Dienstag, 23. August 2016

AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ VE AMERİKA BIRLEŞİK DEVLETLERİ PKK'YA VERDİĞİ DESTEĞİ KESMELİDİR!



                 AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ
         VE AMERİKA BIRLEŞİK DEVLETLERİ
     PKK'YA VERDİĞİ DESTEĞİ KESMELİDİR!

       zâlime yardım edenleri cezâlandıracak olan
                         yüce TANRInın adıyla

Geçtiğimiz Pazar günü PKK yine vahşî cinayetleri-
ne yeni bir cinayet ekleyip, Gaziantep'te bir düğün
salonunu bombalattı. Sonuç: 54 ölü, 94 yaralı! Za-
ten masûm insanların canını yakmak ancak PKK'ya
yakışır. Onlar da kendilerine yakışanı yapıyorlar.
Tanrı inancına sahip olmadıkları için de böyle in-
sanlık dışı cinayetleri rahatlıkla işleyebiliyorlar. Çün-
kü Tanrı'ya hesap verme dertleri yok. Ama bu tanrı-
sızlık, âhirette onları mutlaka yakalıyacak ve yaptık-
larının karşılığını kesinlikle bulacaklardır. Ölümü öl-
dürmeleri ve tekrar diriltilişi engellemeleri mümkün
olmadığından ve Tanrı'nın yerine geçip oturamaya-
cakları için de, o kesinlik onların yakasını tutmuş
bulunmaktadır. Bu sebeple yüce Tanrı'nın adâletin-
den kaçışları mümkün değildir. Bu dünyada suç iş-
leyenleri, ağır bir hesap beklemektedir. Bunda hiç
şüphe yoktur!

Peki, düğün salonunu bombalatanın PKK olduğunu
nereden biliyoruz? Çünkü Türkiye'ye karşı savaşan
tek ve en önemli terör örgütü, PKK'dır. PKK da za-
ten "ben yapmadım" demedi.IŞİD de "ben yaptım"
demediğine göre, elbetteki PKK yaptı.

PKK bu vahşetleri niçin işliyor? Dikkatleri 15 Tem-
muz Darbesi'nden uzaklaştırabilmek, Türkiye dev-
leti ve hükümetini acze düşürebilmek ve kendinin
çok güçlü olduğunu gösterebilmek için olabilir.
Çünkü Türkiye'yi acze düşürüp parçalanmasını
sağlayabilirse, kendine ait bir devleti rahatlıkla kura-
bilecektir. Başka türlü Türkiye'de devletleşmesi
mümkün değildir. Bunun için de her türlü vahşeti
işlemekten çekinmemektedir.

Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri
ve Fetullahçı terör örgütü de büyük bir destek ver-
mekte olduğundan, PKK'nın işi kolaylaşmaktadır.
Yani onun vahşî cinayetleri işleyebilmesinin arka-
sında AB ve ABD gibi büyük güçlerin yardımı var-
dır. Bu yardımlar olmasa, PKK Türkiye'de varlık
gösteremez. Çünkü PKK, 15 Temmuz 2016'dan
önceki Türkiye'ye karşı yaptığı intihar saldırısında
savaşçılarının çoğunluğunu kaybetmiş durumdadır.
7 bin savaşçısını kaybetmiş olan PKK'nın elinde
çok az bir savaşçısı kalmıştır. Türkiye'ye karşı sa-
vaşacak gücü bitmiştir. AB'nin ve ABD'nin ve FE-
TÖ'nün koruyuculuğu olmasa, PKK şeflerinin ha-
yatta kalmaları da mümkün olmayacaktır.

Yani Gaziantep'teki düğün salonunu ölüm salonu-
na çeviren vahşî ve barbar PKK saldırısının arka-
sında AB'nin ve ABD'nin olması, zulme ortaklıktan
ve Türkiye'ye düşmanlıklarını göstermekten başka
birşey değildir! FETÖ'nün bu zulme ortaklık ediyor
olması ise, bu örgütün liderinin "mehdilik"ini iptal et-
mekte ve onun mehdiliğinin sahteliğini göstermekte
ve aynı zamanda "dinîlik"lerini de silip götürmekte-
dir. Doğrusu da zaten budur. Yani bu örgütün lideri-
nin mehdiliği ve örgüt bağlılılarının dinîliği de ger-
çek dışıdır. Şeytana hizmet etmekte oldukları ga-
yet açıktır!

Hele hele AB ve ABD'nin PKK'nın arkasında olma-
ları ise, onların kendilerine temel yaptıklarını iddia
ettikleri hak, hukuk, adâlet ve özgürlük gibi "evren-
sel değerler"i ezip geçerek asıl kimliklerini göster-
mektedir. Yani "çıkarları" için evrensel değerleri
çiğnemekten sakınmıyorlar. Bununla da kendilerini
insanlıktan ve medenilikten çıkarıp, vahşîliğe dönü-
yorlar ve sonuçta PKK vahşetiyle eşitleniyorlar! Fa-
kat bu eşitlenme, zulümden başka birşey değildir.
AB ve ABD bu zulme rıza göstermeye devam e-
derse, çok kısa zamanda birliklerini, devletlerini ve
liderliklerini kaybedeceklerdir. Bu kaybedişin vakti
de gelmiş bulunuyor. 9. 9. 2016'dan itibaren de im-
paratorluklarının batışının geri sayımı başlayacak-
tır. Bu tarihten sonra onlar için ancak batış vardır.

Çünkü yüce Tanrı, zulme batmış devletlerin iktida-
rına izin vermiyor. İktidarı ve yeryüzü halifeliğini "iyi
kullar"a veriyor. İyi kul olabilmek için de; O'nun tek-
liğine, ortaksızlığına ve çocuksuzluğuna inançla bir-
likte haklı, adâletli, namuslu, ibadetli, ahlâklı, iyilikçi
ve kötülüğü terkedici olmak gerekiyor. Bu gerekleri
yerine getirmeyenlerin "iyi kul" olmakla bir ilgileri
yoktur. İyi kul olmayanların da yeryüzü iktidarına
hakları yoktur. Hakları olmadığı halde bu hakkı zor-
balıkla ele geçirmeye çalışırlarsa, onlara kan, sa-
vaş, acı ve yıkım vardır. İşte Avrupa'nın ve Ameri-
kanın bundan sonra elde edebilecekleri, bundan
başka birşey değildir. PKK barbarlığına ortaklık et-
mekte olan bir AB ve ABD'nin bundan başka birşe-
ye lâyık oldukları söylenebilir mi? Elbetteki söyle-
nemez!

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Eğer "Gaziantep'teki düğün evinin bomba-
lanması olayı PKK'nın değil, IŞİD'in işidir" denirse,
deriz ki: IŞİD, masûm insanları bombalamakla bir
İslâm Devleti kuramayacağını iyi bilir, tabii onlar Al-
lah'a inanan insanlarsa. Buradan anlamalıyız ki,
IŞİD, ABD'nin yarattığı ve kullandığı vahşî bir kö-
pektir. Hem PKK'nın daha önce işlediği cinayet ve
katliamları da unutmamalıyız. Arada bir işin içine
IŞİD'in sokulması, tezimizi haksız çıkarmaz. Yani
Türkiye'deki bombalamalarda en çok çıkarı olan
PKK'dır. Doğru bir Tanrı inancına sahip olmadığın-
dan da masûmlara acımaz.

Not 2: Soru: "Doğru Tanrı inancı nedir?" Doğru
Tanrı inancı; Tanrı'nın tek, çocuksuz ve ortaksız ol-
duğuna inanmaktır. Çünkü evrenin sahibi tektir. Bir
ülke iki başkanla yönetilmediği gibi, evren de iki
Tanrı ile yönetilmez. Tanrı'nın çocuğu olmaz. Çün-
kü yüce Tanrı,başkasından doğmuş bir varlık değil-
dir. Çünkü başkasından doğanlar ölümlü olurlar. Ö-
lümlü bir varlık ise evrene Tanrı olamaz. Çünkü yir-
mi veya kırk milyarlık ışık yılı çapındaki bir evreni
yaratabilmek ve yönetebilmek için ölümsüz olmak
ve evrenin yaratılışından önce var bulunmak gere-
kir.Buradan anlamalıyız ki, Meryem'den doğma İsa,
evrenin Tanrısı değildir ve Tanrı'nın çocuğu da ola-
maz. Çünkü çocuğa olan ihtiyaç, dünyada insanlı-
ğın devamını sağlamak içindir. Tanrı ise ölümsüz-
dür. Ölümsüz olduğundan da, Kendisinin yerini ala-
cak bir çocuğa ihtiyacı yoktur. Bu kesin gerçek se-
bebiyle de, Tanrı çocuksuzdur. Çünkü Tanrı, baş-
kasından yaratılma biyolojik bir varlık değildir. Tan-
rı, herşeyin yaratıcısıdır. Herşey O'nun yaratığı ol-
masından da, hiçbir kimse O'nun çocuğu değildir.
Bir makina bir mühendisin doğurması değil, yarat-
ması olduğu gibi. Hem Tanrı'nın ortağı da olmaz.
Çünkü Tanrı, herşeyden ve herkesten önce var o-
landır. Bu da demektir ki, evren ve içindekilerin
hepsi Tanrı'nın yaratmasıdır.Yaratıkların ise, Tanrı'
ya ortak olacak bir güç ve servetleri yoktur. Bunun
için hiç bir yaratık Tanrı'ya ortak olamaz. Bu sebep-
le de hiç birşey, Tanrı'ya denk tutulamaz. Herşey
yüce Tanrı'nın aşağısında kalır. Bu da demektir ki,
hiç birşey Tanrı'dan büyük ve üstün değildir. O hal-
de bütün insanlık hep birlikte demeliyiz: Yüce Tanrı
tektir, çocuksuzdur ve ortaksızdır. İşte bu gerçeği
kabullenenler, doğru Tanrı inancını kazanmış olur-
lar.

Not 3: Türkiye kriminalistleri dikkatli olmalıdır. IŞİD'
in bombalama tekniğini PKK kopyalamış ve uygula-
mış olabilir.

Not 4: AB ve ABD yönetimlerini uyarıyoruz! PKK'
dan desteğinizi çekmediğiniz müddetçe Türkiye
için yaptığınız taziye ve geçmiş olsunlarınız geçer-
sizdir. Eğer Türkiye ile olan ilişkilerinizin sağlıklı yü-
rümesini isterseniz, Türkiye'nin düşmanı olan PKK,
IŞİD ve FETÖ gibi terör örgütleriyle olan dostluğu-
nuzu kesmelisiniz. Onlarla olan dostluğunuzu kes-
mediğiniz müddetçe, Türkiye'nin düşmanı olacağı-
nızı bilmelisiniz. Ve bundan sonra o örgütlerin yap-
tığı her eylemi sizden bileceğiz. Çünkü o terör kö-
peklerinin yuları sizlerin elinde bulunmaktadır.

Yüce Tanrı'dan diliyoruz: Ey zâlimlerin yaptığından
habersiz olmayan yüce tek Tanrımız! Gaziantep'te-
ki o düğün evini bombalatanların belâsını ve cezâ-
sını âcilen ver! Onların zulümlerini yanlarına bırak-
ma! Masûmların öcünü al! Duamızı kabul buyur.

Not 5: ABD, darbeci elebaşı ve terörist Fethullah
Gülen'i bir ay içinde iade etmediği takdirde, Türki-
ye suçluların iadesi anlaşmasını bozmalı ve Türki-
ye'ye kaçacak ABD'li teröristlerin iadesini de Türki-
ye reddetmelidir.

Not 6: Avrupa ve Amerika medyasını uyarıyoruz!
Yayınlarınızda Türkiye'nin Suriye'de veya Türkiye'
de "Kürtleri bombaladığını" söylüyorsunuz. Türkiye'
nin "Kürtleri" değil, "PKK'lı ve PYD'li teröristleri
bombaladığını iyi bilmeli, "terörist" ile "Kürd"ü ayır-
malısınız. İkisini bir tutarak "Türkiye Kürtleri bomba-
ladı" demeniz, sahtekârlıktan başka birşey değildir.
Seyirci ve dinleyicilerinizi aldatmaktan vazgeçmeli-
siniz. Eğer vazgeçmezseniz, "sahtekâr" olduğunu-
zu kabul etmelisiniz. Eğer bu sahtekârlığı kasıtlı o-
larak yapıyorsanız, Türkiye'ye düşmanlık ediyorsu-
nuz demektir. Ama bu düşmanlık size iyi puan ka-
zandırmaz! Eğer "biz uygar bir millet ve medeniye-
tiz" diyorsanız, yalancılık ve sahtekârlığı bırakmalı-
sınız. Sizin ilkeniz, "doğru habercilik" olmalıdır.
Yoksa, bundan sonra örnek alınacak bir medeniyet
sahibi olmaktan çıkarsınız ve çıkmaktasınız. Bu
takdirde bize de, bir "doğruluk medeniyeti" yarat-
maktan başka çare kalmaz.

Not 7: Ey Avrupalı ve Amerikalı devletler! "Çıkarla-
rınız" için masûmları yakmaya son veriniz. Son veri-
niz ki, yüce Tanrı varlığınızı korusun. Varlığınızın
devamını istiyor musunuz? O halde PKK'ya, IŞİD'e
ve FETÖ'ye vermekte olduğunuz desteğinizi son-
landırınız. Eğer sonlandırmazsanız, onların zulüm
ve cinayetlerine ortak olmuş olacaksınız ve olmak-
tasınız.

İmza: Mehdiyet Makamı.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onaltısı, Ağustos sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Freitag, 19. August 2016

ABD YÖNETİMİNE VE GELECEKTEKİ YENİ BAŞKANINA UYARI



                          ABD YÖNETİMİNE
   VE GELECEKTEKİ YENİ BAŞKANINA UYARI

     herşeyden haberi olan yüce TANRInın adıyla

Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin şimdiki ve
gelecekteki sayın Başkanları!

Bildiğiniz gibi Yeni Çağ'ın 15 Temmuz'unda Türki-
ye'de arkasında bazı devletlerin bulunduğu kanlı ve
savaşlı bir darbe girişiminde bulunuldu. Bu düş-
manca girişimin ise; devletinize yakın çok önemli
on karanlık adamınızın darbeden bir kaç gün önce
İstanbul'da karanlık bir toplantı yapması ve daha
pek çok iz ve delil gösteriyor ki, bu darbe, yöneti-
minizin izni ve haberiyle yapılmıştır. Zaten başka
türlü olması da mümkün değildir. Çünkü böyle çok
önemli bir darbenin yönetiminiz tarafından bilinme-
mesi ve onun izni olmaması demek, devletinizi ve
yönetiminizi "aptal" yerine koymak demek olur. Siz
ise bir "dünya lideri" olarak böyle bir aptallığı kabul
edemeyeceğinize göre, bu darbenin, yönetiminizin
izni ve haberiyle olduğunu açıkça ortaya koyar, ki
siz de zaten Türkiye'ye "geçmiş olsun" demeyerek
ve demokratların arkasında durmayarak, hal diliyle
ve suskunluğunuzla suçunuzu kabul etmiş durum-
dasınız.

Ayrıca Türkiye'de "sizin çocuklar" tarafından yapıl-
mış pek çok darbedeki ve son olarak da Mısır'daki
sabıkanızı da hatırlayacak olursak, sizi "suçsuz" o-
larak görmemizin imkânı kalmaz ve kalmamaktadır.
Bu durumda karşımızda bir "düşman" olarak belir-
mektesiniz. Ama siz, Türkiye'ye "dost" olduğunuzu
iddia etmektesiniz. İddia etmektesiniz çünkü söz-
lerinizle fiilleriniz birbirleriyle uyuşmuyor, yalancılı-
ğınızı açıkça ortaya koyuyor. Dünyanın 48 ülkesin-
de darbe yapmış veya yaptırmış bir devlet olmanız
da, bu yalancılığınızı tasdikliyor.

Şimdi "biz Türkiye", sizin gibi dost görünümlü çok
büyük bir düşmanla ne yapacağız? Bu sual, Türki-
ye'nin ve Türkiyelilerin çözüm ve cevap aradığı en
büyük meselesi halindedir şu an. Türkiye bu mese-
leyle uğraşırken bir de medyadan şu haberleri de
duymaktadır: "ABD 15 Temmuz yenilgisini kabul
edemezmiş. Bunu kabul edemeyeceği için de ye-
ni saldırılar düzenleyebilirmiş. Bu saldırısı da, HA-
ARP ve TESLA isimli teknik ve cihazlarla fay hat-
larını etkileyerek İstanbul'da yapay bir deprem ya-
ratıp, Türkiye'de bir kaos meydana getirmek ve yö-
netimi acze düşürmek şeklinde olacakmış."

Karşımızda sizin gibi çok büyük bir düşman oldu-
ğuna göre, bu iddiaların "asılsız" olduğunu iddia
etmek, bizim için mümkün değildir. Bunun için on
binlerce masûm insanı hiç acımadan katledebile-
ceğinizi düşünüyoruz. Çünkü Suriye'de 500 bin
Arap müslümanın bir diktatör tarafından katledilme-
sini seyretmiş, katliamcıyı durdurmamış kimseler-
siniz! Mısır'da da 3000 eli silahsız masûm müslü-
manın katledilişine de sessiz kalmıştınız. Ve geç-
mişte de Japon milletinin tepesine iki atom bomba-
sı atmış bir ülkesiniz. Onun için sizden her türlü sal-
dırı ve cinayeti bekleyebilecek durumdayız.

Ama sizi uyarıyoruz, bay Obama ve bayan Clinton!
Evet, Türkiye'nin size saldıracak gücü ve ülkenizde
deprem yaratacak tekniği yok. Ama herşeye gücü
yeten bir yüce tek Tanrı'sı var. Siz de o büyük Tan-
rı'nın gözü altındasınız. O Tanrı, sizin yaptığınız ve
yapmak istediğiniz kötülükleri görmektedir. Bu Tan-
rı üzerinize doğal bir felâket yağdırmak isterse, ne
yapacaksınız? Nasıl karşı koyacaksınız? Tanrı'ya
karşı koyacak gücünüz var mıdır? Madem yoktur,
o halde ayağınızı denk alın! Türkiye'ye yapmak is-
tediğiniz kötülüklerden uzak durun.

Keyfiniz ve çıkarlarınız sizi kötülükçü olmaya sevke-
debilir. Ama bu sevkedilişe kapılmamanız gerekir.
Çünkü sizi kötülüğe sevkeden, esas olarak şeytan-
dır.Tanrı ise sizi iyiliğe sevkeder ve iyilikçi olmanızı
emreder. Sizin göreviniz, Tanrı'nın emrini dinlemek-
tir ve şeytanın emrini reddetmektir. O halde şeyta-
nın emrini reddedin ki, kötülükçü olmaktan kurtulun.
Bu kurtuluşla da Türkiye ile dostluğunuz devam et-
sin. Yoksa seksen milyon nüfuslu bir düşman ka-
zanmış olacaksınız. Bu kötü kazancınız ise size,
bütün Müslüman Dünya'nın düşmanlığını da kazan-
dıracaktır.

Bu kötü kazanç sizin olsun istemezseniz, Türkiye'
de yaratmak istediğiniz depremden, iç savaş çıkar-
maktan, Türkiye'yi parçalamaktan, siyasî suikastler-
de bulunmak ve bulundurtmaktan ve ona saldırıda
bulunmaktan uzak durunuz ve vazgeçiniz. Vazgeçi-
niz ki, ilişkiler daha da bozulmasın, dostluklar de-
vam etsin ve bu devamla da 15-20 yıl daha dünya
liderliğinde kalabilesiniz. Aksi halde yapacağınız
kötülüklerin karşılığını mutlaka bulacaksınız ve bu-
lursunuz! Çünkü Türkiye halkları ve Müslüman Dün-
ya: "Gel, öbür yüzüme de tokat at" demez, Osman-
lı takadını yapıştırır... Siz henüz bir "Osmanlı toka-
dı" yemediniz. Yemek ister misiniz?

Biz sizden 15 Temmuz Darbesi'yle bir "Amerikan
tokadı"nı yemiş bulunuyoruz. (Aslında bu tokadı
tam yapıştıramadınız. Çünkü 15 Temmuz Darbesi'
yle attığınız bu tokadı, Türkiye halkları havada kes-
miş bulunuyor.) Şimdi tokat atma sırası bizde. Ata-
lım mı bu tokadı?

"Sizin buna gücünüz yetmez" mi diyorsunuz? Ge-
rekirse biz o gücü buluruz. 15 Temmuz'da gördü-
nüz: Bizim silahsız güçlerimiz, sizin F. G. liderliğin-
deki tanklı-uçaklı silahlı darbecilerinizi devirdi. Kah-
raman Türkiye halkları, bu devirmeyle bir devrim
yaptı. Bu devrim, tarihin ak sayfalarında altın harf-
lerle kıyamete kadar yazılacak ve yazılı kalacaktır.

İmza: Mehdiyet Makamı.


Not 1: Yularını tuttuğunuz FE.GÜ isimli köpeğiniz
Türkiye'ye karşı hırlayarak: Marmara'daki fay hatla-
rının "zulüm bombaları"yla (yani sizin elinizdeki
Tesla cihazıyla veya nükleer silahla) patlatılacağını
ve deprem yaratılacağını söylemektedir. Bu hain
köpek size: "Türkiye'de bir deprem yaratmak hakkı-
nızdır" şeklinde bir fetva vermiş olabilir. Sakın sa-
kın! Onun verdiği fetvaya uymayasınız. Çünkü o,
sahte bir mehdi olduğu için, onun fetvası sizi zulme
götürür. Bu zulüm de ülkenizi felâkete uğratır. Felâ-
kete uğramak istemezseniz, onun ve şeytanın söz-
lerini dinlememelisiniz. Türkiye'de bir deprem oldu-
ğu takdirde, Türkiyeliler bunu, sizden ve İsrail'den
biliecektir. Çünkü deprem yaratma tekniğine İsrail
de sahipmiş. İsrail'i yönetenler de Türkiye'nin bat-
masını çok ister. Yani siz ve İsrail, baş şüpheli ola-
caksınız. Yuları elinizde bulunan ve Türkiye'ye kar-
şı savaşmakta olan hain köpek, Türkiye'de bir dep-
rem olmasını çok istemekte ve bedduada bulun-
maktadır. Fakat yüce Tanrı, zulüm ve ihanet içinde
olan köpeklerin duasını kabul etmez. Duasının ka-
bul edilmeyeceğini bildiği için, çok arzu ettiği dep-
remin sizin tarafınızdan gerçekleştirilmesini bekle-
mektedir. Ama onun beklentisini gerçekleştirmeniz,
sizi "zâlim" devlet haline getirecek ve yüce Tanrı'
yla karşı karşıya geleceksiniz. Yüce Tanrı'dan bir
tokat yemek istemezseniz, şeytana uymaktan uzak
durmalısınız.

Not 2: Türkiye'de yapılmış 15 Temmuz Darbesi'nin
planlayıcısı veya planlatıcısı olan elinizdeki FE.GÜ
isimli köpeğiniz diyor ki: "Bu darbeyi benim yaptır-
dığıma dair bir tek delil getirin, ben Türkiye'ye tes-
lim olacağım." Darbeyi yapanlar bu köpeğin adam-
ları olduğu halde delil mi aranır? Bu neye benziyor
biliyor musunuz? Bir mafya patronu adamlarına bir
cinayet işletiyor, onu sorguya çeken savcıya da;
"bu cinayeti ben işlemedim, elinizde delil varsa
gösterin" diyor.

Bu darbeyi kimin yaptırdığını bulabilmek için şu es-
rarengiz cinayeti çözmek gerekiyor: Issız bir ada-
daki şatoda üç kişi bulunuyor. Onlar da evli bir çift
ve adamın erkek arkadaşıdır.Birgün evli olan erkek,
karısını sırtından hançerlenmiş olarak yaralı halde
buluyor. "Bunu kim yaptı" diye sorduğunda ise, ka-
dının cevabı: "Arkamdan geldi, görmedim" oluyor.
Tabii kadının kocası hemen arkadaşının yakasına
yapışıyor ve "neden yaptın" diyor. Arkadaşı ise
"ben yapmadım" diyor. Kadının kocası ise: "O hal-
de gömleğindeki kan lekeleri nereden geldi?" di-
yor. Arkadaşı: "Mutfakta tavuk kesmiştim, oradan"
diyor ve kestiği tavuğu gösteriyor.

Şimdi siz hakim ve dedektif olun ve bu cinayeti
aydınlatmaya çalışın. Acaba kadını kim hançerle-
miştir? Bu suale cevap ararken şunları da bilme-
lisiniz: Adaya kısa zaman içinde hiç kimsenin ge-
lip gitmesi ve DNA testi yaptırmak mümkün değil-
dir. Ve kadının kocasının elinde sadece şu bilgi
vardır: Kadına kocasının arkadaşı daha önce sa-
hip olmak istemiş, ama kadın reddetmis. Acaba
kadını hançerleyen kimdir?

Aklınızda bulunsun: Elinizdeki köpek, daha önce
de 17 Aralık 2013 yargı darbesini yaptırmış ve AK
Parti yönetimini devirmeye çalışmıştı. Ama başarı-
lı olamamıştı. Sizce 15 Temmuz Darbesi'ni FE.
GÜ'den başka kim yaptırmış olabilir? FE.GÜ yap-
tırmamış. Siz de yaptırmamışsınız! O halde kim
yaptırdı? Yoksa cinler mi yaptırdı?! Bu darbeyi
cinlerin üstüne mi atalım yani?.. Bu onlara haksız-
lık olmaz mı?

Yoksa yoksa; "bu darbeyi Erdoğan kendi kendine
yaptırmıştır" mı diyorsunuz? Eğer böyle ise, Erdo-
ğan bütün darbecileri iki ay sonra serbest bıraka-
cak demektir. Eğer serbest bırakmazsa, o darbe-
cileri kurtarmak için hiç bir girişimde bulunmamalı-
sınız. Çünkü sonuçta (size göre) onlar "Erdoğa'nın
adamları"dır. Erdoğan'ın adamlarından size ne?
Bırakın cezâlarını bulsunlar! Bırakın, idam edilsin-
ler! Nasıl olsa Erdoğan'ın adamlarıdır...

Not 3: Sayın Obama ve sayın Clinton! Sizi tekrar
uyarıyoruz! Türkiye halklarının bir kısmı, 1999 yılın-
daki "Gölcük depremi"nin ülkeniz tarafından yaratıl-
dığından şüphelenmektedir. "Ülke çıkarlarınız" için
İstanbul'da yeni bir deprem yaratmayı düşünebilir-
siniz. Ama bu tür düşünceler size çok büyük suçlar
kazandırır. Çünkü onbinlerce insanı ölüme götür-
mek, büyük bir cinayettir. Suriye'de yüzbinlerce
müslümanın Beşar Esad tarafından katledilmesini
seyrettiniz, Diktatöre engel olmadınız. Bu şekilde
onun cinayetlerine ortak olmuş oldunuz. Fakat bü-
tün bu cinayetlerinizin hesabının yüce Tanrı tarafın-
dan sorulacağını iyi bilmelisiniz.

Yoksa: "Yüce Tanrı da kimmiş! Biz hesap falan ver-
meyeceğiz" mi diyorsunuz? Hayır, mutlaka hesap
vereceksiniz. Çünkü sizin ülkeniz sahipsiz ve baş-
kansız olmadığı gibi, üzerinde yaşadığımız dünya
ve evren de sahipsiz ve başkansız değildir. Biz o
başkana "Tanrı", "Allah" veya "Yehova" diyoruz.
Madem evren Tanrısız olamaz, o Tanrı'nın kendini
tanıtmak için gönderdiği bir elçisi ve kitabı da ola-
caktır. Madem elimizde bir İncil, Tevrat ve Kur'an
vardır ve onlar aracılığıyla bir âhiretin varlığı ve he-
sap verileceği ve bu hesap sonucunda cennete
veya cehenneme gidileceği bildirilmiştir, o halde
yüce Tanrı'nın soracağı hesaptan kaçmak müm-
kün değildir. Madem dünyada pek çok insan suç-
larının karşılığını görmeden ölüyor, demektir ki bu
suçluların cezâsı âhirete bırakılıyor. Çünkü yüce
Tanrı'nın mutlak ve kusursuz adâleti, suçluları ce-
zâsız bırakmaz, onlara hakettikleri karşılığı mutlaka
verir. Dolayısıyla yakında sizler de hesap vermeye
gideceksiniz. Çünkü ortalama yaşın üzerindesiniz.
Ölümünüz çok yakındır. Ölümü durdurmanız, âhiret-
ten kaçmanız ve tekrar diriltilmeyi engellemeniz
mümkün değildir. Madem mümkün değildir, Tanrı'
nın Büyük Mahkeme'si ve o mahkemede hesap
veriş sizi beklemektedir demektir. Hesap vermeye
hazır mısınız? O halde sizin için doğru iş, haksızlık-
tan ve adâletsizlikten uzak durmak ve onbinlerce
masûm insanın ölümüne sebep olacak cinayetlere
izin vermemektir. Dolayısıyla yüzbinlerce insanı
göz kırpmadan ölüme göndermeye hazır halde
bekleyen ordunuzun ve casusluk teşkilatınızın diz-
ginlerini iyi tutunuz. Sizden izinsiz iş yapmalarına
fırsat vermeyiniz. Sonuçta herşeyin hesabı sizler-
den sorulacaktır.

(Bu arada şunu sorabilirsiniz: "Âhiretin varlığına ve
orada hesap vermeye neden gerek var?" Âhiretin
varlığını ve orada hesap vermeyi gerektiren pek
çok sebep var. Burada o sebeplerden sadece bir
tanesini gösterebiliriz. Meselâ Hitler ve Stalin gibi
diktatörler milyonlarca masûm insanı katlettirmiş
veya ölümlerine sebep olmuştur. Fakat bu dünya-
da herhangi bir cezâ almadan ölüp gitmişlerdir. İş-
te onların katlettiği masûmların hakkını alabilmek
için âhiretin, yani hesap verişin ve sonuçta cennet
veya cehenneme gidişin varlığı gerekli olmuş.

Burada diyebilirsiniz: "Onların cezâsı bu dünyada
verilseydi daha iyi olmaz mıydı?" Bu mümkün değil-
dir. Çünkü milyonlarca insanı katlettirmiş Hitler'i ve-
ya yarım milyon insanın katili diktatör Beşar Esad'ı
cezâlandırmak istesek, onları ancak bir kere idam
edebiliriz. Ama onlar 500 bin veya milyonlarca de-
fa idam edilmeyi haketmiş kimselerdir. Onları mil-
yonlarca defa idam edip diriltmemiz mümkün olma-
dığından, âhiretin ve ebedî cennet ve cehennemin
varlığı kaçınılmaz olmaktadır ve yüce Tanrı da bu-
nun gerçekliği ve gerçekleşeceği hakkında kesin
vaadlerde bulunmuş ve söz vermiş bulunuyor.

Âhirette Tanrı elçisi İsa, Hitler'in ve Esad'ın karşısı-
na çıkıp şöyle diyemez: "Ben dünya çarmıhında
çektiğim çile ile sizin günahlarınızın bedelini öde-
dim. Bunun için sizin bütün günahlarınız silinmiştir."
Bunu diyemez. Çünkü böyle bir günah silme, zu-
lüm görmüş milyonlarca masûmun hakkını iptal e-
der ki, bu dehşetlı çok büyük bir adâletsizliktir. Bu
adâletsizlige ise yüce Tanrı asla izin veremez. Bu-
nun için Hitler'in ve Esad'ın ve daha onlar gibi olan-
ların ebedî cehenneme atılacakları kesindir.)

Şuna da dikkat etmelisiniz: Deprem yaratma araç-
larına İsrail de sahipmiş. Eğer İsrail Türkiye'de bir
halt karıştırırsa, bu iş sizden bilinir. Bu sebeple İs-
rail'in dizginini de çok iyi tutmanız gerekmektedir.

Not 4: Merak etmeyin! Türkiye yönetimi, size: "Bu
darbeyi siz yaptırdınız" demeyecek ve resmî ola-
rak sizi düşman ilân etmeyecektir. Ama sizin ger-
çekte "kim" olduğunuzu bilerek hareket edecektir.

Not 5: Sayın Başkanlar! Sizden bir ricamız var. Ar-
tık PKK isimli terör köpeğinizi Türkiye'nin üzerin-
den çekin. Ama bunu yaparken "tamam" deyip,
IŞİD köpeğini üzerimize salmayın. Çünkü bu kö-
pek de size aitmiş. Çünkü Edward Snowden isimli
casusunuz ve Trump isimli Başkan adayınız, IŞİD'
in, ülkeniz ABD tarafından yaratıldığını söylemekte-
dirler.

Not 6: Şu gerçeği bilmeniz de iyi olacaktır: Türkiye'
nin yönetimini zorbalıkla değiştirmeye hakkınız yok-
tur. Bu hakkı ancak Türkiyelilerin çoğunluk iradesi
belirler. Onların iradesine saygı göstermek zorun-
dasınız. Bu konuda onlara ancak şu tavsiyede bu-
lunabilirsiniz: "Haktan ve adâletten sapmayınız. Si-
zin ve ülkeniz için faydalı olan partiyi seçiniz." On-
lar da zaten kendileri için hangi partinin daha fayda-
lı olacağını çok iyi bilmektedirler. Bunun için fayda-
sız olduğunu gördüklerinde iktidar partisini seçim-
lerde değiştirmeyi veya en zararsız kabul edip de-
şiştirmemeyi de bilirler. Fayda-zarar konusunda da
hak ve adâlet ölçüsünü, kendi çıkarlarınıza göre de-
ğil, Tanrı'nın buyruklarına ve her iki tarafın çıkarları-
na göre değerlendirmelisiniz. Hak ve adâlet ölçüsü-
nü sadece kendi çıkarlarına göre belirlemek, zu-
lümden başka bir şey değildir.

Not 7: Elinizdeki darbe elebaşı FE.GÜ'yü fazla u-
zatmadan Türkiye'ye iade etmelisiniz. Çünkü darbe-
yi yapan, FE.GÜ'nün adamlarıdır. Mafyanın adamla-
rı bir cinayet işleyince mafya patronu suçsuz mu sa-
yılır?Acaba mafyanın adamları, mafya patronundan
izinsiz iş yapabilirler mi? İzinsiz iş yaptıklarında can-
larından olacaklarını bilmezler mi? O halde FE.GÜ'
nün adamları, FE.GÜ'den izinsiz nasıl darbe yapa-
bilirler ki? Ve siz, darbe yaptıran bu hain köpekten
nasıl habersiz olabilirsiniz? Bu habersizlik, sizin üke
ve yönetiminizi yerin dibine batırmaz mı?

Cevaplarınızı bekliyoruz!

Not 8: Türkiye lideri Erdoğan'dan hoşlanmayabi-
lirsiniz. Ama Türkiyelilerin yüzde doksanı ondan
hoşlanıyor. Ne yapacaksınız? Türkiye ile ilişkinizi
kesemeyeceğinize göre, ona tahammül etmek
zorundasınız. "Erdoğan'ı yok etmek" gibi düşünce-
lerin ise suç olduğunu bilirsiniz. Bu suçu işlediğiniz-
de ise, yeryüzündeki bütün diplomatlarınızın hayatı-
nı tehlikeye atmış olursunuz. Bu bildirimizi Türkiye'
ye göndereceğiniz Başkan Yardımcınız'a iletiniz
ki, dersine iyi çalışsın ve Türkiye'de bir hata yap-
masın.

Not 9: Sizlere karşı nâzik bir uslup kullanmak ister-
dik. Fakat ne yazık ki yediğimiz darbe bizi öfkelen-
dirmiş ve sertleştirmiş durumdadır. Şu anda darbe-
cileri, azmettiricisini ve darbe ortaklarını çiğ çiğ yi-
yebilecek haldeyiz. Yani 11 Eylül Terör Darbesi'ni
yemiş eski Başkanınız G.W. Bush gibiyiz. Ama biz,
müslüman olduğumuz için hak ve adâlet ilkelerine
tutunmaya çalışıyoruz. Şükredin ki, sizin ülkeniz
gibi güçlü bir ülke değiliz. Aksi halde büyük bir sa-
vaş kaçınılmaz olurdu. Ama bu güçsüzlüğümüz, sa-
kın sizi cesaretlendirip ikinci bir hataya düşürmesin!
Durumumuzu anllamış olduğunuzu düşünüyoruz...

İmza: Mehdiyet Makamı.


                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onaltısı, Ağustos ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Uyarı ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *