Samstag, 21. Mai 2011

DÜNYADAKİ ŞARAP NİÇİN HARAM CENNETTEKİ NİÇİN HELÂL?

DÜNYADAKİ ŞARAP NİÇİN HARAM
CENNETTEKİ NİÇİN HELÂL?

Bu sualin cevabı şöyledir: Çünkü dünyadaki şarap, aklı giderici ve
sarhoş edicidir. Fazla kullanıldığında da sıhhat bozucudur.

Ama cennetteki şarap, sarhoş etmez, aklı gidermez. Onu içen bir
kimse, çok derin bir zevkle kendinden geçer, ama sarhoş olmaz.

İşte bu fark yüzünden cennetteki şarap haram değildir. Orası zaten
helâllerin ve temizlerin yeridir.

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Mayıs ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Montag, 16. Mai 2011

HAWKİNG BİR "MASAL" OLABİLİR AMA CENNET BİR "PERİ MASALI" DEGİLDİR!

HAWKİNG BİR "MASAL" OLABİLİR
AMA CENNET BİR "PERİ MASALI" DEGİLDİR!

Hawking, İngiliz Guardian gazetesinde yayımlanan söyleşisinde,
insan beynini, bileşenleri iflas edince çalışmayacak bir bilgisayara
benzeterek, "Bozulmuş bilgisayarlar için yaşamdan sonra ya da
cennet diye birşey yoktur; bu, karanlıktan korkan insanlar için
bir peri masalıdır" demiş.

Hawking bu sözleriyle, içindeki inançsızlığı dışa vurmuştur. Haw-
king, Fizikte bir dehâ olabilir, ama dinde bir kara cahildir. Onun
inançsızlığıyla cennet, yok olmaz ve "peri masalı"na dönüşmez.

Dünyanın varlığı ne kadar kesinse, öte dünyanın varlığı da o kadar
hattâ ondan daha kesindir. Öte dünyanın varlığının kesin olması ka-
dar da, cennetin varlığı şüphesizdir. Dünyanın varlığını inkâr edeme-
yen bir adam, cenneti inkâr etmemeli!

Acaba Hawking, evrenin yüzde kaçını gezebildi? Şu koskoca dün-
ya bile evrende bir damla etmezken, Hawking'in 70 yıllık koca öm-
rü, bir damlanın bir molekülü bile etmez! Böyle büyük bir hiçlik i-
çinde olan bir insanın cenneti inkârı ise çok komik olmaktadır!

Hawking'in ve onun benzerlerinin elinde, dünya ve evrenin "bir öte-
si"nin bulunmadığına dair kesin bir bilgi yoktur. Böyle bir bilgileri ol-
madığı için de, onların sözleri; Tevrat'ın, İncil'in ve Kur'an'ın altında
kalır, onların üstüne çıkamaz.

Dolayısıyla Hawking, dinî konularda sözü dinlenilecek bir adam ola-
maz!

Çünkü; ölmüş insanların dağılmış atomlarını geri toplayacak bir
ALLAH var!

Allah yoksa, Hawking ve onun Dünya'sı ve Dünya'nın evreni, evre-
nin maddesi ve maddenin enerjisi nereden çıktı? Yoksa evren de
mi bir "peri masalı"dır? Eğer öyleyse, Hawking de bu masalın masa-
lı olur. Biz ise, "masal insan"ların sözüne kıymet vermeyiz... Çünkü,
gerçekleri açıklayan KUR'AN var!

Hawking, ya Kur'an'ı dinlesin, ya da Kur'an'dan üstün bir KİTAP
getirsin.

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Mayıs ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Sonntag, 15. Mai 2011

EL-KAİDE ÜYELERİNİN YOK EDİLMESİ FARZDIR!

EL-KAİDE ÜYELERİNİN YOK EDİLMESİ FARZDIR!

hükmedenlerin en iyisi ALLAHın adıyla

El-Kaide terör örgütü üyelerinin yok edilmesi farzdır. Bu farziye-
tin gerekliğini anlayabilmek için de onların hedeflerine bakmak
yeterlidir. Şimdi gazete haberlerinden onların hedeflerini öğrene-
lim:

[Yetkililer, Bin Ladin’in örgüt liderlerine şu ürpertici tavsiyelerde
bulunduğunu kaydetti: ”Saldırıları sadece New York’la sınırlama-
yın. Los Angeles’ı ya da daha küçük şehirleri de vurun. Uçaklar
kadar trenleri de hedef alın. Mümkünse, 4 Temmuz Bağımsızlık
Günü ve 11 Eylül saldırılarının 10. yıl dönümü gibi belirli günlerde
saldırın. Bilhassa, Arap dünyasından kaçırmak için tek bir saldırı-
da daha fazla Amerikalı öldürün.”]

Bu haberlerden de anlaşılacağı gibi, El-Kaide terör örgütü, Ameri-
ka'nın mâsûm halkını hedef almakta ve onları kasten öldürmekte-
dir veya öldürülmesini istemektedir.

El-Kaide'nin bu isteği ise, İslâmiyet'e göre "suç"tur. Çünkü bir insa-
nı haksızca öldürmek, bütün insanları öldürmek gibi büyük bir cina-
yettir. Amerika'nın El-Kaide tarafından öldürülen halkları ise mâ-
sûm'dur. Çünkü öldürülen ve öldürülmesi istenen bu kimseler, Ara-
bistan'ın mâsûm halklarına silah doğrultmamıştır ve onları katletme-
miştir.

Bu durumda, Kur'anın sözlerinden çıkan hükme göre, El-Kaide ü-
yeleri suçludur. Bu suçluluk da, onların yok edilmesini "farz" haline
getirmektedir. Dolayısıyla, El-Kaide üyelerinin yerlerini bildirenler,
bütün insanlığı kurtarmış gibi sevap kazanır ve cennetlik olurlar.
Onların yerlerini gizleyenler ise, bütün insanları katletmiş sayılır ve
cehennemi hak eder. Onlara taraftarlık gösterenler de, cehennem-
deki yerlerine hazırlanmalıdır!

Bu gerçekleri söylemek zorundayız. Çünkü buradaki sözlerimizden
maksat, Avrupa ve Amerika'nın El-Kaide terör örgütüne karşı yap-
makta olduğu meşru mücâdeleye destek vermekten çok, mâsûmla-
rı korumaktır. Bu korumayla da, İslâmiyetin bir emrini yerine getiri-
yoruz. Çünkü İslâmiyet, mâsûmların korunmasını farz kılmıştır. Bu
sebeple bazı "müslüman"ların, bizim El-Kaideyi mahkûm eden söz-
lerimize sinirlenmesi, çok büyük hatadır. İnsaAllah onlar da bu ha-
talarından dönerler.

El-Kaide (veya onun destekcisi Taliban) son olarak Pakistan'da
bir intihar saldırısıyla 80 mâsûm insanı katletti. Onlar bu eylemlerini
belki "Allah için(!)" yaptıklarını düşünebilirler. Biz de sorarız: Aca-
ba Kur'anın neresinde mâsûmların katline izin verilmiştir?

Biz Avrupa Muranistleri (Modern Kur'anlılar), bu olaylara bakar-
ken önce İsevîliği ve Musevîliği içine almış bulunan insanlığın son
dini İslâmiyet'in şan ve şerefini düşünürüz. El-Kaide canilerinin canı
ise cehenneme!

Bundan sonra Allah'ın Mehdisi'nden onay almamış hiç bir eylem,
Allah katında haklılık kazanamaz. Çünkü Allah'ın Mehdisi (Müslü-
manların Kurtarıcısı) gelmiştir. Böylece keyfî hareket devri de ka-
panmıştır.

Kimse, Filistin halkının haline acıyarak kendisine vazife çıkarma-
malı ve cinayete koşmamalıdır. Filistin Sorunu'nun çözümü, Allah'ın
Mehdisi'ne kalmıştır. Bu sorun, Allah'ın yol göstermesiyle ancak o-
nun (Mehdi Hazretleri'nin) arzusuna göre çözülür. Filistin halkı da;
"haklarımızı cinayet işleyerek, mâsûmları katlederek tahsil edin"
şeklinde, El-Kaide'den bir ricada bulunmamıştır.

Eğer İsrail, 2019 yılına kadar Filistin halkının haklarını ödemezse,
ona, uluslararası halk ve milletler tarafından yaptırım uygulanması
sağlanacaktır. Eğer İsrail tarafında iyiye doğru bir hareket görül-
mezse, ona verilen süre 2017'nin başında sona ermiş olacaktır.

Ey Allah'a teslim olmuş Müslümanlar! Yüce Allah Kur'anda sizin i-
çin: "Siz insanlık için ortaya çıkarılmış en iyi milletsiniz" demiştir. Bu
liyakat ise, terörün karşısında olmakla ve mâsûmları korumakla ka-
zanılır. Siz de bu liyakatı kazanabilmek için üzerinize düşen görevi
yerine getirmelisiniz. El-Kaide'ye taraftar olanlar, o liyakattan mah-
rum kalmış, şimdiden cehennemlik olmuştur. Ama, kurtuluş kapısı
halen açıktır. Bu fırsatı kaçırmamalısınız.

Allah'ın ve meleklerinin lâneti, teröre son vermeyenlerin üzerine ol-
sun!

Not 1: Bu bildiri, El-Kaide üyelerine ulaştırılmalıdır.

Not 2: El-Kaide'ye destek veren ve Pakistan'da 80 mâsûm müslü-
manı katleden Taliban'ı Allah kahretsin!

Not 3: Ey Müslümanlar! Teröre ve diktatörlüklere karşı ses çıkar-
ma vakti gelmiştir. Bu saatten sonra terörü ve diktatörlükleri yaşat-
mamalısınız. Allah'ın Mehdisi'nin emri olarak onları devirmelisiniz.
Çünkü terör ve diktatörlükler, sizin esaretinizdir, kula kulluğunuz-
dur. Müslümanlar ise ancak tek Allah'a kul olur ve yöneticilerini
de kendileri seçerler. Bunun için İslâmiyet'e uygun bir demokrasi
sizin özgürlüğünüzdür. Zaman, özgürlüğü kazanma zamanıdır. Öy-
le ise, bu zamanı öldürmeyiniz, diriltiniz ve terör de dahil olmak
üzere bütün diktatörlükleri deviriniz, özgürlüğünüzü kazanınız.

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Mayıs ortası.
Mekan: Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Freitag, 6. Mai 2011

EL KAİDE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNE DUYURU!

EL KAİDE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİNE DUYURU!

teröristlere lânet eden ALLAHın adıyla

Eğer "biz Müslümanız" diyorsanız, bu sözleri iyi dinleyiniz. Eğer
"biz Müslüman değiliz" derseniz, bu sözleri dinlemenize gerek yok-
tur.

Yeni Çağ'ın birinci yılının 11 Eylül'ünde New York'taki Ikiz Kulele-
r'i vurarak 3000 mâsum insanı katlettiniz. Diğer ülkelerde öldürdük-
lerinizle beraber (yuvarlak hesap olarak) bu rakam, 3333 eder.
Şimdi katledilen mâsûmların devletinin ve yakınlarının da, "adalet"
olarak 3333 El-Kaide üyesini öldürme hakkı doğmaktadır. Çünkü
bu katledilen mâsûmların hiç birisi, bir El-Kaide üyesini veya onun
bir akrabasını öldürmüş değildir. Yani o öldürülenler "yüzdeyüz"
haksızca öldürülmüşlerdir. Bu durumda onları öldürenler de, yüzde-
yüz haksız durumdadırlar. Bu haksızlık da, Amerikan Devleti'ne, El-
Kaide teröristlerini yok etme hakkı vermektedir. Örgüt elebaşı Usa-
me Bin Ladin'in öldürülmesiyle de bu hesap kapanmış değildir. Bu
hesap, ancak El-Kaide'nin kendini kapatmasıyla ve teröre son ver-
mesiyle kapanabilir. Aksi halde hesap açık kalacak ve karşılığı alı-
nana kadar da mücâdele sürecektir.

Şimdi gelelim bu hesabın "dinî" yönüne: El-Kaide üyeleri, 3333 mâ-
sûm Amerikan vatandaşını katlederek, (Kur'anın hesabına göre) in-
sanlığı 3333 defa katletmiş oldular ve bu çok büyük cinayetleriyle
de cehennemde ebediyen kalmayı hakettiler. Aklı başında hiç bir
Müslüman, cehennemi haketmiş El-Kaide teröristlerine sempati
besleyemez. Beslerlerse, zalimi sevmiş ve zulmü alkışlamış olurlar
ki, bu da onları cehennemlik eder.

Bu sözler karşısında (Türkiye'den bir yazarın dediği gibi) ama Kur'
an: "Düşmanın saldırdığı kadar siz de saldırın" diyor diyerek, savun-
maya geçebilirsiniz. Fakat katlettiğiniz kişiler size ve ülkenize her-
hangi bir saldırıda bulunmuş değillerdi. Sizin saldırınız hangi saldırı-
nın karşılığı oluyor? Eğer İsrail, Filistin halkına karşı bir suç işlemiş-
se, bunun sorumlusu, katlettiğiniz mâsûm Amerikan halkı olamaz.
Çünkü Kur'an: "Kimse kimsenin yaptığını ödemez" diyor. Yani bi-
risinin işlediği suçun cezası, bir başkasına ödetilmez. Ama siz, biri-
sinin işlediği suçun cezasını bir başkaşına ödeterek, haksızlık etmiş,
cinayet işlemiş oldunuz.

Eğer Amerikan ordusu, sizin işlediğiniz cinayetten önce ülkenize
haksızca saldırıp mâsûm halkı katletmişse, böyle bir haksızlık karşı-
sında siz ancak düşman ordusuna saldırabilirsiniz. Gidip mâsûm hal-
ka saldıramazsınız. Çünkü Kur'anın verdiği izin, "düşman ordusuna
karşı"dır. Yoksa Kur'anın iznini, "siz de onlar gibi zalim olabilirsiniz"
şeklinde yorumlayamazsınız. Çünkü Kur'an zulme izin vermez. Eğer
verirse, o Kur'anın dini, "din" olmaktan çıkar. Siz, düşündüğünüz o
haksızlığı ancak "doğal adalet" olarak görebilirsiniz. Ama Kur'an bu
doğal adaletin yerine gelerek, kendi hükmünü koymuş, mâsûmları
korumuştur. Bu korumaya göre; siz de ancak düşman ordusunun
size saldırdığı kadar o orduya saldırabilirsiniz. Yoksa o ordunun iş-
lediği zulümlerin aynısını yapamazsınız. Eğer yaparsanız, zulüm ka-
zanmış olursunuz. Çünkü "kimse kimsenin yaptığını ödemez, birisi-
nin cezası bir başkasına verilmez. Eğer düşmanınız dinsizse, bunu
uygulayabilir. Ama siz uygulayamazsınız. Çünkü Kur'an onu yasak-
lıyor. Kur'anın olduğu yerde de, "doğal adalet"ten bahsedemezsiniz.
Doğal adaletin hükmü ancak Kur'anın olmadığı bir zamanda geçerli
olabilir. Buna göre; mâsumlara yönelik bütün intihar saldırıları da
"haram" olmaktadır. İntihar saldırıları, ancak haksız saldırıda bulu-
nan düşman ordusuna karşı olabilir. Bunun aksini isbatlayacak bir
delili, ne Hazret-i Peygamber döneminden ne de Halifeler devrin-
den getiremezsiniz.

(Kur'anda verilen: "Düşmanın saldırdığı kadar siz de saldırın" emri,
"Kısas"la da bir tutulamaz. Çünkü kısas, kötülük yapanla kötülük
yapılan arasında bire bir ödeşmedir. Yoksa yapılan kötülüğün ceza-
sını bir mâsuma ödetmek değildir.)

Eğer düşman devletin halkı, devletinin cinayetlerine sahip çıkıyorsa,
o halk "düşman" kabul edilir. Eğer sahip çıkmıyorsa, o halka ilişil-
mez. İsrail, Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde demokrasi bulundu-
ğundan, o ülkelerin halkları tek tip halklar değildir. Böyle olmadı-
ğından da o ülkelerin halkları aynı görüşte olmaz ve devletlerinin her
icraatına sahip çıkmazlar. New York'ta katledilen Amerikalılar da,
devletlerine: "İşleyeceğiniz kötülüklere taraftarız" şeklinde bir belge
vermemişlerdir. Dolayısıyla düşman bir devletin halkı, her vakit düş-
man kabul edilemez. Düşman kabul edilemeyenler de mâsûmdur. O
halkları, "din düşmanı" olarak da göremezsiniz. Çünkü o halklar,
sizin dininize savaş açmış değillerdir.

Bir halk da, devletinin izni olmadan başka bir ülkeye savaş açamaz.
Halk ancak devlet yoksa kendi aralarında savaş kararı alabilir. Bir
devlet de, daha büyük zararlara uğrayacaksa, haklı olduğu halde
savaş kararı alamaz ve buna izin vermez. Bu durumda o halkın da
kendi başına düşman ülkeye saldırma hakkı kalmaz. Kendi başları-
na hareket edenler de, "terörist" kabul edilir ve cezalandırılır.

Devletin hükmünü hükümsüz kılacak bir Peygamberliğiniz de olma-
dığından, ülkelere açacağınız savaşlar bâtıl ve geçersiz olur. Bu da,
yani bâtıl bir savaşı sürdürmek ise, zulüm ve haksızlıktır. Hem bun-
dan sonra hiç bir Müslüman din adına kendi kafasına göre eylemde
bulunamaz. Çünkü, 11 Eylül Terör Olayı'ndan sonra Allah, bir ku-
lunu Mehdi yani "Kurtarıcı" olarak görevlendirmiş bulunuyor. Onun
izni haricinde hareket edenler ve zulüm işleyenler "Müslüman" kala-
maz. Allah'ın Mehdisi ise, haksız ve zulümsel eylemlere hiç bir sû-
rette izin vermez ve onun ilk hedefi de; dinsizliği, dinin vahşileştiril-
mesini ve sapıklaştırılmasını, terörizmi ve diktatörlükleri ortadan
kaldırmaktır. Bu yöndeki icraatlarına da, Saddam'ın devrilmesiyle
başlamış bulunuyor. Allah'ın Mehdisi, düşmanlarından korunabil-
mek için bir müddet gizli kalacaktır. Bu gizlilik, Hazret-i Mesih'in
görev başı yapmasına kadar sürebilir. Bu sürenin de, 12 yıl kadar
olduğu tahmin ediliyor. Allah'ın Mehdisi'nin "hak Mehdi" olduğuna,
Allah şahittir.

Bu gerçekler karşısında sizin terörünüzü haklı çıkaracak bir sebep
kalmıyor ve yoktur. Bir haklılığınız olmadığından da terörü bırakma-
nız gerekir. Eğer teröre son vermezseniz, Amerika'nın da, sizi bul-
duğu yerde yok etmesi, hakkı olur. Müslümanlar ise bu hakka en-
gel olamaz.

Amerika devletinin, her El-Kaide üyesi üzerinde 3333 hakkı vardır.
Bu hak gereği ABD, yakaladığı El-Kaide teröristlerini eğer gücü
yeterse, 3333 defa diriltip öldürebilir. Cesedlerine de istediğini ya-
pabilir. Çünkü o cesedlerin üzerinde onların akrabalarının bir hakkı
varsa, ABD'nin 3333 hakkı var.

Bundan sonra sizin yapacağınız iş, terör değil, New York'ta işlediği-
niz küresel cinayetle müslümanlara ve İslâmiyet'e vurduğunuz kara
damgayı ve verdiginiz zararı silmeye çalışmaktır. Sizin için gerçek
cihad ancak bu olabilir. Çünkü; doğruluğu, adaleti, iyiliği ve barışı
emreden ve onlara götüren apak İslâmiyeti, Avrupa ve Amerikalılar
nazarında kapkara hale getirdiniz ve Müslümanları da onların gözün-
de birer "terörist" haline soktunuz. Bunun için cinayetiniz çifttir ve
çok büyüktür. Bu sebeple sizi öbür tarafta dehşetli bir cehennem
bekliyor! Sizin yapacağınız çalışma, bu cehennemden kurtulmak ol-
malıdır.

Eğer terörünüze son vermezseniz ve mâsûmları katletmeye devam
ederseniz, bütün insanların ve Müslümanların lâneti sizin üzerinize
olsun!

Müslüman Âlimlerin görevi: Müslüman ülkelerin Âlimleri bir araya
gelerek, El-Kaide terörünün İslâmiyete dayandırılacak haklı bir yö-
nü bulunmadığını ve bunun bir zulüm olduğunu anlatan bir bildiri ha-
zırlayıp dünya halklarına duyurmalıdır.

Müslüman ülke devletlerinin görevi: Ülkelerinde El-Kaide teröristi
bulunan Müslüman devletler, bu teröristlerle savaşabilecek küçük
ama çok etkin ortak bir ordu kurmalıdır. Bu sayede Amerika'nın
da, Müslüman ülkelerde terörist avcılığı yapmasına gerek kalmaz.
Aksi halde Amerika, o ülkelerde El-Kaideci avını sürdürmek zo-
runda kalacaktır.

İsrail'in görevi: İsrail, ya 67' sınırlarına geri çekilmeli, ya da işgal al-
tında bulundurduğu toprakların (Filistin halkı kabul ettiği takdirde)
kirasını ödemelidir. Bunlardan birini kabul etmediği ve 2019 yılına
kadar 67' sınırlarına çekilmediği takdirde İsrail'e savaş açılması bir
hak olur. Bu hak da, ya NATO tarafından, ya da (o kabul etmez-
se) Birleşik Müslüman Ülke Orduları tarafından yerine getirilir. İs-
rail, üzerine düşenleri yapmadığı müddetçe NATO'ya kabul edile-
mez. Kabul edilirse, suç olur. NATO ülkeleri böyle bir suçu yük-
lenemez!

Amerika'nın Görevi: ABD, İsrail'in Filistin halkına yaptığı ve yapa-
cağı haksızlıklara göz yummamalıdır. Gereken adaleti yerine getir-
melidir. Gerekeni yerine getirmediği takdirde onun başı belâdan
kurtulmaz.

Allah ve O'nun yüce Dini, mâsûm katledicisi zalim El-Kaidecilerin
yardımına muhtaç değildir! Mâsûmları katledenler, "müslüman" ka-
lamazlar. Mâsûmların kimler olduğu da, El-Kaidecilerin kafasına
göre belirlenmez.

Bütün insanlığın gerçek sahibi yüce ALLAH, dünyamızı ve insanlı-
ğı zalimlerin kötülüğünden korusun!

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Mayıs başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Duyuru.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *

Montag, 2. Mai 2011

AMERİKA'NIN TERÖRE KARŞI ZAFERİ KUTLU OLSUN!

AMERİKA'NIN TERÖRE KARŞI ZAFERİ KUTLU OLSUN!

El-Kaide Terör Örgütü şeytanı Usame Bin Laden'ın öldürülmesiyle,
İslâmiyetin ve insanlığın baltalayıcısı baltalanmış oldu. Amerika'da
giriştiği terör eylemiyle insanlığa ve Islâmiyete milyonlarca zarar
vermiş bir terörist şeytanın makamı şehitlik değil, ancak cehennem
olabilir! Onun yolunu takip edecek olanlar da, girecekleri ateşten
sakınsın...

ABD'nin eliyle "müslüman" kılıklı bir şeytanı ortadan kaldıran Allah'a
hamdolsun!

Amerika'nın teröre karşı bu zaferi, insanlığa ve müslümanlığa kutlu
olsun!

Zaman: Yeni Çağ'ın onbiri, Mayıs başı.
Mekan: Avrupa.
Makam: Kutlama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANİSTLERİ
* * *