Donnerstag, 25. April 2013

DÜNYA DEVLETLERİNİN DİKKATİNE


         DÜNYA DEVLETLERİNİN DİKKATİNE

             SUÇSUZ İNSANLARI KATLEDEN
      BİR KİMSENİN MÜSLÜMANLIĞI KALMAZ

     suçsuzların hakkını gözeten ALLAHın adıyla

ABD'nin Boston kentinde, Amerikan halkına karşı
bombalı bir saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırıda ö-
lenler ve bir çok yaralananlar oldu. Sonuçta yakala-
nan iki zanlının da "müslüman" olduğu söylendi.

Ama artık o iki zanlının "müslüman" olduğunu söy-
leyemeyiz. Çünkü müslümanlıkta, suçsuz insanları
kasten öldürmek yasaktır. Bu yasağı çiğneyen bir
müslüman, inançtan çıkmaz, ama müslümanlıktan
çıkar. Yani o kimsenin Tanrı'ya inanıyor olması, onu
müslüman yapmaz ve artık o kimseye daha fazla
"müslüman" denilemez. Çünkü Tanrı'nın emrini çiğ-
neyip çok büyük bir suç işlemiştir. Çünkü müslü-
manlıkta suçsuz birini öldürmek, "bütün insanları öl-
dürmek" gibi büyük bir cinayettir. Bu büyük cinayet-
in cezâsı da, ebedî cehennem hapsine atılmaktır.  

Bu gerçekten dolayı, dünya devletlerinin yönetimle-
ri, hassasiyet gösterip, suçsuz insanları acımasız-
ca katleden sözde müslüman veya hıristiyan kişileri,
dinî kimlikleriyle anmasınlar. Dinî kimlikleriyle anma-
ları, büyük bir yanlış ve hata olacaktır. Çünkü ne
müslümanlıkta ne de İsa dininde "suçsuz insanları
öldürebilirsiniz" diye, bir emir ve izin yoktur. Böyle
bir izin veren din de, din olmaktan çıkar.

Çünkü yüce Tanrı'ya ait gerçek bir din, Tanrı'nın
kendini bildirmesi ve tanıtmasından sonra, "Tanrı
ve İnsan Hakları"nı koruma altına almak için indiri-
lir. Yoksa böyle temel bir amacı olmayan din, ger-
çeklik kazanamaz. Çünkü, bu amacı taşımayan bir
din, dünyaya düzen veremez, insanı insan edemez.
İnsanı ve dünyasını bozan bir dine de, "din" dene-
mez.

Belki şöyle sorulabilir: "Rus veya Çeçen olduğu bil-
dirilen bu iki saldırgan genç haklı olamaz mı?"

Nasıl olabilir ki! Eğer ABD ordusu veya halkı, Çe-
çen yurduna haksızca saldırsaydı ve bu iki genç de
kalkıp Amerikan askerlerine karşı bir eylemde bu-
lunsaydı, bunu anlardık; "bu bir savaştır" derdik. A-
ma ortada meşruiyet kazanmış bir savaş yokken
suçsuz insanları kasten bombalamak, ancak terör
olabilir. Böyle bir terör ise, İslâmiyet'e dayandırıla-
maz. Dayandıranlar, çok büyük bir iftira ve ihanet
etmiş olurlar.

Norveç'te 77 suçsuz genci sinek öldürür gibi avla-
yıp katleden Breivik, "yüzünüze bir tokat atan kimse-
ye öbür yüzünüzü de çevirin" diyen Hazret-i İsa'nın
dininden olabilir veya o dinde kalabilir mi? Kalabilir
mi ki; "bir kimseyi haksız yere öldüren, bütün insan-
ları öldürmüş gibi olur" diyen bir dinin mensubu, di-
ninin emirlerini çiğneyip katliam yaptıktan sonra
-eğer başka birilerinin tehdit ve korkutmalarıyla
yapmadılarsa veya bir tuzağa düşürülmedilerse-
müslüman olabilsin veya kalabilsin? Asla kalamaz!

Öyle ise, teröristlere "müslüman" veya "hıristiyan"
etiketi yapıştırmayalım.

Not: İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in "Gerçek
Din"inin temeli; yüce Tanrı'nın teklik ve ortaksızlıgı-
na ve öte dünyasına inançtan sonra haklı, adâletli,
namuslu, ibadetli olmak ve kötülükçülükten uzak
durup, iyilikçi olmaya çalışmaktır. Bu temele göre;
hakkı, adâleti ve namus'u çiğneyip büyük günah
işleyenler ve sürekli kötülük içinde ve ibadetsiz o-
lanlar, Hz. İsa'nın, Musa'nın ve Muhammed'in dinin-
de kalamazlar, onların dininden çıkmış olurlar. Töv-
be ise: Bilerek büyük günah işleyenlerin tövbesi
kabul olmaz, cezâlarını bu dünyada ve ötesinde
görürler ve çekerler. Ama bilmeyerek işlenilen gü-
nahların affedilmesi mümkündür. Günahları yüce
Tanrı'dan başkasının affetme yetkisi yoktur. Günah-
ların affedilmesinde din adamları ve Peygamberler
ancak ricacı olabilirler, Tanrı'nın affetme yetkisine
ortak olamazlar.

Not 2: Müslüman ve hıristiyan din bilginleri biraraya
gelerek, teröristlerin müslüman veya hıristiyan ola-
mayacaklarını bütün dünyaya duyurmalıdırlar.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onüçü, Nisan sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Bilgilendirme.
Boyut:   Muranizm.

                                                  YAYINLAYAN
                                      AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                      *   *   *

Keine Kommentare: