Freitag, 29. Mai 2009

BEYİTLERLE İSTANBUL'UN YENİDEN FETHİ

(Yazarimiz Hüseyin Avdic'in beyitleriyle
Istanbul'un Yeniden Fethi)

BEYİTLERLE İSTANBUL'UN YENİDEN FETHİ


İstanbul Hakkında Bir Bilmece

Alın size bir bilmece, yeni mi yeni:
'Şu İstanbul yeniden feth edilecek mi? '

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul Ne Haber?

Yeniden feth ediliş günün yaklaştı İstanbul, ne haber?
'Konstantin mutlaka feth olunacaktır' buyurdu Peygamber!

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul Hakkında Bir Kehanet

Gün gelir, başkent Ankara, en kara hale gelir...
İstanbul da, başşehir olmayı ele geçirir.

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul'u Fethedeceğim!

Hak Hak Hak, Rab Rab Rab: Bunlar ayak seslerim.
Çok yakında İstanbul'u fethedeceğim!

Berlin, Nisan 2005.
***
İstanbul'un Fethi Hakkında

Fetih Marşı artık çalmaya başlasın.
Şahlansın ruhu, fetih aşıklarının...

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul Konstantinler'e Bırakılamaz...

Fethetmek, kurtarmaktır, bir kötünün ve kötülüğün
elinden bir halkı, bir diyarı.
Konstantinler'e bırakılamaz mazlûm bir şehir,
geri almalı, verip de kararı...

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul Seni Kurtarmam Gerek

Seksen yıldır esirsin Konstantinler elinde,
Seni kurtarmam gerek.
Tekrar fethedip Seni, Hakk'ın sancağını bağrına
saplamam gerek.

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul'un Yeniden Fethi

İstanbul'u fetheden, Anadolu'yu alır.
Anadolu'yu alan, Cihan'a egemen olur.
Ben de çıkmışım, İstanbu'u yeniden fethe;
Görelim bakalım, Mevlâm ne ihsan buyurur...

Berlin, Nisan 2005
***
İstanbul Seni Almaya Israrlıyım

Bu sevdadan vazgeçmemi isteme İstanbul, kararlıyım.
Mecnûn sevdasından vazgeçmez, Seni almaya ısrarlıyım.

Berlin, Mayıs 2005.
***
İstanbul'un Fethini Gercekleştirmelisin

Allah ilham ediyor ki:

Haydi Mehmed Hüseyin, ey Hüseyin!
Bu fethi, 'sen' gerçekleştirmelisin...

Berlin, 10 Mayıs 2005
(İstanbul'un fethine 19 kala)
***
İstanbul Senin Prensin Benim!

Prensini arıyorsan eğer, aç kollarını İstanbul.
Senin prensin benim, geliyorum, saadeti bende bul.

Berlin, 11 Mayıs 2005
(Fetihe 18 kala)
***
İstanbul'un Fethiyle Ne Gerçekleşecek?

Dünyanın kurtuluşu, İstanbul'un fethiyle gerçekleşecek.
Yoktur bundan başka kurtarıcı bir çare, umut ve gelecek!

Berlin, 12 Mayıs 2005.
(Fetihe 17 kala)
***
İstanbul Seni Yeniden Fethimle...

Fatih kadar gencim ben İstanbul, Sen de fetih kadar
çok yaşlısın.
Benim Seni yeniden fethimle, sonsuz gençliğe
kavuşacaksın!

Berlin, 12 Mayıs 2005.
(Fetihe 17 kala)
***
İstanbul Biliyorum Mahkûmsun

Biliyorum İstanbul, bin türlü kötülüğe mahkûmsun.
Seni fethimle, ebedî kurtuluşa kavuşacaksın...

Berlin, 13 Mayıs 2005.
(Fetihe16 kala)
***
İstanbul Halkını Köhneten Zihniyet...

Köhnedin ve köhnettin halk-ı İstanbul'u ey zihniyet-i
Konstantin!
Gebermelidir sapıklığın, ta ki doğsun kurtarıcı baht
güneşin...

Berlin, 14 Mayıs 2005.
(Fetihe15 kala)
***
İstanbul şaka Yapmıyorum...

Şaka yapmıyorum İstanbul, Seni almaya and içmişim.
İyi bir karara hazır ol: Ya yok olursun, ya da benim!

Berlin, 15 Mayıs 2005.
(Fetihe14 kala)
***
İstanbul Kurtarılmış şehir Olacak

Benim fethimle, 'kurtarılmış şehir' olacaktır İstanbul.
Bütün saadeti de, bundan sonra bulacaktır İstanbul.

Berlin, 16 Mayıs 2005.
(Fetihe13 kala)
***
İstanbul Fethine Yaklaşıyorum

Adım adım fethine yaklaşıyorum bak İstanbul.
Yoktur benden başka seni kurtaracak cesur bir kul!

Berlin, 17 Mayıs 2005.
(Fetihe12 kala)
***
İstanbul'u Konstantinler şersaadet Yapmış

Konstantinler yapmış İstanbul'u bir 'şer'saadet!
Ben de kurtarıp onu, yapacağım 'Dersaadet'...

Berlin, 18 Mayıs 2005.
(Fetihe11 kala)
***
İstanbul'un Fethi Neden Önemli?

İstanbul'un fethi, Mekke'nin fethi kadar önemlidir
bana niçin?
Yoktur bundan başka çare, insanlığın kurtuluş ve
saadeti için!

Berlin, 19 Mayıs 2005.
(Fetihe10 kala)
***
İstanbul'u Almada Gayret Et!

Allah ilham ediyor ki:

İstanbul'u almada, haydi Mehmed gayret et.
Ne olursa olsun, bir hayali hakikat et.

Berlin, 20 Mayıs 2005.
(Fetihe 09 kala)
***
İstanbul'un Fethi Yaklaştı

İstanbul'un fethi yaklaştı, dualar başlasın.
'Rabbim bizi muzaffer kıl' sözü eksik olmasın.

Berlin, 22 Mayıs 2005.
(Fetihe 07 kala)
***
İstanbul'un Fethine 6 Kala

Ey Çandarlı! Bizans hesabına, dünyalık uğruna engellemeye
kalkma bu fethi.
Astırırım seni, kalmadı halk-ı Kontantiniyye'nin zulm ve
esarete takati!

Berlin, 23 Mayıs 2005.
(Fetihe 06 kala)
***
İstanbul'un Fethine 5 Kala

Bundan sonra ne söylersem onu yapın, gitmeyin ileri-geri.
Büyük Kumandan'ın emri ve sözü Hak'tır, tutulması mecburi.

Berlin, 24 Mayıs 2005.
(Fetihe 05 kala)
***
İstanbul'un Fethine 4 Kala

Şahi topuyla Bizans surlarında bir gedik açacağım.
Bu gedikle de, İstanbul'un fethini gerçek yapacağım.

Berlin, 25 Mayıs 2005.
(Fetihe 04 kala)
***
İstanbul'un Fethine 3 Kala

Yirmiyedi Mayıs, 'hücum günü'dür, hazır olun.
Size gelen 'bilgiler'le surlara merdiven kurun.

Berlin, 26 Mayıs 2005.
(Fetihe 03 kala)
***
İstanbul'un Fethine 2 Kala

Mehdi'nin savaşçıları olmak isteyenler katılsın,
İstanbul'un kurtuluş harbine.
Kalemleriniz kılınç, kitaplarınız kalkan olsun,
saldırın Bizans'ın kalelerine!

Berlin, 27 Mayıs 2005.
(Fetihe 02 kala)
***
İstanbul Mutlaka Düşmelidir!

Yiğitlerim! Yirmidokuz Mayıs'ta İstanbul mutlaka
düşmelidir.
Cihad ve gayretlerinizle Peygamber müjdesi
gerçekleşmelidir!

Berlin, 28 Mayıs 2005.
(Fetihe 01 kala)
***
İstanbul Özgürsün Sevinmelisin!

Artık benimsin İstanbul, sevinmelisin.
Kıyamete kadar özgürsün, benimlesin!

Berlin, İstanbul'un fethedildiği gün, 2005.
(Fetihe 00 kala ve... İstanbul fethedildi.)

Berlin, 29 Mayıs 2005.
Hüseyin Avdic

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Mayis sonu.
Mekan: Avrupa.
Makam: Fetih.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Donnerstag, 7. Mai 2009

GENELKURMAY, CEMAATLERLE UGRAŞACAĞINA ÖNCE KENDİ KÖTÜLÜKLERİNİ GÖRSÜN VE DÜZELTSİN!

(Bu bildiride, Avrupa ve Amerika'ya da mesaj var.)

GENELKURMAY, CEMAATLERLE UGRASACAGINA
ÖNCE KENDI KÖTÜLÜKLERINI GÖRSÜN VE DÜZELTSIN!

düzeltenleri seven ALLAHin adiyla


Genelkurmay Baskani Ilker Basbug'un Nisan ayinda yaptigi ilk ba-
sin toplantisinda isim vermeden Gülen Cemaati'ne karsi gösterdigi
acik düsmanlik karsisinda bu makaleyi yazmaya mecbur kaldik...

Cünkü Genelkurmay'in gösterdigi bu düsmanlik, halk ile asker ara-
sinda catisma cikaracak büyük bir haksizligi icermekte ve onda
milletin dinine ve egemenligine karsi yapilmis bir saldiri bulunmak-
tadir.

( Gülen Cemaati, Genelkurmay'in bu saldiri ve düsmanligina, "ordu-
muz yipranmasin" düsüncesiyle ses cikarmamakta ve onu muha-
tap almamaktadir. Fakat biz de ses cikarmazsak, TSK kötülükle-
rinden kurtulamaz.)

Bu saldiri ve düsmanlik neden haksizdir.?

Cünkü ilk ba$ta cemaatle ugrasmak askerin görevi degil, siyasetin
görevidir. Gülen Cemaati'ne saldiran Genelkurmay ise bu hareketiy-
le siyasal alana tecavüz etmis oluyor.

Ikincisi; Gülen Cemaati'nin siyasal ve ekonomik etkinlikte bulunma-
sini hazmedemeyen Genelkurmay nicin önce kendi kötülüklerini gör-
müyor ve düsmanligini ceken bu etkinligin hangi sebeplerden dolayi
kaynaklandigini nicin sorgulamiyor?

Bu sorgulamanin yapilmasi lâzimdir. Cünkü Türkiye'de, Cumuhuri-
yet'in kurulusundan itibaren laikci ve Kemalist zihniyet, dindarlarin
üzerinde daima "ezici güc" olmuslardir. Seksen yildan beri süren bu
ezicilik halen devam etmektedir. Bunu anlayabilmek icin kamusal a-
landaki basörtüsü yasagini ve dine konulan engellemeleri görmek ve
TSK'daki apoletli askerlerin yüzde sekseninin nicin CHP'li oldugunu
sormak yeterlidir.

Sahi! TSK'daki apoletlilerin yüzde sekseni nicin CHP'lidir?

Bunun cevabi, askerî okullarda Kemalist bir egitim ve ögretimin as-
kere dayatilmasinda ve dindarlarin da laikci bir seleksiyonla TSK'
dan ayiklanmasinda bulunmaktadir. Bu da acikca, ordunun, "mille-
tin ordusu" olmadigini, aksine "kücük bir siyasal ve ideolojik azinli-
gin ordusu" oldugunu göstermektedir. Bu gösterge de, TSK'nin
"kimler tarafindan ele gecirildigini" bildirmektedir. Bu bildiriden de,
aslinda bir "Peygamber Ocagi" olan ordunun, bir "darbe ocagi"na
nasil dönüstürüldügünü anlayabiliriz.

I$te bu kötü anlam karsisinda, zulüm ve haksizliga ve ezilgiye ugra-
yan dindar vatandaslar da, cemaatleserek kendilerine yapilan kötü-
lüge karsi bir güc olusturmakta ve bu gücü, zulüm ve haksizliga kar-
si korunmak ve savunmak icin siyasal ve ekonomik güce dönüstür-
meyi kendilerine mecbur saymaktadirlar.

Genelkurmay ise Gülen Cemaati'nin bu mecburiyetini "dini istismar"
olarak yaftalamaya kalkmaktadir. Tabii bu yaftalama, Genelkurmay'
a döner, baska yere gitmez!..

Demek, ortada cözülmesi gereken bir sorun var. Bu sorun cözülme-
dikce dinsel cemaatlerin kendilerini siyasal ve ekonomik güce dö-
nüstürmeleri ve bu gücü din ve dindarlik düsmanlarina karsi kullan-
malari kacinilmaz olacak ve olmaktadir.

Kaldi ki, bu kacinilmaz hareket, demokratik bir hak ve hürriyettir.
Dindar vatandaslar siyasal oy haklarini birlestirip kullanarak bir güc
kazaniyorlar ve bu güclerini de kendilerine yapilmakta olan zulüm
ve haksizliklara karsi kullaniyorlar. Yani ortada bir istismar ve kö-
tülük yoktur. Tam tersine, kötülüge karsi yapilan bir eylem ve sa-
vunma vardir.

Bu eylem ve savunmanin yapilmasi zorunludur. Cünkü Türkiye'de
dindarlar gercek anlamda bir din özgürlügüne sahip degillerdir. Din-
lerini ya tam ya$iyamamakta ya da korkarak ya$amaktadirlar. Ka-
musal alanda dinsel ya$am ise zaten yasaktir. Cünkü ordu ve dev-
let, laikci Kemalist ve CHP'liler tarafindan ele gecirilmis oldugundan,
Kürtler'in ve Kur'anlilar'in özgürlügü sürekli engellenmekte ve bu en-
gellemeyi ortadan kaldiracak demokratik bir anayasanin yapilmasi-
na da karsi cikmaktadirlar. Bu karsi cikislari yüzünden de siyaset,
askerî vesayetten bir türlü kurtulamamakta ve laikci azinligin ege-
menligi, halkin egemenligini yok etmektedir. Yani Türkiye Cumhuri-
yet'i, apoletli Kemalistlerle, apoletsiz CHP'lilerin i$gal ve esareti al-
tindadir.

Tabii bu esarete en ba$ta Kürtler ve Kur'anlilar isyan etmekte ve
halk cogunlugu da oylariyla laikci diktatörlügü yikmaya calismakta-
dir. Bunun icin de AKP'yi iktidara getirmislerdir. Fakat bu siyasal
güc ve iktidar, laikci ve Kemalist ordu ve devlet karsisinda aciz düs-
mektedir. Bu acizlik sebebiyle de Kürtler ve Kur'anlilar özgürlükle-
rine kavusamamaktadirlar ve onlari özgürlestirecek asker hediyesi
diktatörik anayasalarini da demokratik bir anayasaya dönüstüreme-
mektedirler. Bu halde Kürtler'in ve Kur'anlilar'in ve millî irade cogun-
lugunun Allah'tan baska bir koruyuculari bulunmamaktadir.

Mânevî olarak Allah'in koruyuculugu onlara yetebilir olmakla beraber,
maddî olarak da Avrupa ve Amerika'nin, Türkiye'de hüküm sürmekte
olan laikci despotizme karsi ses cikarmalarinda baris ve insanlik a-
dina büyük faydalar vardir. Bu faydadan yararlanmak, laikci despo-
tizm son bulana kadar Kürtler'e ve Kur'anlilar'a helâldir.

Türk Ordusu kimindir?

Türk Ordusu, Türk milletinin olmasi gerekir. Fakat $u an bunun öyle
oldugunu söylemek pek mümkün degildir. Cünkü TSK ve Genelkur-
may'dakilerin; basörtüsü ve cemaat düsmanligi yapmasi, bütün sucu
ve suclulari kabak gibi ortada oldugu halde Ergenekon Fesat Örgütü'
ne sessiz kalmasi ve ona yakin durmasi, dindarlari ordudan dislama-
si, siyasete karismasi; ordunun, millete ait degil, "laikci ve Kemalist
bir azinligin ordusu" oldugunu gösteriyor. Fakat bu cok kötü göster-
genin süratle degismesi ve degistirilmesi gerekiyor. Bunun icin de
Genelkurmay, dindarlarin ordudan atilmasini derhal durdurmali ve hü-
kümet de bunun icin gerekli yasalari cikarmalidir. Ancak bu cikarma
ve durdurma ile TSK ve Genelkurmay'da bir zihniyet dengesi kurula-
bilir. Bu kurulusla da Ordu, kücük bir azinligin tekelinden kurtulur ve
TSK, "darbeci ve ceteci üreten bir kurum" olmaktan cikar ve cikaril-
malidir. Aksi halde TSK, asla milletin TSK'si olamayacak ve millet
ona hic bir zaman güvenemeyecektir. Genelkurmay ve Hükümet ise
bu güveni saglamak zorundadir. Bu saglama icin yapilacak calisma-
lardan biri de askerî okullari denetim altina almaktir ve sormaktir:
"Bu okullarin mezunlari sonucta nasil darbeci ve ceteci oluyorlar?"
Bunun cevabini hemen bulup hatayi düzeltmek gerekiyor. Aksi halde
milletle asker arasinda meydana gelmis düsmanlik ve güvensizlik
ortadan kalkmayacaktir. Biz (millet) ise, bize ait olan rütbesiz asker-
lerin, milletin egemenligini gasbetmis bulunan kücük bir laikci ve Ke-
malist azinligin ve apoletlinin kölesi olmasini istemiyoruz ve bu kö-
lelestirilmis erlerin Kürtler'e ve Kur'anlilara karsi kullanilmasini da
protesto ediyoruz.

Gerekenler en kisa zamanda yapilmadigi takdirde insan haklari der-
nekleri bu dâvâyi Avrupa ve Amerika Insan Haklari Örgütleri'ne götür-
mesini bilmelidir.

MILLETIN DININE, DINDARINA, DINDARLASMASINA, BASÖRTÜSÜ-
NE VE CEMAATINE DÜSMAN OLAN BIR ORDU ISTEMIYORUZ!
MILLETE DÜSMAN BIR ORDU DEGIL, "MILLETIN" OLAN BIR ORDU
ISTIYORUZ! TÜRKIYE'NIN, MILLETINE KARSI SAVASACAK BIR OR-
DUSU VAR, FAKAT ERGENEKON'A KARSI SAVASACAK BIR OR-
DUSU YOK, COK YAZIK! TÜRKIYE BU YAZIKTAN KURTULMALIDIR.

Not: Konuyla ilgili okunmasi gereken gecmiste yayinlanmis bildiriler:

"Asker Kizar" Ne Demektir?, Cumhurbaskani Sezer'e Mektup, Deniz
Baykal'a Acik Mektup, Dindarlardan CHP'lilere Mektup, MHP ve CHP
Cetecilere Borclu Mu?, Muhalefet Icin Bir Firsat, Muhalefete Mektup,
Türkiye'deki Basörtüsü Yasagi Laiklige Aykiridir, Yasakci Laiklere
Cagri. Google'da veya www.kuranisthaber.blogspot.com adresinde
arayiniz.

Not 2: Türkiye'de Müslümanlar dinsel özgürlüklerine tam sahip olma-
diklarindan ve olmadiklari müddetce, diger dinsel azinliklarin (ekü-
menlik ve ruhban okulu gibi) taleplerinin karsilanmasi zordur. Dola-
yisiyla Avrupa ve Amerika'nin bu gercegi görmeleri ve ona göre hare-
ket etmeleri gerekiyor.

Bu sözlerimiz karsisinda denebilir: "Türkiye'de 80 bin cami varken
Müslümanlar nasil özgür olmaz?"

Bu görüntü kimseyi aldatmamalidir. Cünkü Türkiye'de o camiler da-
ha cok Müslümanlarin "hapishanesi" olarak vazife görür. Cünkü Müs-
lümanlar kamusal alanda özgür degildir. Bu özgürsüzlük de onlari
camilere hapsetmektedir. Onlarin özgürlükleri laikci bir azinlik tara-
findan gasbedilmistir. Bu gasbin kaldirilabilmesi icin de demokratik
bir anayasanin kazanilmasi ve ordu ve devlet eliyle yürütülen laikci
despotizmin kirilmasi gerekiyor.

I$te bu gereklik icin Müslüman cemaatler ve onlara destek veren di-
ger demokrat ve liberal aydin ve kurumlar oylarini birlestirerek siya-
sal iktidari -bir anlamda- "ele gecirmisler"dir. Bu yüzden de laikci
partiler ve askerler Müslüman cemaatlere düsmanlik etmektedirler.

-"Siyasal iktidar Müslüman cogunlukta olduguna göre Müslümanlar
dinsel ya$amlarinda nicin özgür olamiyorlar?" denirse:

Cünkü, siyasal iktidar Müslüman cogunluktadir, fakat laikci despot
zihniyet sahipleri daha önce ordu ve devletin önemli mevkilerini ele
gecirmis olduklarindan, askerî anayasanin yardimiyla Müslümanla-
rin özgürlüklerini gasbetmeye devam edebilmektedirler. Siyasal yol-
dan iktidara gelmeleri mümkün olmadigindan da darbecilige yönel-
mektedirler. Halbuki Müslümanlarin özgürlük gasbina son verseler,
siyaset normal mecrasinda akmaya baslayacak ve böylece iktidara
gelmeleri de mümkün olacaktir. Fakat "$eriat getirebilirler" korku-
suyla da Müslümanlarin özgürlük gasbina son vermeye yanasma-
maktadirlar. Böylece hem kendilerini hem de Müslümanlari mahkûm
etmektedirler. Ama bu mahkûmiyet ve korkuyla da bir yere varamaz-
lar ki! Cünkü Türkiye'de Müslüman cogunlugun bir "$eriatla yönetim
talebi" yoktur. Cok ileride gerekli cogunluga ulastiklarinda böyle bir
talepleri gündeme gelebilecek olsa bile, onlar demokrasiyi TATTIK-
LARI icin, isteyecekleri bir $eriatin da, Arap ülkelerindeki gibi des-
potik bir $eriat degil, "demokratik bir $eriat olmasi" olacaktir veya
böyle bir istekleri de olmayacak, (dinlerinde özgür olmak sartiyla)
demokratik bir yönetimi yeterli bulacaklardir. (Konuyla ilgili olarak
bakiniz ve Google'da arayiniz: $eriatname/Kuranisthaber.)

Not 3: "Ergenekon Dâvâsi" vasitasiyla Millî Güvenlik Kurulu'nun gec-
misteki 2003 ve 4 toplantilarinda Genelkurmay üyelerinin Basbakan'
a nasil saygisizlik ettiklerini, onu a$agiladiklarini, sorguya cektikle-
rini, siyasete karistiklarini, kendilerini millî iradenin üstünde tuttuk-
larini hayretle ve esefle gördük ve pa$alarin yaptigi cirkinliklere olan
öfkemizi (simdilik) icimize gömdük. Gömdük ama, ayni cirkinlikleri
tekrarlamamalari icin (millet) olarak onlara bir ihtar vermek istiyoruz:

Ey yüksek rütbeli Asker!

Unutma; sen, cumhuriyet'in padisahi degil, askerisin. Madem aske-
risin, siyasete karisma. Eger karisirsan, milletin egemenligine teca-
vüz etmis olursun. Cünkü cumhuriyet, bir padisahlik rejimi degil,
tam aksine bir millet hâkimiyetidir. Bu hâkimiyete yapilacak teca-
vüz, milleti size düsman eder. Bu düsmanligin sonuclarindan saki-
niniz.

Eger MGK toplantilarinda bundan sonra Genelkurmaylilar o cirkin-
lik ve tecavüzlerini tekrarlarlarsa, sayin Ba$bakan bu durumu mille-
te lütfen hemen rapor etsin. Millet olarak o pa$alarin hadlerini biz
bildirelim. Hic olmazsa genclerimizi askere göndermeyi reddederek
o haddini, hududunu a$mis laikci generallere karsi bir protestoda
bulunabiliriz.

Lütfen, sayin Ba$bakan! Yüksek rütbeli askerin size yaptigi ve ya-
pacagi saygisizliklari saklamayin, gizlemeyin; millete mutlaka ra-
por edin. Size iktidar vermis bir millet olarak sizden bunu istemek
hakkimizdir ve sizin de bu hakki ödemek borcunuzdur.

Kur'anli subaylarin (dindarliklari sebebiyle) ordudan atilmalarinin ve-
ya sürülmelerinin derhal durdurulmasini istiyoruz. Gereken yapilma-
digi takdirde, millet ile asker arasinda cikacak bir savasin dügmesi-
ne basabiliriz. Bu da, bir (Türk PKK'si)nin dogumu olur.

Dindarlarin zulüm gördügü ve askerleri Kürtler'e ve Kur'anlilar'a karsi
kullanilan ve laikci generaller tarafindan ele gecirilmis bir orduya, da-
ha fazla tahammülümüz kalmamistir.

Türkiye'de dindarlara yapilan kötülüklere Gülen Cemaati sessiz ve
hosgörülü kalabilir. Ama Kur'anlilarin yalnizca Gülen Cemaati'nden
ibaret olmadigi da unutulmamalidir.

Türk Ordusu'nda yuvalanmis Ergenekon Fesat Ceteleri birer bire cö-
kertilmelidir. Bunun yapilmamasi veya Genelkurmay'in o cetelere si-
cak durmasi veya sessiz kalmasi, ordunun düsmanlarini cogaltmak-
tan baska bir seye yaramayacaktir.

Türk Genelkurmay'ini, millete karsi güven verici olmaya dâvet ediyo-
ruz. Güven vericilik de, Ergenekon'u himaye edercesine dolu lawlari
gizleyip bo$ lawlarla gösteri yaparak olmaz.

BIR KISIM MÜSLÜMANLAR VE IMAM-I KEBIR BEKLENTISI

Bir kisim Müslümanlar "Imam-i Kebir" ihtiyacindan bahsetmektedir.
Dünyanin kiyamete yaklastigi bir zamanda Imam-i Kebir, yani "En
Büyük Imam" ancak "Mehdi" olur.

Fakat Gülen Cemaati'nin dine yaptigi hizmetin onda birini dahi yap-
maktan aciz ve geri bir kisim Müslümanlar, bir Fethullah Gülen'i
hazmedemezlerken, Mehdi'yi nasil hazmedebilirler? Cünkü Mehdi,
Müslümanlarin keyfine göre hareket etmez. O ancak Allah'tan aldi-
gi emir ve ilhamlara göre hareket eder. Bu haldeki bir Mehdi'nin de,
bir kisim Müslümanlar tarafindan inkâra ugramasi kacinilmaz de-
mektir. Inkârla karsi karsiya kalmis bir Mehdi'nin ise gizli kalmaktan
baska caresi yoktur. Iste bunun icin Mehdi gözlerden "gayb"olmus-
tur ve icraatlarini "resmî bir baskan" olarak degil, "gayri resmî" bir
baskan olarak sürdürmektedir.

Not: Gercek bir Müslüman, elinde kesin bir bilgi ve belge olmadan
dinî bir cemaat liderini zan altinda birakacak vehimler üretmez, üret-
memeli. Bu tür üretmeler, dine degil, $eytana hizmettir...

Bildirilerimize ulasabileceginiz adres:
www.kuranisthaber.blogspot.com

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Mayis ba$i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Terbiye.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Montag, 4. Mai 2009

YASAKÇI LAİKLERE ÇAĞRI

(Bu bildiri, 2005 yilinda yayinlandi.)

YASAKCI LAIKLERE CAGRI

haksizligi sevmeyen Allahin adiyla


AIHM'nin türban hakkindaki karariyla laikler
bir zafer kazanmi$ ve dindarlar da maglubi-
yete ugrami$ oldu. Bu durum, toplumsal bari-
$i kurtarmiyor, bozuyor.

Verilen karari, "hukukun zaferi" olarak gör-
mek mümkün degildir. Cünkü laik hukuk, din-
sel haklari tanimami$tir. Sadece laiklerin
haklarini korumu$tur.

Hukuk nedir? Hukuk, zulmü ortadan kaldirmak
degil midir? Avrupa Mahkemesi zulmü ortadan
kaldirmiyor, zulüm doguruyor! Nasil zulüm
doguruyor?

Avrupa üniversitelerinde ba$örtüsünün serbest
olmasi dindarlar icin arti bir puandir. Tür-
kiye'nin, "Müslümanlarin ya$adigi bir ülke"
olmasi da dindarlar icin ikinci bir arti pu-
andir. Bu puanlara ragmen Avrupa Mahkemesi'
nin Türkiye üniversitelerinde ba$örtü yasagi-
na onay vermesi, nasil hakli görülebilir? Ya-
ni hem Avrupa'da örtünmek serbest olsun, hem
Türkiye, Müslümanlarin cogunlukta oldugu bir
ülke olsun, buna ragmen bir kadin veya ögren-
ci, üniversitede inancinin geregi olarak örtü-
nemesin! Bu ne bicim hukuk anlayi$idir? Bu ne
bicim demokrasi uygulamasidir?

Türkiye'deki sosyolojik gercekleri görmek ge-
rekir. Görülmesi gereken $udur:

Türkiye'de yüzde otuz civarinda dindar insan
bulunmaktadir. Bu dindar kesimin kadinlari da
dinin geregi olarak ba$larini örtmektedir.
Ayrica Türk kadininin dindar olmayan yüzde
kirki da bölgesel ve geleneksel sebeplerle
ba$larini örtmektedir. Böylece Türkiye'de ka-
dinlarin yüzde yetmi$inin ba$ini örtügü gö-
rülmektedir. Bu yüzde yetmi$lik kesimin, ba$-
örtü yasaginin kalkmasindan yana oldugunu da
yine istatistiklerden biliyoruz. Bu istatis-
tiklerin kar$isinda ise -yasaktan yana olan-
sadece yüzde otuzluk laik kesim bulunuyor.

Yani yüzde otuzluk laik kesimin keyfi icin,
yüzde otuzluk dindar kesimin ve diger yüzde
kirkin kadinlarinin hakki cignenmektedir. Bu
durum, demokrasiyi tersine ceviren bir gara-
bet degil midir?

Laik kesime sesleniyoruz:

Ba$örtüsü yasaginin ardinda duran ve bu yasa-
gin kalkmasini istemeyen yüzde otuzluk laik
kesime sesleniyoruz: Geliniz! Sosyolojik ger-
cekleri görerek ve dindarlarin demokratik
haklarini gözönüne alarak ve dinlerine saygi
duyarak bu yasaga sahip cikmaya son veriniz.
Ba$örtüsünü siz takmayacaksiniz. Sadece tak-
mak isteyenlerin haklarina gecit vereceksi-
niz, o kadar!

Bu sorunun cözümünü kilitleyerek bir yere va-
ramazsiniz. Varacaginiz yer, sadece toplumsal
bari$i bozmak ve dindarlarin dü$manligini ka-
zanmak olacaktir. $u anda onlarin nefreti ve
bedduasi altinda bulundugunuzu da unutmamali-
siniz. Bütün bu yapilanlar, yani yasaga sahip
cikmalar, sorunlarin cözümünü engelleme ve
kilitlemeler, bir hak ve özgürlük gasbidir.
Eger bari$ icinde ya$amak istiyorsaniz, bu
gasbciliga son vermek durumundasiniz. Geli-
niz! Yüzünüzü kötülükcülükten iyilikcilige
ceviriniz. Bari$ icinde ya$amak istediginizi
gösteriniz ve isbat ediniz.

"Dindar kadinlarin ba$örtüsü, bizim üzerimizde
baski olu$turuyor" dememelisiniz. Eger diye-
cekseniz, sizin de ba$örtüsüzlügünüzün onlar
üzerinde baski olu$turacagini iyi hesap etme-
lisiniz. Adalet budur i$te, eger adil olmak
isterseniz. Aksi halde zulme "evet" demi$ ola-
caksiniz. Eger bari$ icinde ya$amak gibi bir
niyetiniz yoksa, onu da söyleyiniz.

Sayin AKP ve Erdogan Hükümeti Mensuplari!

Laiklerin haklarini korumak sizin göreviniz
oldugu gibi, dindarlarin da haklarini korumak
sizin görevinizdir. Artik yüzde otuzluk dindar
kesimin haklarini, yüzde otuzluk yasakci laik
kesimin keyfine birakmaya hakkiniz yoktur.
Sosyolojik ve demokratik gercekler neyi gerek-
tiriyorsa, onu yerine getirmek zorundasiniz.
Bu sorunun cözümü icin bütün yasakci laiklerin
ölümünü bekleyemezsiniz. Onlarin keyf ve arzu-
suna göre degil, evrensel degerlerin, demokra-
sinin, özgürlügün, insanligin, iyilikciligin,
Hak ve Adalet ve Namus'un gereklerine göre ha-
reket etmelisiniz.

Ba$örtüsü yasaginin kalkmasini isteyen yüzde
yetmi$lik demokratik kesimin haklarini, yüzde
otuzluk yasakci laik kesimin keyfine feda et-
memelisiniz. Buna hakkiniz da yoktur, biliyor-
sunuz. O halde?

$u gelen soruyu bir tehdit olarak degil, bir
uyari olarak sormak istiyoruz:

Paris neden yaniyor?

Türkiye de mi yansin?

Veya daha dogrusu:

Türkiye'yi de mi yakmak istiyorsunuz?

I$te cevaplanmasi gereken asil sorular bunlar-
dir.

Özetle:

Dindarlar, laiklerin keyfine göre ya$amaya zor-
lanamaz. Bunu herkes bilmelidir.

Not: Eger ba$örtüsü dâvâsini Leyla $ahin kazan-
saydi, buna sevinmek dindarlarin hakki olurdu.
Laiklerin dindarlarin yenilgisine sevinmeye
haklari olmadigindan, onlarin haksiz sevinci,
gayri ahlâkî bir durum arzediyor.

Not 2: Dindarlarin bir arti puani da, Türkiye'
deki halk cogunlugunun ba$örtü yasaginin kalk-
masindan yana oldugudur. Bir puan da, Allah'in
dindarlarin hakli haklarindan yana olmasidir.
Dindarlar böylece bu dört puanla galip gelme-
leri gerekirken, laik azinliga zulmen maglup
olmu$lardir.

Not 3: Dindar ögrencilerin AIHM'den medet um-
malarini kinamak dogru degildir. Cünkü onlar,
Türk hukukundan haklarini alamami$ ve en niha-
yet AIHM'ye ba$vurmak zorunda kalmi$lardi. O
ögrencilerin AIHM'ye ba$vururken hesaplari
$uydu: "Avrupa üniversitelerinde ba$örtüsü
takmak serbest olduguna göre, mahkemeleri de
bizden yana bir hükümde bulunur." Ne yazik
ki, tam umduklarinin aksi bir kararla kar$i-
a$tilar ve $a$kinliga ugradilar.

Bu ögrenciler dogru olani yapmi$, fakat egri-
likle kar$ila$mi$lardir. Egriligin birincisi,
laik Türk kurumlarindan cikarken, ikincisi de,
AIHM'den cikmaktadir. AIHM'nin egriligi ise
$udur: AIHM, "üniversite yönetimi dinsel kiya-
fete yasak getirebilir" $eklindeki son karari-
ni verirken, bu karara $u sözleri de ekleme-
liydi: "Biz bu hukukî karari veriyoruz ama,
bizim üniversitelerimizdeki uygulamalari ve
Türkiye'nin de, Müslümanlarin ya$adigi bir
ülke oldugunu unutmamalisiniz."

AIHM bunlari söylememi$ olsa veya söylemesine
de gerek olmasa bile, Türkiyeli laiklerin ve
kurumlarinin bunlari $ip diye anlamasi gerekir-
di. Tabii adil ve merhametli olmak istedikleri
takdirde...

Gördügünüz gibi, $u anda dindar kiz ve kadin
ögrenciler, laiklerin merhametine kalmi$ durum-
dalar. Bakalim, laikler, bundan sonra gereken
merhameti gösterebilecek mi? Veya iktidardaki
hükümet, onlari merhamet dilenciliginden kur-
tarmayi ba$aracak mi?

Zaman: Yeni Cag'in be$i, Kasim ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cagri.
Boyut: Muranizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

TÜRKİYE'DEKİ BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI LAİKLİĞE AYKIRIDIR VE KALKMALIDIR!

(Bu bildiri, 2007 yilinda yayinlandi.)

TÜRKIYE'DEKI BASÖRTÜSÜ YASAGI
LAIKLIGE AYKIRIDIR VE KALKMALIDIR!

haksizliklari sevmeyen ALLAHin adiyla

Türkiye gibi "Hukukun üstünlügünü kabul etmis" bir ülke,
"insan haklari"ni cignemez, cignememelidir. Fakat ne yazik
ki, Türkiye'de bu üstünlügü hice sayan laikci kesim, yirmi
yildan fazla bir zamandir üniversitede okumak isteyen din-
dar kiz ögrencilerin en temel haklarindan olan "egitim ve
ögrenim hakkini "laiklik" bahanesiyle gasbetmektedir. A-
cikca bir zulüm olan bu gasbin artik sona ermesi gerek-
mektedir.

Erdogan Hükûmeti de bu konuda elinden gelen gayreti
göstermeli, laikcilerin zulümlerine daha fazla teslim olma-
malidir. Zulümleri ortadan kaldiracak bir calisma icinde
bulunanlara su sözler belki yardimci olabilir:

Türkiyeliler, laikligin ne oldugu konusunda henüz kesin bir
tanimlamaya kavusmus degiller. Bu yüzden herkes laiklige
keyfince bir yorum getirmekte ve bir kesim baska bir kesim
üzerinde despotluk kurabilmektedir. Bu despotlara da biz,
"laikciler" adini verdik.

Din ve devlet islerinin birbirinden ayrilmasi ve birbirlerine
tahakküm etmemesi olan laiklik, (Türkiye sartlarinda) aca-
ba hangi hallerde ihlâl edilmis olur?

Eger bir cumhurbaskani veya basbakan kalkip: "Bugünden
itibaren bütün kadinlar Kur'anin buyruklarina göre örtünmek
zorundadirlar" derse, bu, laiklige aykiri olur.

Yine dindar bir kiz ögrenci, üniversitedeki basi acik kiz ög-
renciler üzerinde: "Hepiniz örtüneceksiniz! Yoksa caninizi
yakarim!" seklinde bir baski kuracak olursa, bu da laikligi
ihlâl olur, o ögrenci cezalandirilir.

Ama "üniversiteli" bir kiz ögrenci: "Ben inancima göre giyin-
mek ve örtünmek istiyorum" derse, bu, laiklige zit olamaz;
ve eger onun örtünme sekli genel ahlâk kurallarina bir ayki-
rilik tasimiyorsa, ona izin verilir. Eger meselâ bir ögrenci,
yüzünü maskeleyerek veya avret yerlerini acarak derse gir-
mek isterse, ona tabii ki engel olunur. Fakat bir kesimin:
"Benim inanc ve ideolojime göre giyineceksin" demesi ka-
bul edilemez. Bu, laiklige aykiri olur ve aykiridir. Demek,
Kemalistlerin: "Benim ideolojime göre olacaksin" dayatma-
si ve basörtüsüne yasak koymasi, bir özgürlük gasbidir. Bu
gasbin cezalandirilmasi gerekiyor. Avrupa Insan Haklari
Örgütü ve Mahkemesi, dindar kadinlara yapilmis bu darbe-
ye ve onlarin hak ve özgürlüklerinin gasbina onay veremez,
bunun "dogru bir is" olduguna hükmedemezler. Türkiye'deki
üniversite rektörleri AIHM'den bu yasagin sürmesi gerekti-
gine dair bir tasdik alamazlar. (Nitekim, bu sözler yazilirken
AIHM, Türkiye'li rektörlerin iddialarin reddetmis, yasaga
taraf olmadigini bildirmistir.)

Eger bir kiz ögrencinin üniversitede basini örtmesi, diger
örtünmeyen kiz ögrenciler üzerinde "baski kurma" olarak
algilanacak olursa, bu takdirde örtünmeyenlerin örtünme-
mesi de, dindar kiz ögrenciler üzerinde kurulmus ayri bir
baski olarak kabul edilmesi gerekecektir. Bu kabul edil-
digi takdirde, ikisini de okula sokmamak icap edecek.
Bu da elbette dogru bir hareket olmaz.

Bir kisim yazarlar: "Basörtüsü yasagi kalkarsa, mahalle bas-
kisi bütün kadinlari örtünmek zorunda birakir" diyerek kork-
makta ve korku yaymaktadirlar. Fakat bu korku bir para-
noya olmaktan öteye gidemez. Cünkü mahallelerde baski
yapmak isteyenler varsa, onlar bunun icin bir kanun cikma-
sini beklemezler. Istedikleri baskiyi dinin ve törenin emirle-
rine uyarak her zaman yapabilirler. Demek, bu korkuya si-
ginarak basörtüsü yasaginin kaldirilmasini engellemeye ca-
lismanin tutarli bir tarafi yoktur.

Hem, vuku bulmamis ve bulmasi da henüz belirsiz olan bir
mahalle baskisindan önce, vukuu meydanda olan ve laikci
kesimin dindar kadinlar üzerinde kurmus oldugu baskiyi
konusalim ve onu kaldirmaya calisalim. Bu baski ve yasak
kalkmadigi müddetce laikcilerin korkulari da cözüm bul-
mayacaktir. Cünkü laikciler, dindar kadinlari baski altinda
tuttuklari icin, kendilerinin de ayni akibete ugrayacaklarini
saniyor ve endiseye düsüyorlar. Halbuki böyle birsey olma-
yacaktir. Cünkü dinde zorbalik yoktur. Herkes inancinda
hür olacaktir. Ve Iran Türkiye'ye model olamaz ve olmaya-
caktir. Türklerin "Osmanlilik Ruhu" bunu reddeder.

O halde örtünenlerle örtünmeyenler arasindaki haklar esit
olmalidir ve adaletsizlige sapilmamalidir. Ve laikcilerin bas-
örtüsü yasagi zulmü mutlaka son buldurulmalidir. Aksi halde
demokrasiyi yok eden bir laiklik de yok olmalidir! Türkiye-
liler, laiksel despotluga teslim olamazlar ve olmayacaklardir!

Zaman: Yeni Cag'in yedisi, Eylül ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Kötülügü kaldirma.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Not: Asagiya, daha önce yayinladigimiz konuyla ilgisi olan
bir bildirimizi ekliyoruz:

BAYAN BIR YAZARA CEVAP

dünyayi demokratiklestiren ALLAHin adiyla

Sayin Ece Temelkuran,

"Basörtülü kadinlar, basörtüsüz kadinlar hakkinda ne dü-
sünüyor" veya "onlara nasil bakiyorlar" diye sormussunuz.
Aldiginiz cevaplarda ise, size sinirlenildigini tesbit etmissi-
niz. Acaba bu gercekten böyle mi, yoksa siz mi öyle algili-
yorsunuz? Bunu iyi anlamak gerekir.

Eger size sinirli ve öfkeli cevaplar veriliyorsa, bu dogal de-
gil midir? Cünkü kamusal alanda uygulanmakta olan bas-
örtüsü yasagi yüzünden basini acmak zorunda kalan veya
yasak alana giremeyen binlerce dindar kadinin kalbleri ka-
namaktadir. Siz bu kanamalari durduracak calismalar ya-
pacaginiz yerde, sorgularcasina ve kalblerine $i$ batirirca-
sina sorular sorarsaniz, nasil sinirsiz bir cevap alabilirsiniz
ki!

Basi örtülü kadinlarin basi örtüsüz kadinlar hakkinda ne
düsündüklerini veya onlara nasil baktiklarini biz size söyle-
yelim:

Iyilikci dindar bir kadin der ki: "Allah'im! $u kadinlara da
örtünme nasip et, onlari ciblakliktan kurtar".

(Yani: Iyilikci dindar bir kadin, basörtüsüzleri; "kurtaril-
masi gereken" kimseler olarak görür.)

Henüz olgunlasmamis ve ici öfke dolu bir dindar kadin da:
"Allah'im, $u örtüsüz kadinlarin saclarini yok et, güzellik-
lerini boz ki, örtünmeye mecbur kalsinlar ve basörtüsü ya-
sagina taraftar olmanin cezasini ceksinler" der.

(Yani: Öfkeli dindar bir kadin, basörtüsüzleri; "cezalandi-
rilmasi" veya "devlet tarafindan zorla baslari örtülmesi ge-
reken" varliklar olarak görür veya görebilir.)

Bir de, basörtüsüzlerle ugrasacak durumda olmayan dindar
kadinlar vardir. Bunlar da cogunlukta olanlardir. Cünkü on-
larin bin türlü derdi vardir. Basörtüsüzlerle ilgilenecek hal ve
vakitleri yoktur.

(Yani: Sizin aciksacikliginiz bu gruptaki kadinlarin umurla-
rinda degildir. Veya: "Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize"
demektedirler.)

(Demek, cogunluga göre hüküm vermeli, öfkelilere karsi
dikkatli olmali ve iyilikci dindar kadinlari da sevmelisiniz.)

Islâmiyet diniyle ic ice ya$anilan bir ülkede basörtüsü yasa-
ginin bir anlami olamaz. Bu yasak kalkmak zorundadir. Si-
zin yapmaniz gereken i$ de, onlara soru soru sormak degil,
laikciler tarafindan kanatilmaya devam edilen ve iskencele-
rine son vermek istemeyen zalimleri durduracak ve yarali-
larin yarasini saracak calismalar yapmaktir.

Siz, sordugunuz sorularla iyi niyetli oldugunuzu düsünebilir-
siniz. Fakat bu konuda sadece iyi niyetinizin bir faydasi ol-
mamakta, belki zarari dokunmaktadir. Öyle ise önce yapil-
masi gereken dogru seyin ne oldugunu saptamaniz gerekir.
Ancak bu saptamadan sonra isabetli bir eylemde bulunabi-
lirsiniz. O eylem de: Basörtüsü yasaginin kaldirilmasina ca-
lismaktir. Bu, öfkeli dindarlarin öfkesini yok eder.

Kimse korkmasin: Büyük sehirler disindaki kadinlarin yüz-
de yetmisinin basörtmeleri Türkiye'ye $eriat getirmiyorsa,
üniversiteye girecek 5-10 kiz ögrencinin basörtüsüyle de
$eriat gelmez. Eger basörtüsü takmakla bir yere $eriat ge-
liyorsa, Türkiye'de kamusal alan disindaki bütün kadinlarin
basörtüsünü soymak gerekir; ki, Türkiye $eriattan kurtul-
sun!

Kurtulus, laiksel diktatörlüge son vermektedir.

Sayin Ece Hanim,

Eger faydali bir i$ yapmak istiyorsaniz, siz de bu kurtulusa
katilmalisiniz. Zaman; soru sorma zamani degil, eyleme gec-
me zamanidir. Dindar kadinlara uygulanmakta olan zorba-
ligin bir benzeri size uygulansaydi acaba ne yapardiniz?
"Devletin her kuralinin basimin üstünde yeri var" mi derdi-
niz? Siz asil buna cevap veriniz ve buna göre hareket ediniz.
Hak ve Adalet ve Dürüstlügü hayatiniza temel yaptiginizda
dogru yolu ve eylemi bulursunuz. Bundan saparsaniz, insan-
liktan sapmis olursunuz.

Madem insanlik; Hak ve Adalet ve Dürüstlük'ü emrediyor,
öyle ise biz de onlarin emirlerini dinleyelim.

Simdi o emredicilerden Hak ne diyor?: (Allah: "Örtünmeli-
siniz", Yasalar da: "Örtünebilirsiniz" veya "örtünüze karis-
mam" diyor.)

Adalet ve Esitlik ne diyor?: "Basiaciklarin basiacik olma ve
kamusal alana girme özgürlükleri varsa, basi örtülülerin de
ayni özgürlüge sahip olmalari gerekir" diyor.

Dürüstlük ne diyor?: "Gercege teslim olmak ve geregine
uymak gerekir" diyor.

Iyi bilmelisiniz ki, kadinlari yalnizca zalim erkekler ezmiyor-
lar. Basörtüsü yasagini koruyarak laikciler de ezmektedir-
ler. Umariz, siz de bu "ezenler" arasinda olmazsiniz ve de-
gilsinizdir.

Laikci diktatörler, gayri insanî eylemlerine âlet ederek adi-
ni kirletmekte olduklari Türk Silahli Kuvvetleri'ne sirtlarini
dayayip bu iskencelerini sürdürebilirler. Fakat bu, onlara
insanlik kazandirmaz, insanliklarindan eder ve etmektedir.
Eger siz (diger basörtüsü karsitlari icin söylüyoruz); "esi bas-
örtülü bir cumhurbaskanina hayir" diyorsaniz, bu sizin dikta-
törlügünüzü gösterir. Fakat kimse bu diktatörlüge boyun eg-
mek zorunda degildir. Müslümanlar: "Cumhurbaskani sayin
Sezer'in esinin basi mutlaka örtülü olmalidir" diye bir dayat-
mada bulunmadiklarina göre, laiklik taraftarlari da kendi da-
yatmalarindan vazgecmeliler ve esi basörtülü bir cumhurbas-
kanina "hos geldin" demeliler. Eger demezlerse, bu onlarin
sorunudur. Millî Irade, onlarin zorbaliklarina itaat etmek zo-
runda degildir. Öyle ise hepimiz: "Demokratik ilkelere evet"
demeli, diktatörik dayatmalari da bertaraf etmeliyiz. Eger
günün birinde CHP iktidara gelirse, o da "esi basörtüsüz"
bir cumhurbaskani secebilir. Buna da Müslümanlar, "hayir"
diyemez. O halde diktatörik ilkelerin degil, demokratik il-
kelerin geregine uyalim. Baris da bu uymadadir.

Selamlar...

Zaman: Yeni Cag'in yedisi, Agustos basi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Cevaplama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

M U H A L E F E T E M E K T U P

(Gecmiste yayinlanmis bir mektup.)


M U H A L E F E T E M E K T U P

hayra engel olanlari sevmiyen Allahin adiyla


Sayin Deniz Baykal,

Basörtüsü meselesi, "sunî bir gündem" degil, "acilen
cözülmesi gereken bir sorun"dur. "Sunî gündem yarat-
mayin", "laiklikle oynamayin", "kutsallari âlet etme-
yin" diyenler, o dedikleri yerine önce bu sorunu cöz-
sünler veya cözülmesine yardim etsinler. O sözler, bu
milletin derdine deva degil, zehir oluyor, gerginlik
yaratiyor. Cünkü o cözülmemis ve cözülmesi engellenen
sorun altinda on yildan beri onbinlerce kadinimiz ve
onlarin derdinden etkilenen milyonlarca insanimiz aci
ve iskence cekiyor. Iskence ceken varsa, "iskence e-
denler" var demektir. Onlar da, bu sorunu cözmeyenler
ve cözülmesine engel olanlardir. Iskenceci olmaktan
kurtulmak isteyenler, o sözler yerine, "sorununuzu cö-
zecegiz" veya "cözülmesine yardimci olacagiz" desin-
ler. Iste ancak bu sözler o iskence ceken insanlari
rahatlatir. Ama siz ne yapiyorsunuz?

O sorunun cözülmesine engel olanlar veya cözmekten ka-
canlar, o kadinlara kötülük etmekte olduklarini iyi
bilsinler. Burada, bir kisim insanlarin bir kisim in-
sanlara zulmü vardir. Bu dünyada ceza görmeyen zulüm-
ler, ötedünyada mutlaka ceza görecektir. Fakat bizim
dilegimiz, zulümler bu dünyada da karsilik görsün, za-
limler cezalandirilsin. Gerci halkin muhalefetiyle bir
parca cezalandiriliyorlar, fakat bu ceza yeterli olmu-
yor ki, kötülüklerine devam ediyorlar.

Basörtülü kadinlarin sorunlarini cözüp, onlari isken-
ceden kurtarmak, sizin tutacaginiz oructan daha sevap-
lidir. O sorunu cözmeyenler veya engel olanlar ise,
tuttuklari orucun veya yaptiklari diger ibadetlerin
sevabini kaybetmekle birlikte onbinlerce kadinin güna-
hini da yükleniyorlar, zulüm kazaniyorlar. Ne kötü bir
kazanc!

Ama bu kazanci iyilige cevirmek elinizdedir ve vazife-
nizdir. Vazifenizi yapiniz. Unutmayiniz, muhalefet de-
mek, hayirlara engel olmak demek degildir. Muhalefet
demek, kötülüklere engel olmak demektir. Öyle ise, i-
yiliklere engel olmayiniz ve olmamalisiniz. Halkin,
sahte olmayan bir muhalefetten bekledigi budur.

Biz de, Kur'anli milletin mânevî sözcüleri olarak siz-
den gercekci bir muhalefet bekliyoruz.

Ve... Basörtüsü yasagi yüzünden zarar gören kadinlari-
miz, "ezilen" kadinlardir. Sizi, "ezenler"in yaninda
degil, "ezilenler"in yaninda görmek istiyoruz.

ALLAH IYILERIN DOSTU KÖTÜLERIN DÜSMANIDIR!

GÖNDEREN
AVRUPA KUR'ANISTLERI
* * *

MUHALEFET İÇİN BİR FIRSAT

(Gecmiste yayinlanmis bir bildiri.)

MUHALEFET ICIN BIR FIRSAT

iyilikcileri seven Allahin adiyla


EKMEKSIZ YA$ANMAZ.
AMA HÜRRIYETSIZ EKMEK DE KARIN DOYURMAZ.
(Kur'anist Atasözleri)

Siz ekmek bulana kadar, özgürlükleri elinden alinmis
olanlar, ekmeksizlikten önce özgürlüksüzlükten ölür.
Bu ölümlerin suclusu da,özgürlükleri gasbedenler olur.
Bunun icin basörtüsü sorununun cözülmesini engelleyen-
ler, suc islemekte ve zulüm kazanmaktadir. Bu konuda
Muhalefet, Iktidar'in elini kolunu baglamistir. Muha-
lefet, "bu sorun hemen cözülsün" deyip, o bagi cözme-
dikce, kendini "sucluluk" ve "zalimlik"ten arindirmis
olmaz. Muhalefet'ten, acil bir arinma bekliyoruz.

Zaman, günahlarindan arinmayanlarin aleyhine isler. Bu
da, suclulara ötedünyada azap kazandirir. Dünyada ka-
zanacaklari ise sadece nefrettir. Sevgi kazanmak iste-
yenler kendini arindirsin. Sorunlarin cözülmesine en-
gel olmasin. Insanlik bunu gerektiriyor. Muhalefet, bu
insanlasma firsatini kacirmamalidir.

Not: Eger Muhalefet basörtüsü sorununun cözümüne okey
verirse, belki kendi tarafindan yüzde yirminin sevgi-
sini kaybeder. Ama öte yandan milletin yüzde sekseni-
nin sevgisini kazanir. Yüzde yirmiyi kaybedip, yüzde
sekseni kazanan elbette kayipta degil, kazanctadir.
Muhalefet bu kazanci kacirmamalidir. Bu kazanci kaci-
ranlar ve o sorun'un cözümüne engel olanlar ancak gü-
nahlarini artirmis olurlar. Zaman ise, günahlardan a-
rinma zamanidir. Günahlarindan arinmamis olanlar nasil
bayram yapacaklardir, merak ediyoruz!

UNUTMAYALIM: HÜRRIYETSIZ EKMEK KARIN DOYURMAZ!

Günahlarindan arinanlarin Ramazan Bayrami kutlu olsun.

YAYINLAYAN
AVRUPA KUR'ANISTLERI
* * *

MHP VE CHP ÇETECiLERE BORÇLU MU?

(Bu bildiri, 2007 yilinda yayinlandi.)

MHP VE CHP CETECiLERE BORCLU MU?

gizlileri ortaya cikaran ALLAHin adiyla

CHP lideri: "Bizi Abdullah Gül'ün esinin basörtüsü degil,
Gül'ün kafasinin icindekiler ilgilendirir" diyerek, A. Gül'ün
"seriatci" oldugunu ve rejim icin "büyük bir tehlike" arzet-
tigini, dolayisiyla cumhurbaskanligina cikmasinin engellen-
mesinin "cok dogru" birsey oldugunu ima etmesi karsisin-
da AKP lideri de: "CHP ve MHP iktidara geldiklerinde
Türkiye'yi Rusya'nin usagi yapacaklar, hazineyi de ceteci
ve hortumculara paylastiracaklar. Kafalarinin icinde bun-
dan baska birsey yok. Cünkü cetecilere, iktidara getirilme
borclari olacak" diyerek bir "zihin okumasi" yapsa, egrilik
mi yapmis olur?

Zira bu zihin okumanin icindekileri kanitlayacak emareler
de yok degil! Cünkü AKP'yi karalayarak CHP ve MHP'yi
iktidara getirecek eylemler yapan ceteciler, CHP ve MHP
iktidara geldiklerinde "hizmetimizin karsiligini istiyoruz" di-
yebilirler. CHP ve MHP de (eger bir isbirligine girismisler-
se) onlarin hizmetlerinin karsiligini ödemek zorunda kalabi-
lir.

AKP'yi devirmek icin yapildigi gayet acik olan (bir rahip,
bir Ermeni gazeteci, bir danistay hâkimi ve bir misyonerin
katledilmesi) eylemlerini ceteciler acaba hangi parti icin
yapti? MHP icin mi, CHP icin mi? Yoksa her ikisi icin mi?
Yoksa bu eylemleri yaptiran bizzat CHP ve MHP'liler miy-
di? Yoksa "isbatlanamaz" diye bu sualleri sormamali miyiz?
Demek CHP'liler, AKP'liler hakkindaki haksizca ve zalim-
ce "zihin okumalari" ndan vazgecmeliler. Yoksa MHP ve
CHP'nin laikci ve ulusalci cetelerle olan (simdilik tam bilin-
meyen) irtibati hakkindaki (günün birinde cetecilerin konus-
masiyla ortaya cikacak dosyalari) bir desilmeye basladigin-
da bütün pislikleri ortaya dökülebilir.

TSK ile irtibati ortaya cikan bazi cetecilerin, MHP ve CHP
ile de irtibatlari haydi haydi bulunabilir. Tabi bunlar da an-
cak yakalanan cetecilerin konusmasi veya konusturulma-
siyla ortaya cikar. Cetecilerin MHP ve CHP ile bir irtibat-
larinin olmamasi pek mümkün olabilir mi? Cünkü bir Erme-
ni gazeteci, bir Rahip, bir Danistay Hâkimi ve bir Misyoner
herhalde bosuna öldürülmedi. Bütün bu cinayetler, (büyük
ve acik bir ihtimalle) AKP'nin devrilip CHP ve MHP'nin
iktidara gelebilmesi icindi. Yoksa o masumlar bir hic ugru-
na mi öldürüldü?

Bundan sonra secim sürecini etkilemek icin patlatilacak
her bomba, islenilecek her suikast ve cinayet ve secimleri
sabote etme girisimleri, MHP ve CHP'nin, bir de TSK'da-
ki laikci ve ulusalci askerlerin üzerine gidecektir. Cünkü
AKP'yi devirip iktidari ele gecirmeyi isteyen en cok onlar-
dir. O halde laikci ve ulusalci "vatanseverler" uslu dursunlar.
"Vatani kurtaralim" derken, onu bir felâketin esigine getir-
mesinler, milleti bölmesinler, "bölücü" ve "yikici" olmasinlar.
Laikci ve ulusalci ceteler iyi bilsinler ki, bu vatan (Türkiye)
sadece onlarin vatani degil. Bu vatan, Kürd'ün de vatani-
dir, Ermeni'nin de vatanidir, Laz'in da vatanidir, Müslüman'
in da vatanidir. O halde neyi kimden kurtariyorsunuz? On-
larin da onayini aldiniz mi? Eger bu vatana iyilik etmek ve
gercek bir "vatansever" olmak istiyorsaniz önce icine düs-
tügünüz (veya düsürüldügünüz) paranoyadan kurtulunuz.
Cünkü bu milletin bir devleti ve ordusu vardir. Gerekeni
onlar yaparlar. Sizin e$kiyaliginiza ihtiyac yoktur! Bunu
kabul etmek zorundasiniz. Zira sizin ceteciliginiz, anti-cete-
ciligi dogurur. Bu, "vatani bölmek" degil midir? Bu mu sizin
"vatansever"liginiz?

Iktidari ele gecirmek isteyenler milleti ve gencligi öyle ze-
hirlemisler ki, insanin akli duruyor! Güya AKP vatani sa-
tacakmis veya bölecekmis! "Hani bunun delili nerde" diye
sorsaniz, cevap veremezler. Türkiye'de mülk edinen bir
yabanci, satin aldigi mülkü hic yurt disina götürebilir mi?
Veya satin aldigi topraklarda bir Alman veya Amerikan
imparatorlugu kurabilir mi? Veya o topraklari yabanci bir
ülke ilân edebilir mi? Türkiye böyle bir seye hic izin verir
mi? Türk Devleti bu tür girisimleri engellemekten aciz midir
veya onlarin elindeki mülkü istedigi zaman tekrar geri alma-
ya kudreti yok mudur ki, "vatanin elden gittigi" veya "AKP'
nin Türkiye'yi sattigi" iddia edilebiliyor? Yuh olsun, sizin ca-
navar politikaciliginiza! Bin kere yuh olsun!

Bu aldatma ve alcakliklara son verilmelidir. Iktidar iste-
yenler, hakederek ve halka götürecekleri bir iyilikleri var-
sa iktidara gelmelidirler. Yoksa cinayet ve aldatma ve al-
cakliklarla degil! Millete götürecekleri bir iyilikleri bulun-
mayanlar, iktidara talip olmamalidirlar.

MHP ve CHP'liler Türkiye'yi coktan bölmeye baslamis-
lar. Bunlar daha muhalefetteyken veya daha muhalefet bile
olmamisken bu kadarini yapabilirlerse, iktidara geldiklerin-
de acaba neler yapmazlar! Türkiyeli secmenler bu noktala-
ri cok iyi düsünmelidirler.

CHP lideri, secimlerde partisini "millî lig oyuncusu" olarak
gösteriyor. Yani "AKP yabanci oyuncu"dur demek istiyor.
Yani acikca irkcilik ve ayrimcilik yapiyor. MHP ile esitlen-
mis oldugunu nasil da isbatliyor! Böyle irkci bir partinin ik-
tidari ve koalisyonu Türkiye'ye nasil hayir getirebilir?

AKP liderini Türkiye'nin gelecegi icin "tehlike" olarak gös-
teren CHP lideri, acaba kendisi ne kadar teminattir ve Tür-
kiye'nin gelecegi icin bir "tehdit" olusturmadigi nereden mâ-
lûmdur? Darbeseverciliklerinden mi, yoksa irkcilik ve laik-
ciliklerinden mi? Bunlarin olumlu ve tatmin edici cevabini
almadan CHP'ye yönelecek olanlar cok büyük hata ederler.
Sormak gerekiyor: CHP lideri secim sonuclarinda yenilgi
alirsa, acaba bunu hazmedebilecek mi? Yoksa darbe dâ-
vetiyesi mi cikaracak? Bunu millete önceden aciklasa da
herkes CHP'nin, Türkiye'nin gelecegi icin ne kadar teminat
veya ne kadar felâket oldugunu anlasa!

CHP ve MHP liderlerinin ne kadar hazimli olduklarini secim-
lerden sonra görecegiz. Bakalim AKP'nin kazanmasini haz-
medebilecekler mi? Demokrasiye boyun egebilecekler mi?
AKP'yle bir derdi olanlar, hesaplasmasini secim arenasi ve
sandiginda yapmalidirlar. Cumhuriyet'in Kitabi'nda "darbe-
cilik" yoktur. Iktidar isteyenler, kendilerini halk cogunluguna
kabul ettirirler, iktidari hak ederler. Kendilerini halk cogun-
luguna begendiremeyenlerin iktidara haklari yoktur. Darbe-
lerin destegiyle iktidari ele gecirmek ise, "Cumhuriyet Er-
kekligi"ne yakismaz. CHP'liler "erkek" olmayi bilmelidirler.
Yoksa, siyasetten cekilmelidirler. Cumhuriyet'i gercekten
sevenler, iktidara sahip olmak icin namert yollara basvur-
mazlar.

Gelmisiniz ve gecmisiniz gösteriyor ki, hem irkcisiniz, hem
darbe saksakcisi! Lütfen, secimlere girip bir yenilgiye ug-
ramadan önce istifa ediniz ki, erkekliginizi görelim!

"Laikligin tehlikede oldugu"nu iddia ediyorsunuz. Laikligin
tehlikede olmadigini isbatlamak icin millet Islâmiyeti ya$a-
maktan mi vazgecsin, yoksa "ne olur, isterseniz Islâmiyeti
de yasaklayin" diye size yalvarista mi bulunsunlar? Böyle-
ce laikligin tehlikede olmadigini kanitlamis olurlar mi acaba?
Yoksa, bu da mi yetmez?

Millet, elbette bu suallere tatmin edici bir cevap bekleye-
cektir ve bekliyor...

Siyaset yapmak isteyenler, bu millete güvenmeli ve ona gü-
ven vermelidirler. Darbelerden ve politika yamyamliklarin-
dan medet ummamalidirlar. Milletin derdine care olamaya-
cak olanlar da, onlarin basina gecmekten uzak durmalidir-
lar. Biz, "Türkiyelilerin derdine careyiz" diyenler de, yöne-
time buyursunlar!

Not: MHP ve CHP'nin cetecilerle bir iliskisi oldugu iddi-
asi bir iftira degil, sadece bir "süphe"dir. Eger asli yoksa,
bu süpheleri izale etmek de MHP ve CHP'lilerin görevidir.

Not 2: Bir ayagi AKP'de bir ayagi CHP'de olanlar, tesek-
kürlerini kimden iyilik görüyorlarsa, ona yapmalidirlar. Ni-
metin tesekkürünü, Tanri yerine tesekkürden anlamaz aga-
ca yapan bir tanritanimaz gibi olmamalilar. Hadi onlar Tan-
ri'yi bilmedikleri icin böyle yapiyorlar. Eger cebi AKP'de
gönlü CHP'de olan secmenler bile bile bir tanritanimaz gibi
hareket ederlerse, acikca "nankörlük" yapmis olmazlar mi?
Bu da, "iyi ahlâk" olabilir mi? Elbette olmaz! Öyleyse? CHP
liderinin sizi ahlâksizliga dâvet etmesini kabul etmemelisi-
niz. Cünkü ahlâksizliga itaat edilmez.

Zaman: Yeni Cag'in yedisi, Temmuz'un ücüncü haftasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Sorgulama.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

DİNDARLARDAN CHP'LI LAIKLERE MEKTUP

(Bu bildiri, 2007 yilinda yayinlandi.)

DINDARLARDAN CHP'LI LAIKLERE MEKTUP

Sayin CHP'liler ve kendilerinden baskalarini laik görmeyen
laikler ve kendilerini Türkiye'nin "tek sahibi" kabul edenler,

Eger secilirse, cumhurbaskanligi makamina oturacak olan,
Sn. A. Gül'ün e$i degil, kendisi olacaktir. Cumhurbaskani
adayi Abdullah Gül'ün e$inin basörtülü olmasi, Türkiye'nin
"Müslüman bir ülke" olmasinin dogalligindandir. Böyle bir
ülkede kimseye "dinini dindarligini birak da, kamusal ve si-
yasal alana öyle gel" denemez.

A. Gül'ün adayligini kabul etmediginiz takdirde, "kamusal ve
siyasal alanda Müslümanlarin varligini kabul etmiyoruz" de-
mis olacaksiniz. Bu ise apacik irkcilik ve ayrimcilik demektir.
Bu da, sizin "halkcilik"inizi ve "insancil"liginizi sifira indirir. Bu
inis de, sizin o sahip oldugunuzu iddia ettiginiz degerlerin sor-
gulanmasini gerektirecektir.

Gül'e vereceginiz cevap: "Türkiye'de dindar Müslümanlarin
varligini kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz"un cevabi
olacaktir. Bütün Müslümanlari "radikal dinci" sayarak veya
"gelecekte olabilir" kabul ederek bir yere varamazsiniz.

Türk Milleti'nin bir kismini "öteki" ve "tehlikeli" görerek ve
onlarin demokratik haklarini hice sayarak Türkiye'ye yapa-
bileceginiz bir iyilik yoktur. Eger bir iyilik yapmak istiyorsa-
niz, Sn. Gül'ün adayligina "evet" dersiniz. Ama "hayir" der-
seniz, sadece "demokratik hak"kinizi kullanmis olacaksiniz.
Ama herkes, sizin "ne kadar halkci" oldugunuzu ve gercek
kimliginizi de görmüs olacaktir! Ve bir daha "biz halkciyiz"
diyemeyeceksiniz.

Türkiye'nin, "iyilikci laik-demokratlar"a ihtiyaci oldugunu
ve "hayir"larinizin Türkiye'nin hizini kesmekten baska bir
i$e yaramayacagini bilmenizi ve unutmayacaginizi umud
ediyor ve artik "Müslüman Halk'in varligini da kabul ediyo-
ruz" diyeceginiz günler gelmis olsun diyoruz.

Not: "Biz de Müslümaniz" derseniz, biz de sorariz: "Bu ne
bicim Müslümanlik!"

Not 2: A. Gül'ün adayligina "evet" demediginiz takdirde
$u sualin cevabina simdiden bir yanit hazirlamalisiniz.
"Yeni secimlerin sonucu Sn. Erdogani Cumhurbaskanligi-
na cikarirsa ne yapacaksiniz?"

Not 3: ILIMLI Gül'e "evet" demeyenler, radikal "dikenler"
e evet demis olurlar. Bu ölcü Avrupalilar icin de gecerlidir.

Not 4: Bu mektup bütün CHP'li milletvekillerine iletilmelidir.

Not 5: Iran Yönetimi'ne sesleniyoruz: Ba$ini iyi örtmeyen
kadinlarin sürgün edilmesi bir zorbaliktir. Cünkü zorla Müs-
lümanlik olmaz. Islâmiyet'i bir "zorbalik dini" haline getirmeye
de hakkiniz yoktur. Bu haksizliga derhal son vermeniz, Islâ-
miyet'in geregidir. Dâvet etmeye hakkiniz var, fakat zorlama-
ya hakkiniz yoktur. Bu haksizliga son vermek, insanlik ve
müslümanlik görevinizdir.

Zaman: Yeni Cag'in yedisi, Nisan'in son haftasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Dâvet.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

DENİZ BAYKAL'A AÇIK MEKTUP

(Bu bildiri, 2007 yilinda yayinlandi.)

DENIZ BAYKAL'A ACIK MEKTUP

egrileri dogrultan ALLAHin adiyla

Sayin Deniz Baykal,

Temmuz secimindeki yenilgi ve basarisizliginizin sucunu i-
mam, tarikat ve dinî cemaatlerin üzerine yikmissiniz. Abdul-
lah Gül'ün cumhurbaskanligi adayligi konusunda ise, "uzlas-
ma olmazsa, catisma cikar" demektesiniz. Bu suclamalari-
niz ve tehditleriniz de bize, savunma ve cevaplama hakki
vermektedir.

Secimlerde imamlar, cemaatler ve tarikatlar AKP'yi des-
teklemis olabilirler. Fakat sizin burada sormaniz gereken
soru: "Bunlar nicin CHP'yi desteklemedi?" olmaliydi. Ama
siz bunun cevabini zaten biliyor ve sucun da kendinizde
yattigini görüyorsunuzdur. Eger görmüyorsaniz, parti bas-
kanliginda bulunmaniz büyük bir hatadir. Bu hatayi gören-
ler ve bilenler herhalde gerekeni yapacaklardir.

Hatalarini görmek ve düzeltmek isteyenlere $u gercekleri
bildirmemiz gerekiyor:

CHP'liler, AKP'ye destek veren cemaatleri görürken, ken-
dilerine arka cikan gayri dinî cemaatleri de görmelidirler.
Yani emekli ve emeksiz askerler, "vatansever" ve sevmez
C'ler, DISK ve Atatürk cemaatleri, büyük gazetelerin ba$
ve büyük imamlari (pardon yazarlari) ve onlarin cemaat re-
isligi yapmalari ve ABD'li düsünce kuruluslari da size des-
tek vermedi mi? Verdi, ama güc ve sayilari yetmedi degil
mi?

Dinsel cemaat ve tarikatlarin oylarini siz de alabilirdiniz. Fa-
kat bunun icin cok degismeniz gerekiyor. Bu degisim olma-
dan onlardan oy almaniz mümkün olmayacaktir. Cünkü siz,
zengin ve seckin kesimle barisiksiniz, ama halk ve cumhur-
la barisik degilsiniz. Bu baris gerceklesmedikce de iktidar
olmaniz hayal olacaktir. Simdi siz; Cumhuriyet Halk Partisi
degil, Zenginler ve Seckinler Partisi'siniz. Ne zaman ZSP'
den gercek bir CHP'ye dönüsürseniz, o zaman halk cogun-
lugunun oylarini alabilirsiniz.

Sayin Deniz Baykal,

"Uzlasma olmazsa, catisma cikar" sözünden neyi kastedi-
yorsunuz? Yoksa bu bir tehdit mi? Yoksa yüzde kirkyedi-
lik halka karsi savas mi acacaksiniz? TSK'yi da bunun icin
mi kullanacaksiniz? Ordunuzu ve silahlarinizi hazirladiniz
mi? Catismaya hazir misiniz? Keske bu kaba ve ucuz teh-
ditlerden vazgecebilseniz, millet iradesiyle barisabilseniz...

TSK'daki laikci dostlariniz, 22 Temmuz sonuclarindan ge-
reken cevabi aldilar. Artik sizin pesinize takilip millet irade-
sine karsi savas acamazlar. Yani sirtinizi askere dayamak-
tan vazgecmek zorundasiniz. Bu da size, kendi gücünüz
kadar laf etme imkâni verir. Yani yeni tehditlerle demokra-
siyi esir alma cabalarina son vermelisiniz.

Madem uzlasma istiyorsunuz, halkin yüzde kirkyedilik uz-
lasma elini nicin tutmuyorsunuz, bu eli nicin kabul etmiyor-
sunuz? Halkin A. Gül'ün adayligina evet diyen demokratik
tercihini reddetmenizin ve "A. Gül cekilmezse ihtilâl yaptiri-
riz" demenizin bir dayatma ve diktatörlük ve zorbalik ola-
cagini bilmiyor musunuz? Yoksa bu tehditlerle mi ayakta
kalmayi düsünüyorsunuz?

Dolayli olarak "A. Gül ve benzerleri olmasin, yoksa catis-
ma cikaririz" diyorsunuz. Buna "uzlasma" degil, apacik "da-
yatma" ve "zorbalik" denir, siz de biliyorsunuz. Fakat sizin
dayatma ve zorbaliklariniza da itaat edilemeyecegini, de-
mokratik ilkeler neyi gerektiriyorsa onlarin yerine getirile-
cegini de iyi bilmelisiniz.

Eger A. Gül'ü begenmiyorsaniz, siz de bir aday gösterin.
Hangisi en cok oyu alirsa, o cumhurbaskani olsun. Demok-
ratik yol budur. Eger bunu reddederseniz, demektir ki siz
diktatörlükten baska birsey istemiyorsunuz! Sizin bu istek-
sizliginize ise yalniz yüzde kirkyedi degil, sizin yüzde yirmi-
niz de itaat etmeyecektir. Bu itaatsizlik de dogru bir isyan-
dir.

Zayif insan iktidarini göstermek icin yikicilik taraftari olur-
mus. Siz de, "bizim dedigimiz olmazsa, catisma cikaririz"
deyip, yikiciliga meylediyorsunuz. Ama sizin icin dogru o-
lan, yapiciliga meyletmektir. Eger yapiciliga meylederse-
niz, hic olmazsa hatalarinizi örtmüs olursunuz. Bu da, (ha-
talarinizi düzeltme yoluyla) sizin puanlarinizi artirir. Bu da,
sizi iktidara götürür. Öyle ise ters istikamette gitmekteki
inadiniza son vermeli degil misiniz? Tabii, eger CHP'nizin
hayatta kalmasini istiyorsaniz.

Secimlerden önce AKP icin bir cehennem cukuru kazdiniz.
Ama bu cukura düsen kendiniz oldunuz. Biliyorsunuz, bu
cukurda kalmaktan kil payi kurtuldunuz. Simdi tekrar yeni
bir kuyu kazmaya cabaliyorsunuz. Dikkat ediniz! Bu sefer
düseceginiz yerden sonsuza dek cikamayabilirsiniz. Akliniz
varsa, Türk Silahli Kuvvetleri'ni karanlik emellerinize âlet
etme düsüncenizden vazgecer, kuyu kazmaya son verirsi-
niz.

Öyle ise: Sizin dediginiz degil, bizim dedigimiz degil;
demokratik ilkeler neyi gerektiriyorsa, o olacaktir!

Not: Biz (yani halk ve aydinlar ve dindarlar olarak) "illâ A.
Gül cumhurbaskani olsun" diye bir dayatmada bulunmuyo-
ruz ve bulunamayiz. AKP camiasi ve lideri, kimi uygun gö-
rürse, onu aday secer ve sectirebilir. Bu konuda karar, A-
KP'lilerin ve liderinindir. Eger A. Gül cumhurbaskani seci-
lirse, onun esinin basörtüsü, demokrasinin bayragi olarak
yükselecek ve dalgalanacaktir. Buna karsi cikanlar ise, dik-
tatörlüklerinin resmini aciga vurmus ve cikarmis olacaklar-
dir. Fakat bu resmi kimse görmek istemiyor; bu da iyi bi-
linmelidir.

Zaman: Yeni Cag'in yedisi, Agustos ba$i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Savunma.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Sayın Cumhurbaskanı A.Necdet Sezer,

(Bu bildiri, 2002 yilinda yayinlandi.)

haksizliktan hoslanmayan Rabbin adiyla

Sayin Cumhurbaskani A.Necdet Sezer,

Dini kamusal alandan dislamaya hakkiniz yoktur. Böyle
bir hakki size ne Allah vermistir ne de millet! Mille-
tin inancsal hak ve hürriyetlerini gasbeden bir anaya-
sa, anayasa olamaz. Yapacaginiz en dogru is, böyle bir
anayasayi korumak degil, onu derhal degistirtmek ve
düzelttirmektir.

Eger o sarfettiginiz sözler yerine: "Dindar milletin
hak ve özgürlüklerine tecavüz eden anayasal maddelerin
degismesi ve bosluklarin doldurulmasi gerekir" demis
olsaydiniz, hakka ve adalete uygun bir hareket olurdu.

Allah, laikligi kendi keyf ve kafalarina göre ayarla-
yarak dindarlarin hak ve hürriyetlerini gasbedenlerin
karilarinin baslarini kele cevirse ve onlar da örtün-
mek zorunda kalsalar, o beyler ve agalar dindar kadin-
lara uyguladiklari zulüm ve zorbaligi acaba kendi ka-
rilarina da uygulamaya devam ederler mi? "Karilarimi-
zin basi kel olsa da kamu alanina basörtüsüyle gire-
mezler" derler mi? Onlari kamu alaninda kel olarak do-
lastirmaya mecbur ederler mi?

Sözleriniz, dindar milletin hak ve özgürlüklerine bir
tecavüzdür. Tecavüz ise suc'tur, cezalandirilmasi ge-
rekir. Bu gerek yerine getirilmedikce ve o tecavüzler
son bulmadikca basörtüsü sorunu kapanmis olmaz ve ka-
panmamistir. Sorunlar, zulüm ve haksizlikla degil, Hak
ve Adalet'in geregini yerine getirmekle kapanir. Gas-
bedilen milletin hakkini iade ettiriniz. Unutmayiniz,
insanî hukuk üstünde "Ilâhî HAKK" vardir. Dedeniz Os-
manlilar bu Hakki gözetiyorlardi.

Eger adaletiniz varsa, basiaciklik da bir din ve i-
nanctir; öyleyse basiacik kadinlari da kamu alanina
sokmayin. Yapabilir misiniz? Eger yaparsaniz size ne
denir? O halde haksizliga son verdiriniz!

Sizin laiklik anlayisiniz, Allah'in verdigi hak ve öz-
gürlüklerin üstüne cikamaz. Cikarsa, zulüm dogar: Za-
lim olursunuz, sayin Cumhurbaskani, zalim olursunuz!

Cumhuriyet'in temel ilkeleri, dindar millete zulüm et-
mek midir? Deforme edilmis bir laiklik anlayisini bu
millete ve dindarlarina daha ne vakte kadar dayatacak-
siniz? Buna ne hakkiniz var? Böyle bir hakki size ne
millet vermistir, ne de Allah!

Milletin hak ve özgürlüklerine tecavüz eden ve etti-
renlere saygimiz yoktur.

Zaman: 58. Hükümet'in ilk ayi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Hak ve Adalet.
Boyut: Kur'anizm.
YAYINLAYAN
AVRUPA KUR'ANISTLERI
* * *

"ASKER KIZAR" NE DEMEKTİR?

(Bu bildiri, 2007 yilinda yayinlandi.)

"ASKER KIZAR" NE DEMEKTIR?

Cumhurbaskanligi icin Abdullah Gül'ün aday gösterilmesi
veya gösterilecek olmasi karsisinda "asker korkusu"na da-
yanilarak Gül'ün adayliginin önlenebilmesi icin tereddütler
üretilmektedir. Yani "A. Gül cumhurbaskani olursa; asker
kizar, bürokrasi rahatsiz olur ve sonucta kriz cikar" denil-
mektedir.

Burada hemen sormaliyiz: "Asker nicin kizar"mis?

"Askerin kizacagi"ni kabullenmek, daha ilk basta askerî
bir yönetimi veya onun yönetime ortakligini kabullenmek
demektir. Bu kabullenme ise, demokrasi olamaz ve bunu
derhal reddetmek zorundayiz.

Asker, devlet ve hükûmet üzerinde bir makam ve mevkide
mi bulunuyor ki, onun kizmasi söz konusu olabilsin! Madem
asker, devlet ve hükûmetin üstünde degil, altinda olan bir
makamda ve "vatanin koruyucusu" mevkiindedir; o halde
üsttekilerin alttakilerden korkup cekinmesi veya üsttekileri
alttakilerle korkutmanin ne anlami olabilir!?

Madem Türkiye padisahlikla degil, cumhuriyetle yönetiliyor,
o halde askeri, padisahlik makamina cikartir vaziyetlerden
de uzak durmaliyiz.

Eger asker kendini devlet ve hükûmet üzerine cikarirsa,
haddini a$mis olur. Bu a$ma ise, ona itaat etmeyi ve önün-
de elpence divan durmayi degil, cezalandirilmayi gerektirir.
Bazi laikci askerler basörtüsünden veya onun kamusal alana
sokulmasindan hoslanmayabilirler. Ama bu hosnutsuzluk,
onlarin devlet görüsü degil, ancak sahsî görüsü olarak kala-
bilir. Sahsî görüslere de itaat söz konusu degildir. Cünkü
devletin görüsü "Anayasa"dir. Anayasa'da "cumhurbaskani-
nin esi basörtülü olamaz" diye bir hüküm veya madde yok-
tur. Yok olan fakat var kabul edilmek istenen bir hüküm-
den dolayi nicin kriz ciksin? Kriz cikaranlar ve cikartmak
isteyenler Türkiye'ye kötülük yapmis olmazlar mi ve olmu-
yor mu?

Demek kriz cikaranlar ve cikartmak isteyenler, demokratik
sonuclari hazmedemeyenlerdir. Fakat gercekten Türkiye'
nin iyiligini isteyenler, demokrasinin ortaya cikardigi sonuc-
lari hazmederler. Ve kriz cikarmak ve üretmekten de uzak
dururlar.

Kadinlarin basörtüsü, Türkiye'nin yok edilemez (ve yok e-
dilmesi de gerekmeyen) bir gercegidir. A. Gül'ün esinin bas-
örtüsü yüzünden kriz cikarmak isteyenler bu gercekleri ka-
bul etmek zorundadirlar.

Henüz vazifesinden ayrilmamis olan cumhurbaskani A.
Necdet Sezer'in esi basörtüsüzdür. AKP milletvekilleri:
"Bu kadinin basi nicin örtülü degil" diye bir sorun cikardilar
mi? Cikarmadilar! Onlar bunu hazmetmeyi bildiler. Simdi
hazmetme sirasi (demokrasinin hakki olarak) AKP karsit-
larindadir.

CHP'liler A. Gül'e "hayir" diyebilirler. Bu da demokrasinin
geregidir. Ama CHP'liler hayir diyor diye veya bazi laikci
asker ve bürokratlar rahatsiz olur diye cogunlugun kabul
ettigi bir kimsenin seciminden vazgecilemez. Madem halk
cogunlugu A. Gül'e "evet" demistir, o halde "kriz cikacagi"
ndan korkmanin da bir anlami olamaz ve kalamaz.

A. Gül'ün adayligindan korkulmamali ve rahatsiz olunma-
malidir. Cünkü A. Gül o makama cikarsa, orada ebediyen
kalmayacaktir. 4 veya 7 sene sonra oraya baska biri gele-
cektir. O zaman da halk isterse, oraya esi basörtüsüz bir
kimseyi getirir. Basörtüsü ise, Türkiye kadinlarinin yaridan
fazlasinin kullandigi bir aractir. Bu aracin bir dinî yönü var-
dir, bir de dinî olmayan yönü vardir. Eger siz bu araca düs-
manlik ederseniz, Türkiye kadinlarinin yaridan fazlasina
düsmanlik etmis olacaksiniz. Bu da demokrasi anlayisiyla
ve insanlikla bagdasamaz. Demek, laikciler kendilerini
"insanliga" dâvet etmelidirler. Bu dâveti bizim yapmamiza
gerek yoktur.

Askerin, bürokratlarin ve muhalefetin, esi basörtülü bir cum-
hurbaskanina hayir deme haklari vardir. Ama kriz cikarma-
ya haklari yoktur. Kriz cikaranlar, Türkiye'ye kötülük etmis;
kriz cikarmaktan uzak duranlar ise, demokrasiye hizmet
etmis olacaklardir.

Eger asker demokrasinin arkasinda durursa, ona karsi düs-
manlik söz konusu olmaz. Fakat bunun aksine fasist ve dar-
beci bir tavir sergilerse, buna da tepki göstermek boynumu-
zun borcu olur. Ama biz inaniyoruz ki, Türk Askeri bir kac
kücük akilli ve ideoloji perest gazetecinin pesinden gidecek
kadar akilsiz degildir.

Türkiye'nin ve milletinin iyiligini isteyenler, bütün tavizi karsi
taraftan beklemezler. Kendileri de tavizkâr olurlar. Bir cum-
hurbaskaninin esinin basörtülü olmasi, ne demokrasiye, ne
laiklige, ne hürriyete ve ne de cumhuriyete aykiridir. Madem
aykiri degildir, bu degerlerin hakki verilmelidir, gasbedilme-
melidir.

Cünkü Türkiye'de demokrasi, (halk cogunluguyla) esi basör-
tülü bir cumhurbaskanina "evet" diyor. Laiklik ise; "devleti
dinsel otoriteyle yönetmeye kalkmazsan, ben de senin dinsel
ya$antina müdâhale etmeye kalkmam" diyor. Hürriyet ise;
"ne sen bana zarar ver, ne de ben sana zarar vereyim" diyor.
Cumhuriyet de; "Türkiye, padisahlikla yönetilemeyecegi gibi,
askerî vesayetle de yönetilemez" diyor. Bize de: "Dogru söy-
ledin ey Demokrasi, Laiklik, Hürriyet ve Cumhuriyet" demek
kaliyor ve "kisaca" deyip, noktaliyoruz:

A. Gül'ün esinin basörtülü olmasi nedeniyle kriz cikaracak
olanlar, Türkiye'ye kötülük etmis olacaklardir. "Hainlik"le
damgalanmak istemeyenler, kriz cikarmaktan uzak durma-
lidirlar. Böylece basörtülüleri ve dolayisiyla dinlerini ve din-
darlarini da asagilamaktan kurtulmus olurlar.

AKP de, üzerine yüklenmis olan demokrasi mücâdelesinde
tavizkâr olmamak zorundadir. Aksi halde millî iradeye iha-
net etmis olacak ve halk cogunlugunun destegini kaybede-
rek cezalandirilacaktir.

Not 1: Yeni secilen Millet Meclisi Baskani'na CHP'lilerin
"evet" demesi, "esi basörtülü bir cumhurbaskanina hayir"
demektir. Dolayisiyla CHP lideri sayin Deniz Baykal, "iyi-
lik melegi" falan degildir. CHP lideri ne zaman "A. Gül'ün
adayligina evet" derse, o zaman Deniz Bey'i de bir iyilik
melegi olarak görmeye baslayabiliriz.

Not 2: Vatan Gazetesi'nden Can Atakli Bey: "Asker darbe
yaparsa, ne yaparsiniz" diye sormus. Biz cevap verelim.
Birincisi: Darbeye "hosgeldin" demeyiz.
Ikincisi: Darbeleri darbelemeye yeminliyiz.
Ücüncüsü: Darbe yaptiranlar ve taraftarlari kendilerine de-
mokratik olmayan bir ülke aramak zorunda kalirlar.
Dördüncüsü: Bütün darbeciler (idam kaldirilmis oldugu icin)
ebedî hapse mahkûm olurlar.

Not 3: Eger (muhalefet olarak): "Tek aday göstererek da-
yatmada bulunuyorsunuz" derseniz, bu halde siz de MHP
ve CHP veya disaridan bir aday gösterebilirsiniz. Ama
AKP'lilerin kendi iclerinden iki aday göstermesi dogru ol-
maz. Onlarin adaylari zaten ortadadir. Gösterilecek aday-
lardan hangisi en yüksek oyu alirsa, cumhurbaskanligini o
kazanir. Biz, ortaya cikacak demokratik sonuca (aleyhimi-
ze olsa da) raziyiz. Cünkü bizim icin önemli olan demokra-
sinin kazanmasidir. Siz de buna razi olmalisiniz. Gizli hesap
pesinde oldugumuzu da düsünmemelisiniz. Yani "AKP'liler-
in oy sayisi nasil olsa fazladir" gibi icten pazarlikli degiliz.
Cünkü AKP'liler icinden de sizin adayiniza oy verebilecek
kimselerin cikmasi mümkün ve Gül'ün kaybetmesi de ihti-
mal dahilindedir. Eger bir aday göstermezseniz, "AKP'liler
dayatmada bulunuyor" demekten de vaz gecmelisiniz.

Not 4: Son haberlere göre CHP lideri, A. Gül'ün adayligi-
na, esinin basörtüsünden dolayi degil, gecmisteki günahla-
rindan dolayi karsi cikmakta oldugunu söylemis. Yani A.
Gül'ü, "Türkiye'yi AIHM'ye sikayet ettigi ve rejim aleyhin-
de bazi konusmalar yaptigi" gerekcesiyle "eski günahlar"i
sebebiyle idam etmeye calisiyor!

Eger biz kusursuz ve günahsiz bir aday aramaya kalkarsak,
gecmisi günahsiz ve kusursuz adami nereden bulabiliriz ki!
Kaldi ki, bu, bir cumhurbaskani adayinda aranan birsey de
degildir. O halde, CHP'liler kendi iclerinden veya disaridan
bir aday göstereceklerse gösterirler. Göstermezlerse, bu
saatten sonra AKP'liler CHP liderini dinlemek zorunda de-
gildirler. CHP lideri zaten yeteri kadar kötülük yapmis bu-
lunuyor. Bundan sonra onun yapmasi gerektigi sey, sesini
kismak olacaktir. AKP de, CHP liderinin keyfine göre de-
gil, Anayasa'nin gösterdigi sekilde bir aday gösterecek ve
demokratik ilkelere göre hareket edecektir. Gerisi, seyta-
nin oyununa gelmektir!

Not 5: Vatani ve demokrasiyi korudugu müddetce Asker
dostumuzdur. Fakat demokrasiye zarar verdigi an bu dost-
luk yok olur. Eger Asker, laikligi düsündügü kadar demok-
rasiyi de düsünür ve onu korursa, sorun kalmaz, dostlugu-
muz bozulmaz. Biz dindar demokratlar da, bu dostlugun
bozulmamasindan yanayiz.

DEMOKRATLAR, ASKERIN KIZMASINDAN DEGIL,
DEMOKRASININ KIZMASINDAN KORKARLAR!

Zaman: Yeni Cag'in yedisi, Agustos ortasi.
Mekan: Avrupa.
Makam: Mücadele.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

Samstag, 2. Mai 2009

DİN, AKIL, ÖZGÜR İRADE VE KADER HAKKINDA ATEİST BİR BAYANLA YAPILAN TARTIŞMA

(Yazarimiz Hüseyin Avdic'in, mustafaakyol.org sitesinde
ateist bir bayanla yaptigi tartisma.)

DIN, AKIL, ÖZGÜR IRADE VE KADER HAKKINDA
ATEIST BIR BAYANLA YAPILAN TARTISMA


Nilgün Hanim,

Az akillilar, en akillinin güdümüne girer. Gerekiyorsa,
dindarlar da yönetici olabilir.

Bir yerde zulüm ve saldiri varsa, savunma ve savas da
kacinilmazdir.

Dindarlar yalniz ibadetle ugrasmazlar, dünya ile de
ugrasirlar. Cünkü onlar bir "din robotu" degildirler.

Bir "yaratik" oldugunuzu unutmamalisiniz. Dolayisiyla
"Yaratici"nizi bilmeli ve O'nun emir ve isteklerine göre
ya$amalisiniz. Yani kendi keyfinize göre dünyaya
düzen vermeye hakkiniz yoktur. Öyle ise kendinize
sormalisiniz: "Ben kim oluyorum"?

Hüseyin Avdic

***

Nilgün Hanim,

Tanri isteseydi, meleklere söz gecirdigi gibi, diger
yarattiklarina da sözgecirirdi. Demek ki, istememis!
Istememesinin sebebi, onlari sinamak istemesidir.
Yoksa insanlari da melekler gibi veya bir robot gibi
yaratabilirdi. Iyi ki robot degiliz. Eger robot gibi
yaratilmis olsaydik, siz bir ateist olamayacaktiniz!

Tanri hem bilir, hem de bildirmistir. Bildirisi de Kur'
andir.

Hüseyin Avdic

***

Sayin Nilgün Hanim,

Okuldaki bir ögretmen, sinifindaki ögrencilerin hal ve gidislerine,
tembellik ve caliskanliklarina bakarak hangi ögrencilerin sinifta
kalacagini veya gececegini bilir. Simdi böyle bir ögretmen tem-
bel ögrencilerine yönelip: "Sizler sinifta kalacaksiniz" dese, o
ögrenciler de gercekten sinifta kalsalar, acaba ögretmene:
"Biz senin bilmen yüzünden sinifta kaldik. Senin bilmen,
bizim irademizi köreltti!" veya "senin bilgin olmasaydi
biz sinifimizi mutlaka gecerdik; sinifta kalisimizin tek
sorumlusu sensin!" diyebilirler mi? Derlerse, hakli
cikabilirler mi?

Demek, hersey "felsefe mantigi"ndan ibaret degildir.
O halde "gercekler"i görelim. Gercekleri göremeyen,
"celiski"den kurtulamaz...

H.A

***

Sayin Nilgün Hanim,

Tanri, sizin keyfiniz icin cahil kalamaz. Siz istiyorsunuz ki,
Tanri sizin geleceginizi bilmesin. Ve ancak O'nun bu bilgi-
sizligi sayesinde sizin de özgür iradeye sahip olabileceginizi
düsünüyorsunuz!

Bir ögretmenin, sinifindaki ögrencilerden kimin sinifta kala-
cagini ve kimin sinifi gececegini bilmedigini farzedelim. Ne
degisir ki? Dersine calisan ögrenci yine sinifini gececek,
calismayan ise yine kalacaktir. Demek ögrencinin gelecegini
belirleyen, ögretmenin ögrencinin gelecegini bilip bilmemesi
degil, bilâkis ögrencinin iradesini hangi yönde kullanacagidir.

Tanri karsisinda insan da bu durumdadir. Insan, iradesini
hangi yönde kullanirsa, o sonucu alacaktir. Tanri da insanin
hangi yönü sececegini ve hangi sonucu kazanacagini bilir,
bu bilgiye göre de onun kaderini yazar. Yoksa Tanri ne
yazmissa, insan onu yapmaz. Aksine, insan neyi yapacaksa,
Tanri onu yazmistir, bilmistir.

Eger insanin elinde tek bir secenek olsaydi, o zaman insanin
irade özgürlügünden bahsedemezdik. Bu halde insan ya tüm-
den iyilikci olurdu, ya da tümden kötülükcü olurdu. Tanri da
insanlari tümden ya cennete koyardi, ya da cehenneme atardi.
Simdiki halde ise durum farklidir. Isteyen Tanri'ya inanir cenneti
kazanir, isteyen de O'nu inkâr edip cehennemlik olur. Sizin ko-
lunuzu baglayan yoktur. Ikisinden birisini secmekte özgürsünüz.
Tanri'nin sizin neyi sececeginizi bilmis olmasi, sizin iradenizi
yok etmiyor. Siz $u anda kendi iradenizle inancsizligi sectiniz,
Allah da sizin sectiginiz $eyi yaratmaktadir. Öte tarafta da
sectiginizin sonucuna katlanmak zorundasiniz.

Tanri'nin herseyi önceden bilmesinin bir hikmeti $udur: Önce-
den hesabedilmedik seyler, sonradan kaos yaratmasin. Bir
mimar bir gökdelen in$a ederken, herseyin herseyle olan
irtibatini iyi bilmek ve hesaplamak zorundadir. Bu bilgi ve he-
saplama da "plan" olarak ortaya cikar. Bu plan, o gökdelenin
bir cesit "kaderi" durumundadir. Tanri da kac kisinin cennete
ve kac kisinin cehenneme girecegini önceden bilir ve buna
göre de yeterli bir cennet ve cehennem in$a eder ve etmistir
ve edecektir. Bizim icin "olacak" olan, O'nun icin "olmus-bitmis"
tir.

Ve ayrica Tanri'nin, dünyaya ne kadar insan girip cikacagini
önceden bilmesi gerekir ki, buna göre bir Dünya hazirlansin.
Böyle bir önbilgi ve hesap olmasaydi, hersey kaosla sonucla-
nirdi. Bu da Tanriliga zit bir durumdur. Cünkü herseyi bilmeyen
ve herseye gücü yetmeyen, Tanri olamaz. I$te bizim "Allah"
inancimiz budur: Herseyi bilmeyen Tanri'ya "Allah" demeyiz.
Siz de mantiginizi "düzden" i$lettiginizde bu gercekleri
göreceksiniz. Secenek sizin!

Hüseyin Avdic

***

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Mayis ba$i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Tartisma.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

DİN BİLİM TANRI KONULARI

(Yazarimiz Hüseyin Avdic'in, mustafaakyol.org sitesinde
ateistlerle yaptigi tartismalar.)

DIN BILIM TANRI KONULARI

DIN TAMAMEN DOGMA DEGILDIR

Cünkü dinin degismezleri oldugu gibi, degisen yönleri
de vardir.

Meselâ Islâmiyet'in inanc sartlarindan olan; Allah'a,
Meleklerine, Peygamberlerine, Kitaplarina, Âhiret ve
Kader'e olan inanc degismez, degistirilemez.

Ibadet sartlarindan olan Namaz, Zekât, Hac, Oruc,
Kurban ve Kelime-i Sehadet degismez.

Adalet degismez.

Güzel ahlâki olusturan maddeler degismez.

Ancak hukuk ve sünnetle ilgili konular, sartlara göre
degisir. Ve her caga göre dinin yeni bir yorumu yapila-
bilir. Dinde ilerleme gerileme olmaz. Cünkü din, hayatin
günesidir.

Bilimin de degismezleri vardir. Meselâ isbatlanmis bilim-
ler ve bulunmus yasalar degismez. Ama teori ve hipotez-
ler degisebilir. Bu degisebilir yönüyle de bilim daima iler-
leme (veya gerileme) icinde olur.

Demek, dinin de bilimin de degisen ve degismeyen yön-
leri vardir. Dinin esaslarinda yapilacak bir degisiklik fayda
getirmez. Fayda getirecek olsaydi, onda da degisiklik
yapilabilirdi. Fakat dinin esaslarinda yapilacak bir degisik-
lik, o dini yikar.

Demek, din tamamen degismez olmadigi gibi, bilim de
tamamen degisebilir degildir.

Hüseyin Avdic

***

Mete Bey,

Hindistan'in ürettigi füzelerden Iran da üretiyor.
Ama füzeler adam öldürür, adam diriltmez.
Din ise, ölümü öldürür, ebedîlik kazandirir.
Dolayisiyla en kral füze, din ile, bilhassa
Islâmiyet ile boy ölcüsemez.

Hüseyin Avdic

***

DIN VE BILIM VE MÜSLÜMANLAR

Mete Bey,

Sözlerinizi yanlis anlamis degilim.

"Yapilis ve i$leyis itibariyle hersey ilme baglidir".
Insanin da doga ve tabiatla olan muamelesini saglikli
kurabilmesi ve ondan faydalanabilmesi icin onun nasil
yapildigini ve i$ledigini bilmesi ve onlari i$leten yasalari
tanimasi ve onlara itaat etmesi gerekiyor. I$te bu haki-
kat, "bilim"i dogurmaktadir. Bilime olan ilgi ve yönelis
de ihtiyaca bakar. Kim daha cok muhtacsa ve bu ihti-
yacini hissediyorsa, bununla meraki uyanir ve bu uya-
nisla da bilime yönelir ve calismasina göre de ilerleme
kaydeder.

Kur'anlilar, Islâmiyeti kazandiktan sonra bilime olan ih-
tiyaclarini hissetmis ve gerekli calismalarini yapip, bu-
günkü bilim ve teknigin temelini atmislardir. Bu temeli
attiktan sonra bilim nöbetini Bati'ya devretmislerdir. Ba-
tililar da Müslümanlardan devraldiklari bu temelle ve
nöbetle ve ihtiyacin meydana getirdigi büyük bir aclikla
ona sarilarak bilim ve onun bir meyvesi olan teknigi bu-
günkü seviyesine getirmisler ve tarihsel vazifelerini ta-
mamlamislardir.

Bilim ve teknikte doygunluga ulasmis bulunan Batililar
simdi nöbeti tekrar Müslümanlara devretmek üzeredirler.
Bundan sonra bilim ve teknigi ilerletmek Müslümanlarin
i$i olacaktir.

"Bunun delili nedir" diye sorulacak olursa, "onun delilini
yakinda göreceksiniz" deriz.

Fakat hersey bilim'den ibaret degildir. Cünkü bilim sade-
ce dünyaya yardim eder. Fakat din, hem dünyaya hem
de ötesine hizmet eder, i$ik tutar. Insan sadece akildan
ibaret bir varlik olmadigindan, yalnizca bilimle doyamaz.
Cünkü onun bir de "kalb"i vardir. Kalp ise, ölümsüz bir
dünya ve sonsuz bir mutluluk ister. Onun bu ihtiyacini da
ancak "Din" karsilayabilir. Bu ihtiyaci karsilanmadikca,
bilim onu mutlu edemez. Bunun icin insanlik, onun mâne-
vî ihtiyaclarini karsilayacak Islâmiyet gibi gercek bir dini
daima arayacaktir ve ariyor.

Cünkü insanin insaniyete cikip olgunlasabilmesi ancak
din ve bilimle mümkündür. Bunlardan birisini atanlar ise,
insanî olgunlasmada yarim kalacaklardir. Tam bir mükem-
mellesme isteyenler de her ikisine birden sarilacak ve
gercek insanlasmayi kazanacaklardir.

Hüseyin Avdic

***

BIR ATEIST DIYOR KI:

"Ne der bu insanlar? Her seyin bir yaraticisi olmasi sartsa
yaraticinin bir yaraticisi niye yok? Daha mukemmel bir
varligin yaraticisi olmayabiliyorsa, ondan daha az mukemmel
bir evrenin yaraticisinin olmasi neden sart olsun? Bir sey kendi
kendine var olacaksa, daha basit olanin mi, daha karmasik
olanin mi kendi kendine var olmasi daha olasi? Alin size bir
mantik testi." (KUZU)


Ateiste verilen cevap:

Kuzu'ya,

Eger Tanri gercek bir tanriysa, onun üstüne Tanri olmaz.
Ba$bakanin ba$bakani veya cumhurbaskanin cumhurbas-
kani olmayacagi gibi.

Eger evren bir "yaratik"sa, o Tanri'siz olamaz. Eger evren
bir "yaratici"ysa, bunun da üstüne bir Tanri konamaz. Fa-
kat bu halde evrenin bir "yaratici" oldugunu isbatlamak
zorundasin.

Eger bunu isbatlayabiliyorsan, Tanri'ya ihtiyacin yoktur.
$ayet isbatlayamiyorsan, o zaman da herseyin ve herkesin
hâkimi ve hükümdari olan tek Allah'a inanmak zorundasin.

Eger "ben inanmak istemiyorum, ateist kalmak istiyorum"
diyorsan, bu halde de gercege göz kapamis olacaksin ve
insanliktan cikacaksin!

Bu evrenin senin aklina ve bilgine dayanmadigini ve dayan-
dirilmadigini bilmiyorsan, bilmelisin. Madem bu evrenin
yapilisi senin aklina ve bilgine dayandirilmamistir, o halde
sen kim oluyorsun?

Eger sahte bir kimlikten kurtulup gercek bir kimlik kazanmak
istiyorsan, Kur'an'a kalp ve kafa ver, gercegi gör; mânevî kör-
lükten kurtul! Cünkü gercek insanliga yükselis, bu kurtulusla
mümkündür.

Not: Evrenin ve onun temel ta$i olan atomlarin "Tanri" olama-
yacagini, "ATOMNAME/Kuranisthaber"den ögrenebilirsin.
Atomname de, Google'de seni bekliyor.

Hüseyin Avdic

***

Zaman: Yeni Cag'in dokuzu, Mayis ba$i.
Mekan: Avrupa.
Makam: Tartisma.
Boyut: Muranizm.

YAYINLAYAN
AVRUPA MURANISTLERI
* * *

NISAN AYINDA YAYINLANMIS BILDIRILERIMIZ:

NISAN AYINDA YAYINLANMIS BILDIRILERIMIZ:


SAYIN GENERAL!

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NE DUYURU!

GENEL KURMAY BASKANLIGI'NA

GENELKURMAY BASKANLIGI'NA ACIK MEKTUP

F E T H U L L A H G Ü L E N N A M E

Ç A R E N A M E


Bu bildirilerimize, sol taraftaki "April" linkinden ve diger
bütün bildirilere de blogun en altindaki "Ältere Posts"dan
ulasabilirsiniz.

Muranist Haber