Freitag, 21. August 2015

ŞEYTANIN ORDUSU IŞİD'e CEVAP!



          ŞEYTANIN ORDUSU IŞİD'e CEVAP!

   haksız saldırganlara karşı savunmaya izin veren
                     kahredici ALLAHın adıyla

Ey müslümanların aleyhinde savaşan müslüman
görünümlü şeytan ordusu IŞİD ve askerleri!

Türkiye'yi ve yönetenlerini tehdit eden bir video ya-
yınlamışsınız. Ettiğiniz tehdit, bütün Türkiyelilere ya-
pılmış bir tehdittir. Böyle bir tehdidi ancak haksızlık-
ta olanlara karşı haklılar yapabilir. Fakat sizin haklı-
lığınıza ve Türkiyelilerin haksızlıkta oluşuna delil
nedir? Çünkü lideriniz ne Peygamberdir, ne de
Mehdidir. Ne de Türkiyelileri haksız kılacak bir
meşruiyetiniz vardır. Meşruiyeti olmayan bir ordu da
ancak şeytanın ordusu olur. Meşruiyet istiyorsanız,
önce Allah'ın Mehdisi Mehmed Nur'an'a biat etme-
niz gerekir. Ona biat ettiğinizde de, müslümanlara
savaş açamazsınız. Sağa sola saldıramazsınız.
Başkalarının toprağına tecavüz edemezsiniz. Sizler
ise tam bunların zıddındasınız! Zihniyetinize uyma-
yanlar ise, müslüman da olsalar düşmanınızdır! İlk
saldırganlar da kendinizsiniz! Elbette saldırılarınıza
karşı bir savunma olacaktır. Bu savunma da haklı
bir savunmadır. Allah'a inanıyor olmanız, bu savun-
mayı haksız ve bâtıl kılmaz. Bunun için Türkiye
hakta, siz ise bâtıldasınız!

Herşeyden önce bilmelisiniz ki: Türkiye halklarının
yüzde doksan dokuzu Allah'a inançlıdır. Bunların
yüzde otuzu da dindardır, İslâmiyeti yaşayan insan-
lardır. Geri kalan İslâmiyetten uzak yaşayan yüzde
altmış dokuzun sorumluluğu ise kendilerine aittir.
Onları zorla kimse dindar yapamaz. İslâmiyette de
zorlama yoktur. Onlar ancak "dâvet"in muhatabıdır-
lar. İslâmiyetten uzak yaşıyorlar diye, onlar dinsiz-
likle damgalanamaz. Çünkü Allah'ın tekliğine ve âhi-
rete inanan insanlardır; hıristiyan inançlı değillerdir;
"müşrik" de diyemezsiniz. O halde bütün bu insan-
ları, sizin gibi bir zihniyete sahip kimselerin toptan
düşman bellemesi, ne hakka sığar, ne de adâlete!
Öyle ise önce haksızlıkta ve adâletsizlikte olduğu-
nuzu görüp kendinize geliniz. Gelmezseniz, zâlim-
lerin ta kendileri olursunuz, olmaktasınız!

Evet, sizin gibi zâlim saldırganların karşısında Tür-
kiye'nin kendini savunması ve bu savunma için
müslüman olmayanların iyileriyle veya iki kötüden
en az kötüsüyle işbirliği yapması, hakkın ve haklılı-
ğın ta kendisidir! Eğer Türkiye'nin müşrik veya kâfir
dediğiniz AB ve ABD ile işbirliği yapmasını istemi-
yorsanız, Allah'ın Mehdisi'ne biat eder, saldırılarını-
za son verirsiniz. Aksi halde İslâmlı ülkelerin doğal
lideri Türkiye ve yöneticileri, AB ve ABD ile işbirliği-
ne devam edecektir. Bu işbirliği de, "İslâmlı Ülkeler
Birliği" kurulana kadar devam edecektir. Bu işbirli-
ğine "şirk" damgası basanlar ise, o damgayı kendi-
lerine basmaktadırlar. Çünkü gayri müslimler ile iş-
birliğine mecbur kalanlar, bunu "müşriklik için" yap-
mıyorlar. Bir müslümanın kâfirlerin düşmanlığından
korunmak için dostluk göstermesi de, Kur'anen he-
lâldir!

Şunu kesinlikle bilmelisiniz ki; Türkiye ve İstanbul'
un yüzde doksan dokuzu, 1453'te İstanbul'un fet-
hinden önceki Bizans değildir. Öyle ise, bir çeyre-
ği dindar, geri kalan kısmı Allah'a inanan insanları
"müşrik" veya "Bizanslı" olarak gören gözlerinizi ta-
mir ettiriniz! Bu tamirattan sonra bu insanlara bir
daha bakınız. Eğer bu insanları hâlâ müşrik olarak
görmekten vazgeçmez ve Türkiye'ye saldırıya ge-
çerseniz, haydi gelin! Geleceğiniz varsa, görece-
ğiniz de vardır!

Allah yardımcımızdır!

İstanbul'u fethetmek ise, sizin gibi dinli teröristlerin
değil, Mehdi'nin işidir! Bu fetihte, sizler (veya baş-
kaları) ancak Bizanslı işgalcilerin yerinde, Mehdi
de, Fatih olur!

Not 1: Bütün müslümanlar bilmelidir ki: Kitap ehli-
nin iyileriyle dostluk ve işbirliği haram değildir. Kâ-
firlerin düşmanlığından korunmak için onlara dost-
luk göstermek de yasak değildir. Çaresiz kalındı-
ğında da haddi aşmamak şartıyla domuz eti yemek
de helâldir.

Yani: Kitap ehlinin müslümanlara düşman olan kıs-
mıyla dostluk haramdır. Bu haramlık bir "hak"tır. A-
ma onların iyileriyle dostlukta haram yoktur. Bu da,
"adâlet"tir. Yani yüce Allah, Hıristiyanları ve Yahudi-
leri toptan "kâfir" ilân etmiyor. İyileriyle kötülerini a-
yırarak adâletini gösteriyor. İşte bu sebeple yirmin-
ci asrın İmamı Bediüzzaman Said Nursi de, Avru-
palıları "kitaplılar-kitapsızlar" diyerek ikiye ayırmış,
onları toptan mahkûm etmemiş, Kur'anın adâletini
göstermiştir. O halde bir müslüman yalnız "haklı"
değil, "adâletli" de olmak zorundadır. Şeytanın as-
kerleri olan IŞİDciler ise, bu adâleti terkediyorlar!
Dolayısıyla "zâlim" oluyorlar. Zâlimlerin müslüman-
lara "şirk" damgası basmasının ise bir önemi ve
geçerliği yoktur.

Not 2: El-Kaide liderinin ABD halkına hitaben müs-
lümanlar adına yayınladığı mektubun bir geçerliği
yoktur. Allah'ın Mehdisi dururken, ondan izinsiz
müslümanlar adına söz etmek kimsenin haddi de-
ğildir! Müslümanlar adına söz sahibi olmak isteyen
varsa, onlar önce Allah'ın Mehdisi'ne biat etmelidir.
Allah'ın Mehdisi'nin tasdikinden geçmemiş müslü-
manlar adına yazılmış bildiri ve mektupların bir ge-
çerliği yoktur. Bir hakkı varsa, herkes ancak kendi
adına konuşabilir, ama müslümanlar adına konuşa-
maz. Müslümanlar adına konuşmak ancak Hz. Meh-
di'nin ve onun izin verdiklerinin hakkıdır.

Not 3: Ey "Irak Şam İstibdat Devleti" savaşçıları!
Ortadoğu'nun yeni lideri Türkiye Devleti'nin size
saldırmasını ve saldırılarına son vermesini istiyor-
sanız, şunları yapmalısınız:

Herşeyden önce Allah'ın Mehdisi'ne biat ve itaat
edin.

Türkiye'yle ve yöneticileriyle uğraşmaya son verin
ve Türkiye'nin önündeki engellerin kalkması için
ona yardım edin.

Suriye'de ÖSO'ya destek verin ve Suriye ve Mısır
diktatörlüklerini devirmeye çalışın ve diktatör Esad'
rejiminin yıkılmasına engel olan İran ordusunun Su-
riye'den çıkarılması için de gayret gösterin.

Türkiye'ye karşı silahlarını hemen susturmadığı ve
ebedî çatışmazlık sözleşmesine imza atmadığı
takdirde İran'a, Irak'a ve Suriye'ye kaçmış veya sı-
ğınmış olan bütün PKK'lıları yok etmek için sava-
şın.

2016 yılının Aralık ayı sonuna kadar 67'li Barış'a
rızâ göstermediği takdirde, İsrail'e karşı Büyük
Savaş'a hazır olun.

Size savaş açmamış Şiilere ve Kürtlere veya baş-
ka din ve mezheplilere dokunmayın.

Müslümanlara karşı savaşı terkedin ve her zaman
onların yanında ve safında yer alın.

İşte bunları yaptığınız takdirde Türkiye'nin size sal-
dırmasına ve size saldıranlarla işbirliği yapmasına
gerek kalmaz. Dolayısıyla İncirlik Hava Üssü de A-
merikan savaş uçaklarına kapatılır.

Tamam mı?

"Tamam" diyorsanız, bu halde sizin, "şeytanın or-
dusu" değil, "Allah'ın ordusu" olduğunuzu kabul e-
deriz. Bu takdirde sizin himaye görmeniz bütün
müslümanlara farz olur.

Aksi halde şeytanın ordusu olarak kalırsınız. Şeyta-
nın ordusu da, yok edilmeye mahkûmdur!

Not 4: Ey yaptıkları eylemlerle vahşiyeti ortadan
kaldırmış olan İslâmiyet'i vahşet olarak göstermek-
te olan IŞİD'liler!

Türkiye Devleti'nin yöneticilerine "tağut" demeye
de hakkınız yoktur. Çünkü Türkiye Devleti, sizler
mâsumken, durupdururken size saldırmadı. Aksine
saldırı, katliam ve cinayetlere önce siz başladınız.
Türkiye Devleti de şimdi kendini savunuyor. Buna
elbette hakkı vardır. "İslâm Devleti" kurmak için
çalışıyor olmanız, size haksız saldırı, katliam ve ci-
nayet hakkı vermez. Yaptığınız iş, "cihat" değildir.
Zihniyetinizi "İslâm" yerine koymaktan vazgeçmedi-
ğiniz takdirde de, "terör örgütü" olmaktan başka bir
şey değilsiniz, vesselâm!

Not 5: Irak'ta Şii ve Kürt olmayan müslüman Arap-
ların ayrı bir devlete sahip olmalarına taraftarız.

Not 6: Bu bildiri, Dünya Müslüman Âlimler Birliği ta-
rafından incelenip, IŞİD'e karşı bütün müslümanlar
bilgilendirilmelidir.

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ağustos ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *




Donnerstag, 13. August 2015

PKK ve HDP ve ÖCALAN'a AÇIK MEKTUP

     PKK ve HDP ve ÖCALAN'a AÇIK MEKTUP

        sorunları çözdüren büyük ALLAHın adıyla

Adâletli gözlemcilerin şahitliğiyle denebilir ki: KCK
ve PKK, bazı yerlere güvenip Çözüm Süreci'ni ve
Barış'ı bozdular. Şimdi Türkiye'ye karşı bir çatışma
ve savaş içindeler.Fakat bu çatışma ve savaş, Kürt
halkının sorunlarını çözmez. Çözüm için, Türkiye'
ye karşı yapılmakta olan bu haksız saldırıların dur-
ması gerekiyor.

Şimdi KCK, PKK, Öcalan ve HDP bir karar vermeli-
dir: Kürt halkının sorunlarının çözümünü istiyorlar
mı, istemiyorlar mı? Eğer istiyorlarsa, gelecek şu
sözleri dinlemelidirler:

Herşeyden önce üç başlı Kürt Dâvâsı'nın bir lideri
olmalıdır. Bu lider de, Türkiye Cumhuriyeti Hükü-
meti'ne muhatap olabilecek ve kabul edilebilecek
bir kişi veya kuruluş olmalıdır. Bu kişi ve kuruluş
kimdir? PKK, Öcalan ve HDP kendi aralarında an-
laşarak hükümetin muhatabı olabilecek lideri be-
lirlemelidir. Bir ay içinde bu muhatap belirlenmez-
se, Kürt halkı kendi içinden bir lider ortaya çıkara-
bilir. Ama uygun olan muhatap, siyasal meşruiyeti
olan HDP'dir. Kürt Dâvâsı için HDP'nin liderliği ka-
bul edildiğinde, Türkiye Hükümeti artık Öcalan'ı ve
PKK'yı muhatap almayacaktır. Dolayısıyla lider ve-
ya siyasal muhatap bu sonuca göre belirlenmelidir.
(Abdullah Öcalan lider, HDP de siyasal muhatap
olabilir. Ama lider ve muhatap, Türkiye Hükümeti
karşısında ayrı telden çalmamalıdırlar, uyumlu ol-
malıdırlar.)

İkinci olarak: PKK, Türkiye'ye karşı savaşını ebedi-
yen durdurmalıdır. Durdurmazsa, kaybeden kendisi
olacaktır. Eğer durdurursa, Kürt halkının silahlı gü-
cü olarak kalmaya devam edebilir.Böyle bir devam-
lılığı istiyorsa, herşeyden önce kendi keyfine göre
hareket etmeye son vermelidir. Bunun için de, HD-
P, Öcalan ve PKK arasında varılan anlaşmadan çı-
kacak karara uyması gerekir. Acaba PKK, (yani
Kandil'dekiler) bu uyma ve uzlaşmaya hazır mıdır?
Kabul ediyor mu? Eğer kabul ederse, PKK, kendini
lider konumundan çıkaracak ve onu Kürt halkının
güzel geleceği için feda edecek demektir. Doğru
olan da, işte bu fedakârlıktır. Bu durumda HDP de,
siyasal muhataplığını rahatça sürdürebilir.

Kabul ettiniz mi, ey HDP ve PKK? Eğer kabul ettiy-
seniz, bu kabulün gereği olarak -eğer size hüküme-
ti devirmek için bazı yabancı veya yerel güçler
tarafından bir görev verildiyse- bu görevi de red-
detmeniz gerekecektir. Bu görevi mutlaka reddet-
meli veya kabul etmemelisiniz. Çünkü sizin veya
kendinizi kullandırttığınız güçlerin keyfine göre bir
iktidar gelmeyecek ve hükümetin başındakiler de
gitmeyecektir. Göreceksiniz, Türkiye halkları onla-
rı tekrar iş başına getirecektir. Çünkü güçlü Türkiye
için güçlü iktidar gereklidir. Bu gereklik de koalisyo-
na izin vermez. Bu izinsizlik de, Erdoğan'ı ve Davut-
oğlu'nu değiştirtmez. Bu gerçeği bütün Türkiye ak-
lının bir köşesine yazmalıdır!

Tamam mı?

"Tamam!" diyorsanız, devam edelim. "Türkiye yö-
netiminin PKK'ya savaş açması, IŞİD'e kuvvet ve-
rir" diyorsunuz veya diyebilirsiniz. Eğer IŞİD'in bu
savaştan kuvvetli çıkmasını gerçekten istemiyorsa-
nız ve istemezseniz, Türkiye'ye karşı savaşmaya
derhal son veriniz, son verirsiniz. Aksi halde IŞİD'
in kuvvet kazanmasına sebep olan, siz olacaksınız!
Madem IŞİD'in kuvvet kazanmasını istemiyorsu-
nuz, o halde Türkiye'ye karşı silah doğrultmaya ve
ateşlemeye son veriniz. Ama bu da yetmez! Ayrıca
Türkiye'nin "yanında" olmaya da karar vermelisiniz.
Madem Kürt Dâvâsı'nın kazanmasını istiyorsunuz,
o halde Türkiye ile ve Hükümetiyle barış içinde ol-
mak zorundasınız. Düşmanlıkla bir yere varamaz-
sınız.

O halde dostluğu kabul etmelisiniz. Kabul ettiniz
mi?

Diyebilirsiniz ve diyorsunuz: Bu savaşı, "tek başına
iktidar olabilmek için" AK Parti başlattı. Eğer böy-
leyse, siz de silahlarınızı susturarak veya hemen a-
teşkes ilân ederek onun silahını elinden alabilirsi-
niz. Öyleyse, niçin silahlarınızı susturmuyorsunuz?
İddianızı isbatlamak için dahi bunu yapmalısınız.
Yapmıyorsanız, hainsiniz, eğrisiniz!

Eğriliği ve hainliği bırakmalısınız. Bıraktınız mı?

Eğer bıraktıysanız, bundan sonra hedefiniz de belli
olmalıdır. Hedefiniz nedir? Hedefiniz sadece Türki-
ye'deki Kürtlerin alınamamış haklarının alınması
mıdır? Yoksa Doğu ve Güneydoğu bölgelerini Tür-
kiye'den ayırmak da var mı? Bu ayırma da iki şekil-
de olabilir: Ya mustakil bir ayırma veya Büyük Kür-
distan'a katılma olarak. Mustakil ayırmanın da iki
şekli vardır: Ya Türkiye'ye bağımlı bir demokratik
özerklik, ya da Türkiye'den koparılmış bağımsız
küçücük bir Kürt Devleti.

Bu devletleşmelerin bir kısmı sizin için ve Türkiye
için faydalı, bir kısmı da ikiniz için de zararlıdır.
Faydalı olan devletleşme ve özerkleşmelerin ger-
çekleşmesi için de demokrasinin ilkelerine uyma-
nız ve Türkiye'nin izni gerekir. Bu izni alabilmek için
de onunla iyi geçinmeniz gerekmektedir. O halde
Türkiye'ye ve hükümetine karşı saldırılarınıza son
veriniz ki, faydalı hedefleriniz gerçeklik kazanabil-
sin. Tabii Kürt halkının çoğunluğu da bunları istiyor-
sa...

Not 1: Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki Kürtlerin
çoğunluğu eğer dindar kimseler ise, o bölgenin ay-
rışmasına gerek kalmaz. Türkler ile Kürtler arasın-
daki din kardeşliği onlara yetebilir. Eğer oradaki
Kürtlerin çoğunluğu dindarlıktan uzak kimseler ise
ve onlar da istedikleri halde, o bögeye bir küçük
devletin veya özerkliğin gelmesi mukadder olabilir.
Bu durumda Türkiye Hükümeti de, hak olan hakkı
yerine getirmek zorundadır. Fakat Kürtler de kabul
etmelidirler ki, zorbalıkla hiç bir hak elde edemez-
ler.

Not 2: Hükümeti devirebilmek için HDP ve PKK ile
işbirliği yapmış olan malûm yıkıcı yerel güç, eğer
PKK'dan istediğini alamazsa, IŞİD ile işbirliğine
kalkışabilir. Türkiye Hükümeti bu konuda dikkatli
olmalıdır.

Not 3: Abdullah Öcalan lider, HDP de siyasal mu-
hatap olarak kabul edildiğinde, artık PKK'nın bu iki-
liye itaat etmesi gerekir. İtaat etmediği takdirde,
PKK'nın yok edilmesine, lider ve siyasal muhatap
karşı koymamalıdır. PKK'nın itaatsizliği halinde Irak
Hükümeti de, Kandil'i ve Irak topraklarını hemen
terketmesi için ona belirli bir süre vermek ve gere-
ğini yapmak zorundadır.

Not 4: PKK'nın talepleri kabul edilemez. Talepleri
olan PKK'nın önce kendisinin (şartsız olarak) ateşi
kesmesi ve hemen ilân etmesi gerekir. Çünkü a-
teşkesi bozan kendisidir. Bundan sonra da talepler
ancak siyasal muhatap olan HDP tarafından dillen-
dirilebilir. Türk Hükümeti, Kandil'i muhatap almak
zorunda değildir.

Not 5: Türkiye ve devleti ve hükümeti, Kürt halkının
düşmanı değil, dostudur. Yönetimde de, onların
sorunlarını çözmeye çalışan bir iktidar vardır. Buna
karşılık PKK'nın da onlara dost olması gerekir. Tür-
kiye'ye ve devletine ve yönetimine düşman bir PK-
K'nın varlığı kabul edilemez. Dostluğu kabul etme-
diği takdirde yok edilmelidir, yok edilecektir.

Not 6: Türk Hükümeti, HDP ile Öcalan arasındaki
iletişimi kolaylaştırmalıdır. Abdullah Öcalan'ın ce-
zâsının ev hapsine dönüştürülmesi de düşünülebil-
melidir. Eğer Öcalan'la birlikte HDP ve PKK iyi hâl
gösterirlerse, İmralılı Mahkûm'un cezâsı tamamen
kaldırılabilir.

Not 7: Bu mektup, Türkiye hükümeti eliyle İmralılı
bay Abdullah Öcalan'a iletilmelidir.

İmza: Mehdiyet Makamı.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ağustos ortası.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Çözüm ve Hakka dâvet.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *