Dienstag, 19. Oktober 2010

ÂDEM ALLAH'A KARŞI GELMESEYDİ CENNETTE Mİ KALACAKTI?

ÂDEM ALLAH'A KARŞI GELMESEYDİ
CENNETTE Mİ KALACAKTI?

Bir internet sitesinde ateistler sormuş ve sormaktadır: "Âdem,
Allah'a karşı gelmeseydi cennet te mi kalacaktı?"

Taha Sûresi'nin 116'dan 118'e kadar olan ayetlerine bakarsak,
bunlardan: Eger Âdem cennetteki yasaklı ağaca yaklaşmamış
olsaydı, onun ebediyen cennette kalacak olduğunu anlarız. Fakat
Âdem Aleyhisselâm, yasaklı ağacın meyvesinden yiyerek, cennet-
ten kovulmayı haketmiş ve kovulmuş.

Burada, Bakara 30'uncu ayette geçen: "Ben yeryüzünde bir halife
yaratacağım" sözüne bakarak: "Âdem, yasaklı ağactan yememiş
olsaydı dahi cennetten çıkarılacaktı" diyemeyiz. Çünkü Bakara
Sûresi, Taha Sûresi'nden sonra indirilmiştir.

Bunun için kesinlikle şunu söyleyebiliriz: Eger Âdem Aleyhisselâm
o yasaklı ağaçtan yememiş olsaydı, ebediyen cennette kalacaktı.

Bu sonuç karşısında ateistler şöyle diyor: "Madem ki Adem cen-
nette yaşayacak, neden dünya yaratıldı?"

Yukarıda dediğimiz gibi: Bakara Sûresi, Taha Sûresi'nden sonra
indirilmiştir. Yani Taha Sûresi'ndeki olaylar cereyan ettikten sonra
Allah: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" diyor. Demiyor:
"Ben yeryüzünde bir Âdem yaratacağım." Yani bu ayette yeryü-
zünde yaratılacak olanın "rütbesi"nden haber veriyor. Taha Sûre-
sinde cereyan eden olaylardan sonra Allah bu karara varmış ve
yeryüzüne indireceği Âdem'i ve soyunu "halifelik"le görevlendir-
miştir.

"Dünya neden yaratildi?"nın cevabı olarak da şunlar söylenebilir:
Allah, cennette Âdem'i yaratacağını, iblisin ona secde etmeyece-
gini, Âdem'in yasaklı ağaçtan yiyerek cennetten çıkmak zorunda
kalacağını önceden biliyordu. Âdem'in ceza çekeceği ve onun so-
yunun imtihan edileceği yer olarak da dünyanın yaratılması gerekli
olmuş.

Burada denebilir: "Allah'ın bütün bunları önceden bilmesi, Âdem'i
felâkete uğratmıştır. Bunlar Âdem'e zulüm değil mi?"

Cevap: Zulüm değil! Çünkü, bilmek, yaptırım değildir. Çünkü Â-
dem, yasaklı ağacın meyvesinden kendi isteğiyle yemiştir. Seçme
ve iradesini, o meyveden yememek şeklinde de kullanabilirdi. Fa-
kat o, seçim ve iradesini bunun zıddına olarak kullanmıştır, zalim
olmuştur. Dolayısıyla, zalim olan (asla!) Allah değil, Âdem'dir.

Ateistler şunu da sormuş: "Ayrıca 'ol' deyince her şeyi olduran
Tanrı, neden insanı yaratmak için (toprak gibi) bir madde kullan-
mıştır. Maddesiz yaratsaydı ya?"

Çünkü Allah, hokuspokuzcu değildir! Allah, yarattıklarını sebep-
ler vasıtasıyla yaratıyor. Evreni de sebepsiz değil, su'dan yarat-
miştir. Su, "Allah'ın serveti"dir.

Yüce Allah'ın iki türlü yaratması vardır. Birincisi, bizzat dokuna-
rak; ikincisi de, emirle'dir. Meselâ; Allah, Âdem'i bizzat kendi el-
leriyle yaratmıştır. Onun topraktan yaratılışı tamamlandıktan sonra
da "ol" emriyle onu ruhlandırmış, programlamıştır. Bu programlan-
ma ile de Âdem, can ve hareket kazanmıştır.

Allah'ın verdiği "ol" emrini yanlış anlamamak lâzımdır. Bir madde
veya enerji olmadan "ol" emri verilemez. Meselâ; Allah, ancak Â-
dem'in cesedini topraktan yarattıktan sonra "ol" emrini vermiştir.
Bu emirle de o cesed, "insan" olmuştur. Eğer Allah, Âdem'in top-
raktan cesedine "insan ol" emrini vermeseydi, o cesed bir heykel
olarak kalacaktı.

Bir kumandanın emir verebilmesi için, bir ordunun bulunması ge-
rekir. Yoksa emir vermenin anlamı olmaz. Hem bir kitap önce el-
le yazılır. Bunun çoğaltılması ise, matbaada "emirle" olur. Makina-
nın düğmesine basmak; "ol" demektir. Matbaanın patronu, işçile-
rine emreder, kitaplar basılır. Yani: Patron emretmiştir, kitaplar
"olmuş"tur. Patronun emri de, bir "ol" demektir. Allah da evrenin
patronudur. O'nun emirleriyle bu evren işlemekte ve yönetilmek-
tedir. Bu yönetim içinde insanlar da anarahmi tezgahında üretil-
mekte ve yeryüzünde yaşatılmaktadırlar. İnsanların anarahmi tez-
gahında üretilmeleri, Allah'ın "ol" emriyle olmaktadır.

Allah'ın "yoktan yaratması"nı da yanlış anlamamalıyız. "Yoktan ya-
ratma", hiçbirşeysiz yaratma veya mutlak yokluktan çıkarma değil-
dir. Meselâ; insan, altıbin veya otuzbin veya üçyüzbin yıl önce bir
"yok"tu. Ama Allah, onu "yok" iken topraktan "var" etti. Evren de
on-onbeşmilyar yıl önce bir "yok"tu. Allah onu da "yok" iken su'
dan "var" etti. Bu var ediş de; ilimle, istekle, kudretle ve sanatkâr-
lıkla olmuştur.

Allah, istediğini istediği gibi yaratır. Onun isteğini sorgulayamayız.
Eger Allah, Âdem'i topraksız yaratsaydı, onu bir "ruh" olarak ya-
ratırdı. Veya meleklerinki gibi ışından ve ışıktan yaratırdı. O za-
man biz de başka bir âlemde; ruhlar dünyasında veya yıldızlarda
olurduk.

Zaman: Yeni Çağ'ın onu, Ekim ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Keine Kommentare: