. Muhammed'e benzemesi şart değildir.
Hadis
kitaplarındaki
tarif edilen sûretine göre bir o-
yuncu
bulunabilir veya ona benzetilebilir. Burada ö-
nemli
olan iş,
İslâmiyet'e
hizmet için
bir film yap-
maktır. Unutmayalım, Hz. Muhammed de bir
"insan"
dır. Kötülüğe âlet edilemez, ama iyiliğe âlet edilebi-
lir. Âyet
de bellidir: Yeminleriniz (veya kutsallarınız)
yüzünden
Allah'ı
hayır
işlerine
engel yapmayın.
(Ba-
kara 224)
Peki, Hz. Muhammed, Allah'ın dinine hiz-
mete
engel yapılabilir
mi? Elbette ki yapılamaz! O
halde
müslümanlar bu konudaki katılık ve aşırılığa
son
versin. Dine hizmet edecek bir filmde melekle-
rin de
bir ışık
şeklinde
role katılması mümkündür,
dine
zararı
yoktur. Zaten melekler de, ışıktan yara-
tılmış, kanatlı, uçan varlıklardır. Önemli olan, onları
kötülüğe ve dünyaya âlet etmemektir.
Eğer bu fetvayayı çürütecek bir delili olan bir müs-
lüman
bilgin varsa, çıksın, delilini göstersin!
Siz;
"dine hizmet etmenin sinemadan başka yolları
da vardır" diyebilirsiniz. Ama sinema
yoluyla hizmet
etmek
isteyenlere de engel olamazsınız. Buna en-
gel
olabilmeniz için
elinizde çok
kuvvetli dinsel bir
delil
olması
gerekir. Böyle bir delile sahip olmayan-
ları da dinlemek zorunda değiliz. Hem bu zamanda
televizyon
ve sinemanın,
dine hizmet için
en etkili
bir araç olduğu da unutulmamalıdır.
Bu konuda
İslâmlı ülkelerin din âlimleri birleşerek
bir
karara varıp
açıklama
yapmaları
da güzel olur.
Türkiye'deki
yerel ve genel seçimlerde
dindarlar
hangi
partiye oy vermelidir?
(Mehdiyet
ve Hilafet makamı
olarak) bu
konuda bir
zorlamada
bulunmamız
mümkün değildir.
Dindarlar,
dinlerine
ve dünyalarına
faydalı
olacağını düşün-
dükleri
istediği
partiye oy verebilirler. Ama Türkiye'
nin
bölgesel ve küresel güç olması için çalışan bir
partiyi
tercih etmeleri daha isabetlidir.
Allah'ın Mehdisi Mehmed Nur'an'ın duası: "Allahım!
Türkiye'nin
yağmurunu
ver, onu kuraklıktan
koru ve
kurtar.
Onu, İslâmlı ülkelerin lideri yap."
Not: Erdoğan'ı "otariter"likle suçlayan Türkiyeli ay-
dın ve yazarlara soruyoruz: Sürekli
olarak darbelere
maruz
kalan Erdoğan'ın yerinde olsaydınız ne
yapardınız?
a- Erdoğan'ın yerinde olmak istemezdim.
b- Erdoğan'ın yaptıklarını yapardım.
c- Erdoğan'ın yaptıklarından daha iyisini yapabilir-
dim.
d- İktidarı bırakır kaçardım.
e-
Darbecilere teslim olur, iktidarı onlarla paylaşır-
dım.
f-
Hükümeti orduya devrederdim.
Cevaplarınızı ve yüzdelerini bekliyoruz. Vereceği-
niz
cevaplar, sizin şahsiyetinizi
de ortaya koyacak-
tır. Bakalım, Erdoğan'dan iyi mi olacaksınız, kötü
mü olacaksınız? Görelim!
Zaman: Yeni Çağ'ın ondördü, Şubat ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam:
Cevaplama.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen