Freitag, 6. Mai 2011

EL KAİDE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNE DUYURU!

EL KAİDE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNE DUYURU!

teröristlere lânet eden ALLAHın adıyla

Eğer "biz Müslümanız" diyorsanız, bu sözleri iyi dinleyiniz. Eğer
"biz Müslüman değiliz" derseniz, bu sözleri dinlemenize gerek yok-
tur.

Yeni Çağ'ın birinci yılının 11 Eylül'ünde New York'taki Ikiz Kulele-
r'i vurarak 3000 mâsum insanı katlettiniz. Diğer ülkelerde öldürdük-
lerinizle beraber (yuvarlak hesap olarak) bu rakam, 3333 eder.
Şimdi katledilen mâsûmların devletinin ve yakınlarının da, "adalet"
olarak 3333 El-Kaide üyesini öldürme hakkı doğmaktadır. Çünkü
bu katledilen mâsûmların hiç birisi, bir El-Kaide üyesini veya onun
bir akrabasını öldürmüş değildir. Yani o öldürülenler "yüzdeyüz"
haksızca öldürülmüşlerdir. Bu durumda onları öldürenler de, yüzde-
yüz haksız durumdadırlar. Bu haksızlık da, Amerikan Devleti'ne, El-
Kaide teröristlerini yok etme hakkı vermektedir. Örgüt elebaşı Usa-
me Bin Ladin'in öldürülmesiyle de bu hesap kapanmış değildir. Bu
hesap, ancak El-Kaide'nin kendini kapatmasıyla ve teröre son ver-
mesiyle kapanabilir. Aksi halde hesap açık kalacak ve karşılığı alı-
nana kadar da mücâdele sürecektir.

Şimdi gelelim bu hesabın "dinî" yönüne: El-Kaide üyeleri, 3333 mâ-
sûm Amerikan vatandaşını katlederek, (Kur'anın hesabına göre) in-
sanlığı 3333 defa katletmiş oldular ve bu çok büyük cinayetleriyle
de cehennemde ebediyen kalmayı hakettiler. Aklı başında hiç bir
Müslüman, cehennemi haketmiş El-Kaide teröristlerine sempati
besleyemez. Beslerlerse, zalimi sevmiş ve zulmü alkışlamış olurlar
ki, bu da onları cehennemlik eder.

Bu sözler karşısında (Türkiye'den bir yazarın dediği gibi) ama Kur'
an: "Düşmanın saldırdığı kadar siz de saldırın" diyor diyerek, savun-
maya geçebilirsiniz. Fakat katlettiğiniz kişiler size ve ülkenize her-
hangi bir saldırıda bulunmuş değillerdi. Sizin saldırınız hangi saldırı-
nın karşılığı oluyor? Eğer İsrail, Filistin halkına karşı bir suç işlemiş-
se, bunun sorumlusu, katlettiğiniz mâsûm Amerikan halkı olamaz.
Çünkü Kur'an: "Kimse kimsenin yaptığını ödemez" diyor. Yani bi-
risinin işlediği suçun cezası, bir başkasına ödetilmez. Ama siz, biri-
sinin işlediği suçun cezasını bir başkaşına ödeterek, haksızlık etmiş,
cinayet işlemiş oldunuz.

Eğer Amerikan ordusu, sizin işlediğiniz cinayetten önce ülkenize
haksızca saldırıp mâsûm halkı katletmişse, böyle bir haksızlık karşı-
sında siz ancak düşman ordusuna saldırabilirsiniz. Gidip mâsûm hal-
ka saldıramazsınız. Çünkü Kur'anın verdiği izin, "düşman ordusuna
karşı"dır. Yoksa Kur'anın iznini, "siz de onlar gibi zalim olabilirsiniz"
şeklinde yorumlayamazsınız. Çünkü Kur'an zulme izin vermez. Eğer
verirse, o Kur'anın dini, "din" olmaktan çıkar. Siz, düşündüğünüz o
haksızlığı ancak "doğal adalet" olarak görebilirsiniz. Ama Kur'an bu
doğal adaletin yerine gelerek, kendi hükmünü koymuş, mâsûmları
korumuştur. Bu korumaya göre; siz de ancak düşman ordusunun
size saldırdığı kadar o orduya saldırabilirsiniz. Yoksa o ordunun iş-
lediği zulümlerin aynısını yapamazsınız. Eğer yaparsanız, zulüm ka-
zanmış olursunuz. Çünkü "kimse kimsenin yaptığını ödemez, birisi-
nin cezası bir başkasına verilmez. Eğer düşmanınız dinsizse, bunu
uygulayabilir. Ama siz uygulayamazsınız. Çünkü Kur'an onu yasak-
lıyor. Kur'anın olduğu yerde de, "doğal adalet"ten bahsedemezsiniz.
Doğal adaletin hükmü ancak Kur'anın olmadığı bir zamanda geçerli
olabilir. Buna göre; mâsumlara yönelik bütün intihar saldırıları da
"haram" olmaktadır. İntihar saldırıları, ancak haksız saldırıda bulu-
nan düşman ordusuna karşı olabilir. Bunun aksini isbatlayacak bir
delili, ne Hazret-i Peygamber döneminden ne de Halifeler devrin-
den getiremezsiniz.

(Kur'anda verilen: "Düşmanın saldırdığı kadar siz de saldırın" emri,
"Kısas"la da bir tutulamaz. Çünkü kısas, kötülük yapanla kötülük
yapılan arasında bire bir ödeşmedir. Yoksa yapılan kötülüğün ceza-
sını bir mâsuma ödetmek değildir.)

Eğer düşman devletin halkı, devletinin cinayetlerine sahip çıkıyorsa,
o halk "düşman" kabul edilir. Eğer sahip çıkmıyorsa, o halka ilişil-
mez. İsrail, Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde demokrasi bulundu-
ğundan, o ülkelerin halkları tek tip halklar değildir. Böyle olmadı-
ğından da o ülkelerin halkları aynı görüşte olmaz ve devletlerinin her
icraatına sahip çıkmazlar. New York'ta katledilen Amerikalılar da,
devletlerine: "İşleyeceğiniz kötülüklere taraftarız" şeklinde bir belge
vermemişlerdir. Dolayısıyla düşman bir devletin halkı, her vakit düş-
man kabul edilemez. Düşman kabul edilemeyenler de mâsûmdur. O
halkları, "din düşmanı" olarak da göremezsiniz. Çünkü o halklar,
sizin dininize savaş açmış değillerdir.

Bir halk da, devletinin izni olmadan başka bir ülkeye savaş açamaz.
Halk ancak devlet yoksa kendi aralarında savaş kararı alabilir. Bir
devlet de, daha büyük zararlara uğrayacaksa, haklı olduğu halde
savaş kararı alamaz ve buna izin vermez. Bu durumda o halkın da
kendi başına düşman ülkeye saldırma hakkı kalmaz. Kendi başları-
na hareket edenler de, "terörist" kabul edilir ve cezalandırılır.

Devletin hükmünü hükümsüz kılacak bir Peygamberliğiniz de olma-
dığından, ülkelere açacağınız savaşlar bâtıl ve geçersiz olur. Bu da,
yani bâtıl bir savaşı sürdürmek ise, zulüm ve haksızlıktır. Hem bun-
dan sonra hiç bir Müslüman din adına kendi kafasına göre eylemde
bulunamaz. Çünkü, 11 Eylül Terör Olayı'ndan sonra Allah, bir ku-
lunu Mehdi yani "Kurtarıcı" olarak görevlendirmiş bulunuyor. Onun
izni haricinde hareket edenler ve zulüm işleyenler "Müslüman" kala-
maz. Allah'ın Mehdisi ise, haksız ve zulümsel eylemlere hiç bir sû-
rette izin vermez ve onun ilk hedefi de; dinsizliği, dinin vahşileştiril-
mesini ve sapıklaştırılmasını, terörizmi ve diktatörlükleri ortadan
kaldırmaktır. Bu yöndeki icraatlarına da, Saddam'ın devrilmesiyle
başlamış bulunuyor. Allah'ın Mehdisi, düşmanlarından korunabil-
mek için bir müddet gizli kalacaktır. Bu gizlilik, Hazret-i Mesih'in
görev başı yapmasına kadar sürebilir. Bu sürenin de, 12 yıl kadar
olduğu tahmin ediliyor. Allah'ın Mehdisi'nin "hak Mehdi" olduğuna,
Allah şahittir.

Bu gerçekler karşısında sizin terörünüzü haklı çıkaracak bir sebep
kalmıyor ve yoktur. Bir haklılığınız olmadığından da terörü bırakma-
nız gerekir. Eğer teröre son vermezseniz, Amerika'nın da, sizi bul-
duğu yerde yok etmesi, hakkı olur. Müslümanlar ise bu hakka en-
gel olamaz.

Amerika devletinin, her El-Kaide üyesi üzerinde 3333 hakkı vardır.
Bu hak gereği ABD, yakaladığı El-Kaide teröristlerini eğer gücü
yeterse, 3333 defa diriltip öldürebilir. Cesedlerine de istediğini ya-
pabilir. Çünkü o cesedlerin üzerinde onların akrabalarının bir hakkı
varsa, ABD'nin 3333 hakkı var.

Bundan sonra sizin yapacağınız iş, terör değil, New York'ta işlediği-
niz küresel cinayetle müslümanlara ve İslâmiyet'e vurduğunuz kara
damgayı ve verdiginiz zararı silmeye çalışmaktır. Sizin için gerçek
cihad ancak bu olabilir. Çünkü; doğruluğu, adaleti, iyiliği ve barışı
emreden ve onlara götüren apak İslâmiyeti, Avrupa ve Amerikalılar
nazarında kapkara hale getirdiniz ve Müslümanları da onların gözün-
de birer "terörist" haline soktunuz. Bunun için cinayetiniz çifttir ve
çok büyüktür. Bu sebeple sizi öbür tarafta dehşetli bir cehennem
bekliyor! Sizin yapacağınız çalışma, bu cehennemden kurtulmak ol-
malıdır.

Eğer terörünüze son vermezseniz ve mâsûmları katletmeye devam
ederseniz, bütün insanların ve Müslümanların lâneti sizin üzerinize
olsun!

Müslüman Âlimlerin görevi: Müslüman ülkelerin Âlimleri bir araya
gelerek, El-Kaide terörünün İslâmiyete dayandırılacak haklı bir yö-
nü bulunmadığını ve bunun bir zulüm olduğunu anlatan bir bildiri ha-
zırlayıp dünya halklarına duyurmalıdır.

Müslüman ülke devletlerinin görevi: Ülkelerinde El-Kaide teröristi
bulunan Müslüman devletler, bu teröristlerle savaşabilecek küçük
ama çok etkin ortak bir ordu kurmalıdır. Bu sayede Amerika'nın
da, Müslüman ülkelerde terörist avcılığı yapmasına gerek kalmaz.
Aksi halde Amerika, o ülkelerde El-Kaideci avını sürdürmek zo-
runda kalacaktır.

İsrail'in görevi: İsrail, ya 67' sınırlarına geri çekilmeli, ya da işgal al-
tında bulundurduğu toprakların (Filistin halkı kabul ettiği takdirde)
kirasını ödemelidir. Bunlardan birini kabul etmediği ve 2019 yılına
kadar 67' sınırlarına çekilmediği takdirde İsrail'e savaş açılması bir
hak olur. Bu hak da, ya NATO tarafından, ya da (o kabul etmez-
se) Birleşik Müslüman Ülke Orduları tarafından yerine getirilir. İs-
rail, üzerine düşenleri yapmadığı müddetçe NATO'ya kabul edile-
mez. Kabul edilirse, suç olur. NATO ülkeleri böyle bir suçu yük-
lenemez!

Amerika'nın Görevi: ABD, İsrail'in Filistin halkına yaptığı ve yapa-
cağı haksızlıklara göz yummamalıdır. Gereken adaleti yerine getir-
melidir. Gerekeni yerine getirmediği takdirde onun başı belâdan
kurtulmaz.

Allah ve O'nun yüce Dini, mâsûm katledicisi zalim El-Kaidecilerin
yardımına muhtaç değildir! Mâsûmları katledenler, "müslüman" ka-
lamazlar. Mâsûmların kimler olduğu da, El-Kaidecilerin kafasına
göre belirlenmez.

Bütün insanlığın gerçek sahibi yüce ALLAH, dünyamızı ve insanlı-
ğı zalimlerin kötülüğünden korusun!

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Mayıs başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Keine Kommentare: