Freitag, 31. Juli 2015

ALLAH'IN ARŞI NE DEMEK?




                  ALLAH'IN ARŞI NE DEMEK?

        evrenin yönetiminde olan ALLAHın adıyla

"Rabbiniz O Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde
yarattı, sonra Arş'a istivâ etti."(Yunus 3 ve Araf 54.)

Bu âyetlerin "arşa istiva etti" kısmını şu şekilde
türkçeleştirmek mümkündür: "Rabbiniz O Allah'tır
ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra yönetim
tahtına kuruldu" (veya "tahta geçti" veya "tahta
oturdu" da diyebiliriz.)

Bu âyetler açıkça; Allah'ın bir "yönetim tahtı" bulun-
duğunu bildiriyor.

"Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rableri-
nin tahtını, bunların da üstünde sekiz (melek) taşır.
(Hakka 17) âyeti ise, Allah'ın tahtının "taşınabilir" ol-
duğunu gösteriyor. O halde yüce Allah'ın "taşınabi-
lir bir tahtının olduğu" ve "üzerine oturduğu" ger-
çeklik kazanıyor.

Fakat biz bu gerçekten ne anlamalıyız? Çünkü bu
gerçeği araştırırken karşımıza; "mekandan münez-
zeh bir Allah'ın tahta oturması olmaz" gibi iddialar
ve "Allah'ın bir padişah gibi tahta oturması hiç O'
nun şanına yakışır mı?" gibi yakıştıramamalar ve
"O'nun insana benzemeyeceği, dolayısıyla O'nun
oturması da olmayacağı" gibi çıkarımlarla karşıla-
şıyoruz. Şimdi karşımıza çıkan bu sualleri bir bir
cevaplayalım.

Önce "mekandan münezzeh oluş"a bir açıklık geti-
relim. Evet, Allah mekandan münezzehtir. Çünkü
zaman ve mekanın üstündedir. Hem O'nun varlığı
insana benzemez, maddeden değil, (Nur Sûresi
35 âyetince) ışıktandır. O'nun ışığı da bütün evreni
kuşatmış ve herşeye nüfuz etmiştir. Böyle bütün
evreni kuşatıcı ve herşeye nüfuz eden bir ışık Sa-
hibi'ni hangi mekan zaptedebilir? Hiç bir mekan
zaptedemez, O'nu hapsedemez. Demek, Allah za-
mandan, mekandan münezzehtir, arınmıştır. Yani
yüce Allah, zaman ve mekana mahkûm değildir,
onlara hâkimdir.

Fakat Allah'ın zaman ve mekandan arınmış oluşun-
dan, "O'nun bir mekana girmeyeceğini" çıkarama-
yız. Çünkü O'nun zâtından yayılan ışık bütün evreni
kuşatmış olmakla beraber, o yüce Allah kişiliğiyle
de istediği mekana yani evrenin çeşitli tabakaları-
na da inip çıkabilir. "Allah her gece yeryüzü semâ-
sına iner;'yok mu dileyen, vereyim', diye nida eder"
hâdisi ve Allah'ı görmek isteyen Hz. Musa'ya: "Şu
dağa bak. O dağ yerinde durursa Beni göreceksin"
deyip, dağa görünmesi ve bu görünmeyle dağı
parçalaması ve mahşer günü insanların hesabını
görmek üzere mahşer meydanına inecek olması
(Fecr 22) da bunu isbat eder. Yani Allah'ın mekan-
dan münezzeh oluşu, O'nun bir mekana girmeye-
ceğine delil olmaz, engel olmaz.

Eğer Allah'ın bir mekana girmesi varsa, bir tahta
oturması da imkânsız değildir. Peki, Allah'ın insanî
bir padişah gibi tahta oturması, O'nun şanına yakı-
şır mı?

Niçin yakışmasın? Bir padişahın tahta oturması, o
padişahın haşmetini, büyüklüğünü gösterdiği gibi,
bütün evrenin ve içindekilerinin kralı, padişahı ve
başbakanı olan yüce Allah'ın da tahta oturması, O'
nun haşmetini, büyüklüğünü, heybetini ve hakimiye-
tini gösterir. Bir padişahın tahta oturması, o padişa-
hın şanına halel getirmediği gibi, evreni yönetmek-
te olan Allah'ın da şanına bir noksanlık getirmez.

Peki, Allah nasıl oturur? Âyetin açıklamasına göre
"Allah tahta oturur". Fakat O'nun oturması, insanın
oturmasına benzemez. Nasıl Allah'ın görmesi, in-
sanın görmesiyle bir değilse, O'nun oturması da in-
sanınkiyle bir değildir.

Buradan şunu da anlamalıyız ki; nasıl "Allah'ın gör-
mesi" varsa, oturması da vardır. Nasıl O'nun gör-
mesi, O'na bir noksanlık getirmiyorsa, Zâtının gere-
ğiyse; O'nun tahta oturması da, O'na noksanlık ver-
mez. Çünkü O'nun yöneticiliğinin, büyüklüğünün ve
haşmetinin gereği budur.

Soru 2: "Allah'ın tahta oturmasıyla, Allah taht tara-
fından kuşatılmış olmaz mı?"

Kuşatılmış olmaz. Çünkü Allah, tahtı da kuşatmış-
tır. Işığıyla bütün evreni kuşatmış olan bir Allah,
taht tarafından nasıl kuşatılabilir? Evet, bir padişah
tahta oturduğunda, taht o padişahın bedenini kuşat-
mış olabilir. Ama o padişahın büyüklüğünü, yani pa-
dişahlığını kuşatamaz. Bunun gibi, Allah'ın tahtı da,
O'nun herşeye hükmeden Tanrılığını kuşatamaz.

Soru 3: Allah'ın tahtının büyüklüğü ne kadardır?

Kur'ana göre Allah'ın kürsüsü, "gökleri ve yeri kap-
lamış"tır. Allah'ın yönetim tahtı ise, kürsüsünün ü-
zerindedir. Buna göre Allah'ın yönetim tahtı, kürsü-
sünü de kaplamıştır. Bundan da, yönetim tahtına
kurulmuş olan ve ışıktan bir varlığa sahip olan yüce
Allah'ın büyüklüğünü hesabedebilirsiniz. Kâinatın,
20 ila 248 milyar ışık yılı arasında bir çapa sahip
olduğunu nazara alırsak, Allah'ın nihayetsiz büyük-
lüğü göz önüne gelmiş olur. Bunun anlamı ise: "Al-
lah en büyüktür. O'ndan daha büyük bir şey yoktur"
demektir. "Allâh'ı gereği gibi bilemediler. Halbuki
kıyâmet günü yer, tamamen O'nun avucu içindedir,
gökler de sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak
koştuklarından uzak ve yücedir" (Zumer 67) âyeti
de, O'nun nihayetsiz büyüklüğünü isbat eder. Tabii
bu büyüklük, maddî bir büyüklük değil, bütün evreni
etkisi altında tutan ruhsal ve ışıksal bir büyüklüktür.
Çünkü Allah bir hiçlik değildir. Hicr 29 âyetince
"ruh" sahibidir. Nur 35'inci âyetince de, "ışık" sahi-
bidir. Öyle ise bu âyetlere göre Allah'ı, "evrenin
(istediğini yapabilen) ruhlu güneşi" olarak görebili-
riz.

Soru 4: Peki, bu kadar nihayetsiz bir büyüklüğe sa-
hip olan Allah, "Allah her gece yeryüzü semâsına
iner" hâdisi ve "kıyametten sonra haşir meydanına
inip insanların hesabını göreceğini" bildiren âyetle
nasıl telif edilebilir? Yani Allah, yeryüzü semâsına
ve mahşer meydanına nasıl sığmakta ve sığacak-
tır?

Nur Sûresi 35. âyete göre,Allah'ın varlığı ışıktan-
dır. Allah'ın ışığı, herşeye nüfuz eden bir ışıktır.
Güneş ışığı nasıl camdan kolaylıkla geçerse, Al-
lah'ın ışığı da maddeden o kolaylıkta geçer. Yani
Allah'ın ışığı yer kaplamaz. Bunun için yer darlığı
olmaz. Bu hakikat, ışıktan yaratılmış olan melekler
için de geçerlidir.

Soru 5: Peki, "Allah, yarattıklarına benzemez" âye-
tiyle, "Allah'ın ışıktan varlığı"nı nasıl uyuşturaca-
ğız?

Allah'ın ışığı, güneş ışığına benzemez. Çünkü O'
nun ışığı, "ışıkların ışığı"dır, yaratılmış bütün ışık-
lardan üstündür ve Kendindendir.

Bu konuyla ilgilenirken şu noktaları da hatırda tut-
malıyız: "O, hanginizin çalışması daha güzel oldu-
ğu hakkında sizi imtihan etmek için gökleri ve yeri
altı günde yaratandır. Bundan önce arşı su üstünde
idi. ..." (Hud 7) âyetince,evrenin yaratılışından önce
"Allah'ın yönetim tahtı" olan arşı ve kâinatın yaratı-
lış maddesi olan su, hazır bulunuyordu. Yani su ve
yönetim tahtı, Allah ile beraberdi. Ve Allah, yaratış-
tan önce yönetim tahtına kurulmamıştı. Ancak (Yu-
nus 3 âyetince) evreni yarattıktan sonra yönetim
tahtına geçmiştir. Bu yönetim tahtı da; "... O gün
Rablerinin tahtını, bunların da üstünde sekiz (me-
lek) taşır" (Hakka 17) âyetince, "taşınabilir" bir şey-
dir.Eğer bu âyet olmasaydı, o zaman Allah'ın arşını
ve O'nun arşa kurulmasını,"Allah yönetime başladı"
şeklinde yorumlayabilirdik ve taşınabilir bir tahtının
olmadığını söylerdik. Fakat Hakka 17 ve Mu'min 7
âyetlerine göre bunu söylememiz mümkün değildir.
Bu halde Allah'ın taşınabilen bir tahtının bulunduğu-
nu ve O'nun da bu tahta (bir padişah gibi) kurulmuş
veya oturmuş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Allah'ın bir yönetim tahtının bulunması ise, yukarı-
da da belirttiğimiz gibi, "ihtiyaçtan" değil, haşmetini,
padişahlığını gösterme gereğindendir. Yoksa "Al-
lah'ın bir tahtı olmazsa ve üzerine oturmazsa, O yo-
rulur. Yorulmaması için bir tahtı olmuştur" gibi bir
anlam çıkaramayız. Çünkü Allah'ın varlığı, insan
cinsinden değil, "ışıktan"dır. Yorulması, uyuması
yoktur.

En doğrusunu yine yüce Allah bilir.

Bilgilendiren Allah'a hamdolsun!

Not 1: "Gökleri ve yeri altı günde yaradan O'dur.
O zaman Arş'ı su üzerinde idi. ..." (Hud 7) âyeti,
Allah'ın yönetim tahtı ve kâinatın yaratılış maddesi
su'yun Allah ile beraber bulunduğunu gösteriyor.
Fakat Kur'an, Allah'ın yönetim tahtı olan arşı ve
kâinatın yaratılış maddesi su'yun öncesi hakkında
bilgi vermemektedir.

Not 2: Mu'min 7:Arşı taşıyanlar ve onun etrafında-
kiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na
inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma
dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi
kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları
bağışla, onları cehennem azabından koru."

Bu âyet, Allah'ın "taşınabilir bir yönetim tahtı" oldu-
ğunu bildiriyor.

Not 3: “Yedi sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ onları
hiçbir gölgenin bulunmadığı mahşer gününde Arş’
ın gölgesinde gölgelendirir. ..."

Bu hâdis de, Allah'ın yönetim tahtı olan arşının,
mahşer günü milyarlarca inançlı insana "gölgelik
yapacağını" haber veriyor.

Not 4: "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona
ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarın-
dan daha yakınız" (Kaf 16) âyeti, Allah'ın bize biz-
den daha yakın oluşunu gösterirken; "Melekler ve
Rûh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O'na
çıkar" (Mearic 4) âyeti de, bizim O'na olan nihayet-
siz uzaklığımızı gösteriyor. Allah'ın bize hem yakın,
hem uzak oluşunun örneği ise güneş'tir. Güneş, ı-
şığıyla ve ısısıyla bize bizden daha yakındır. Ama
kütlesiyle, bize 150 milyon km uzaktadır. Yüce Al-
lah da bize, ışığıyla, isimleri ve melekleriyle çok ya-
kındır. Fakat ışığının ve isimlerinin kaynağı olan
ruh, hayat ve hareket sahibi Zâtıyla, bizden çok u-
zaklardadır. Peygamberimiz(sav) in Mirac Mûcizesi
de, bu uzaklığın bir başka delilidir. Buradan çıkan
hakikat de gösterir ki, Allah'ın çok uzaklarda yani
evrenin ötesinde bir yönetim merkezi ve tahtının
oluşuna bir engel yoktur.

Not 5: Mahşer günü yer küre; kutupları çökertilmiş,
dağlardan, denizlerden, evlerden ve ormanlardan
temizlenmiş ve dümdüz haldedir. Güneş de, küçül-
tülmüş ve ay mesafesi kadar mahşer meydanına
yaklaştırılmıştır. Bütün uzay ise, tüm yıldızlardan ve
galaksilerden arındırılmıştır. Ortada sadece yer
yüzü meydanı ve güneş bulunur. Yüce Allah da, yer
yüzü meydanına yönetim tahtıyla birlikte çok büyük
bir uzay gemisi gibi yanaşır.Her hangi bir yer darlığı
ve mahşer meydanına sığma problemi olmaz.

Yüce Allah yönetim tahtıyla yeryüzü meydanına ya-
naştığında, yeryüzü, O'nun yönetim tahtı yanında
bir kayık gibi küçücük kalır. Bu sahneye dışarıdan
bakan bir ruh sahibi, insanları bir kelebek gibi görür.
Müminler Rablerine baktıklarında gözleriyle Allah'ı
belki tam kavrayamazlar. Allah'ın ışığı da, yeryüzü
meydanını aydınlatmış olur.

Not 6: Dünyanın bir imparator tarafından yönetildi-
ğini düşünelim. Bu imparatorun, uzayda, 6 bin km
uzunluğunda, 2 bin km genişliğinde ve 1 km yük-
sekliğinde yerküreyi bir hilâl gibi çevrelemiş, yoğun
ışıktan yapılmış ve dünya etrafında rahatlıkla dola-
şabilen bir tahtı ve yönetim merkezi olsun. Bu yö-
netim merkezinden yeryüzündeki her konuşma, her
olay anında görülüyor, dinleniyor, kaydediliyor ve
evler de adâletin zarar görmemesi için süper rönt-
genik kameralar altında camdan bir oda gibi izleni-
yor olsun. Acaba böyle muhteşem bir taht ve yöne-
tim merkezi, hiç o dünya imparatorunun şanını al-
çaltır mı? Tam aksine, o imparatorun şanını, yüce-
liğini, büyüklüğünü eşsiz hâle getirir. İşte evrenin bi-
ricik sultanı olan Allah'ın evreni kuşatmış bulunan
ve çok güçlü ve çok büyük dört (veya sekiz) melek
tarafından taşınmakta olan ışıktan yaratılmış arşı-
na, yönetim tahtına ve merkezine de bu misâlin
dürbünüyle bakmaya çalışmalıyız.

Not 7: "Allah'ın hiç yönetim tahtı olur mu?" diyenler,
O'nun; yeryüzündeki canlıların durumunu kaydeden
İmam-ı Mübin (Yasin 12) ve insanların yaptıkları iş-
lerin ve bıraktıkları eserlerin kaydını tutan Kitab-ı
Mübin (Hud 6) denen iki kitabı ve insanların başına
gelecek olayların kayıtlı olduğu "ana kitab"ı ve Kur'
anın yazılı bulunduğu "Levh-i Mahfuz-Saklı Levha"
yı yani bugünki ifadeyle merkezî komputeri bulun-
masına ne diyeceklerdir? Bu iki (veya dört) kitabı
nasıl kabul edeceklerdir? Bu iki (veya dört) kitabı
kabul etmek zorunda olanlar, üzerinde Allah'ı ve
ayrıca iki (veya dört) kitabını taşıyan arş'ını, yani
yönetim tahtı ve merkezini de kabul etmek zorun-
dadırlar. Çünkü Allah'ın bilgisayardan çok daha üs-
tün bir kayıt sistemi, yani her şeyin kayıtlı olduğu ve
kayıtlandığı bir kitabı varsa, O'nun bir yönetim tahtı
neden olmasın? Buna engel olacak bir şey yoktur!

Not 8: Allah, arşı niçin yaratmıştır?

Allah(cc)'ın hâkimiyeti tekliği gerektirdiği gibi, O'nun
saygınlığı da "perde"yi gerektiriyor. Bu gereklik için
Allah, Kendi ile canlı ve cansız varlıklar arasında
melekleri yaratmış. Melekler ile Kendi arasında da,
arşı yaratmıştır ki, saygınlığı zarar görmesin.

Not 9: Allah'ın elçisi(sav) bir hadisinde şöyle buyur-
muştur: "Güneş, ay ve yıldızlar yüce Allah'ın arşı-
nın ışığından yaratılmışlardır." Bu hadis, Allah'ın
yönetim tahtının "ışıktan" olduğunu bildiriyor. Bu
hadisden ayrıca Allah'ın sahip olduğu ışığın,ay ve
güneş ışığından çok daha kıymetli olduğu anlaşılı-
yor.

Not 10: Allah hangi yöndedir? Yerde midir, gökte
midir?

Biz insanlar tarafından bakarsak, Allah yerde de
değildir, gökte de değildir. O, evrenin ötesinde ve
herşeyin üstündedir. Evrenin bütün çevresi, Allah'ın
yönetim saltanatı tarafından kuşatılmıştır. Yani ev-
renin bütün çevresi, "üst"tür. Bu çevrenin içinde ka-
lan her yer, "alt"tır.

Eğer Allah'ın tarafından bakarsak, bütün evren, Al-
lah'ın aşağısında kalır. Bununla birlikte tüm evren
Allah'ın avucunun içinde olduğundan, Allah için yön
ve mesafe ortadan kalkar.

Not 11: Allah'ın bir yönetim tahtının bulunması ve
bu tahtın da evrenin ötesinde belirli bir noktada ol-
ması, O'nun "mekandan münezzeh" oluşuyla nasıl
bağdaşır?

Evet, "Melekler ve Rûh, miktarı elli bin yıl süren bir
gün içinde O'na çıkar" (Mearic 4) âyeti, yüce Allah'
ın, evren ötesinde yönetim tahtıyla belirli bir nokta-
da bulunduğunu bildiriyor. Yani yüce Allah zâtıyla,
dünyamızdan 50 bin yıl uzakta oluşuyla, belirli bir
noktayı taht edindiğini gösteriyor. Bu taht, dünyamı-
za en yakın bir yerdedir. Çünkü evrenin çapının 20
milyar ışık yılından fazla oluşu bunu gösteriyor. Fa-
kat Allah'ın tahtının bulunduğu yer, bir "mekan" de-
ğildir. Çünkü evrenin ötesinde bir mekan yoktur.
Madde ve zaman da yoktur. Mekan, evrenin üstün-
de değil, altında ve içindedir. Allah da, yönetim
tahtıyla ve ışıklı varlığıyla evrenin üstündedir. Evre-
nin üstü de, bütün çevresiyle Allah'ın yönetim tahtı
ve ışığıyla zaptedilmiş durumdadır. Evrenin bütün
çevresini, taht ve ışığıyla zaptetmiş bulunan Allah,
istediği noktayı yönetim tahtı olarak kullanabilir ve
kullanmaktadır.

Not 12: Sınırsız bir varlığa sahip olan Allah'ın evre-
nin üstünde sınırlı bir noktayı yönetim tahtı yapma-
sı ne demektir?

"O gün yüzler ışıl ışıl parlar. Rablerine bakarlar"
(Kıyamet 22-23) âyeti, mahşer günü müminlerin
Allah'ı görebileceklerini bildirmektedir.Bu da, Allah'
ın sahip olduğu ışığın bütün evreni kuşattığını, fa-
kat bu ışığının kaynağı olan Zâtının (görünebilirlik
açısından) sınırsız olmadığını, görünür oldugunu
göstermektedir. Eğer Allah'ın görülebilen ışıklı bir
varlığı varsa, O'nun evrenin üst tarafında bir nokta-
yı taht yapması da akıldan uzak olmaz. "Melekler
ve Rûh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O'na
çıkar" (Mearic 4) âyeti de, bunu isbat etmektedir.
(Bu arada bilinmelidir ki: Allah, herşeyden büyük
olduğundan ve ölümsüz ve doğumsuz olduğundan
O'na bir sınır koymak mümkün değildir. Yani: "O'
nun görünebilir olması"ndan yanlış bir anlam çıka-
rılmamalıdır.)

Not 13: Allah'ın bir yönetim tahtına sahip olması ve
ona kurulması bir ihtiyaç mıdır?

Bu suali cevaplayabilmek için önce "ihtiyaç"ın ne
olduğunu bilmemiz gerekir. İhtiyaç; insanın âcizliği-
ni, fakirliğini, muhtaçlığını ve ölümlülüğünü kapatan
her şeydir. Meselâ yiyip içmek, uyumak, çoğalmak
için cinsel ilişkiye girmek, eğlenmek, ebedî hayat
için diriltilmek; hepsi insan için bir "ihtiyaç"tır. Ama
Allah bir yaratık olmadığı için ve herşey O'na ait ol-
duğundan ve her şeye kudreti yettiğinden, bir ihti-
yacı yoktur, yarattıklarına ve yarattıklarının muhtaç
olduğu şeylere muhtaç değildir.

Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoksa, o halde melekle-
ri niçin yaratmıştır?

Allah'ın melekleri yaratmış olması, O'nun bir nok-
sanını kapatan bir muhtaçlık değil, saygınlığını ko-
rumak için gerekli olmuş bir perdedir.Eğer Allah,
saygınlığının koruyucusu olan melekler perdesini
yaratmasaydı, o zaman herşeyle ve herkesle bizzat
muhatap olmak, yüz-göz olmak zorunda kalacak ve
saygınlığını kaybedecek ve sıradanlaşacaktı. İşte
O'nun büyüklüğü, yüceliği ve saygınlığı buna izin
vermiyor. Bu yüzden de meleklerin yaratılması ge-
rekli olmuş. Yoksa Allah, melekler olmadan da bu
evreni ve içindekileri yaratıp yaşatabilir ve yönete-
bilir. Çünkü herşey O'nun emirlerine amade oldu-
ğundan, atomdan galaksilere kadar herşeye söz
geçirebildiğinden, O'nun meleklere muhtaç olduğu
düşünülemez.

İşte Allah'ın bir yönetim tahtının bulunması ve ona
kurulmasına da bu gözle bakmalıyız. O'nun saygın-
lığı, büyüklüğü ve evrenin ezelî ve ebedî padişahı
oluşu gerektirdiği için, melekler tarafından taşınan
bir ışıktan taht'a sahip olmuş ve ona kurulmuştur.

Allah'ın herşeyi kaydeden bir kitabının, bir kayıt sis-
teminin bulunuşunu kabul edenler, O'nun yönetim
tahtını ve ona kurulmuş olmasını da kabul etmek
zorundadırlar.

Not 14: Haddimizi aşan bir söz ettikse, Rabbimiz
bizi affetsin. Bütün maksadımız, Kur'ana dayanarak
gerçeği açığa çıkarmaya çalışmaktan ibarettir.

Not 15: Dünya Müslüman Âlimler Birliği bu bildiriyi
incelemelidir.

                     Allah'tan başka ilah yoktur.
          Mehdi ve Mesih O'nun kulu ve elçisidir.

Zaman:  Yeni Çağ'ın onbeşi, Ramazan sonu.
Mekan:  Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut:   Muranizm.

                                                   YAYINLAYAN
                                       AVRUPA  MURANİSTLERİ
                                       *   *   *